Onlar Öncüler – Hüseyin Kalender / 2013 Temmuz / 8. Sayı
Hamd; bütün eksiklerden ve noksanlıklardan münezzeh olan, kendisi dışında her şeyin fani olduğu en yüce zat olan Allah’a mahsustur. Selamların en güzeli; en güzel hasletleri kendisinde toplayan efendimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e, temiz aile efradına ve kıyamet saatine kadar en ince detayına kadar onların izinde giden tüm Mü’minlerin üzerine olsun.
Bu dünya da unutulup gitmek istemiyorsan okunacak bir kitap veya yazılacak bir iş yap demişler. Anlatacağımız bu örnek ve önder insan da belki okunacak bir kitap yazmamış fakat Filistin davasını zirveye taşıyarak çok önemli işler yapmıştır. Tabii ki o, bütün yaptıklarını unutulmamak için değil bilakis inancı ve davası uğruna yapmıştır. Batı da gelişen fen ve teknik karşısında birtakım imamların ayaklarını sarsılıp kaydığı bir dönemde yaşayan İzzeddin El – Kassam mevcut savrulmalardan etkilenmeden koca bir çınar gibi ayakta kalmış, insanları doğruya ve Hakk’a yönlendirmiştir. O İslam’ı bir bütün olarak ele almış ilim, amel, takva, cihad’ı bünyesinde toplamış, İslam’ın yetiştirdiği nadir şahsiyetlerdendir.
İZZEDDİN EL–KASSAM’IN DOĞUMU, YETİŞMESİ ve BÜYÜMESİ
İzzeddin El-Kassam; Hicri 1300 (Miladi 1883’te) Cebeleh’te doğmuştur. Cebeleh; Şam sahilinde Lazkiye yakınlarında küçük bir beldedir. Belde adını oradaki eski bir kaleden almıştır.
Babası El-Kassam’ın İlme olan rağbetini görünce onun Mısır’daki El-Ezher Üniversitesine gönderir.
El-Kassam, İlim tahsili için El-Ezher’e gittiğinde takvim Hicri 1314 (Miladi 1896) tarihini gösteriyordu. İzzettin El-Kassam 14 yaşındayken El-Ezher’e başladı. Onun mücadeleci bir ruha sahip olmasında, aldığı eğitimin yanı sıra Mısır’da bulunduğu ortamın ve o dönemde cereyan eden olayların da çok büyük etkisi olmuştur. Çünkü, o Mısır’a gittiğinde Mısır İngiliz işgalinin altındaydı. Mısırlılar Ahmet Orabi önderliğinde mücadele ediyorlardı.
HİZMET HAYAT
İzzettin El-Kassam memleketine döndüğünde hemen hizmete başlar ve ilk olarak eğitim için kolları sıvar. 1912’de Cebeleh’te bir medrese açar büyük, küçük herkesi burada eğitmeye başlar. Evleri tek tek dolaşır, eğitimin önemini anlatır. Halkı bu konuda teşvik ederdi. Medrese eğitimi yanı sıra imamı olduğu İbrahim Ethem mescidinde ve diğer camilerde hutbe ve vaaz vererek halkı irşad ederdi. Artık bölgede onu tanımayan yoktur. Namı daha sonra diğer bölgelerede yayılır. Toplumun ıslahı bu şekilde temelden başlayabilme özelliği nadir kişilerde görülen durumdur. O zaman islam ümmeti iki büyük sorunla karşı karşıya idiler. 1- İçerde kol gezen fakirlik ve cehalet 2- İslam ümmetinin dış güçler tarafından bölünüp parçalanma tehlikesi. El-Kassam, her iki tehlikeye karşı da amansız bir mücadele vermiştir. Fakirlik ve cehaletle ilgili mücadele daha ilk günden beri onun medrese açıp büyük, küçük herkesi eğitmesi idi. Fakirlik ile ilgili ise cami ve mescidlerde verdiği hutbe ve vaazlarda milleti çalışmaya teşvik etmesiydi. Dış tehlikeye karşı verdiği mücadele ise onun şehid oluşudur.
