İslam Davasında Son Kale Aile

Kapak Dosya – Yusuf Yılmaz / 2020 Ekim / 95. Sayı

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.”

(Tahrim, 6)

Rahman kitabında birçok yerde olduğu gibi burada da merhamet yüklü ifadeler ile mümin kullarına seslenmektedir. “Ey iman edenler!”… Bu ifadelerde Müslüman kişi için izzet vardır. Aziz ve Celil olan Allah insanlar içerisinden iman eden kullarını direk muhatap alarak onlara hitap etmektedir. İnanan, itaat eden kullarını taltif etmek… Kulakların hoşuna gidecek kelimeler ile ona yönelmek… Kalbin huzur duyacağı sözlerin onlar için kullanılması… Kralların, sultanların, vezirlerin, bakanların, müdürlerin, patronların iltifatları karşında eriyip büzüşen âdemoğlunun aksine Müslüman kişinin izzet bulacağı ve karşısında utancından dolayı eğileceği şey ise Allah azze ve celle’nin bu hitabıdır. 

Bu kalpleri harekete geçiren sözlerin arkasından Rahman, nasihat ediyor. “Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”

“Nefsinizi ve neslinizi şeytanın kışkırtmaları neticesinde sürükleneceğiniz cehennem ateşinden koruyun. Sizi kendisi ile birlikte görmek istediği azap yurduna çekmek isteyen şeytan ve dostlarının hain nefeslerine dikkat edin. Ateş gibi alevli olan kalplerinden çıkacak olan lavlardan sakının. Kâfirler ve şeytanlar için kızıştırılmış ateşin odunlarından biri de siz olmayın ey iman eden kullarım!” diyor Rahim olan Rabbimiz.

Burada özellikle şeytan ve dostlarının içinde acımasız bekçilerin bulunduğu azap yurduna Müslümanları sürüklemek için çabalarını asla göz ardı etmemek gerekir. Nitekim Allah azze ve celle, iblisin âdemoğlu ile ilgili düşüncesini Araf Suresinin ilk kısımlarında açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.

“Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem’e secde edin! diye emrettik. 

İblisin dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.

Allah buyurdu: ‘Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?’ (İblis) ‘Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın’ dedi. 
Allah ‘Öyle ise in oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! Çünkü sen aşağılıklardansın!’ buyurdu.

İblis ‘Bana (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver’ dedi.

Allah ‘Haydi, sen mühlet verilenlerdensin’ buyurdu.

İblis dedi ki: ‘Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!’ dedi.

Allah buyurdu: ‘Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!” (Araf, 11-18)

Âdemoğlundan daha üstün olduğu vehmine kapılıp Allah azze ve celle’ye itaatten uzaklaşan iblis, ordularını insanların yürüdüğü yolların üzerine göndermiştir. Kimi zaman yaya kimi zaman atlı süvarilerini Allah’ın dosdoğru yoluna konuşlandırarak insanların yaratılış gayelerinden uzaklaşmalarını sağlamaya çalışmaktadır. İnsanlık saadet yoluna ulaşıp ulvi değerler altında yaşayarak cennete girmesin diye Allah azze ve celle’den müsaade istemiştir. Ama burada asıl önemli nokta iblisin düşmanlığının kudret ve kuvvet sahibi olan zata yapma gafletine düşmesidir. Bu düşmanlığını göstereceği en iyi adres de âdemoğludur. 

İblis ve dostları haşa Allah’tan intikam almak için özellikle hain gözlerini Müslümanların hanelerine çevirmiştir. Mümin evler temiz kalmasın diye en azılı adamlarını onların odalarına yollamaktadırlar. İnsi dostlarının yardımları ile akıl almaz projeler altında Müslümanların hanelerine maddi ve manevi savaşlar açmaktadırlar. Kimi zaman en gelişmiş silahları ile Müslümanların çatılarını başlarına yıkmışlar kimi zaman da en sinsi planlar ile kalplerini darmadağınık hale getirmeye yeltenmektedirler. 

Peki, bunun en önemli sebebi nedir? Neden iblis ve dostları Müslümanların nefsine ve nesillerine hunharca saldırmaktadır?

Cevap yukarıda yazılan satırların arasında geçmişti. Haşa Allah azze ve celle’den intikam almak. “Âdem ve oğulları için beni sapıklığa ve itaatsizliğe sürükleyen sensin” diyerek azgınlığının sebebini Allah’a attığı iftiraya bağlamıştır. 

Hedefi ve haz alacağını zannettiği şey ise “Ey Rabbim! Kendisi için beni azgınlığa sürüklediğin âdemoğlunu gördün mü? Ben ondan üstün olmama rağmen kendisine secde etmemi emrettiğin âdem ve zürriyetinin asi ve nankör oluşunu gördün mü?” sözleri ile âlemlerin Rabbi olan Allah’a meydan okuduğunu zannetmesidir. Bu durum ona güç ve haz vermekte, sapmışlığın zirvesine yol almaktadır.

İslam beldelerinin üzerine yağan bombaların, çılgınca ilerleyen orduların çıkardığı tozun ve dumanın arkasında yatan önemli sebep de budur. İslam beldelerinin ciğerlerinden “Allah’ım! Biz sana ve indirdiğin şeylere iman ettik. Rasûlünü dost ve mürşid bildik. İman edişimizden dolayı zalimlerin sivri pençelerinde acılar yaşarken sen bize yardım etmedin. Biz de sana sırtımızı dönüp düşmanlarının dostluğuna sığınıyoruz” sözlerinin yankılarının göğe ulaşmasını istemektedirler.

