Mücahid Âlim: İzzeddin EL-KASSAM (1883-1935)

İktibas – Cihan Malay / 2023 Kasım / 132. Sayı

“Mühim olan illa da bu savaşı bizim kazanmamız değildir.

Asıl mühim olan, bizim ümmete ve gelecek nesillere iyi bir ders vermemiz, onlarda cihad ruhunu diriltmemizdir.”

Bu dünyada unutulup gitmek istemiyorsan okunacak bir kitap veya yazılacak bir iş yap demişler. Anlatacağımız bu örnek ve önder insan da belki okunacak bir kitap yazmamış fakat Filistin davasını

zirveye taşıyarak çok önemli işler yapmıştır. Tabii ki o, bütün yaptıklarını unutulmamak için değil bilakis inancı ve davası uğruna yapmıştır. Batıda gelişen fen ve teknik karşısında birtakım imamların ayaklarının sarsılıp kaydığı bir dönemde yaşayan İzzeddin El-Kassam, mevcut savrulmalardan etkilenmeden koca bir çınar gibi ayakta kalmış, insanları doğruya ve Hakk’a yönlendirmiştir. O; İslam’ı bir bütün olarak ele almış ilim, amel, takva ve cihadı bünyesinde toplamış, İslam’ın yetiştirdiği nâdir şahsiyetlerdendir.

HAYATl

Asıl adı Muhammed İzzeddin b. Abdülkadir el-Kassam olan ve Filistin direnişinin sembol ismi İzzeddin el-Kassam, Suriye’nin kuzeyinde Lazkiye kentinin bir sahil kasabası olan Cebele’de 1883 yılında doğdu. İzzeddin el-Kassam’ın dedesi ve büyük amcası Kâdiri tarikatının önde gelen isimlerindendi.

El-Ezher’de

Babası, El-Kassam’ın ilme olan rağbetini görünce onu 1902 yılında 14 yaşında Mısır’daki El-Ezher Üniversitesi’ne gönderir. Kassam, El-Ezher de babası Şam’ın tanınmış simalarından olan Tanukhi ile arkadaş olur. Tanukhi, El-Kassam’ın vefatından sonra oğluna babası ile geçen bir anısını şöyle anlatır: “El-Ezher’de beraber okuyorduk ve paramız da yoktu. Kassam’a sordum: ‘Paramız yok, ne yapalım?’ diye sorunca, bana: ‘Elinden ne iş gelir?’ diye sordu, ben de; Nammourah (irmik ve hindistan cevizi ile yapılan bir Arap tatlısı) yapmayı bildiğimi söyledim. Bunun üzerine El-Kassam bana tatlıları yapmamı onları beraber satabileceğimizi söyledi. Bir gün babam bizi tatlı satarken gördü ve neden bunları sattığımızı sordu. Ben de Kassam’ın para kazanmak için bunu yapmamız gerektiğini söylediğini ilettim. Babam ise El-Kassam’ın bana ‘kendi kendine yetebilmeyi’ öğrettiğini söyledi.” Onun mücadeleci bir ruha sahip olmasında, aldığı eğitimin yanı sıra Mısır’da bulunduğu ortamın ve o dönemde cereyan eden olayların da çok büyük etkisi olmuştur. Çünkü o, Mısır’a gittiğinde Mısır, İngiliz işgalinin altındaydı. Mısırlılar Ahmet Orabi önderliğinde mücadele ediyorlardı.

Memleketinde Davete Başlaması

İzzeddin el-Kassam, Cebele’ye döndüğünde Kâdiri tarikatı tarafından kurulan okulda dersler vermeye başlar. Tasavvuf disiplinin yanında Kur’an tefsiri ve fıkıh konularında da dersler okutur. Aynı dönemde İbrahim Ethem Mescidi’nde ve diğer camilerde hutbe ve vaaz vererek halkı irşad eder. Bu durum tanınmasında etkili olur ve nâmı daha sonra diğer bölgelere de yayılır.

