Kapak Dosya – Hakan Sarıküçük / 2020 Nisan / 89. Sayı
Her gün Kur’an okumaya özen gösterelim. Kaç kez hatim ettiğimizden ziyade kaç kez kalbimizin etkilendiğine ve kaç kez derimizin ürperip gözyaşları akıttığımıza bakalım ve bu yönde Kur’an’ın ruhuna inerek anlamaya dair çaba gösterelim. Bize verilen mesajı öğrenip yaşamaya çalışalım.
Hamd; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” (Bakara, 183) buyurarak orucu bizlere takvalı olma sebebi kılan Allah’a,
Salat ve selam; “Âdemoğlunun her amelinin sevabı on mislinden yedi yüze kadar katlanır. Allah buyurdu ki: ‘Oruç müstesna. Çünkü o şehvetini ve yemesini sırf benim için terk ediyor. Oruçlunun iki sevinci vardır. Birinci sevinç, iftar ettiği zaman, ikinci sevinç de Rabbine kavuştuğu zamandır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.”[1] şeklinde Rabbinden rivayet ederek biz ümmetine orucun ecrinin ve mükâfatının bir sınırının olmayacağını bildiren Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e,
Allahu Teâlâ’nın sonsuz rahmeti ve ihsanı ile bitmez tükenmez lütufları; bu ayda yaptığı ibadetleri ve kulluğuyla Allah’ın cehennemden azad ettiği kulları arasına girmeyi başarabilen, bu ayı fırsat ve ganimet bilerek iyiliklerini artırıp derecelerini yükseltebilmeyi başaran kişilerin üzerine olsun.
Oruç kelimesinin Arapça karşılığı “savm” ve “siyam” kelimeleri olup, nefsi tutmak ve engellemek manasına gelir. Oruç, ikinci fecirden güneşin batışına kadar insanın kendisini Allah’ın bir emri olduğundan dolayı, sonuçta Allah’ın rızasını kazanmak maksadıyla yemeden içmeden ve cinsel ilişkiden alıkoyması demektir.
Ramazan orucu Peygamberimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in Medine’ye hicretinden bir buçuk sene sonra Şaban ayının onuncu günü farz kılınmıştır.
“Merhaba! Bizim günahımızı temizleyen mübarek ay.”[2] Hz. Ömer radıyallahu anh Ramazan ayı geldiği zaman böyle derdi.
Nitekim Ramazan ayı beraberinde müjdeler, günahların affı, cehennemden kurtuluş, derecelerin yükselmesi ve iyiliklerin kat kat hesaplanması gibi çeşitli hediyeleri beraberinde getiren kutlu bir ay olup her yıl sadece bir kez gelen fırsatlar ayıdır.
Oruç riyanın en az karışacağı bir ibadet olduğu için sevabı en fazla olan ibadetlerden sayılmıştır. İnsanoğlunun amelleri içinde oruç kadar günahlara kefaret olabilecek bir başka amel yoktur. Çünkü oruca verilecek ecrin belli bir ölçüsü yoktur. Nitekim Allahu Teâlâ kıyamet gününde: “Oruç benim içindir. Hiçbir kimse onunla diğer amelleri kıyaslamasın.” buyuracaktır. Hadiste “Oruç benim içindir, onun mükâfatını ben vereceğim”[3] buyurulmuş ve Rabbimiz burada orucu kendisine izafe etmiştir.
Ramazan, kendisinden yüz çevirmelerine, emirlerine karşı gelmelerine, haramlarını çiğnemelerine rağmen, Yüce Allah’ın kullarına olan sevgisini bize gösterir. Bu ay herkes için hayrı diler. İnsanlara fırsat üstüne fırsat verir. Kendisine dönüş ve yeni bir anlaşma kararı almaları için onlara uygun ortam hazırlar.
Oruç, insanı maddi zevk ve şehvetler peşinde koşturan, dolayısıyla da Allah’ın haklarına riayet edemediği için kendisine zulmetmesine, insanların haklarına riayet edemediği için onlara zulmetmesine sebep olan nefsi emmareyi teskin etmenin de bir ilacı ve aşırılıkları törpülemenin bir çaresidir.
Oruç, yoksulların durumunu daha iyi anlamaya, dolayısıyla onların sıkıntılarını giderme yönünde çaba sarf etmeye vesile olur.
Orucun nefsin isteklerini frenlemesi ve engel olması açısından da irade eğitimine yönelik bir faydası vardır. Açlığın ve susuzluğun verdiği sıkıntıya dayanma yönüyle de bir sabır eğitimidir.
Bu ayda bizlere emredilen oruç, bizden önceki ümmetlerin üzerine de farz kılınmış olup insanlığın terbiye ve düzeni bakımından büyük bir ihtiyacını karşılayıp takvaya erdiren, Allah’a karşı gelmekten alıkoyan ve tatbikinde hesapsız menfaatler barındıran büyük bir ibadettir.
Yüce Rabbimiz bizlere bu ayı ve bu ayda farz kılınan orucu şöyle tanımlamıştır.
“…Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” (Bakara, 184-185)
Bu ayetten de anlaşıldığına göre Ramazan’da oruç tutmak sadece ibadet ve nefsi terbiye için olmayıp aynı zamanda Ramazan sırasında vahyedilen Kur’an sebebiyle Allah’a şükretmek için farz kılınmıştır. Bir nimete şükrünü göstermenin en iyi yolu, o nimetin emrediliş amacını yerine getirmek ve mümkün olan en iyi şekilde gereğini ifa etmeye çalışmaktır.
