Serbest Köşe – Derya Fıçıcı / 2019 Haziran / 79. Sayı
Allah celle celaluhu şöyle buyuruyor: “İnsanlara güzel söz söyleyin.” [1]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Güzel ve tatlı kelime (söz) sadakadır.” [2]
Başka bir hadiste ise şöyle buyurmuştur: “Yarım hurma tanesi bile olsa cehennem ateşinden sakının. Kim de buanu bulamazsa bari tatlı söz söylesin.”
Güzel sözü ise yine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize şöyle anlatmıştır: “Sözlerin en güzeli Allah’ın kelamı, yolların en doğrusu ise Muhammed’in yoludur.”
Sözlerin en güzeli Kur’an’a ve yolların en doğrusu sünnete uymadan İslâm’ı anlamak ve yaşamak mümkün değildir. Peki, sözlerin en güzeli olan Kur’an’ın emir ve yasaklarını anlatırken hangi ifadelerle anlatmalıyız?
“Ey Peygamber! Allah’ın rahmeti sebebiyle sen onlara yumuşak davrandın. Eğer onlara karşı kırıcı ve sert olsaydın, çevrenden dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla ve affedilmeleri için dua et. Toplumu ilgilendiren her konuda onlara danış, görüşlerini al. Sonra bir hareket şekline karar verince de Allah’a güven. Çünkü Allah kendisine güvenip dayananları sever.” [3]
Yumuşak huyluluk, Allah’ın bir rahmetidir ve kullar bu rahmetin etrafında toplanır. Allah celle celaluhu her mü’minin kalbine bu rahmeti indirsin, insanlar bu kalplerin etrafında toplansın ki rahmet onları da sarıp kucaklasın. Kalplerimizde yumuşaklığın, merhametliliğin azalıp yerini kabalığın, sertliğin, kırıcı davranışların aldığı şu günlerde en çok da sığındığımız bahane; ‘stres…’
Oysa stres hastalığının kaynağı; kabalık, sertlik, kalpte merhametin azalması ve bu durumun toplumda bulaşıcı bir hâl alıp ahlâka dönüşmesidir.
Tahammülsüzlüğümüzün, sabırsızlığımızın ve bencilliğimizin adını stres koymak, vicdanları rahatlatmaktır. Bu davranış şekillerinin bir mü’minin elinden, dilinden, kalbinden asla sadır olmaması gerektiğini bilmeliyiz.
Ahmed b. Hanbel’in Numan b. Mukrin’den rivayet ettiğine göre, adamın biri başka bir adama fena ve kaba bir söz söyler. Bu olay Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında cereyan eder. Kendisine sövülen kimse, sövene: “Sana selam” der. (Kötü söze karşılık vermez.) Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Gerçekten aranızda bir melek vardı ki bu adam sana her kötü söz söylediğinde onu senden uzaklaştırıp men ediyordu. Melek ona diyordu ki: “Bilakis sen, evet sen sövülmeye daha layıksın.” Sen de o kimseye ‘sana selam’ dedikçe, Melek sana da: “Bilakis selam sana. Sen selama daha layıksın.” diyordu.”
Bu hadisten anlıyoruz ki kişi elinden ve dilinden çıkan davranışlara layıktır. Bizler mü’min olduğumuzu söylüyor isek sert, kaba, çirkin söz ve davranışlara nasıl layık olabiliriz?
Ne kendimiz ne de kardeşlerimiz bu söz ve davranışlara layık olamazlar. Her gece Kur’an okuyan, dilinden Allah’ın zikrini eksik etmeyen, her gün emri bil ma’ruf – nehy’i anil münker yapan, hayatını ona göre planlayan, sünnete sımsıkı yapışan, hadisleri okuyup ezberleyen birinin kalbinde, elinde ve dilinde çirkin söz, kaba davranış, sert ifadeler nasıl olabilir ki? Bu nasıl onun ahlâkı olabilir ki?
Okunan Kur’an, sert olan kalbi yumuşatır. Allah’ın zikri bütün sinirleri alıp yerini sekinete ve huzura bırakır. Sünnet ise kötü ahlâkı giderir. Bizi, insanların en merhametlisi olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e benzetir. İşte bu halimiz insanları Allah’a davet eder. İnsanlar ise bu güzelliklerin etrafında toplanır. Allah celle celaluhu şöyle buyuruyor: “Andolsun, size içinizden, sıkıntıya düşmeniz onun gücüne giden, size pek düşkün, mü’minlere de şefkatli ve esirgeyici olan bir peygamber gelmiştir.” [4]
İşte bu, çok merhametli olan bir Peygamberdir. Çünkü O, Allah’tan aldığı her emri gerçekleştirir, gayesine uygun olarak davranırdı.
Allah celle celaluhu ayetinde şöyle emretmiştir: “Mü’minler için şefkat, merhamet kanadını ger.” [5]
Ahlâkı Kur’an olan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in mü’minlere karşı yaklaşımı, davranışı yine Kur’an’dan idi. O’nun ümmetinden olan bizlerin de birbirimize karşı davranışı elbette O’nun izinde olmalı. Bu izi kaybettiğimizde dünya yükünü sırtlanıp altında eziliriz. Birbirimize duyacağımız sevgiyi, muhabbeti kaybederiz.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i ve ashabını fetihlere taşıyan; imanlarının gereği olan kardeşlik hukukunu bilmeleri ve buna riayet etmeleri sebebiyle aralarındaki bağın güçlü olması idi.
Allah celle celaluhu kalplerimize Kur’an ve sünnetin emrettiği muhabbeti yerleştirsin. Allahumme amin…
Selam ve dua ile…
[1]. Bakara, 83
[2]. Buhari, Müslim
[3]. Âl-i İmran, 159
[4]. Tevbe, 128
[5]. Hicr, 88