Şahsiyeti

İzzeddin el-Kassam, dindarlığını güleryüzüne yansıtan bir karaktere sahipti. Öğrencileri, arkadaşları ve ailesi onun her zaman güleryüzlü olduğunu anlatmaktadır. Kendisi güleryüzlülüğünü ve şakacılığını Allah’aolan imanına bağlamaktadır. Bir çocuk gibi gülen, bir çocuk sadeliğinde konuşan sıcak bir kişiliğe sahipti. En zor zamanlarda bile çevresine güleryüzle davranır, modern şehrin ortasında gayet mütevâzı bir hayat sürerdi. Dönemin Suriye İstiklal Partisi’nin önde gelenlerinden olan İzzet Derveze (ö. 1984), Kassam’ı şu şekilde tarif eder: “Kendi iç ışığıyla aydınlanmış biriydi. Kendini beğenme, bencillik gibi huyları yoktu. Herkese açık ve yakındı, insanlar onu severdi.” Kassam; halkı ibadetlerine devam etmeleri, Ramazan oruçlarını tutmaları, kumarı ve içkiyi bırakmaları konusunda teşvik etmek için çalışmalarda bulunurdu. Çalışmaları o kadar başarılıydı ki dindar olmayan kişiler bile bu hükümlere uymaya başlamışlardı. Sınırda yaşanan katırlarla içki kaçakçılığı durumlarına da müdahale ederdi. Öyle bir noktaya gelinmişti ki, Cuma namazı saatinde tüm erkekler namazda olduğundan kadınlar rahatlıkla peçesiz bir biçimde alışverişe gidebilmekteydiler.

Libya Direnişi ve Ömer Muhtar’a Yardım Toplaması

Eylül 1911’de İtalyanlar, Libya’nın Trablusgarp şehrine saldırırlar. Kassam, Ömer Muhtar ve beraberindeki Müslümanlara destek vermek amacıyla yardım toplamaya başlar. El-Kassam toplanan yardımların tek başına yeterli olmadığını anlayınca Haziran 1912’de bir Cuma vaazında halkı İtalyanlara karşı cihada çağırır. Birçok kişi gönüllü olarak başvurur ancak bu çağrıdan sonra sadece

Osmanlı askeri eğitiminden geçmiş olanları yanına alır. Geride ise kendi mütevâzı emekli aylığını, yokluğunda mücahitlerin ailelerinin kullanımı için bırakır. 60 ila 250 arasında bir mücahit grubuyla beraber Suriye hükümetinin kendilerini Libya’ya deniz yoluyla götürmeleri için İskenderun’a geçer.

İskenderun’da Kassam ve mücahitler bir ay kadar beklerler ve sonrasında Suriye hükümeti onlara Cebele’ye evlerine dönmelerini söyler.

Dünya Savaşı ve Kassam Cephede

1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte El-Kassam, Osmanlı ordusunda yer almak için gönüllü olur. Kendisine köyünde kalıp askere alma işlemleri için çalışması önerilse de Kassam, bizzat ordunun içinde aktif bir görevde yer almak istediğini söyler. Suriye’nin güneyinde askeri eğitim için bir kampa gönderilir ve askerî birlikte vaiz olarak görevlendirilir. Arap Yarımadası’nın Doğusu’nda ve Suriye’de İngilizlere karşı, Lübnan’da Fransızlara karşı Osmanlı güçlerinin kaybetmesinden sonra Kassam tekrar Cebele’ye döner ve köyde bulunan tüm erkeklere askeri eğitim vermeye başlar. Toprak sahiplerinden topladığı para ve Libya direnişinden kalan parayla kurduğu topluluk için silah ve cephane alır.

Suriye’de Fransızlara Karşı Savaşıyor

1918’de Fransız donanması Şam ve Lazkiye sahilini işgal edince, El-Kassam bu işgale karşı hemen cihad sancağını kaldırır ve müritlerini toplayarak gerilla taktiği ile savaşmaya başlar. Kendisi de cihadın en ön saflarında yer alır. Kassam, müritlerinin hem savaş teknikleri hususunda hem de cihad anlayışı ile ilgili eğitimlerine devam eder. Her ay Kur’an’dan yeni bir bölümü -ki bu bölümler özellikle cihatla ilgilidir-, müritlerine anlamlarıyla beraber ezberletir. Cihad anlayışının kökleşmesini sağlar. Bütün imkansızlıklara rağmen cihad etmedeki kararlılığı, arkadaşlarına söylediği şu sözler ile anlaşılır: “Kardeşler! Cihad kıyamete kadar devam edecek bir farzdır. Bize düşen memleketimizi sömürgecilerin elinden kurtarıp Allah’ın şeriatının uygulandığı bir İslam beldesi haline getirmek için cihad etmektir.

