Yakın Tarih – Furkan Uyanık / 2019 Mayıs / 78. Sayı
Mısır tarihi boyunca birçok olaya, Peygamberlere ve firavunlara şahitlik yapmıştır. 1517 de Osmanlı devletinin idaresi altına giren Mısır, 1800’lerden itibaren sömürgeciler tarafından işgal ve zapt eylemlerine maruz kalmış olan yakın tarihimizde ki önemli bir beldedir.
Bizler bu yazımızda yakınçağın en önemli kanallarından biri olan Süveyş kanalının açılma sürecini ve pragmatik çıkarları uğruna Müslümanları günümüzde dahi öldürme ve köleleştirme konusunda çok cesurca davranan iki kıdemli sömürücüyü (Fransa-İngiltere) karşı karşıya getirdiği süreci ele almaya çalışacağız. Ayrıca bu dönemde, her türlü hile, isyan savaş gibi yollarla yıkılmak ve devrilmek istenilen Hilafetin merkezi Osmanlı devletinin izlemek zorunda kaldığı stratejiyi anlatmaya çalışacağız. Gelecek ay ki yazımızda ise kanalın açılmasından sonra cereyan eden vakalar üzerinde duracağız inşallah…
1. Süveyş Bölgesinin Coğrafyası
“Süveyş Kanalı açılmadan evvel Süveyş Berzahı, eski dünyanın ortasında Asya ve Afrika kıtalarını birbirine bağlayan fakat Kızıl Denizle Akdeniz’i, dolayısıyla Hind ve Atlas okyanuslarını birbirinden ayıran bir coğrafi hususiyeti haizdi. Böyle bir berzahın tarih boyunca kıymeti, hiç şüphesiz, bağladığı karalar ile ayırdığı denizlerin münakale bakımından ehemmiyetleriyle mütenasip bulunmakta idi. Denizciliğin kara nakliyatı ile rekabet edemeyecek kadar zayıf bulunduğu devirlerde Süveyş Berzahı, jeopolitik önemi yüksek, kıtalar arası bir irtibat köprüsü idi. Bu husustan dolayı Süveyş Berzahı birçok askerî, siyasî ve iktisadi hâdiselere sahne veya sebep olmuştur.
Herodot 6, Süveyş ile Nil nehri arasında kanal açılması hususunda ilk teşebbüsün 609 senesinde tahta çıkan Nehao tarafından yapıldığını ileri sürmekte ve kanalın açılışını ona izafe etmektedir.
Süveyş Berzahının arızaları olmaması sayesinde açılan kanal, bir deniz seviyesi kanalıdır. Bu coğrafi hususiyet sayesindedir ki zaman alan ve masraflara yol açan Ekluz, yani yükseltme ve indirme havuzlarına ihtiyaç göstermemekte ve bu hususta Panama kanalına nazaran daha avantajlı bir durumu haiz bulunmaktadır. Bunlardan başka, ayrıca sahil fenerleri, elektrik tenviratı ve gemilerin projektörleri sayesinde geceleyin de kanaldan inkıtaız geçmek mümkün olmaktadır[1].
2. Kanalın Açılış Süreci
Uluslararası jeopolitik ve jeostratejik bir suyolu projesi olarak görülen Süveyş Kanalı’nın yapımı, Osmanlı Afrika’sında Mısır topraklarında Akdeniz ve Kızıldeniz’i birbirine bağlamak amacıyla Süveyş kıstağında 25 Nisan 1859 tarihinde başlamıştır. Yaklaşık on sene sonra, 17 Kasım 1869’da kullanıma açılacak olan bu suyolu projesinde Fransız mühendis-diplomat Ferdinand de Lesseps (1805-1894) başkanlık görevini üstlenmiştir. Sultan Abdülmecid döneminde, Mısır Valisi Said Paşa’nın himayesinde başlatılmış ve yürütülmüştür.
Fransa’nın öncülüğünde Mehmet Said Paşa’nın desteğiyle yapılmaya çalışılan bu dev proje Hindistan’a giden yolu tehdit edeceğinden İngiltere’nin hiç hoşuna gitmemiş ve muhalefet etmiştir. Fransa ise projeyi yürütme kararında ısrarcı bir tutum sergilemiştir. Bunun üzerine İngiltere dolaylı yoldan hareket ederek Bâb-ı Âli’ye projeyi durdurması için bir takım baskı unsurlarını devreye sokmuştur. Böylece Osmanlı toprağı olan Mısır’da yapılması planlanan bu kanal için İngiltere ile Fransa İstanbul’da büyükelçiler marifetiyle kıyasıya bir mücadele içine girmişlerdir. Başta İstanbul’da olmak üzere Kahire, İskenderiye, Paris ve Londra gibi şehir merkezleri Lesseps’ in de dâhil olduğu diplomatik mücadeleye sahne olmuştur. Söz konusu proje için İstanbul’da bu döneminin en kıdemli ve duayen diplomatı Büyükelçi İngiliz Lord Stratford de Redcliffe (1786-1880) ile Fransız diplomatı Büyükelçi Edouard Antoine Thouvenel (1818-1866) ülkelerinin politikaları doğrultusunda ciddi bir rekabet içine girmişlerdir. Lord’un ardından halefi Henri Bulwer (1801-1871) 1857-1865 yıllarında muhalefetin dozunu artırmış, Bâb-ı Âli’nin paşalarına zorluk çıkartmış, bazen de tehdit etmiştir. Mısır’ın Fransa için önemini iyi bilen ve Kahire’de görev yapan diplomat-yüksek mühendis Lesseps de kanal projesini anlatmak ve hızlandırmak için sık sık İstanbul’a Fransız büyükelçiliğine gelmiştir.
