Yakın Tarih – Furkan Tarih / 2018 Ekim / 71. Sayı
Hamd yerin ve göğün yaratıcısı olan gücün ve kuvvetin gerçek sahibi Allahu Teâlâ’yadır. O ki vaadini yerine getirendir salat ve selam Efendimiz, komutanımız Hz. Muhammed. Sallallahu aleyhi ve sellem’e, ailesine ve ashabına olsun.
Yakın tarihimizin en önemli olayını içeren hilafetin ilga edilmesi konusunu inşallah bu yazımızda ve gelecek yazıda konunun perde arkasındaki görünen ve görünmeyen gerçekleri ile bir sunum yapmaya çalışacağız. Hilafet bizim için neden önemli? Biz Çanakkale Savaşı ve akabinde Kurtuluş mücadelesini verdiğimiz sırada dünyadaki Müslümanların harç harç bize yardım ederken asıl maksadı Türkiye’de Ulus bir devlet kurmak mı? Yoksa hilafetin ana merkezi olan Türkiye’ye destek vermek mi? Bunu net bir şekilde göreceğiz. Ayrıca bu yazımızda hilafetin ilgasının arka planını Son Osmanlı şeyhülislamı olan Mustafa Sabri Efendi’nin bize aktardıkları ile aktarmaya çalışacağız…
Bu topraklardaki insanlar, maalesef bizler hilafetten bahsedince çok anormal karşılıyor ve bir şeyleri anlamamaya yemin etmiş gibi davranıyor. Hâlbuki bugün Bizler hilafetten bahsederken Hasan Karakaya Hocaefendi’nin ifadesiyle plastik bir hilafetten bahsetmiyoruz. Ayrıca olmayacak bir şeyden de bahsetmiyoruz. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in müminlere olan müjdesinden bahsediyoruz. Peki, bu nasıl olur diye sorulacak olursa onu bize tarih gösterecek diyerek işittik ve itaat ettik. İki kısımdan oluşacak hilafet yazımızın ilk kısmında Hindistan’dan bize ulaşan mektupları aktaracağız. [1] İkinci sayıda ise yukarıda da belirtildiği üzere son Şeyhül İslam Mustafa Sabri Efendi’den nemalanılarak mesele anlatılmaya çalışılacaktır. Rabbim bizim ayaklarımızı sabit kılsın. Bizi olumsuzluklara karşı tahammül eden değil sabredenlerden eylesin…
Belgelere geçmeden önce Hindistan halkının Müslümanlara olan sevgisi hakkında çok kısa da olsa anekdotlar aktarmayı doğru bulmaktayız.
“Hindistan Müslümanlarının Hilafete bağlılığı o denli kuvvetliydi ki, Hindistan’ı ayağa kaldırdılar… Hint Ulema Cemiyeti, Osmanlı Hilafetine ve Türklere destek için Camilerde örgütlendi. 20 Mart 1919’da Bombay’da 15 bin kişinin katıldığı büyük bir mitingde “Hilafet Komitesi” kurulması kararı alındı… Müslüman olmayan Mahatma Gandhi bile bir bildiri yayınlayarak Hinduların Hilafet Hareketi’ni desteklemesini istedi. Kendisi Hilafet Komitesi toplantılarına katılarak açıkça destek verdi. Türkleri ve Hilafet Hareketi’ni desteklemenin Hindular için de bir “dini görev” olduğunu ilan etti.” [2]
Mahatma Gandhi’nin Hilafete destek vermesinin sebebi, emperyalistlerin sömürüsünden ancak “Hilafet” ile kurtulabilineceği kanaatine vardığından olsa gerek. Böylece İngilizlerin neden Hilafeti kaldırmak istedikleri daha iyi anlaşılıyor. Ayrıca bütün Hindistan’da Osmanlı’ya teklif edilen Sevr Barış Projesi protesto edildi ve bu hareket hızla yayıldı… Gandhi de destekledi… Gelişen hareket, Muhammed Ali ve Şevket isimli iki kardeşin liderliğinde “Hint Hilafet Hareketi” ne dönüştü.”[3]
“Türkiye’ye destek olmak için Hindistan’da “sivil itaatsizlik” anlamında “hicret” ve “boykot” hareketleri hızla yayıldı ve İngiltere üzerinde ağır bir baskı kuruldu. Yaklaşık 60 bin kişi Afganistan’a hicret etmek için yola çıktı.”[4]
Hint Hilafet Delegasyonunun Osmanlı Sultan’ına Mesajı (Mayıs 1920)
70 milyon Müslümanı ve onlarla omuz omuza duran diğer dinlerden 250 milyon yoldaşı temsil eden Hindistan Delegasyonu, İtilaf Devletleri’ne ve Barış Konferansına her Müslümana dininin yüklediği yükümlülükleri açıklamak, hilafetin ve İslam’ın kutsal topraklarının korunmasına ilişkin olarak Hindistan’daki olağanüstü ulusal duyguları dile getirmekle yetkilendirilmiştir. Delegasyon dindaşları namına, İslam ve hilafet tarihinin bu ağır kriz döneminde, siz Sultana, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in halefi ve Emirü’l-Mü’minin olarak tüm samimiyetiyle sadakatlerini sunmaktadır…
…İslam dünyası için çok daha önemli olan, siz Sultanın İtilaf Devletleri’nin taleplerine vereceğiniz cevaptır ve bu cevap verilmeden önce, siz Sultana İslam dünyasının bugün Hulefa-i Raşidin ’den bu yana, hiç olmadığı kadar sizin yanınızda tüm gücüyle durduğunu bildirmeyi görev sayıyoruz. Şu anda her bir Müslüman, gözünü kırpmadan ve hiç korkmaksızın Allah’ın kendisinden beklediğini, imanın bedeli olarak yaşamını feda etmek dâhil olmak üzere yapmaya kararlıdır. Cenab-ı Hakkın siz Sultana ve sizin asil ve cesur, ancak parçalanmış ulusunuza, yalnızca Türkiye’ye değil, aynı zamanda İslam’a karşı olan görevinizi yerine getirme gücü ve azmi vermesi ve Türkiye’nin birliğinin kısa süre içinde İslam’ın birliğinin gerçek aynası haline gelmesi için dua ediyoruz.
