Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2023 Haziran / 127. Sayı
Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam Muhammed Aleyhisselam’a, onun ailesine, ashabına olsun. Allah’ın selamı, rahmeti, hidayeti ve inayeti tüm Müslüman kardeşlerimin üzerine olsun.
Konumuz, İslam’ın zaferi, bu zafere ulaştıracak neferlerin özellikleri ve bu zaferin şartlarıdır. Sünnetullah gereği belli şartlar ve Müslümanlarda, belirlenen özellikler olmadıkça Müslümanlara, yeryüzünde hakimiyet verilmez. Bu yazıda, o beklenen Müslümanlarda bulunması gereken özelliklerden bahsedeceğiz inşallah.
Günümüz Müslümanlarının, içine düştüğü zilletin en önemli sebeplerinden biri dünyayı sevmek, dünyanın çocuklarından olmaktır. Halbuki izzet, ahiretin çocuklarına verilir. Müslümanların sayılarının çokluğuna rağmen onlar neden hala ilahi yardım görmüyor ve İslami yönetimle rızıklandırılmıyorlar? Neden zafer geciktikçe gecikiyor? Düşmanımız mı çok büyük? Onların güçleri ve imkanlarıyla mı baş edemiyoruz? Yoksa ahiretin çocukları olmak varken dünyanın çocukları olmayı mı tercih ettik? Ya da rahatımız bozulur diye endişe mi ediyoruz? Sanki dünyayla bağımızı bir türlü koparamıyor ve onu sevmeden edemiyoruz. Ama şundan emin olun ki biz bu fani diyara gönül bağladıkça beklenen zafer gecikiyor. Biz dünyanın çocukları olmaktan huzursuz olmadıkça zillet yakamızı bırakacak gibi durmuyor. İşe nerden başlayalım diye sorarsanız, ahiret adamı olmaktan başlayalım derim.
Peki ahiret adamı nasıl olur?
Ahiret adamı, hakla batılı birbirine karıştırmaz. Yeryüzünün mirasçıları, Nebevi metodun dışına çıkamaz. Allah’ın emrettiği yoldan başkasını aramaz. Çünkü peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ in yolundan başka yol edinenler, o yolda bırakılırlar, ilahi yardımdan mahrum kalırlar ve o amelleri reddedilir.
Allah, kitabında kendilerine yeryüzü halifeliği verilecek olanların özelliklerinden ve bu yolun şartlarından bahseder. Bunun için de belli bir zaman ve belli bir şart belirlemez. Öyleyse şartları yerine getirene ve yeryüzüne mirasçı olacakların özelliklerine sahip olanlar, hangi zamanda olursa olsunlar, zafer onları beklemektedir. Ancak öne sürülen şartlara harfiyen uyulmalıdır.
Öncelikle nefisler, Allah’ın istediği ve razı olduğu yönde değişmelidir. Nefisler değişmedikçe izzet gelmez.
“Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah da onlarda bulunanı değiştirmez.”[1]
Peki Allah’ın razı olduğu nefis nasıldır? Sağlam bir akidesi vardır; ona göre yaşar. Etrafındakilere güzel örnektir. Ahlakı Kuran’dır. Hayır kapıları açılınca onları değerlendirir. İşlerinde ve sözlerinde mutedildir. Nefsini günah ve şirk bataklığından uzak tutar. Dünyalıklar için pazarlık yapmaz. Dünya sadece ahirete ulaştıran bir vesiledir onun için.
Nefsini Allah’ı razı edecek yönde değiştiren bir topluluk, olumlu yönde değişimi hak eder. Eğer zamanla bu nimeti verenin Allah olduğunu unutur, Allah’ı inkâr eder, nankörlük yapar, haddi aşar, şımarır, nimeti kendinden bilirse o zaman nimet ellerinden alınır. Bunun en güzel örneği İsrailoğullarıdır. Rableri onları sabırlarından ve gereken sebeplere sarılmalarından dolayı yeryüzüne mirasçı kıldı. Ta ki şımarıp azana kadar. İşte o zaman zillet, gazap ve miskinlik damgası üzerlerine vuruldu.[2]
Semavi bir kural vardır: Allah’ı razı etmek istiyorsan, O’nun istediği ve emrettiği yollarla onu razı edeceksin. Aksini yaparsan Allah tarafından ne bir dost ne de bir yardımcı bulamazsın.
Yeryüzüne mirasçı olacak ahiretin çocuklarının değişen nefislerinde olması gereken özellikler nelerdir?
