Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2021 Eylül / 106. Sayı
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e, onun ailesi ve ashabına olsun. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi ve inayeti tüm Müslüman annelerin üzerine olsun.
Anne olmak, toplum içinde başlı başına bir ekoldür, sorumluluktur, içten gele gele yapılan tek meslektir. Dünyanın en zor mesleği annelik olsa gerek.
Ne gecesi vardır ne gündüzü, ne kışı vardır ne de yazı! Ne istirahat vardır ne de hastalık dinler, ne vazgeçebilirsin ne de meslek değiştirme şansın vardır…
Bir kadın, anne olduktan sonra eşinden boşansa da evinde kalsa da çalışsa da otursa da Allah’ın dinine çağırsa da annelik vasfı devam eder.
Eşinden ayrılan kadın artık evlenmek istemezse eş olma sıfatı bitebilir. Falanca meslek sahibi bir kadın o mesleğe devam ettiği sürece o meslekle anılır. Profesörlüğe terfi etmiş bir doktor bile bu sıfatı, görevini kötüye kullandığında o güne kadar verdiği emekler göz önüne alınmadan elinden alınıp mesleğinden olabilir. Ama annelik öyle mi?
Dünyanın en iyi annesi de olsanız, en kötü annesi de olsanız annesiniz. Dünyanın en büyük suçunu da işlese, mesleğini kötüye de kullansa kimse tarafından sevilmese de çok sevilen bir ünlü de olsa, sıradan bir köylü veya tanınan bir sanatçı da olsa kucağına verilen minik ellerle birlikte artık o bir annedir. Yaşasa da ölse de anne olmaktan vazgeçemez, anneliği terk etmek mümkün değildir. Babalık da bu sorumluluğu ne yaparsa yapsın vazgeçme imkânı olmama açısından böyledir. Ancak annelik, babalıktan üç derece öndedir. Üç kat zor, üç kat kıymetli, üç kat üstte, üç kat ağır ve üç kat güzeldir.
Anneler ikiye ayrılır: sıradan anneler ve Müslüman anneler.
Müslüman anne sıradan annelikten çok ayrı bir manzara ve çok ayrı bir sorumluluktur. İslam, Müslüman anneye çok farklı ve özel bir statü vermiş, ona kimseye vermediği değer ve imtiyazı vermiştir. Günümüzde bu değeri görmezden gelenler veya bu sorumluluğu küçük görmeye çalışanlar olsa bile bu durum, onun kıymetine zeval getiremez.
Bir kadın için çocuğuna Müslüman kimliği ile annelik yapmak kadar kıymetli, özel, faydalı ve güzel bir meslek ve iş olamaz. Bazı fıtratı bozuk zihniyetler sebebiyle hor görülse de, anneliğe atılan çamurlar onun kıymetinden bir şey eksiltmez.
İslam, bir kadın anne olduktan sonra ona, çocuğuna İslam’ın temsilini güzel yapan iyi bir anne olmasından daha büyük bir sorumluluk yüklememiştir. Ona adeta “Sen çocuğunu İslam ahlakıyla yetiştir, onun terbiyesini ihmal etme, ondan sevgi ve şefkatini esirgeme, o yanlışa düştüğünde ona doğru yolu göster, doğru yolda ise ondan desteğini esirgeme” tavsiyelerinde bulunarak en önemli işinin ve en önde görünen kimliğinin “Müslüman annelik” olduğunu göstermektedir. Kim küçümserse küçümsesin Müslüman anne, bu özelliğini hor görüp ikinci plana atmaz. Onun için her iş bekler ama annelik beklemez, çocuğunun eğitimi beklemez, onun ihtiyaçları beklemez.
Müslüman annenin bazı özellikleri şunlardır:
Allah’a gönülden bağlıdır. Bu bağ sayesinde normal şartlarda bir insanın kaldırması güç olan bu sorumluluğun altından kalkar.
Hayatındaki tek rehber Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, onun güzide ailesi ve ashabıdır.
Müslüman anne sevecen, neşeli, sıcakkanlı, sevgi ve şefkat doludur.
Bazen kızabilir, haddini aşmadığı sürece bu gayet doğaldır. Bazen hata yapabilir. Mükemmel olmaya değil Allah’ın razı olduğu bir anne olmaya çalışır.
Hata yaptığını anladığında özür dilemekten çekinmez.
Kendisinin, eşinin ve çocuklarının hukukunu her durum ve şartta gözetir.
Onun için evi ve çocukları bütün dünyevi işlerin önündendir. Her iş bekler ama annelik beklemez.