Kardeşler! Şartlar ne olursa olsun silahlanın ve elinizdekileri satıp silah alın. Elinizde satacak bir şey yoksa mescidin taşlarını satın ve işgale karşı kıyam edin.”

Fransızlara gösterdikleri bu direnişte taraflar arasındaki güç dengesizliğive bazı şahısların “kazanılması mümkün olmayan böylesi bir savaş neden devam ettiriliyor” gibi sözleri dedikodulara sebep olunca, El-Kassam şu tarihi sözünü söylemiştir. “Mühim olan illa da bu savaşı bizim kazanmamız değildir. Asıl mühim olan bizim ümmete ve gelecek nesillere iyi bir ders vererek onlarda cihad ruhunu diriltmemizdir.” Onun geçit vermeyen bu direnişi karşısında çaresiz kalan Fransızlar, bir takım vaatlerle anlaşma yoluna gitme kararı alırlar. Onunla görüşmeye gelen elçiler direnişin durması karşılığında kendisinin emniyet içerisinde Cebele’e döneceğini ve oraya şer’i kadı olacağını teklif etmesi üzerine o bütün bunları reddederek şöyle der: “Derhal geldiğiniz gibi gidin, o işgalcilere benim önümde iki seçenek olduğunu söyleyin, ya zafer ya da şehadet.”

Amerika’dan bir heyet bazı tavsiyelerde bulunmaya geldiğinde, onlara şöyle cevap vermişti; “Ne tavsiye ne de himaye, sizin hiçbir şeyinize ihtiyacımız yoktur. Çünkü başkalarında olmayan güç, bizde vardır” dedikten sonra, çantasından bir Kur’an çıkarır ve işte bizim kuvvetimiz budur” der.

Kassam, Filistin’de

Fransız ordusunun ilerleyişi ve El-Kassam için idam hükmü çıkarılması üzerine Kassam, Şam’ı terkeder. Sahte pasaportla Suriye’ye, oradan botla Tartus’a, Beyrut ve son olarak Filistin’e ulaşır. Daha sonra El-Kassam, Fransız istilasında bulunan Lübnan ve Suriye’den kaçanların sığınak yeri olan Hayfa’ya yerleşir.

İslam Cemiyeti Vakfı tarafından desteklenen İslam medresesinde kendisi gibi sürgün olan ileri gelenlerle birlikte hocalık yapmaya başlar. O dönemlerde Hayfa’nın tanınmış Müslümanları tarafından desteklenen vakıf, Müslümanların kendi kendilerine destek oldukları İngiliz mandasına karşı duruşun bir merkezi halindeydi. El-Kassam, herkes tarafından ulaşılabilen biri olduğundan genellikle yolda kendisinden tavsiye ve bilgi almak üzere insanlar tarafından durdurulur. Bu sebeple, İslam medresesindeki derslerine sıklıkla geç kalmaya başlar. Medrese hocalarından biri, ders saatlerine riayet etmesi hususunu hatırlattığı zaman bunun mümkün olmadığını gören El-Kassam buradaki işinden istifa eder. Hayfa’daki ilişkileri oldukça yoğunlaşan El-Kassam, halk tarafından seçkin bir insan konumuna gelir. Akşam namazını müteakip gerçekleştirdiği sohbetlerde anlattıklarını can kulağıyla dinleyen, vaazlarına karşı duyarlı olan kişilerle yakından ilgilenir, onların evlerini ziyaret ederek daha fazla gözlemlemeye çalışırdı.

Çoğunlukla bu kimseler resmi bir eğitim almamış, tren yolu işçileri, inşaat işçileri, hamallar ve esnaftan oluşuyordu. Kassam bu kimseleri halkalar şeklinde organize eder, birbirlerinden habersiz bu halkalara Kur’an-ı Kerim okumasını öğretir, cihadı ve kaçınılmazlığını öğütlerdi. Önemli bir liman kenti olan Hayfa, merkezi bir otoyola sahip olması ve petrol rafinerisi gibi özelliklerinden dolayı Filistin’in diğer kentlerinden daha fazlaca Filistin işgücünü besliyordu. 1930’ların başında Yahudi göçmenlerinin sayısının artması bina sayısına ve ticarete yansımış, taşradan daha fazla vasıfsız işçinin gelmesine neden olmuştu.

