Unutulan Keşmir Cihadı

Gündem Analiz – Muhammed Eyüp / 2022 Kasım / 120. Sayı

Yeryüzünde cihadın nabzının attığı, cihadla tanıdığımız, cihadla sevdiğimiz birçok İslam beldesi bulunuyor. Bu beldelerden biri de şüphesiz Keşmir’dir. Keşmir, yıllardır zihinlerimizde, hüzünlerimizde, sevinçlerimizde, dualarımızda yer alan bir coğrafya.

Bilhassa 1990’lı yıllarda Türkiye’deki Müslümanların gündemine giren Keşmir, yine bu dönemde Türkiye’den birçok mücahidi de bağrına basmıştır. Türkiye’den Allah yolunda cihada katılan ve Keşmir’de şehid olan Müslümanların yeri halen hafızalarda tazedir.

Tıpkı Türkiye’den gidenler gibi, dünyanın birçok farklı noktasından binlerce Müslüman, Allah yolunda cihad etmek ve müşrik Hinduların tecavüzlerini engellemek için Keşmir’e akın etmiştir. Cihadın başladığı 1930’lu yıllardan bugüne dek, ensar ve muhacir mücahidlerden on binlercesi Keşmir’de şehadete kavuşmuş, isimsiz mezarlara defnedilmişlerdir. Bu açıdan Keşmir istesek de unutamayacağımız, damarlarımızda gezinen, bize uğruna yaşadığımız mücadeleyi hatırlatan bir beldedir.

Bu ehemmiyetine rağmen Müslümanlar bugün, diğer birçok hayati meseleyi unuttukları ve ihmal ettikleri gibi Keşmir’i de unutmakta, ihmal etmektedir. Oysa bugün Keşmir İslamsızlaştırılmaya, kafirlerce işgal edilmeye çalışılmaktadır. Bölgede yaşayan 10 milyonu aşkın Müslümanın canları, malları, namusları, inançları tehdit altındadır.

İşgalci Siyonist İsrail’in izinden giden müşrik Hindu yönetimi bölgeye Hinduları taşımakta, Keşmir’in nüfus yapısını değiştirmeye çalışmaktadır. Ayrıca bölgedeki Müslümanlar kapsamlı bir öldürme ve tutuklama siyasetiyle sindirilmek istenmektedir. Halihazırda Keşmir genelinde 1,2 milyon Hint askeri konuşlu durumdadır ki bu Hint askerleri doğrudan ABD ve İsrail tarafından desteklenmektedir.

İşgalin Başlangıcı

Keşmir meselesi tarih boyunca bölgedeki Müslümanlar ve müşrikler arasında şiddetli savaşlara yol açsa da Keşmir’in halkının neredeyse tamamı Müslüman kalmaya devam etmiştir. Keşmir; savaş ve anlaşmazlıklara konu bile olsa, bölgedeki Müslümanlar tamamen kuşatılmamış ve hayatlarına devam edebilmiştir.

Ancak Hint Altkıtası’na yönelik İngiliz işgali, krizi başlatan ana etken olmuştur. Bölgede Hindular ve diğer müşrikler güç kazanmış, Keşmir üzerinde hâkim olmuş ve İngilizlerin de desteğiyle bölgeyi yönetmişlerdir.

İngiliz işgali bölgede 1930’larda kısmen ve 1947’de tamamen son bulsa da İngilizler Keşmir’i Hindu müşriklerin yönetimine terk etmiştir. Bu dönemde bölgedeki Müslümanlar yoksullaştırılmış, adeta Hindulara köle hale getirilmek istenmiş, İslam’ı yaşamalarına ve hürriyetlerine mâni olunmuştur. Nihayetinde İngilizlerin tüm Hint Altkıtası’nı terki sonrasında, Keşmir’in Hindu yönetimi, halkın tamamına yakını Müslüman olmasına rağmen Hindistan’a bağlanma kararı almıştır. Halkın isteği paralelinde Keşmir’in Müslüman Pakistan’a katılımı engellenmiş, bu duruma karşı uluslararası anlamda da hiçbir ciddi adım atılmamıştır. Söz konusu Müslümanların topraklarını bölmek ve işgal etmek olduğunda “insan hakları fedaisi” kesilen Batı ve Birleşmiş Milletler, bu konuda gerçekçi ve ciddi hiçbir adım atmamıştır. Bilakis, bölgeyi işgal eden katliamcı Hindu müşriklerle müttefik olmuşlar ve onların katliamlarını da sonuna kadar desteklemişlerdir.

