Nereye Doğru Yol Alıyoruz?

Serbest Köşe – Ümit Şit / 2020 Eylül / 93. Sayı

İçinde bulunduğumuz bu hayatı yaşayacağız. Zekice hareket ettiğimiz anlar da olacak… Ahmaklık edip kendimize itiraf edemeyeceğimiz anlar da. Bazen kalpler kıracak ve elimizde olmayan sebepleri suçlayacağız. Bazen kalpleri birleştirme vesileleriyle tanışacağız. Zenginlik, kalpleri fakirlik korkusu ile dolduracak. Bazen ise fakirliğin mahcubiyeti sarsacak kalbimizi. Bazen ağlayacak içten içe kimseye açamayacaksın derdini… Neyin var diye sorduklarında cevabın “Bilmiyorum!” demekten başka bir şey olmayacak. Bazen güldürecek çehreni geçici mutluluklar. Ya bebeğinin ilk yürüyüşü cezbedecek… Ya ticaretten gelen kârın çokluğu içine çekecek… Ya eşinin güzelliği oyalayacak bir süre… Ya da yeni aldığın arabanın ısıtmalı koltukları meşgalen olacak. Ama gün gelecek kocaman ormanlık alanlarda bile nefes alamayacaksın. Yüzme bildiğin halde, bir kaşık suda çırpınacağın zamanlar olacak. Zamanla hiçbir şeyin tat vermediğini hissedersen bil ki kalbin daha ölmemiştir. Kalbin diriltecek araçlara ihtiyaç duyarken sen öldürecek araçlara yöneliyorsan bil ki yanlış yolda ilerliyorsun. Peki, ne yapacağız? Özellikle İslam nizamının olmadığı güvensiz, emniyetsiz, korkutucu ve ürkütücü sokak ve caddelerde Müslümanca yaşamaya çalışırken… 

Yaşadığımız coğrafyada olduğu gibi her coğrafyada kâfirlerin kölelik projesi olan kapitalizm hüküm sürmektedir. Kapitalizm, demokrasi yalanı ile insanların adilce seçtikleri yöneticiler ile yönettiği düşüncesini ekranlarda, sosyal mecralarda, toplumun içindeki zayıf karakterli insanların dilleriyle ve insanların kendi yazıp çizdikleri kuralların resmileşmesiyle kalplere ve zihinlere pompalanmaktadır. Peki, her yazımızda olduğu gibi neden “kapitalizm” vurgusunu sürekli yapıyoruz? Dünyalıklar peşinde koşarken, konunun köküne indiğimizde aslında kimlere kölelik yapıldığını vurgulamak gerektiğini savunmaktayız. Üç kuruş dünyalık karşılığında yüce davamıza ne gibi gevşeklikler gösterildiğini göstermek için. Ebedi hayatı, vadesi gelmediği için görmezden gelmemek için ve sırf peşin diye geçiciliklerle oyalandığımızı göstermek için. Tabi ki ailemizin maişetini temin etmek için çalışacağız. Ancak hayatımız iş olmamalı. Dünyalık temin ettiğimiz işler, hayatımızdan sadece bir bölüm olmalı. Böyle düşünmeli ve böyle hareket etmeli ve hiç unutmamalıyız. Unutursak kalbimiz ölür. Kalbimiz ölürse, ailemizi uçuruma yönlendiren acemi bir çobana dönüşmüş oluruz.

Ülkemiz ve diğer ülkeler müthiş küresel bir virüs ile imtihan edilmektedir. Kimimizin işleri sekteye uğrarken, kimimizin işleri çoğaldı. Kimilerimiz maddi anlamda yükselirken manen alt seviyelere kadar düştü. Kimilerimiz ise madden düşüş yaşarken manen doruklarda dolaştı. İmtihanların, hep en sevdiğimiz ve arzuladığımız şeyler üzerinden geldiğini unutmayalım. Örneğin, kendi evi olsun diye uğraşmayan ve kirada da olsa bu dünya yolcuğunu tamamlarım diyen birinin imtihanı ev değildir. Ancak sürekli kendi evi olsun diye uğraşan birinin imtihanı evdir. Ev sahibi olmak için gayri meşru işlere girmesi imtihanı sekteye uğratır. İşte bunun gibi birçok dünyalıklar kalbimizde ne kadar yer kaplıyorsa imtihanımız olarak da karşımıza o kadar çıkmaktadır.

