Zulmün Artması, Bitmesinin Ve Zaferin İşaretidir

Hikmetli Kıssalar – Orhan Sağlam / 2023 Aralık / 133. Sayı

Ebû Abdullah Habbab İbni Eret radıyallahu anh şöyle dedi:

Hırkasını başının altına yastık yapmış Kâbe’nin gölgesinde dinlenirken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e (müşriklerden gördüğümüz işkencelerden) şikâyette bulunduk ve:

– Bize yardım dilemeyecek, Allah’a bizim için dua etmeyecek misiniz? dedik. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi:

– “Önceki ümmetler içinde bir mü’min tutuklanır, kazılan bir çukura konulurdu. Sonra da bir testere ile başından aşağı ikiye biçilir, eti-kemiği demir tırmıklarla taranırdı. Fakat bütün bu yapılanlar onu dininden döndüremezdi. Yemin ederim ki Allah mutlaka bu dini hâkim kılacaktır. Öylesine ki, yalnız başına bir atlı, Allah’tan ve sürüsüne kurt saldırmasından başka hiçbir şeyden endişe etmeksizin San’a’dan Hadramevt’e kadar emniyetle gidecektir. Ne var ki, siz acele ediyorsunuz.”

Buhârî’nin bir başka rivayetinde ifade, “Peygamber aleyhisselâm hırkasına bürünmüştü. Bizler müşriklerden çok işkence görüyorduk.” şeklindedir.

Buhârî, Menâkıb 25; Buhârî, İkrâh 1, Menâkıbu’l-ensâr 29; Ebû Dâvûd, Cihâd 97; Ayrıca bkz. Riyazu’s-Salihin 42. Hadis

Hadisten Çıkarılacak Dersler

1. Habbab bin Eret radıyallahu anh kıssasından edineceğimiz ilk ders; İslam’ın asıl şekli olan tevhit üzere bugünlere kolay gelmediği gerçeğidir. İlk nesilden başlayarak Müslümanlar muvahhitler olarak, her devirde ağır bedeller ödeyerek Allah’ın dinini bir sonraki nesle ulaştırmışlardır. Bugünde gerek Filistin’de gerek Suriye’de vb. dünyanın birçok yerinde zulme uğrayıp sabredenlerin mücadelesinin altında yatan hakikat tekrardan İslam’ın tevhit üzere hâkim olup bir sonraki nesle aktarılmasıdır. Allah bu dini bize ulaştıran öncülerimize rahmet eylesin. Hali hazırda kafir ve zalimlere karşı mücadele eden Müslümanlara da zaferler ihsan eylesin.

2. Bu kıssa bize gösteriyor ki; Allah’ın dini, her devirde kendisine iman eden yiğit erlere sahip olmuş ve aynı zamanda Allah’ın dinine düşmanlık eden bedbaht insanlara karşı mücadele etmiştir. Ne iman ehli ne de küfür ehli kendi davasından vazgeçmiştir. Dün, bugün ve yarın için gerçek budur. Bunun birçok nedeni vardır ve en büyüğü yeryüzüne sadece babamız Hz. Âdem inmedi. Onunla beraber küfrün ve zulmün başrolü, yeryüzüne biz insan oğluna apaçık bir düşman olarak ibliste indi. İblisin asıl işi, ismi gereği insanlara haddi aştırmaktır. Hakikate bakıldığında da takipçilerinin çok olmasından bu açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu durum bize düşmanımızın azılı olması sebebiyle o ve taraftarlarına karşı mücadelemizin kıyamete dek süreceğini göstermektedir.

3. Birçok peygamber kıssasında şahit olduğumuz bir husus da şudur; güçlü, zengin ve bu hususlardan dolayı azgın insanların geneli dine karşı çıkarken, mazlumlar Allah’ın dinine sığınmışlar, dünya onları Allah’ın dininden alıkoyacak aldatıcı şeyleri onlara sunamamıştır. Fakat Allah, Kur’an-ı Kerim’de mustazafları yeryüzüne varis kılacağını vaat etmiştir. “Biz, memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları varis yapmak, memlekete yerleştirmek; Firavun, Haman ve her ikisinin askerlerine, çekinmekte oldukları şeyleri göstermek istiyorduk.” (Kasas, 5-6) Gel gör ki, bu vaad, hakikatte yakın olmasına rağmen insanın aceleci yapısından dolayı bizlere uzak gelmektedir. Hz. Peygamber yukarıda zikredilen hadiste de geçtiği üzere, nihai kurtuluşun ve dünya saltanatının Müslümanlara geçeceğini fakat bizim aceleci olduğumuzu belirtmiştir. Daha yakın bir zamanda şahit olduğumuz üzere dünyanın en güçlü devleti 50 tane ortağıyla birlikte dünyanın en fakir ülkelerinden Afganistan’a saldırmış fakat Afgan Müslümanlar Taliban liderliğinde 20 yıllık büyük bir direniş ile kafirleri hezimete uğratıp nihai zafere kavuşmuşlardır. Evet 20 yıl insan nefsi için sabretmesi uzun bir zamandır. Lakin Allah’ın huzurunda veya dünya tarihinde anılmak için çok az bir zaman dilimidir ve şimdi Şam ehlinin, Gazze’nin, Suriye’nin sabırlarına müşahede ediyoruz. Az bir topluluk olmalarına rağmen kendilerinden çok daha fazla olan ve Müslümanlara karşı en azılı olan zalimlere karşı duruşlarını görüyoruz. Bu duruşları yarının tekrardan İslam’ın hâkim kılınmasının onların elleriyle olacağının müjdesidir. Habbab radıyallahu anh gibi sabredenler Allah’ın izniyle galip geleceklerdir. Sünnetullah buna delalet etmektedir.

