“İrancılık: Bir Cereyandan Bir Hezeyana”

Gündem Analiz – Muhammed Eyüp / 2021 Nisan / 101. Sayı

2021 Ocak Ayının Başında, Mücrim General Kasım Süleymani’nin Ölümünün Üzerinden Tam Bir Sene Geçti. Afganistan, Irak Ve Suriye’de Döktüğü Müslüman Kanıyla Akıllara Kazınan Süleymani, İran’ın Ülke Dışı Askeri Operasyonlarından Sorumlu İsimdi. Süleymani’nin Ölüm Yıl Dönümünde Yapılanlar, İran’ın Şii Propaganda İmparatorluğunun Ulaştığı Boyutların Görülmesi Açımızdan, Akıl Sahiplerine Büyük Fırsatlar Sundu.

Birçok Dernek, Siyasi Parti, Örgüt Ve Kuruluş; Mücrim Süleymani’yi Anmaya Koşarken, İran Rejiminin Dahili Ve Harici Destekçileri, Yine Bildik Tavırlarını Sergilediler, Aşina Söylemlerde Bulundular.

İrancılık: Bir Cereyandan Bir Hezeyana

1979 Yılındaki Humeyni Devriminin Ardından Birçok İslam Coğrafyasında, Yeni Doğan Bu Rejime Yönelik Bir Sempati Oluşmuştur. Dünya Genelinde İslami Hareketlerin Canlanmaya Başladığı Bu Dönemde İslami Camialarda Birçok Şahıs, İran’da Yaşananlara Sempatiyle Yaklaşma Eğilimine Girmiştir. Bu Süreçte Müslümanlar Arasında İrancılık, Bir Sempatinin Ürünü Olarak, Genel Bir Cereyan Şeklinde Görülmüştür.

Bizim Burada Söz Konusu Kitlede İkili Bir Ayrıma Gitmemiz İcap Eder. İlk Kesim İslami Bir Heves Ve Heyecan İle Bu Devrimden Bir Kazanım Uman Taraflardır. Bu Tarafların Ekseriyeti Zaman İçinde İran’a Olan Sempatilerini Rafa Kaldırmış, Hakikati Görmüştür.

Bunların Hakikati Görmesinde Elbette İran’daki Rejimin Şii Mezhepçi Tabiatı, 1982 Suriye Olaylarında Hafız Esed Rejimine Olan Desteği, Afganistan’da Müslümanlar Aleyhine Faaliyetleri, 2003 İşgali Sonrasında Irak’ta Müslümanlara İhanet Etmeleri Ciddi Rol Oynamıştır. Ancak Şüphesiz En Büyük Etken, 2011’de Başlayan Suriye Kıyamı’dır. Bu Kıyamda Açıkça Suriye’deki Ehli Sünnet’e Karşı Bir Katliama Girişen İran’ın Maskesi Tüm Samimi Müslümanlar Nezdinde Düşmüştür. İran’ın Gerçek Yüzü Artık Avam Halk Da Dahil Olmak Üzere Herkesçe Görülmüştür. Allah Azze Ve Celle Suriye’de İslam Aleminin Hürriyeti İçin Kanlarını Döken Binlerce Müslümanın Kanını Zayi Etmemiş, Bu Kanları Böylesi Bir Şuur İçin Vesile Kılmıştır. Sadece İran Rejimi Gerçeğinin Anlaşılması Adına Dahi Bu Çok Büyük Bir Kazanımdır.