Filistinli Müslüman işçi sınıfını yerinden eden İngiliz sömürü sistemi, aynı zamanda ülkeyi Siyonist toplumun yerleşimine hazırlıyordu. Tanınmış ve önde gelen kimselerin para hırsları ve aşağılık politik rekabetleri, dini liderliğin çöküşü, en iyi ihtimalle İngiliz yetkililerle karşı karşıya gelmek istememeleri, Siyonist yerleşime karşı gösterilen başkaldırının etkisini azaltıyordu.

İşte El-Kassam’ın cihad hazırlıklarına başladığı ortam buydu. Bu hazırlık döneminde yapmış olduğu bilinçlendirme çalışmalarının yanında  teçhizat temin etmeye çalışıyordu.

Kassam, Yahudiye Karşı Savaşta

El-Kassam, kendi adıyla anılan “Kassâmiler” denilen bir birlik kurar. Bu askeri birlik kendi derslerini takip eden samimi Müslümanlardan ve öğrencilerinden oluşmaktadır.

Kassâmiler, Hayfa’da İngilizlerin ve Yahudilerin gözlerini korkutan çok başarılı mücadeleler verirler. El-Kassam’ın mücahitleri, halkalar biçiminde örgütlenmelerinin de etkisiyle çalışmalarını çok gizli yürütüyorlardı.

Bu yüzden İngilizler çok çaba sarfetseler de izlerini bulamıyorlardı. 5 Nisan 1931’de Şeyh İzzeddin’in kendisine bağlı mücahitlerle beraber Ceniğ Dağı’nda fiili olarak başlattıkları bu cihad Filistinlilerin İngilizlere karşı başlattığı altıncı kıyam olarak tarihteki yerini alır. El-Kassam’ın mücahitleri el-Yecur’a düzenledikleri bir saldırıda bazı işgalci İngilizlerle onlarla işbirliği içindeki üç siyonisti öldürdüler. Bu olayın ardından gerek İngiliz işgalcilere ve gerekse de onların getirip Filistin topraklarına yerleştirdikleri Siyonist teröristlere karşı çeşitli eylemler gerçekleştirilir.

İngilizler, mücahitleri ortadan kaldırmak için kuvvetlerini El-Kassam’ın üzerine gönderdilerse de büyük kayıplarla geri çekilirler. Defalarca yaptıkları bu girişimler boşa çıkar. Halkın desteğini yanlarına alan Kassâmilerle bir türlü baş edemezler.

İhânetle Gelen Şehadet

İzzeddin el-Kassam, 1935 yılının Kasım ayında beraberindeki bazı mücahitlerle birlikte silah eğitimi için Cenin yakınlarındaki Ya’bed Dağı’na çıktığı sırada emniyet görevlisi olarak çalışan ve İngilizlere casusluk yaptığı bilinen biri tarafından yeri ihbar edilir.

İngilizler karadan ve havadan 500 kişilik kuvvetle saldırırlar ve kendisine teslim olması çağrısında bulunurlar. Fakat Şeyh İzzeddin el-Kassam ve 14 arkadaşı, sayıca az oldukları ve kaçabilecekleri halde karşı koymayı tercih ederler.

İngiliz subayı “Teslim olun kurtulun” diye bağırmaya başlar. Mücahitlerin önünde böyle bir fırsat vardır fakat El-Kassam; «Hayır! Kesinlikle size teslim olmayacağız çünkü bizim bu yaptığımız Allah yolunda bir cihaddır” şeklinde karşılık verdikten sonra arkadaşlarına dönerek «Hepiniz şehit olarak ölünüz» der. Bunun üzerine bütün arkadaşlar, hep bir ağızdan “Allahu Ekber, Allahu Ekber” diyerek tekbir getirip mühimmat bitene kadar savaşırlar.

