Serbest Köşe – Ümit Şit / 2016 Ağustos / 45. Sayı
İnsan sosyal bir varlık olarak dünya üzerinde diğer canlı ve cansız varlıklar ile bir uyum, bir iletişim içerisindedir. İletişim tüm insanların yaşamında vazgeçilmez bir unsurdur. Kişiler konuşarak, susarak, bakarak, oturuş ve duruş biçimleriyle diğer kişilere çeşitli anlamlar aktarmaktadır. İnsanın toplumsal bir varlık özelliğine sahip olarak yaşamını sürdürebilmesi, diğer kişilerle iletişim kurmasını bir anlamda zorunlu kılmaktadır. İnsanlar tarih boyunca birbirleri ile sözlü ve yazılı olarak iletişime geçmiştir.
Sosyal iletişim araçları her çağda farklılık göstersede güdülen amaç hiç değişmemiştir. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in yaşadığı dönemde şiir, sosyal yaşam içerisinde büyük öneme sahip bir iletişim aracıydı. Şairler, hitabetleri sayesinde insanların zihin dünyalarını etkileme imkânları bulurlardı. Tevhid dini olan İslam›ın adaletine, ahlakına, pratik çözümlerine düşmanlığıyla bilinen ve toplumu kendi menfaatleri çerçevesinde yönlendirmek isteyen krallar, sultanlar, imparatorlar, reisler, başkanlar vs. şiirin keskin cümleleriyle bir medya oluşturmuşlardı. Böylelikle insanlar arasında hakkı batıl, batılı hak gibi göstererek bir kamuoyu oluşturuyorlardı. Toplumu yönlendirerek, kendi düşünce ve fikirlerini topluma enjekte etme amacı her çağda farklı iletişim araçlarıyla hep varolagelmiştir. Günümüzde de insanları, bilhassa gençleri hipnotize ederek kuşatan kitle iletişim araçlarından biri de, şüphesiz sosyal sanal medyadır.
Sosyal medya kavramı, son on yılda daha hızlı yayılan, temelde insanların olanaklarını daha çok haberleşme ve iletişim için kullanmaları eylemini ifade etmektedir. Sosyal medya küreselleşmenin sebebiyet verdiği alternatif medya veya günümüz medyasına karşı olan bireylerin kendi haberlerini yazıp ürettiği bir ifade biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Sosyal sanal medyada bulunan uygulamalar bir ilaç gibi insan ihtiyacına göre tasarlanmaktadır. Ancak unutulan ya da görmezden gelinen bir hususiyet söz konusudur, o da; her ilacın bir yan etkisi olduğu problemidir.
Bilim ve teknoloji insanların ruh hallerini, manevi ihtiyaçlarını hesaba katmadan maddeci anlayışla denetimsiz ilerlerken aynı zamanda insanın derinliklerinde bir kaosa sebebiyet vermektedir. Oysa akademisyenlerin, bilim adamlarının, sözde aydın ve kanaat liderlerinin gündelik hayatlarında kurdukları cümleler içinde Allah lafzını değiştirmeden kullandıklarını görmekteyiz. Mesela ‘Allah korusun’ yerine ‘bilim korusun’ demezler, ’Allah kurtarsın’ yerine ‘teknoloji kurtarsın’ diye hitap etmezler veya ‘Allah gani gani rahmet etsin’ yerine ‘bilim rahmet etsin’ demezler. Yani bir musibet geldiğinde Allah’tan başka kimsenin korumayacağına, mahkûm olduklarında çağrılarına Allah’tan başka kimsenin cevap veremeyeceğine, öldükten sonra rahmetin veya azabın Allah tarafından geleceğine dilleri şahit iken araştırmalarını ve çalışmalarını evrenin sahibi ve yaratıcısı olan Allah’ı devre dışı bırakarak, yaratılışı inkâr ederek düzenlerler. İşte böyle çelişkilerle dolu ıslaha muhtaç, kusurlu bir yapıdan sadır olan birçok problemlerle karşı karşıya gelinmekte, yararından çok zararlarıyla uğraşılmaktadır. Şayet teknolojiyi; insanlara kulluktan Allaha kulluğa, dünyanın darlığından ahiretin genişliğine çağıran ve işleri ehline vermeyi öngören kusurdan münezzeh bir sistem olan İslam denetlemez ise; hastalıklı, ihtiraslı beyinlerin kendi ceplerine ve karanlık kalplerine göre oluşturdukları beşeri, zalim, heva ve heves dinlerinin denetleyeceği, sürekli kusur ve problem üreteceği unutulmamalıdır. Teknolojinin ‘anı yaşama’ gayesiyle denetimsiz ilerlemesine paralel olarak, toplumların ahlak, erdem, adalet, vicdan ölçülerinde de problemler ortaya çıkmaya başlamıştır. Toplumumuzda ve toplumlarda tecavüz, gasp, cinayet, hırsızlık, aldatma, dolandırıcılık, nikâhsız yaşam vs. gibi birçok ahlaksızlığın ve suçların yayıldığını ve ölçü dışına çıkıldığına ne yazık ki şahit olmaktayız. Nitekim Allahu Teâlâ her şeyi bir ölçüye göre yaratmış ve değişmez kanunlar koymuştur. Bu kanunları değiştirmeye veya tahrif etmeye çalışan insanlardan meydana gelen dengesizlik, nizamların bozulmasına ve kaosların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Rabbimiz bizi 14 asır öncesinden şu ayetle uyarmıştır: Allah’ın buyruklarını umursamayan şu insanların kendi tercihleri ile yaptıkları işler yüzünden karada ve denizde (bütün dünyada) bozukluk ortaya çıktı, nizam bozuldu. Doğru yola ve isabetli tutuma dönme fırsatı vermek için, Allah, yaptıklarının bazı kötü neticelerini onlara tattırır. (Rum, 41)
Sosyal medya, birçok alanda toplumdaki bireylerin çağın getirdiği yenilikleri keşfetmesini isterken kötü neticeleri olarak tembelliğin çoğalmasına, mahremiyetin ortadan kalkmasına ileri derecede kapı açmış bulunmaktadır. Sosyal medyanın yan etkileri olarak genelde insanlar özelde ise Müslümanlar tembellikten ve mahremiyetlerin kaybolmalarından kendi davranış ve tutumları sebebiyle üzerine düşen paylarını almışlardır. Tembellik hayat alanımızın her köşesinde, yerine göre tam ortasında yayılma imkânı bulurken, özel durumlarımız umuma doğru kaymaktadır. Tembelliği sıradan bir işe yönelirken ortaya çıkan üşengeçlikle karıştırmamak gerekir. Sosyal medya kaynaklı tembellik, Müslüman olduğumuzu ilan etmemize rağmen Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmekteki gevşekliğimizle ortaya çıkan iman zayıflığından ileri gelmektedir. Kendi yaratanın emrine karşı tembellik ve aynı derecede gevşeklikte bulunan bir kulun sosyal medyadaki çevresine olan çalışkanlığını; malını satmak için zoraki tebessüm içinde bulunan, yapmacık davranışlar sergileyen ve menfaati ön planda olmasına rağmen gizleyen bir pazarlamacı profiline benzetmekten başka bir şeyle tanımlayamayız. Öncelikli olarak Allah’ın emir ve yasaklarına itaat etmek gerekirken, popüler olan sosyal medya ortamlarındaki batıl ve boş gayelere teveccüh etmek aslında nefsimize hoş gelen günahlarla çevrili olmasından ileri gelmektedir. Günahlar şeytanın süslemesiyle görünmez ve çekici olurlarken biz birden çok şeye itaat ettiğimizin farkında bile olmadan mahremiyet alanımızın kamusal alana dönüşmesini engelleyememiş oluruz. İnsanı rabbi özel ve şerefli yaratmış, güzel ahlakı, iyiliği yaymayı, kötülüğe engel olmayı emretmiştir. Ayrıca Allahu Teâlâ kullarına iffetini korumalarını buyurmuş, zinaya yaklaşmamaları hususunda uyarılarda bulunmuştur. Ancak sosyal medya, Müslümanların kızlarını ve oğullarını, annelerini ve babalarını sosyalleşmek adına sanal ortama çekerek islami değerleri yavaş yavaş ortadan kaldırmayı hedef almıştır. Rabbimiz iffetimizi korumayı emrederken kırmızı başörtülü kızımızın elli bin namahrem takipçisi olması bizi şaşırtmaktadır. Rabbimiz güzel ahlakı emretmişken sanal ortamda yapılan yorumlarda, paylaşılan fotoğraflarda ne edepli, şuurlu cümlelere rastlanabilir nede ahlakın resmine ulaşabilirsiniz. Rabbimiz iyiliği emredip kötülüğe engel olmamızı emrederken, bu ortamlarda iyilik kınanmış, fitne ve fesat ne yazık ki takdir edilmiştir. Rabbimiz zinaya yaklaşmayın emrini vermesine rağmen sosyal medya kanalıyla zinaya giden yolda hiç durmadan yürüyen gençlerimiz neseplerini tarumar ettiklerinin farkında değillerdir.