CİHAD HAYATI
1918’de Fransız donanması Şam ve Lazkiye sahilini işgal etti. El-Kassam bu işgale karşı hemen cihat sancağını kaldırdı ve halkı işgale karşı direnişe çağırdı. Talebe ve arkadaşlarından bir birlik örgütleyerek direnişe geçerek kendiside cihadın en ön saflarındaydı. Bütün imkânsızlıklara rağmen cihad etmede kararlıydı. Onun arkadaşlarına şöyle dediği nakledilir; “Kardeşler! Cihad kıyamete kadar devam edecek bir farzdır. Bize düşen memleketimizi sömürgecilerin elinden kurtarıp Allah’ın şeriatının uygulandığı bir İslam beldesi haline getirmek için cihad etmektir. Kardeşler! Şart ne olursa olsun silahlanın ve elinizdekileri satın ve silah alın. Elinizde satacak bir şey yoksa mescidin taşlarını satın ve işgale karşı kıyam edin”. Fransızlara gösterdikleri bu direnişte taraflar arasındaki güç dengesizliği bazı şahısların kazanılması mümkün olmayan böylesi bir savaş neden devam ettiriliyor gibi dedikodularına sebep olmuştur. Bunun üzerine El-Kassam şu tarihi sözünü söylemiştir. “Mühim olan illa da bu savaşı bizim kazanmamız değildir. Asıl mühim olan bizim ümmete ve gelecek nesillere iyi bir ders vermemiz onlarda cihad ruhunu diriltmemizdir”. Onun geçit vermeyen bu direnişi karşısında çaresiz kalan Fransızlar bir takım vaatlerle anlaşma yoluna gitmeyi denerler. Onunla görüşmeye gelen elçiler direnişin durması karşılığında kendisinin emniyet içerisinde Cebeleh’e döneceğini ve oraya şer’i kadı olacağını bildirirler. Fakat o bütün bunları reddeder. “Derhal geldiğiniz gibi gidin o işgalcilere benim önümde iki seçenek olduğunu söyleyin Ya Diriliş Ya Şehadet. Amerika’dan bir heyet bazı tavsiyelerde bulunmaya geldiğinde o onlara şöyle cevap vermişti; “Ne tavsiye ne de himaye sizin hiçbir şeyinize ihtiyacımız yoktur. Çünkü başkalarında olmayan güç bizde vardır. Ve sonra çantasından bir Kur’an çıkarır ve bizim kuvvetimiz budur der”.
ŞEHADETİ
Sabahın erken saatlerinde şeyh ve arkadaşları mağarada bulundukları esnada İngilizler aniden baskın düzenlerler. İngilizler Şeyhin ve adamlarının kaçmasını bekliyorlardı. Fakat durum onların beklediği gibi olmadı. Bütün arkadaşlarımız kaçma imkânımız varken kararlılıkla sebat ettik. Bunun üzerine İngiliz subayı “teslim olun kurtulun” diye bağırmaya başladı. Mücahitlerin önünde böyle bir fırsat vardı fakat şeyh hayır! Kesinlikle size teslim olmayacağız çünkü bizim bu yaptığımız Allah yolunda bir cihattır dedi. Ve arkadaşlarına dönerek hepiniz şehit olarak ölünüz dedi. Bunun üzerine bütün arkadaşlar hep bir ağızdan Allahu Ekber Allahu Ekber diyerek tekbir getirdiler. Ve mühimmatımız bitene kadar savaştık. Sonunda önderimiz İzzeddin El-Kassam’la beraber üç arkadaşımız çatışma meydanında şehit oldu. Allah Şehadetlerini kabul etsin, bizleri de onların yolundan gitmeye muvaffak eylesin. Allahumme Amin.