Mısır, Fransa’nın ezeli rakibi büyük Britanya’yı ekonomik ve siyasî bakımdan zor durumda bırakmak için bir fırsat haline gelmiştir. Britanya’nın zenginlik menbağı olan Hindistan karşısında Mısır, Napolyon Bonapart’ın hayalindeki imparatorluğun en önemli merkezi olacaktır.[2]
Fransız Lesseps bu projeyi hızlandırmak adına payitahta gelip Fransız konsolos arkadaşının aracılığıyla halifeyle yakın temaslar kurdu. Bu sırada yeni biten Kırım harbi ve ortaya çıkan mecburi birliktelikler bu iznin verilmesini kolaylaştırsa da ortaya yeniden bitmek bilmeyen ama Müslümanlara karşı kini ve nefretinden dolayı birlikte hareket edebilen İngiliz ve Fransızları karşı karşıya getirdi. Bunun üzerine kıdemli sömürücülerin lideri ve abisi devreye girip Bâb-ı Âli’de İngiliz Büyükelçi Lord Stratford Mustafa Reşid Paşa’yı (1800- 1858) kıskaca almıştır. Ayrıca Lesseps bu kanalın Osmanlıya politik, dini, ticarî ve finansal olarak getirisi olacağı noktasında söylev ve demeçlerle ikna sürecini hızlandırmıştır.
Akdeniz kısmındaki Port Said Limanı veya Körfez tarafındaki Süveyş Limanı bu projenin gerçek giriş-çıkış noktası olarak görmek yanlıştır. Zira asıl geçiş anahtarı Aden ve Perim’dedir. Buralarda ise İngilizlerin mutlak hâkimiyeti bulunmaktadır.[3]
Nihayet, İngiliz baskısı bitince Bâb-ı Âli, Lesseps’in İmzalanması için uğraştığı izni 19 Mart 1866’da ancak verebilmiştir. Bu yetkiyle, tamamlanması için gereken hafriyat ve inşaat hızlandırılmıştır. İsmail Paşa tarafından iki denizi birbirine bağlayan bu suyolu için gerekli finans kaynakları süratle sağlanmıştır. 25 Nisan 1859 tarihinde ilk kazmadan on yıl sonra 16 Kasım 1869’da tamamlanabilmiştir.
3. Kısa Bir Değerlendirme
Süveyş kanal projesi belli hakikatleri ve realiteleri bize göstermesi açısından önemlidir. Bu çalışmada görmekteyiz ki İslâm sınırlarında yer alan bölgelerimizin siyasi ve iktisadi zafiyetimizden dolayı sömürü imparatorlukları tarafından cesurca ele geçirilme planlarının yapılmasıdır. Bu çalışma bizim gücümüze gölge düşürdüğü gibi bizlerinde kendi elimizde ki bölgeleri kullanma ve değerlendirme noktasında ki zafiyeti gün yüzünü çıkarmıştır.
Buradaki çalışma Fransızların lehineymiş gibi görünse de ekseriyette İngilizlerin lehinedir. Fransızlar bugünde dahi her devirde İngilizlerin altında ve emrinde hareket etmek zorunda kalmıştır. En güçlü dönemlerinde bile İngilizler tarafından amiyane bir tabirle tokatlanmıştır. Süveyş kanalı Müslümanların malıyken, Müslümanların başına çeşitli sorunlar, isyanlar ve şeytani planlar örülerek gasp edilmiş jeostratejik anlamda çok önemli bir bölgedir. Gelecek ay da burası için verilen mücadele ve İngilizlerin burayı işgal ederek Müslümanların önemli bölgesini ele geçirmiş ve yıllar boyu sömürmek için önemli bir adım atmıştır.
[1]. Danyal Bediz, Süveyş Kanalı’nın Önemi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Dergisi, 1951, Cilt 9, Sayı 3.
[2]. Fatma Uygur, Süveyş Kanalı Projesinde İstanbul’da Cereyan Eden Diplomatik Mücadeleler, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Aralık 2018, Yıl 22, Sayı 3.
[3]. Fatma Uygur, Süveyş Kanalı Projesinde İstanbul’da Cereyan Eden Diplomatik Mücadeleler, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Aralık 2018, Yıl 22, Sayı 3.