Sosyal medyada yararlı grup ve sayfalar olduğu gibi bizi boş, malayani grup ve sayfalara yönlendirerek hayatımızı ifsad eden, kendi elimizle hayatımızda fitne çıkaran ortamlarda mevcuttur. Sosyal medyanın birçok avantajı olmasına rağmen bir çoktan fazla dezavantajı mevcuttur. Sosyal medya bir araçsa eğer bu aracı dinimizin sınırları çerçevesinde kullanacaksak bir sakınca yoktur. Ancak amaç edinmişsek sınıra bakılmaksızın hayâ ve edep ölçülerinden sıyrılarak hayatımızdaki düzeni sosyal medyaya sunarak yeniden ölçülendirme tehlikesi her zaman vardır.
Teknolojinin yüksek bir ivme kazanmasıyla tuşlu cep telefonlarının yerini dokunmatik, geniş ekranlı akıllı cep telefonları almıştır. Bu akıllı telefonların faydasını inkâr edemeyiz ancak zararlarını da geçiştiremeyiz. Akıllı telefonlar ile sosyal sanal medya patlaması yaşanmıştır. İşte ya da evde bilgisayarların esiri olmaktan kurtulan modern insan artık, hayatının her alanını akıllı telefonların egemenliğine sunarak sınırlı esaretten, sınırsız esarete geçmiştir. Akıllı telefon teknolojisi de her teknoloji gibi gençler üzerinden bir kanal bularak ilerlemektedir. Artık gerçek mahiyette gelecek, gençlerin elindedir! Geleceği bir teknolojik alet olarak görüyorsak bu doğrudur. Akıllarını akıllı telefona aktaran, düşünmeyi ve idrak etmeyi ellerine devreden, batı kültürünü hayatının merkezine koyan, tarihinden, dininden, özünden uzaklaşan gençlik kâfirlerin kendilerinden razı olacağına şu ayete rağmen inanmaktadırlar: Ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar, sen onların dinlerine tâbi olmadıkça asla senden razı olmazlar. Sen de ki: “Allah’ın hidâyet yolu olan İslâm, doğru yolun ta kendisidir. Sana gelen bunca ilimden sonra onların heva ve heveslerine uyacak olursan, Allah’a karşı hiçbir koruyucu ve yardımcı bulamazsın. (Bakara, 120)
Günümüz gençliği hiç olmadığı kadar tehdit altında olduğunu bilecek şuurda ne yazık ki değildir. Çünkü birçok gencimiz üzerindeki tehdit evresi bitmiş netice evresine geçilmiştir. Toplumun çok azı sosyal ortamları şuurlu ve yararlı bir şekilde kullanmaktadır. İslam terbiyesi ve denetiminden yoksun olan bilim ve teknoloji, gençleri ruhsuz hurma kütüklerine çevirmektedir. Gençler bunların farkında değillerdir çünkü onları oyalayan her koşul onların ayaklarına adeta bir kırmızı halı gibi serilmiştir. Kırmızı halı üzerinde yürüyen gençlerin ayakları yerden sosyal medya aracılığıyla kesilerek her taraftan kuşatılıp yaşam tarzları değiştirilirken, aklımıza bir kaç soru takılmaktadır. Batı toplumunun bir yansıması olan Müslüman anne ve babaların çocukları acaba gerçek bir Müslüman olarak yaşayabiliyorlar mı? Her şeyden kısa sürede usanan doyumsuz bir nesil toplumumuza inşa edildiğinin acaba farkındalar mı? Gençler İslam’ın sadece abdestin ve namazın şartlarından ibaret, pasif bir din anlayışına sahip olduğunu, sosyal hayattan kısıtladığını mı düşünüyor? İslam’ın hakikatlerinin, ilkelerinin, hayatın tüm alanlarına girmediği süre içinde eksik bir İslam inancı olacağı biliniyor mu? Gençler ve aileler dünyadaki asıl gayenin ne olduğu, dünyada gerçek mahiyette neler olup bittiği, geçmişteki toplumların bir zamanlar kendileri gibi yeryüzünde oynayıp eğlenirken şimdiki akıbetlerinin ne olduğu, gelecekte kendisini maddi sıkıntılardan öte hangi sıkıntıların beklediği, etrafındaki arkadaşların, akrabalardaki dede ve ninelerin ölümlerini görüp kendisinin belki de o yaşa bile gelmeden öleceği gerçeğini anlayamamaları, seküler dünya düzeninin onlara dayattığı İslam dışı bir hayat tarzını kabullenmesi ya da kabullendirilmesiyle ortaya çıkmış gerçeklerdir.