Küresel virüs de toplumumuzun ortak imtihanıdır. Müslümanlar olarak aldığımız derslerimizden, gittiğimiz sohbetlerimizden, tebessüm ettiğimiz mümin yüzlerden uzaklaşmak zorunda kaldık. Bu durum kimilerimiz için içe dönük bir muhasebeye dönüşmüş ve Allah azze ve celle ile baş başa kalarak imanımızı güçlendirmiştir. Kimilerimiz için ise ne yazık ki bu kopuş ile beraber dünyevileşme baş göstermiştir. Dünyaya yönelmek adına bir sürü bahaneyi meşru kıldık nefsimize. Evet, sohbetlerden geri kaldık. Evet, derslerden geri kaldık. Evet, Müslümanlardan geri kaldık. Ancak kulluk tüm olumsuzluklara rağmen dimdik ayakta kalabilmektir. Çünkü bizi bırakmayan bir Rabbimiz var. Dünyada kimse olmasa bile Allah bize yetmez mi? Ona kul olabilmek gibi başka ne vardır dünyada izzetli olabilen. Evet, sıkıntılarımız var ve evet olumsuzluklar yaşadık. Ancak bunların hiçbiri Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve beraberindekilerin yaşadıkları olumsuzlukların yanından geçmemektedir. Onlar aç bırakıldılar, korkutuldular, işkenceye uğratıldılar. Memleketlerini terk etmek zorunda bırakıldılar da davalarından vazgeçmediler. Aksine daha da sarıldılar.

Şimdi biz kimiz ki birkaç olumsuzluk karşısında yelkenleri suya indiriyoruz. Biraz daha sabretmeli değil miyiz? Dünyalıklara teslim olmak, Allah’a olan teslimiyetimizi zedelemektedir. Allah’a olan teslimiyetimizi sorgulamalıyız. Teslim olmak ne demektir? Teslim olmak; ben seninim deyip elleri havaya kaldırmak ve ne emrediliyorsa onun yapılması demektir. Müslüman demek Allaha teslim olmak demekse, Allah’a mı yoksa dünyalıklara mı nefsimizi teslim etmekteyiz? Bunu sorgulamalıyız. Bütün faaliyetler duraklasa bile sen asla duraklamadan ilerle Allah yolunda. Sonuçta sen ne derneklerin ne vakıfların ne de Müslümanların kulusun. Sen baki olan Allah’ın kulusun. Bu yüzden dünyada yaşa ama dünyevi olma. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dünyada yolcu gibi ol buyurmaktadır. Peki, biz yolcu gibi hareket etmekte miyiz?