Burada Bizim Ele Alacağımız Kısım İse Biraz Önce Zikrettiğimiz Kesimin Dışında, İran’a Olan Sempatileri İran’a Biat Etmeye Varan, İran Nam Ve Hesabına Çalışan Kişilerdir. Bunların Sempatisi İrancılık Cereyanına, Süreç İçerisinde İran’ın Şerlerini De Seve Seve Kabul Etmeleriyle İrancılık Hezeyanına Dönüşmüştür. Kimileri İran’da Doğrudan “Rehberlik” İle Yani Önce Humeyni, Sonra İse Hamaney İle İrtibat Kuran Bu Kesimler, İran’ın Etki Ekseninin Davetçisi Olmuşlardır. Lübnan, Irak, Suriye, Afganistan, Pakistan, Yemen, Filistin Gibi Sayısız Ülkede Olduğu Gibi Maalesef Türkiye’de De Bu Kesimler Aktif Şekilde Faaliyettedir.

İran Rejimi Nam Ve Hesabına Çalışan Kitleler, Tek Bir Çerçeve İle Anlatılamayacak Kadar Farklı Ve Yaygındır. Bunların Kimisi Mezhepsel Bağlarla İran’a Sıkı Sıkıya Bağlıdır. Kimisi Siyasi Olarak Süreç İçerisinde İran’a Bağ Kurmuştur. Bazıları Medyada, Bazıları Bürokraside, Bazıları Sivil Hayatta Faal Durumdadır. 

Bunların Tamamı, Geçtiğimiz Ocak Ayında Süleymani’nin Ölüm Yıldönümünde Arz-I Endam Etmiş, Kendilerini Açıkça Ortaya Koymuşlardır. Yollara Asılan Süleymani Posterleri, Anma Törenleri, Övücü Sözler Tuhaf Bir Görünüm Oluşturmuştur. İslami Çalışmalarda Çoğu Zaman Ciddi Sorunlarla Karşılaştığımız Bir Konjonktürde, Türkiye İle Doğrudan Askeri Çatışmaya Giren İran Gibi Bir Ülkenin Dış Operasyonlar Sorumlusunun, Bu Derece Açık Ve Pervasız Anılabiliyor Olması Da Dikkate Şayandır. Örneğin İran Nam Ve Hesabına Çalışan Kişiler, Ehl-İ Sünnetin Asırlarca Koruyucu Olan Ve İran Fitnesinden İslam Âlemini Koruyan Osmanlı’nın Başkenti İstanbul’da, Süleymani’yi Rahat Şekilde Anabilmektedir. 

Yabancı Bir Devletin Komutanını Pervasızca Övebilmekte, Üstelik Ehl-İ Sünnet Müslümanlara Kin Ve Öfkelerini Açıkça Kusabilmektedir.

İran Nam Ve Hesabına Çalışanların Bu Cüretine Rağmen, Müslümanların Kendi Değerlerini Korumaktaki Çekingenliği De Dikkat Çekicidir. Başka Bir Ülke İçin Çalışanlar Türkiye’de O Ülkenin Binlerce Bebeği Katleden Bir Komutanının Propagandasını Rahatça Yaparken, Türkiyeli Müslümanlar, Katledilen Bebekleri Bile Anmaktan Kaçınmaktadırlar. La Havle Ve La Kuvvete İlla Billah.

İran, Kendisine Has Yapılanma Ve Propaganda Tarzıyla Türkiye’de Onlarca Dernek, Medya Organı, Yazar, Gazeteci, Siyasetçi Üzerinden Faaliyet Yürütmektedir. Açık Konuşmak Gerekirse Bunun Terminolojideki Adı “Beşinci Kol Faaliyeti”Dir. Beşinci Kol Faaliyetinin Anlamı Şudur: Bir Ülkenin, Düşman Ülkeyi Toplumsal, Siyasi, Sosyal, Fikri, Askeri Açılardan Zayıflatmak Ve İçerisinde Kendi Gücünü Yaymak Üzere Siyasi, Askerî Ve İstihbari Gizli Faaliyetler Yapmasıdır. İran’ın Çeşitli Bağlantıları Açıkça Bunu Yapmaktadır, Ki İşgal Ettikleri Afganistan, Lübnan, Irak Ve Suriye Gibi Ülkelerde De Senelerce Benzer Faaliyetlerde Bulunmaktaydılar.