Gençler düşünmemektedirler; çünkü düşünceyi, tam manası itibariyle kaldırmayıp yönlendiren karanlık çarklar, gençleri çocuk yaşta ele alarak öğütmektedir. Bunu çocukken çizgi filmleriyle yaptılar, şimdi ise sosyalleşme bahanesiyle sanal sosyal medya ile yapmaktadırlar. Gençlerin düşünceleri işgal altındadır. Bilim ve teknolojinin, asıl sosyal ortam olan mahalle ve sokaklardan koparıp yapay sosyal bir ortama nakletmesiyle, gençler kendisinin kim olduğunu bile hakiki manada bilmemektedirler. Küresel zalim güçlerin hayalleri, kendi çıkarları doğrultusunda gerçekleşerek ilerlerken; kötülükler, zulümler, haramlar karşısında ses çıkaran toplumu sessizliğe yöneltmek, isyan eden bir toplumu ise kıyamda değil, kıyıda yüzen bir toplum haline dönüştürme istekleri ne yazık ki gençleri bir köprü gibi kullanarak sanaldan öteye geçmeye devam ediyor. Gençlerimiz, kardeşlerimiz, abilerimiz uyuşturucu madde bağımlılığı, alkol bağımlılığı ve aşk adı altında zina bağımlılığı altında hem beden hem de ömür sermayeleri ile tükeniyorlar.
Sosyal medya, her geçen gün gençleri kalabalıklar içerisinde yalnızlığa sürüklemektedir. Sosyal medyanın, kalabalık sosyalleşme söylemi, şayet toplumsal bir hareket söz konusu değilse sanal bir hayalden ibarettir. Toplumsal hareket, kişinin toplumsallaşmasıyla var olur ancak toplumsallaşma bireyin hayal dünyasının genişliği ile değil, gözünün alabildiği genişlik oranında, canlı gözlere selamla gülümsemekten geçer. İnsanın gün içindeki eylemleri ‘beğendi’ butonuna kurban verilmemelidir. İnsan, teselliyi fotoğraflara yorum yapmaktan öte görmeli, kardeşinin akan gözyaşlarına elini ortak etmelidir. Sosyalleşen insandan beklenen; sevinçli ya da hüzünlü haberlerin ardından donuk bir ekranda edebi sözler dökmesi değil, bizzat sahaya inmesi veya kürsüye çıkmasıdır. Sosyalleşen insan, hasta ziyaretlerinin bir tweetten fazlası olduğunu bilmeli ve öğretmelidir.
Sosyal insan, sapkın bir filozof olan Aristo’nun deyimiyle toplumsal bir hayvan değil, hayvanların da içinde bulunduğu varlıklar toplumunun insan kısmını oluşturmaktadır. Küresel karanlık sistemin elebaşları, sesli olan bireyleri sessizleştirmek, eylem içinde bulunan sesli bireyleri ise tek sese düşürmek düşüncesini gütmektedir. Bu düşünce ise sosyal medyanın tabanında kendine bir yer bulmuştur. Toplumumuzdaki kardeşlerimiz, sosyal medyada görünmeyen bireylere dönüşerek mahallelerin, caddelerin, sokakların eskiden olduğu gibi iyi mahalle abilerinden ahlaklı, faziletli hayırlı insanlardan yoksun olmasına, kötülerle kötülüklerin yayılmasına fırsat vermiştir. Onlara göre sosyalleşme evinin içinde bulunan bir bilgisayar köşesinden ibarettir. Ancak ölüler ağacının birer meyvesine dönüştüklerinin farkında değillerdir.
Allah Subhanehu ve Teâlâ buyuruyor:
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.” (Âl-i İmran, 104)
Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:
“Allah’ın çizdiği sınırları aşmayarak orada duranlarla, bu sınırları aşıp ihlâl edenler, bir gemiye binmek üzere kur’a çeken topluluğa benzerler. Onlardan bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt katına yerleşmişlerdi. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanından geçiyorlardı. Alt katta oturanlar “Hissemize düşen yerden bir delik açsak, üst katımızda oturanlara eziyet vermemiş oluruz.” dediler. Şayet üstte oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için alttakileri serbest bırakırlarsa, hepsi birlikte batar helâk olurlar. Eğer bunu önlerlerse, hem kendileri kurtulur, hem de onları kurtarmış olurlar.” (Buhari)










