Sudan’da Neler Oluyor?
Gündem Analiz – Muhammed Eyüp / 2024 Temmuz / 140. Sayı
Sudan, Afrika kıtasındaki İslam beldelerinin diğerleri gibi maalesef unutulmaya yüz tutmuş bir diğer İslam beldesi. Sudan her ne kadar büyük bir ilmi, beşerî ve coğrafi potansiyele sahip olsa da bugünlerde iç savaşla, ölümle ve kıtlıkla anılıyor.
700’lü yıllardan itibaren İslamiyet’in hızla yayıldığı Sudan toprakları Mısır’ın üzerinden İslamlaştı. Tüccarlar, ilim adamları ve İslam orduları bölgede İslam’ı yaydılar ve Afrika’nın içlerine dek taşıdılar. Bu güzide Afrika halkı zamanla İslam ümmetinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. 1400’lü yıllarda Sudan genel olarak tamamıyla İslamiyet’i benimsedi ve ilerleyen yıllarda da Müslümanların hakimiyetinde kaldı.
1899 yılında İngilizler tarafından işgal edilerek sömürgeleştirilen Sudan’a 1956 yılında bağımsızlık verildi ancak ülkede kafir sömürgecilerin müdahaleleri sona ermedi. Batılı emperyal güçler ve onların yerli maşaları ülkeyi perde gerisinden yönetmeye devam ettiler.
1956 yılını takiben Sudan’da iç karışıklıklar sürdü, sayısız askeri darbe gerçekleştirildi. 1956 yılından bugüne dek ülkede 10’dan fazla askeri darbe gerçekleştirildiği biliniyor. Bu darbelerle başa geçen rejimler ise Müslüman Sudan halkına kan kusturdular, onlara hasretini çektikleri İslami egemenliği ve ahkam-ı şeriat’ı getiremediler.
1989 yılında Albay Ömer el Beşir gerçekleştirdiği askeri darbeyle yönetime el koyduktan sonra “İslami bir Sudan” konusunda ümitler arttı. Dünya Müslümanları bu amaçla Sudan’a yöneldi. Ancak Ömer el Beşir de bu konuda sıradan bir cunta liderinin ötesine geçemeyerek Müslümanların beklentilerini boşa çıkardı. Ülkeyi keyfi ve baskıcı bir biçimde yönetmeye, kendi topraklarına sığınan Müslümanları yüz üstü bırakmaya devam etti. Bu şekilde Sudan halkının İslami talepleri karşılanmadı.
Kafir Haçlıların ülke üzerindeki müdahaleleri ise, idarecilerin tüm bu tavizlerine rağmen devam etti. Emperyal güçler 2011 yılında ülkeyi ikiye bölerek Güney Sudan’ı bağımsız hale getirdiler. Hıristiyanların ve putperestlerin yurdu haline getirilen Güney Sudan, emperyal Haçlıların bölgedeki ileri bir karakolu oldu.
Tüm bunlar olurken Sudan’daki idareciler küresel küfür sistemine entegre olmaktan, Batılı ve Doğulu zalimlerle iş birliği yapmaktan vazgeçmediler. Ancak tüm bu tavizleri onları efendilerinin gadrinden alıkoymadı. Ülke içerisinde 2018 yılında başlayan karışıklıklar ve 2019 yılındaki askeri darbeyle beraber Ömer el Beşir devrildi. Bu darbeyi çeşitli darbeler ve darbe girişimleri izledi. 2021 yılındaki darbeyle yönetim tekrar el değiştirirken, 2023 yılının Nisan ayındaki son darbe girişimi, Sudan’ı on binlerce Müslümanın can vereceği korkunç bir iç savaşın içerisine sürükledi.
Sudan’da Ömer el Beşir’in geçmişte kendi halkına karşı savaşmak üzere kurduğu, hiçbir İslami yahut insani kural tanımayan milis güçlerden oluşan “Hızlı Destek Kuvvetleri,” Nisan 2023 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişiminin arkasındaki güçtü. Onların karşısında ise ülkeyi keyfi bir şekilde idare eden cunta rejimi bulunuyordu. Her ikisi de dış unsurlar tarafından desteklenen bu iki ayrı gücün çatışmaları Sudan’ı baştan başa harap etti. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Rusya, ABD, İsrail gibi birçok güç iç savaşın farklı taraflarına destek olmaya devam ediyor.
Sudan özellikle Hızlı Destek Kuvvetleri bünyesindeki milislerin korkunç katliamlarına, yağma olaylarına, sistematik tecavüzlerine ve diğer saldırılarına sahne oluyor. Müslümanlar adına büyük bir potansiyel barındıran bu müstesna ülke, çeşitli tarafların güç mücadelesi uğruna yok oluşa sürükleniyor.
Halihazırda 50 milyon nüfuslu ülkede 18 milyon insan düzgün bir biçimde gıdaya erişemiyor. 5 milyonu aşkın kişi şiddetli açlık çekiyor ve ülke genelinde çatışan güçlerin kuşatması altında çok sayıda Müslüman açlıktan can vermiş durumda.
9 milyon insan çatışmalar sebebiyle evlerinden oldu, milyonlarca insan çatışmalardan kaçarak çevre ülkelere sığındı ve bunlardan en az 2 milyonu da açlığın pençesinde.
Resmi rakamlara göre en az 15 bin sivil çatışmalarda katledildi. Gerçek rakamların çok daha fazla olduğundan endişe ediliyor. Kırsalda çatışmaların yaşandığı ve medyanın erişiminin olmadığı bölgelerde toplu katliamlar gerçekleştirildiği de rapor ediliyor.
Sudan’ın başkenti Hartum, çatışmalar sebebiyle harabeye dönmüş vaziyette. İslam aleminin bu önemli şehri halen kuşatma ve bombardıman altında. Şehirde yaşayan Müslüman siviller hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Sudan, Müslümanların kendilerine dayatılan mücrim rejimler ve dış güçlerce desteklenen silahlı kuvvetler eliyle ne hale getirildiğinin açık bir örneği olarak karşımızda duruyor. Maalesef bu krizi çözebilmek için henüz gerçekçi bir girişim söz konusu değil. Devlet aygıtının neredeyse ortadan kalktığı ve insanların temel ihtiyaçlarına dahi erişemediği Sudan’da Müslümanlar oldukça zor günler geçiriyor.
Her zorlukla beraber bir kolaylık olduğu, her imtihanda bir hikmet gizlendiği şuuruyla Rabbimizden niyazımız, yaşananları Sudan halkının hayrına olacak bir sonuca ulaştırması, Sudan’ı İslami bir yönetime ve Müslümanca bir yaşayışa kavuşturmasıdır.