Hindistan Hilafet Delegasyonu olarak, mağarada yalnızca ikisi kalmış ve düşmanları çok sayıda iken, ilk halifesi Ebu Bekir’e Rasulullah’ın söylediklerini hatırlamanızı niyaz ediyoruz: ‘Korkma, şüphesiz Allah bizimle beraberdir.’ Rabbimiz, kudret ve inayetiyle bize imanımızı koruma ve yalnızca O’na hizmet etme gücü versin.
Hindistan Hilafet Delegasyonu Üyeleri Muhammed Ali, Seyyid Hüseyin,
Seyyid Süleyman Nedvi, Abdülkasım.”[5]
Sünni Müslümanların Hilafet Konusunda Genel Vali’ye Mektubu
(Haziran 1920)
“Kıymetli Vali,
Aşağıda imzası olan bizler, en geniş Sünni Müslüman kamuoyunu temsil ediyoruz. Türkiye ile barış antlaşması şartlarını dikkatlice okuduk. Bunların, Müslümanların dini duygularını ihlal ettiği kanısındayız. Bu şartlar tüm Müslümanları incitmekte, özellikle Sünni Müslümanların dini yükümlülüklerini ihlal etmektedir.
Bize göre Hintli Müslümanların bu konudaki duruşu nettir. Burada üzerinde durulması gerekmeyen nedenlerden dolayı, Almanya’nın yanında yer aldığı gerekçesiyle Sultan’ın dünyevi gücünün zayıflatılarak cezalandırılması düşüncesine Hintli Müslümanlar dayanamıyorlar. Sırf cezalandırma veya aşağılama maksadıyla, Türkiye ve İmparatorluğunun parçalanmasına ilgisiz kalamayız.
Bu yüzden siz Valimiz ve hükümetinizden, Sultanın bakanlarından barış antlaşması şartlarında revizyon yapılmasını istemenizi ve siz Valimizin, bunun yapılmaması durumunda hilafet meselesinin Hint halkının ortak meselesi haline geleceğini onlara söylemenizi istiyoruz. Eğer Vali bu mütevazı önerimizi benimsemezse, maalesef 1 Ağustos’tan itibaren hükümetle iş birliğinden çekilmek, dindaşlarımız ve Hindu kardeşlerimizden de aynısını yapmalarını istemek zorunda kalacağız. Bizler Hindistan’daki herkes gibi, İmparatorluğun sadık tebaası olduğumuzu iddia ediyoruz; ancak dünyevi hükümranlığa olan sadakatimiz, İslam’a olan sadakatimizin altındadır. İslam, her Müslümanın hilafetin mallarına acımasızca zarar verenlerin İslam’ın düşmanı olarak görülmesini, gerektiğinde onlara karşı silahlı mücadele verilmesini emretmektedir.”[6]
(Bu belge Muhammed Chotani ve Şevket Ali dâhil Hindistan’ın tüm bölgelerinden yaklaşık 90 önde gelen Müslüman tarafından imzalanmıştır.)
[1]. Biz iki belgeyi aktarsak da konuya dair birçok belge bulunmaktadır.
[2]. Mim Kemal Öke, The Turkish War of Independence and the Independence Struggle of the South Asian Muslims “The Khilafat Movement”, A Publication of Türkiye Minister of Culture, Ankara 1999, sayfa 65, 66.
[3]. Azmi Özcan, Osmanlı Devleti Hindistan Müslümanları ve İngiltere (1877–1924), İsam Yayınları, Ankara 1997, sayfa 235 ve devamı.
[4]. Azmi Özcan, Osmanlı Devleti Hindistan Müslümanları ve İngiltere (1877–1924), İsam Yayınları, Ankara 1997, sayfa 240
[5]. The İndian Annual Register 1921, 1. Ksım, sayfa 183, 184.
[6]. The İndian Annual Register 1921, 1. Kısım, sayfa 197, 198. Yakup Hasan, Mazharülhak, Abdülbari, Hasret Mohani, Dr. S. D. Kitchlew, M.