Çatışma şafağın sökmesinden önce başlayıp sabahın onuna kadar sürer. 19 Kasım 1935 tarihinde meydana gelen bu çatışmada İzzeddin el-Kassam, Şeyh Yusuf Abdullah, Şeyh Ömer Hasan Sa’di ve Hanefi ismiyle tanınan Mısırlı bir mücahit şehit edilirken diğer mücahitler İngilizlere esir düşerler. Daha sonra esirler askeri mahkemede yargılanarak iki ile on beş yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılırlar.

El-Kassam ve arkadaşlarının şehadeti Müslümanları hüzne boğar. İngiliz askerlerinin cenazenin defnedilmesi sırasında oluşan yoğun kalabalığı dağıtmak istemeleri üzerine İngiliz askerleriyle Müslümanlar arasında çatışma çıkar. Bu çatışmada hem Müslümanlardan hem de İngiliz askerlerinden yaralananlar olur.

El-Kassam ve arkadaşlarının yerini ihbar eden casus ise daha sonra mücahitler tarafından öldürülür.

İzzeddin Kassam’ın Mücadelesinin Etkileri

İzzeddin el-Kassam’ın mücadelesi Filistin halkı için bir meşale olmuş, onları harekete geçirerek 1936’da gerçekleşen büyük kıyamın da şartlarını hazırlamıştır. Onun başlattığı hareket silahlı mücadele konusunda birçoklarına cesaret kazandırmıştır. Böylece onun şehadetinden sonra çeşitli silahlı oluşumlar ortaya çıkmıştır. Bunların başta geleni yine onun taraftarlarınca ve Şeyh Ferhân es-Sa’di’nin liderliğinde kurulan İhvanu’l-Kassam Hareketi’dir.

İzzeddin el-Kassam’ın şehadetinden sonra yine ona bağlı kişiler tarafından kurulan ve yukarıda sözünü ettiğimiz İhvânu’l-Kassam hareketine mensup mücâhitler gerek işgal yönetimine gerekse Yahudi göçmenlere karşı değişik zamanlarda çeşitli eylemler gerçekleştirirler. Bugün Filistin İslami Direniş Hareketi’nin (HAMAS) askeri kanadının “İzzeddin Kassam Birlikleri” olarak adlandırılmasıyla İzzeddin el-Kassam’ın anısının yaşatılması amaçlanmaktadır.

İzzeddin El-Kassam’ın Cihad Anlayışı

El-Kassam, mücahidi; “Allah tarafından seçilen ve tam anlamıyla bir ihsana sahip olan kişi” olarak tanımlamıştır. El-Kassam, şehadeti arayan şehidin bir öncü ve seçkin biri olduğunu Câbir b. Semura’dan rivayet edilen şu hadise dayandırır: “Kıyamet saatine kadar bu din ayakta kalacak ve Müslümanlardan bir kesim onun için savaşacaktır.”

Bir mücahid; fakirlere ve hastalara yardım eder, açları doyurur, akrabalarını ziyaret eder ve bu davranışlar onda doruğa ulaşır. Kassam, bu samimiyetin ibadetle olan ilişkisini ifade etmek için ihsan anlayışının açıklandığı hadisten alıntı yapar.

Kassam, vaazlarında; dürüstlükte sebat etmenin, doğru olmanın, başkalarına saygı göstermenin, haramlardan korunmanın cihad olduğunu ve bir Müslümanın sadece bu cihadı hayatlarında uygulayarak komşuları ile huzur içinde yaşayabileceklerini öğütlemiştir. Ayrıca sürekli olarak Müslümanların düşmalarına karşı sayıca üstün olmak gibi bir zorunluluklarının olmadığını vurgulamıştır.

El-Kassam, Enfal ve Nisa Sûreleri’nden alıntı yaparak en temel şartın iman olduğunu söylüyordu.

“Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik et! Eğer sizden sabreden yirmi kişi olursa ikiyüz kişinin üstesinden gelir ve eğer sizden yüz kişi olursa o küfredenlerden binini alt eder. Çünkü onlar, gerçeği kavrayamayan anlayışsız bir topluluktur.” (Enfal, 65)

Allah’ın kendisiyle birlikte olduğunu bilen ve günahkârlarla günah işlemelerini önlemek için savaşan kişi öleceğini bilse bile temel öğretiye ulaşır. Çünkü şehadet diğer Müslümanların savaşmalarına ilham kaynağıdır ve şehadet cihad ve İslam için bir çıradır.