Bölgede başlayan cihadi direniş bugüne kadar devam etmiş, daha önce de zikrettiğimiz gibi on binlerce mücahid bölgede Allah yolunda cihada iştirak etmek için seferber olmuştur. Bunlar arasında Türkiye’den yola çıkarak Keşmir’de şehadete ulaşan Osman Öztürk gibileri de bulunmaktadır. Allah onlardan kabul etsin.

Keşmir’in Bugünü

Keşmir’i, Hint Altkıtası’nı oluşturan ana ülkeler olan Pakistan ve Hindistan’a bakmadan anlamlandırmak elbette pek mümkün değildir. Biz de mart ayında yayınlanmış olan “Hindistan İkinci Endülüs mü Olacak?” başlıklı yazımızda, Hint Altkıtası’nda İslam’ın tarihçesine kısaca değinmiş, mayıs ayında yayınlanan “Hint Müslümanları İçin Umuttan Hüsrana” başlıkla yazıda ise Pakistan’ın bu meseledeki rolüne temas etmiştik.

Keşmir bugün üç büyük güç, üç ayrı zulüm arasında sıkışmış vaziyettedir:

– Hindularca yönetilen zalim ve katliamcı Hindistan devleti

– Çin’deki zalim ve katil Komünist Parti iktidarı

– Pakistan’daki ihanet içerisindeki ordu ve istihbarat rejimi

Bu üç gücün emelleri arasında sıkışan Keşmir Müslümanları, çaresiz bir şekilde katledilmekte, namuslarına el uzatılmakta, işkencelerden geçirilmektedir.

Bilhassa Pakistan’ın bölgeye çıkan tüm ikmal hatlarının üzerine olduğunu anlamak gerekir. 1,5 milyarlık İslam âleminin Keşmir’e çıkan yolu tamamen Pakistan kontrolündedir. Pakistan rejiminin Keşmir’e bakışı ise tamamen kendi yöneticilerinin hevası, çıkarları ve arzuları ekseninde şekillenmektedir. Bugünlerde Pakistan, ABD’nin de arzusuyla Hindistan ile barış döneminden geçmekte olduğundan, Keşmir’e çıkan ikmal hatlarını kapatmış, bölgeyi tamamen müşrik Hinduların saldırısıyla baş başa bırakmıştır. Kendi çıkarlarına küçük bile olsa bir zarar geldiğinde medreselerde okuyan yüzlerce kız öğrenciyi katletmekten çekinmeyen Pakistan rejimi, Keşmir’de binlerce Müslümanın kanı akarken tek bir Hindu askerinin burnunu dahi kanatmamaktadır. Bunun da ötesinde Keşmir’de direnen mücahidlere tek bir mermi, tek bir lokma ekmek ulaşmasına dahi müsaade etmemektedir. Keşmirli mücahidler bugün, 1.2 milyon Hindu askeriyle baş etmeye çalışmaktadır. Hindu ordusu ABD, İsrail, Rusya gibi küresel küfür güçlerince her tür silahla desteklenirken, 1.5 milyarlık İslam âlemi, Keşmirli mücahidlere bir kuru ekmek dahi göndermemektedir.

Bölgedeki Keşmirli mücahidler İslam âlemine ulaşan çağrılarında bölgede durumun her geçen gün kötüye gittiğini ifade etmektedir. İslam Keşmir’den tamamen silinmeye çalışılmakta, bölgeye Hindular yerleştirilmekte, Müslüman önderler, âlimler hapsedilmektedir. Mücahidler sürekli olarak şehid edilmekte ve yakalanmakta, bu da durumu daha da zor bir hale sokmaktadır.

10 milyonu aşkın Müslümanın böylesi zor bir durumda olduğu Keşmir’i unutmamak, en azından dualarında Keşmir’e de yer açmak, vicdan ve insaf sahibi her Müslümanın vazifesi olmalıdır. Keşmir’deki Müslümanlar, kendilerini madden tamamen terk etmiş olan İslam âleminden, en azından kendilerine dualarında yer vermelerini beklemektedir.