Hiçbir sorumluluk, hiçbir sevinç ve hiçbir sıkıntı onu, çocuklarının terbiyesinden alıkoyamaz.
Rabbini bilir, Peygamberini tanır, kendinin artı ve eksilerinin farkındadır.
İslam’ın süzgecinden geçirmediği hiçbir annelik tavsiyesini olduğu gibi sindirmez. İslam’ı lazım oldukça kullanıp işi bitince attığı bir gözlük olarak görmez. İslam onun gözü, eli, ayağı ve bedeninin her hücresine, ruhunun her zerresine işlemiştir. İslam’ın gözüyle bakar, İslam’ın emriyle hareket eder, İslam’ın nuruyla yön bulur.
Etrafında çocuklarının eğitimini olumsuz olarak etkileyen faktörlere karşı dikkatlidir. Bu yüzden onlara iyi örnek olacak çevreler oluşturmaya çalışır. Kopulması mümkün olmayan akrabalar ile ilgili de tedbir alarak hareket eder. Allah’ın devam etmesini istediği bağları koparmaya çalışarak çocuğunu korumaya çalışmak yerine başka yöntemler dener. Öncelikle onları kazanmaya çalışır.
Diğer yandan çocuklarına sağlam bir eğitim ve terbiye verir ki girdiği ortama göre değil aldığı eğitime göre şekil alsın. Onlara öyle dengeli duygusal bir yaklaşım sağlar ki başka sevgilere kapılıp yanılmasın. Her yapması gerekeni yapmış olsa bile hidayet verenin sadece Allah azze ve celle olduğunu da unutmaz. O, sebeple sorumludur. Sonuç sadece Allah’ın elindedir.
Çocuğunun eğitimini kim olursa olsun önemli ve geçerli bir sebebi olmadığı sürece başkasının ellerine teslim etmez.
Çocuğunu sıkboğaz ederek elinden kaçırmaz.
Çocuğunun, çocuğuna güzel örnek olacağını düşündüğü kişilerle arkadaşlık etmesine izin verir. Hatta buna ön ayak olur. Zira çocuk zaten bir arkadaş edinecek, ondaki ahlak ona sirayet edecektir. Bazen anneler fazla korumacı davranarak çocuğunun güzel arkadaşlıklar yapmasına veya onlarla yeteri kadar vakit geçirmesine izin vermezler. Ama çocukların sizin sevginize ihtiyacı olduğu kadar onu anlayacak, onunla dertleşecek, onunla oynayıp eğlenecek iyi arkadaşlara da ihtiyacı vardır. Eğer siz buna set olursanız, güçleri yettiğinde size karşı asi olmasına sebep olabilirsiniz. Bazen sizin gözetiminizde ama çok gerekmedikçe müdahil olmadan özgürce yapabilecekleri arkadaşlıklara en az yemek içmek kadar ihtiyaçları olduğunu unutmayın.
Onlar bizim kölemiz değil. Onlar, bir zaman sonra kendi başının çaresine bakacak bir birey olacaklar. Bırakın, sizin uygun gördüğünüz çerçevede düzgün arkadaşlıklar edinsinler. Bir yandan akran paylaşım ihtiyacını gidersinler, diğer yandan sizin tarafınızdan onaylanmış olmanın verdiği özgüvenle tedirgin olmadan yaşasınlar. Çocukların giderilmesi gerekip de giderilmemiş her ihtiyacı, onlardan kırılan bir dal gibidir, onları kolsuz-kanatsız bırakır.
Müslüman annenin Rabbiyle ve iç dünyasıyla baş başa kalmaya da ihtiyacı vardır. Bulduğu boş anları iyi değerlendirir. Boş ve malayani işlerden uzak durur.
Bir gün gelir de çocuğunu, adadığı Allah azze ve celle yoluna feda etmesi gerekirse gözünü bile kırpmadan bunu yapar. Zira her nimetin bir zekâtı vardır. Çocuğunun zekâtı da onu Allah yoluna feda etmektir.
İşini, evini, ailesini, çocuklarını sever, onlara bağlıdır, bağımlı değil. Her ne kadar onun en büyük sorumluluğu ve işi çocuklar olsa da onlar bile gelip geçicidir. Rabbi, en büyük emanetini bir gün kendi yanına almayı uygun görürse ona düşen sabrı cemili layıkıyla ifa eder. Lütfun da kahrın da hoş düsturuyla kalan imtihanlarını başarıyla vermenin yollarını arar.