4. Kıssa bize, şartlar ne olursa olsun Müslümanlar olarak inandığımız yolda devam edip karamsarlığa düşmeden her zaman ümit var olarak hareket edenler olmamız gerektiğini bildirmektedir. Nitekim Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Habbab bin Eret’i en korunaksız anında büyük zaferle ümitlendirmiştir. Günümüzde bu mesajı en iyi şekilde Gazze ehli göstermektedir. Nitekim şedid bir şekilde zulme uğramalarına rağmen ümitlerini ve izzetli duruşlarını bozmadan yollarına devam etmektedirler. Bu şekilde devam etmeleri zaferin olanların olacağının göstergesidir.

5. Bu hadis, sahabenin Mekke yıllarında ne denli büyük zorluklarla karşılaştıklarını göstermektedir. Zira ellerinden gelecek en son şey Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den müşrikler aleyhinde dua etmesini istemeleriydi. Bu istekte bulunmaları dahi, büyük imtihanlara tabi tutulduklarına bir işarettir. Gazze ehlinin de durumu bugün bundan farklı değildir. Özellikle hava saldırılarına karşı çaresizlikten dolayı duadan başka ellerinden bir şey gelmiyor. Ancak bu duaları yarın onların havadan gelecek olanlara da müdahale edeceklerinin alt yapısıdır.

6. Bazı olayların başkalarının başına da geldiğini bilmek, insanı bir nebze olsun rahatlatır. Hatta kendi başına gelenden daha ağırının bir başkasının başına geldiğini bilmek, kişi için daha büyük bir tesellidir. Hz. Peygamber de geçmiş ümmetlerde daha ağır imtihanlara tabi tutulan kişileri misal vererek ashabını teselli etmiştir. “Yoksa sizler sizden öncekilerin çektiklerini çekmeden cennete girebileceğinizi mi sandınız?” hakikati gibi, işte bugün yeryüzünde Gazze ehli vb. sabretmeleri bu hakikati en iyi şekilde idrak ettiklerinden dolayıdır.

7. “Öylesine ki, yalnız başına bir atlı, Allah’tan ve sürüsüne kurt saldırmasından başka hiçbir şeyden endişe etmeksizin San’a’dan, Hadramevt’e kadar emniyetle gidecektir.” Hz. Peygamberin bu sözü de bir teselli mahiyetindedir. Gelecek günlerin şu andan daha iyi olacağı müjdesi, yüreklere su serpen bir ifadedir. Karanlık olan gecenin hep öyle kalmayacağını, her karanlık gecenin bir sabahının olduğunu hatırlamak elbette ki sahabeye verilecek en büyük müjde ve tesellidir. İşte bundan dolayı Hz. Peygamber gelecek günlere işarette bulunmuştur ve tarih müjdenin gerçekleştiğini bize gösterdi. Tarih tekerrürden ibarettir kaidesi gereği, biz yakinen inanıyoruz ki kafirler, müşrikler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır ve bu biiznillah yakındır.

8. Hz. Peygamber, “Ne var ki, siz acele ediyorsunuz” demekle, sabredilmesi gerektiğine, her işin sabır sonucu neticeye ulaştığına işarette bulunmuştur.

9. Pek çok hadiste olduğu gibi bu hadiste de Hz. Peygamberin geleceğe dair vermiş olduğu haberler, tarihin seyri içerisinde gerçekleşmiştir. Yani bu olayı da Hz. Peygamberin mucizeleri arasında saymak mümkündür.

10. Kıssayı günümüze göre ele aldığımızda an itibariyle Peygamber Efendimiz, Habbab bin Eret’e, sizden öncekilerden iman edenlere şöyle şöyle yapılırdı diye dediklerinin fazlası Gazze ve diğer farklı yerlerdeki Müslümanlara yapılmaktadır. Rabbimiz her şeyi gören ve hiçbir şeyden gafil kalmayandır. Biz inanıyoruz ki Rabbimiz yeryüzündeki azgınları ortadan kaldırıp onların yerine yer yüzüne ve iktidarın asıl sahipleri olan mustazafları getirmek istemektedir ve bu yakındır. Son olarak diyoruz ki ey zalimler! Bekleyin bizde beklemekteyiz. Nihai zaferin, güzel akıbetin muttakilere ait olduğunu göreceksiniz. Sizin arkasına saklandığınız taşlar, ağaçlar vb. nesneler bile bizim tarafımızda yer alıp ey Müslüman gel arkamda bir Yahudi var onu öldür diyecektir ve Müslümanlar sizi eninde sonunda ortadan kaldıracaktır.