Orucun faziletine dair bir takım hadisler de varid olmuştur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“Ramazan ayı girdiği zaman cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kilitlenir, şeytanlar zincire vurulur.”[4]
“Her kim inanarak ve karşılığını sırf Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa onun geçmiş günahları bağışlanır.”[5]
“Cennette Reyyan adında bir kapı vardır. Bu kapıdan oruçlular çağrılır. Kim oruçlulardan ise oraya girer, giren ise asla susamaz.”[6]
“Kim Allah yolunda farz orucu olarak bir gün oruç tutarsa Allah, onu cehennemden, yerler ve gökler arasındaki mesafe kadar uzaklaştırır.”[7]
“Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle (özellikle yalan ve gıybet, genel olarak her çeşit günah ile) zedelenmedikçe, (tutan kimse için cehenneme karşı) bir kalkandır.”[8]
“Oruç Allah içindir. Bu nedenle oruç tutanın sevabını Allah’tan başka hiçbir kimse bilmez.”[9]
İbni Mesud radıyallahu anh da şöyle demiştir: “Bir kimse sessiz, sakin ve Allah’ın zikri ile oruç tutarsa, helalini helal, haramını haram bilirse, açıktan bir günah işlemezse, Ramazan ayından çıktığı zaman bütün günahları bağışlanmış olarak çıkar.”[10]
İmam Gazali Orucu üçe ayırır;
Birincisi: Avamın yani sıradan insanların orucu: İnsan bedeninde iştah ve şehvetin tatmin yeri ve aracı olan iki organı yani mideyi ve cinsel organı, iştah ve şehvet duyduğu şeylerden mahrum etmek manasına gelir.
İkincisi: Havasın yani özel insanların orucu: Mide ve cinsel organa ilave olarak gözü, dili, kulağı ve diğer organları da günahtan korumaya dikkat edenlerin orucudur.
Üçüncüsü: Ehassu’l Havasın yani en özel kişilerin orucu: İlk iki maddede sayılanları koruduktan sonra bütün bunlara ek olarak, kalbini Allah’tan uzak bulunan ve kişiyi Allah’tan uzaklaştıracak olan her çeşit düşünce, istek ve hayalden de sakındıran oruçtur.
Havas’ın yani salih kimselerin orucu bütün azaların günahtan korunmasıyla olur ki bu da şu altı şey ile olur:
Gözü korumak
Dilini korumak
Kulağı korumak
Diğer uzuvları korumak
İftar vakti az yemek
İftardan sonra korku ile ümit arasında olmaktır.
Ahnef bin Kays’a ihtiyarladığı vakit: “Oruç seni bitkin düşürüyor (yani tutmayabilirsin)” dediklerinde Ahnef: “Ben onu uzun bir yolculuk için azık olarak alıyorum. Bugün onun zahmetine katlanmak yarın Allahu Teâlâ’nın azabına dayanmaktan ehvendir.” dedi.
Bütün bunlara ilaveten orucun sağlık açısından da yararları vardır. Bir yıl boyunca çalışan vücudun dinlenmesi ve bakıma alınmasıdır. Vücut organlarının özellikle de mide ve sindirim organlarının dinlenmesi için bir mola zamanıdır.
Ramazan, Rabbimizden biz kullarına bir hediyedir. Öyleyse bizler bu armağanı kabul edelim ve hayırda yarışalım. Ancak bu yarışa başlamadan önce bu ayda ulaşmak istediğimiz ana hedefimizi belirleyelim ve bu hedefleri gerçekleştirmek için uygun olan metotları ortaya koyalım. En büyük hedefimizin Ramazan ayı geçip gittikten sonra istikameti devam ettirmek ve amellerde ruhu harekete geçirmek için kalbi diriltmek ve onu imanla doldurmak olduğu yönünde hedefler belirleyelim. İçi boş ve ruhsuz ameller işlemekten kurtulmanın ve ibadetleri şuurlu ve özenerek yapmanın yollarını arayalım. Özel bir Kur’an mevsimi olan bu ayda olabildiğince Kur’an ile meşgul olalım. Namaz ve namaz dışındaki okuyuşlarımızla devamlı Kur’an ile olan birlikteliğimizi sürdürelim. Her gün Kur’an okumaya özen gösterelim. Kaç kez hatim ettiğimizden ziyade kaç kez kalbimizin etkilendiğine ve kaç kez derimizin ürperip gözyaşları akıttığımıza bakalım ve bu yönde Kur’an’ın ruhuna inerek anlamaya dair çaba gösterelim. Bize verilen mesajı öğrenip yaşamaya çalışalım.
Bu ayda alıştığımız salih amellere bu aydan sonra da devam edelim. Her geçen gün yaptığımız amelleri artırarak devam edebilmek için Rabbimizden yardım dileyelim. Rabbimize ihlas ve samimiyetle yönelerek hata ve yanlışlarımıza rağmen kulluğumuzu ve ibadetlerimizi kabul etmesi için dua edelim.
Allah’ım! Bizlere de seçkin kullarının yaptığı gibi böyle bir şuur ile oruç tutmayı nasip eyle, âmin.
Selam ve Dua ile.
[1]. Buhari, Müslim
[2]. Ebu’l Leys Semerkandi, Tembîhu’l Gâfilîn, s.374
[3]. Buhari, Müslim
[4]. Buhari, Müslim.
[5]. Buhari, Müslim.
[6]. Buhari, Müslim.
[7]. Taberani
[8]. Nesai
[9]. Taberani
[10]. Tenbîhu’l Gâfilîn, s. 374