1. Allah İçin İhlas
Yani sadece Allah için konuşmak, davranışlarını sadece O’nun rızası yönünde düzenlemek, Allah için yaşamaktır. Bu tertemiz niyete başka menfaatler karışırsa o merduttur. Sadece Allah için yapılan amellerde zafer sarhoşluğuyla kendini beğenmişlik yoktur. Olursa da bu, mağlubiyete neden olur. Huneyn günü, buna en güzel örnektir.
“And olsun ki Allah, birçok yerde ve Huneyn savaşında size yardım etmişti. Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Sonunda gerisin geriye dönmüştünüz.”[3]
2. Allah Sevgisi
Allah’ın, yeryüzüne mirasçı kılmayı va’d ettiklerinden istediği sevgi, kalbi sürekli kontrol altında tutan sevgidir. Ahiretin çocuklarının kalbinin çoğunda Allah sevgisi vardır. Onlar, sadece Allah’ın istediklerini öncelerler. Bir harama girdiklerinde hemen tevbe ederler. Allah onları, hoşlanmadıkları bir şeyle sınadığında sabreder ve Allah’ın yazdığı kadere rıza gösterirler. Tek rehberleri Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve onun yoluna gerçekten tabi olanlardır. Allah için sever ve Allah için buğz ederler. Allah ile baş başa kalmaktan zevk alırlar. Allah’ın şeriatı yok sayıldığında öfkelenir ve bundan razı olmazlar.
3. Allah’tan Korkmak
Allah korkusu ahiret adamının kalbini öyle doldurmuştur ki bu korku onun, Allah’ın sınırlarına karşı her an teyakkuzda yaşamasına vesile olur.
“Şüphesiz yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona varis kılar. Sonuç sakınanlarındır.”[4]
Bu korku, yeryüzünün mirasçılarının uykularını kaçırır. Şeddad bin Evs yatağa girdiğinde uykusu gelmez, yatağında bir o yana bir bu yana döner ve derdi ki: “Allah’ım, cehennem ateşi uykumu kaçırdı.” Sonra kalkar, sabaha kadar namaz kılardı.
4. İbadet
İbadete düşkünlükleri sebebiyle melekler ve geceler, bu adamları tanır. Onlar, gecelerin ve ibadetlerin adamıdır. Mescitler, onların ibadete düşkünlüklerine şahittir. Namaz onların gözbebeği, sünnetler ve nafileler, şaşmaz rutinleridir. Sahabe, alınlarında iz kalıncaya kadar secde eder, gecelerini kıyam ve kıraatle geçirirlerdi. Elbiseleri ıslanana kadar ağlarlardı.
5. Tevazu
Tevazu, kişinin nefsini küçük görmesidir. Alametleri ise kişinin davranışlarında ortaya çıkar.
“Onlar, müminlere karşı tevazulu, kafirlere karşı izzetlidirler.”[5]
Mütevazi ahiret adamı, kendisi dışındaki Müslüman kardeşlerinin kendisinden faziletli olduğunu düşünür ve nefsini beğenme bayağılığına düşmez.
6. Zühd
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in dünya malıyla ilgili buyruğuna bakarsanız, gerçek zühdü görürsünüz. O, “Dünya malından bana ne”[6] derdi.
Düşmanların üzerimize çullandığı bu günleri peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem önceden anlatmış ve sayımız çok olmasına rağmen bunun yaşanmasını iki sebebe bağlamıştır; dünya sevgisi ve ölüm korkusu. Dünya ahiretin tarlasıdır. Ahiret adamı, şu fani alem için dünya adamlarıyla pazarlığa oturmaz. Dünya konforunu kaçırmamak için de beşerî sistem ve ideolojilerin arkasına sığınmaz. Çünkü onlar, dünyada rahatlığı bulmak için yaşamazlar. Rahatlığı, ahirete erteleyenler, dünya konforuyla aldatılamazlar. Bizim sahabeden farkımız, onlardan çok namaz kılıp oruç tutsak da onların dünyaya rağbet etmemeleri ve ahiretleri için dünyalarını satmalarıydı.
Süheybi Rumi Medine’ye hicret için kendisine müsaade etmeyen müşriklere “Mallarımı size bırakırsam beni bırakır mısınız?” der ve onlar bırakınca o çok istediği Allah yolunda hicretini gerçekleştirir. Dünya için ahiretini heder edenlerle, ahiret için mallarından ve kendilerinden bile vazgeçen bu sahabeler arasında bir benzerlik var mı sizce? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu doğru tercihinden dolayı, “Süheyb kazandı, Süheyb kazandı” buyurdu. Ardından Bakara Sûresi 207. ayet nazil oldu:
“İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah’ın rızasını almak için kendini ve malını feda ederler.”