Hangi yolcu var ki bir tarladan geçerken şurayı ucuza kapatıp yoluma devam edeyim demiştir. Yolcunun görevi tarladan gelip geçmektir. Çünkü yolcunun bir güzergâhı ve varılacak bir menzili vardır. Asla yolculuk sırasında kendine ağırlık olacak şeyleri sahiplenmeye çalışmaz. Kardeşim ev sahibi olmak istiyorsun ama olamıyor ve bunun için mi mücadele ediyorsun? Neden cennetteki ebedi evine kavuşmak adına mücadele etmiyorsun? Biz dünya ile oynarken Allah azze ve celle bizi asıl yurdumuz olan cennete çağırmaktadır. Yeri geldiğinde cennet ile ilgili ayetleri sıralıyoruz. Ancak imtihan edildiğimizde neden cenneti çok uzaklarda ulaşılmaz bir yer olarak görüyoruz. Oysa sahabeler kendi aralarında konuşurlar ve sanki arka bahçelerinden bahsedermiş gibi yakinen cennetten bahsederlerdi. Öyle ki cennete geç kalmamak adına yedikleri azıkları yarıda keserlerdi. Allah’ımız aynı, Rasûlümüz aynı, kitabımız aynı, cennet aynı ise farklı olan iman derecemizden başka şey değil. Dünyada, kendi cennetimizi inşa etmek için uğraşırsak asıl cennet tabi ki bize çok uzak kalacaktır. Otuz sene… Kırk sene mi rahat yaşamak için bu dünyadaki çırpınışlarımız? Oysa ne otuz ne de kırk senenin bir garantisi var. Hadi kırk sene iyi yaşamak için çırpınıyoruz. Peki, kırk senenin sonunda gerçekten iyi yaşadığımızı kalbimize kabullendirebiliyor muyuz? Hayır. Çünkü dünyada ne kadar yaşarsan yaşa hep az yaşadığını düşüneceksin. Bu yüzdendir ki yaşlılarımız ölümden en çok korkanlardır. Dünya asla kalbini mutmain etmeyecek sadece ahiret hayatını senden daha da uzaklaştıracak. Ey Müslümanlar! Nerede olursanız olun sizi yoktan yaratan Allah’tan korkun. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hadisleri aramızda dolaşırken, Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerim’in ana mesajı “Dünyevileşmeyin!” çağrısı iken biz dünyayı kucaklamak için koşturuyorsak gerçekten bize çok yazık. 

 Şunu yakinen düşünmek gerekir ki toprağın altında olanlar toprağın üstündekilerden fazla. Azalan gittikçe azalıyor ve fazlalaşan gittikçe fazlalaşıyorsa hakiki mekân toprağın altı mı yoksa üstü müdür? Herkes gibi sırası gelince biz de toprağın altındaki misafirhanemize geçeceğiz. Amellerimize göre misafir edilişimizin kalitesi eksilecek ya da azalacak. Korkacaksak faturalarımızı ve kiralarımızı ödeyemediğimiz için değil bunun için korkmalıyız. Dünyadaki tüm sıkıntıların telafisi mevcuttur. Dünyadaki hayatında, geçmişe dönüp bakan akıllı insan görecektir ki ne sıkıntılar ne dertler ne borçlar vardı. Şimdi hepsi geçmişte kaldı. Şimdiki sıkıntılar da geçmişte kalacak Allah’ın izni ile. Yeter ki asıl olana yönelelim. Biz şahıs olarak kendimizi düzeltmezsek iyi bir baba veya anne örneği olamayacağız. Böylece çocuklarımız başkalarını örnek alacak hayatında. Belki filmlerdeki oyuncuları, sahadaki futbolcuyu veya karşı komşunun dünyaperest kızını örnek alacak. Böylelikle kaybedenler kulübü kazanacak. Şu an olduğu gibi. Ülkemizde nice gençler birçok harama bulaştıktan sonra intihar ile hayatını sonlandırmaktadır. Nice gençlerimizin gayesi dünyadan haz almak gibi basit bir dava çevresinde şekillenmektedir. Nice korkunç cinayetler işlenmekte ve daha nice kötülükler yeryüzüne dağılmış vaziyette. Bunların sebeplerinden bir pay da görevini yapmayan her Müslümana düşecektir. Çocuklarımızla dünya hakkında değil, cennetteki evimiz hakkında konuşmalıyız. Cenneti özlemeli, cenneti gündem etmeli ve nasıl dünyadaki evlerimizin perdelerinin nasıl olacağını konuşuyorsak, daha yakini şekilde cennetteki nimetlerden bahsetmeliyiz. Her şeyden daha önemlisi ise Allah’ın bizden memnun kalarak canımızı teslim alma umudumuzu sürekli yenilemeliyiz. 

Rabbim! Beni ve mümin kardeşlerimi dünyada buluşturduğun gibi cennette de buluştur. Rabbim! Dünyada nasıl senin rızanı kazanmak adına mücadele ettiysek, rızanı kazanmış bir şekilde sana dönmeyi bana ve kardeşlerime nasip et, âmin.