Heveslerini kursaklarında bırakan en önemli silah ise müminlerin hep bir ağızdan “Allah en iyi dost ve vekildir. Bize vadettiği şeyler gerçektir. Asıl yurt ahiret hayatıdır. Sabrımızın karşılığını Rahmanın yanında bulacağız” sözleridir. Bu sözler şeytan ve dostlarının kafalarını parçalayan, yüreklerine korku ve endişe salan en gelişmiş bombalardan daha tesirlidir. Müslümanların mescitlere koşmaları, birlikte saf bağlamaları, Kur’an’ın nuruna yönelip sünnetin rehberliğinde ilerlemeleri onlar için büyük bir iç yarası olmaktadır. Yaşadığı tüm acıları içine gömüp ben Rabbime gidiyorum diyen bir Müslümanın heybeti yüzlerce kâfirin kalbine korku vermektedir. Namus ve iffetine zarar verdiklerini düşündükleri kadınların “Biz Rabbimizin hükmüne teslim olduk. Hayatımız ve ölümümüz O’nun iki parmağı arasındadır. O bizi doğru yoldan ayırmasın” temennileri şeytanı sarsmaktadır. Küçücük çocukların şehadet provaları ile oyunlar oynamaları ve zalimlere gür sesleri ile meydan okumaları şeytanın uşaklarına acı vermektedir.

Bundan dolayı Müslümanların evlerine edebiyat, kültür, sanat adı altında çıkarılan eserler ve sosyal medyanın kirli dünyası ile saldırmaktalar. İzm’ler yoluyla beyinleri yıkamak, kula kulluğu arttırmak, inkârcılığı ve asiliği özendirmek için canhıraş çalışmaktadırlar. Kur’an’ın nuru ile aydınlanan, seccadelerin gözyaşları ile ıslandığı evleri, haramların bahçesi haline getirmek için planlar yapmaktadırlar. Evini ve sokağını düşünen bir nesilden, bencilleşen, sadece kendini düşünen bireyler meydana getirmek için nefeslerini kullanmaktadırlar. 

Ama bunlara rağmen, Allah’a ve ahirete iman eden, Efendimizin ve ashabının yoluna ram olan, şeytan ve dostlarını düşman bilmiş, vakitleri şehadete ayarlanmış, hedefleri Firdevs Cenneti olan nesiller ve nefisler ortaya çıktıkça iblisin projesi suya düşmektedir. İnsanların tuğyanının fazlalığına bakıp kısa süreliğine kazandığı vehmine kapılsa da Allah azze ve celle’nin insi orduları ile karşılaşınca bu hevesi kursağına düğümlenecektir.

Anlattığımız şeyleri dikkate aldığımızda mümin evlerin kale gibi kalması adına ne yapmamız gerektiğini cümlelerimizin daha da uzamaması için madde madde belirleyelim;

Bekar kardeşlerim, evliliklerini Allah’ın rızası temeline göre inşa edecekler. Allah’ı seven bir eş adayını kendine tercih bilecek.

Evliliğimizin ilk aşamasında evimizi, şeytan ve dostlarının hücumlarına karşı bir kale bileceğiz.

Evlilik sırasında gerçekleşecek anlaşmazlıkları Allah’ın Kitabına ve Rasûlullah sünnetine göre çözmeye çalışacağız.

Bu kalenin surlarına gedik açılmasın diye haramlara karşı dikkatli olacağız.

Evimizi kale olmakla birlikte mektep ve mescid bileceğiz.

Hanemizin içerisinden Allah’ı, Rasûlünü ve müminleri dost bilenleri yetiştirmeye çalışacağız.

Aile fertleri içerisinde nasihati diri tutacağız.

Nafile ibadetleri evimizin içerisinde yapıp çoğaltacağız.

Ev içerisinde seviyeye göre kitap okumaları yaptıracağız.

Kur’an ve sünnetin anlaşılması için yoğun mesai harcayacağız.

Müslümanların duasını almak için evlerimizin kapılarını onlara açacağız.

Helal kazanca ve lokmaya değer vereceğiz. Haram kazanca asla tevessül etmeyeceğiz.

Aile fertlerini İslam davasına hizmetkâr kılacak anlayışı aşılamaya çalışacağız.

Allah’ın dinine yardımcı olmak için hep ön safa koşacağız.

İnfak ve ikram bilincini evimiz içerisinde canlı tutacağız.

İslam Düşmanlarını aile bireylerine tanıtacağız.

Ahiret bilincini evlatlarımızın kalbine salacağız.

Aile içinde yer alanları denetleyeceğiz. Onları asla kendi nefisleri ile baş başa bırakmayacağız.

İslam Ümmetinin her halinde yanlarında ailecek olacağız. Müslümanların acılarına göz yummayacağız.

Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir hadisini şiar edinerek en yakınımızdan en uzağımıza varıncaya kadar kardeşlerimizin maddi ve manevi açlıklarının çözümüne çareler arayacağız.

Yazdığımız ve yazmaya gücümüzün ve ilmimizin yetmediği her bir maddenin gerçekleşmesi için Allah azze ve celle’nin yardımına muhtaç olduğumuzu unutmamamız gerekmektedir. Es-Samed olan Rabbimizin göndereceği hayra her zamankinden daha fazla muhtacız. 

Ey Rabbimiz! Gökte ve yerde bizim için sakladığın hayra bizi kavuştur. Semanın kapılarından üzerimize güzellikler yağdır. Toprağın altından bizim için iyilikler çıkar. Şeytan ve dostlarının hamlelerine karşı bizlere güç ver. Evlerimizi İslam davasının geçilmez kalesi kıl. Bizim dostumuz ancak sensin, âmin.