7. Allah Yolunda Cihad
Allah yolunun adamları, yüce gayeleri için canlarını da ortaya koymaktan, düşmanla mücadeleyi her sahada gerçekleştirmekten geri durmazlar. Bu mücadele esnasında kendilerinden, bedenlerinden, mallarından kaybettikleri şeyler gözlerine gelmez. Hiram bin Milhan, Bir-i Maune şehitlerindendi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ in mektubunu, Allah düşmanı Amr bin Tufeyl’e götürüyordu. Amr bir adama Hiram’ı öldürmesi için emir verdi. O da mızrakla arkadan saldırdı. Hiram, akan kanı görünce şöyle dedi: “Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki kazandım.”
8. Sabır ve Sebat
Çok zorlu ve çetin bir yoldan bahsediyoruz. Değişim olacak yol, zorlu olur. Bu yoldaki en önemli şartlardan ve ahiret çocuklarının sahip olması gereken en önemli özelliklerden biri de budur. Sabır ve sebat, bu yoldaki en önemli azıklardandır. Bir adam İmam Şafii’ye “Yeryüzünde sağlam bir şekilde hâkim olmak mı yoksa imtihana tabi tutulmak mı?” dedi. O da “İmtihana tabi tutulmadıkça hakimiyet gelmez. Çünkü Allah Nuh’u, İbrahim’i, Musa’yı, İsa’yı, Muhammed’i imtihan etti” dedi. Bu yola girmek isteyen herkes sabra ve sebata hazır olmalıdır. Zira bu yol, dikenlerle doludur.
9. Vasat ve Mutedil Olmak
Bu özelliğe sahip olmayı Allah, Mekkeli Müslümanlardan, onlar işkence çekerken istemiştir. Bir insan için vasatı elde edeceği en zor anlar, baskı altındayken bunu yapmaya çalışmaktır. Ama Allah’ın isteği bu yöndedir. Baskı ve eziyet altında vasat olmayı ve istikametten ayrılmamayı başarabilenler için zafer oldukça yakın demektir.
“O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, yaptıklarınızı görür. Zulmedenlere meyletmeyin. Sonra size ateş dokunur. Sizin, Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da görmezsiniz.”[7]
Ahiretin adamları, her şeyi yerli yerinde yapan adamlardır.
10. İslam Kardeşliği ve İ’sar
İ’sar, kardeşini kendine kardeşine tercih etmektir. İbn Ömer “Peygamber’in ashabından birine bir koyun kellesi hediye edildiği bir sırada sahabe ‘Kardeşim, falanca kimse buna benden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bunu ona gönder’ dedi. Kelle başka birine gönderildi. Bu şekilde ta yedi kişiye dolaştırılmış ve neticede baştaki adama verilmişti.”[8]
Zafer kazanmaya sondan başlanmaz. Hiçbir vesile edinmeden başarısızlıktan şikâyet etmek ve daha yola girmeden pes etmek yoktur. Eğer gerçekten yeryüzü hakimiyetinin İslam’da olmasını istiyorsak, Rabbimizin istediği bu istekleri eksiksiz yerine getirmeli ve Kuran ve sünnetin önderliğinde yeni nesli sistematik bir eğitimden geçirmek zorundayız. Bu yolda Allah’ı ve onun isim ve sıfatlarını, nefsimizi, dünyayı ve ahireti iyi tanımalı, hangisine yöneleceğimize karar vermeli ve yolumuzda istikametle yürümeliyiz. Yolumuz Allah’ın yoludur. Ya şerefli bir hayat ya da şehadet düsturuyla, şeytanı pes ettiren bir istikrarla İslam’ın mükemmel nizamının yeryüzüne hâkim olacağı günü beklemeliyiz. Allah bizleri İslam nizamı ile şereflendirsin. Ahiretin adamı olma yolumuzu açık etsin. Âmin.
[1]. Ra’d Suresi 11. ayet
[2]. A’raf 137 ve Ali İmran 112. Ayetlere bakınız.
[3]. Tevbe Suresi 25. ayet
[4]. A’raf Suresi 128. ayet
[5]. Maide Suresi 54. ayet
[6]. Sahihtir. İmam Ahmed Müsned’ inde İbn Abbas’tan tahric etti.
[7]. Hud Suresi 112 ve 113. ayetler
[8]. İmam Gazali, İhya