Müslümanlar, İran’ın Artan Etkisine Ve Tehdidine Karşı Uyanık Olmak Zorundadır. Artık Bir Hezeyana Dönüşmüş Olan İrancılık, Samimi Müslümanları “Amerikan Maşası Olmak”, “Suudi Arabistan’ı Desteklemek”, “Siyonist Olmak”, “Vahhabi Olmak” Gibi Alakası Olmayan, Ahlaksızca İthamlarla Hedef Almaktadır. Halbuki Arap Aleminin İsrail’e Karşı Direnme Gücünü Sıfıra İndiren, Ehl-İ Sünnete Karşı Amerika İle, Rusya İle, Çin İle İttifak Eden Bizatihi Kendileridir. İran, Yoğun Bir Propaganda Ve Dezenformasyon İle Müslüman Kitleleri Hedef Almaktadır. Ancak Elhamdulillah, Hayata Dair Ölçüleri 14 Asır Evvel Allah Azze Ve Celle İle Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Tarafından Konulan Bizler, Bu Propagandalara İnanmayacak Ferasete Sahibiz. Feraset Sahibi Her Müslüman Da İran’ın Tuzaklarına Karşı Tetikte Olmalıdır.

İran’a Dair Bir Önemli Örnek: Hamas

İran Meselesi Ve İran Etki Ekseni Denilince Akla Gelenlerden Biri De Şüphesiz “Filistin İslami Direniş Hareketi” (Hamas) Oluşumudur.

Uzun Yıllar Filistin’de İsrail’e Karşı Direnişin Bayraktarlığını Yapan Ve Dünya Müslümanlarının Da Büyük Bir Gururla Desteklediği Hamas, Maalesef Bugün İran İle İlişkileri Konusunda Oldukça Kötü Bir Noktaya Gelmiştir. Öyle Ki Hamas’ın Lideri İsmail Heniye, Tahran’da Geçtiğimiz Yıl Süleymani’nin Cenazesine Katılmış, Burada Kendisine Duyulmamış Övgülerde Bulunmuş, Ömrünü Filistin Direnişini Desteklemeye Adadığını İddia Etmiş, Üstelik Hakkında Şunu Söylemiştir:

“Süleymani Kudüs Şehididir, Kudüs Şehididir, Kudüs Şehididir.”

Subhanallah… Hayatını İran’ın Egemenliği İçin Ehl-İ Sünnet İle Savaşmakla Geçiren Mücrim Kasım Süleymani İçin Bu İfadeleri Kullanabilmek, Maalesef Bir Müslümanın Gelebileceği En Kötü Noktalardan Birine Geldiğini Adeta Deklare Etmektedir.

Burada Hamas Örneğinden Bahsetme Sebebimiz İse Müslümanları Hak Yoldan Uzaklaştıran Yöntemlerin Ve İran Etkisinin Ortak Bir Çatı Altında Buluşmuş Olmasıdır. Bir Zamanlar İlkeleri, Hareketleri Ve Söylemlerinde Tamamen İslami Söylemin Egemen Olduğu Hamas Gibi Bir Hareket Bugün Particiliği, Demokrasiyi, Ulusalcılığı Ve Dahası İrancılığı Üzerine Giyinen Bir Hareket Oynamıştır. Bunun Temelinde Yatan Sebep, Sabitelerdir.

Biz Müslüman Olarak Değişmeyecek Bazı Sabitelere Sahibiz. Dünyevi Olarak Zarar Edeceğimiz Durumlar Olsa Da Kesinlikle Kendi Heva Ve Hevesimizle Hareket Edemeyiz. Bizler Daima Allah’ın Ve Rasulünün Bize Gösterdiği Yoldan Yürümekle Mesulüz.

Burada Mesele Her Şeyin Ötesine Hamas’ın “Filistin Mücadelesinin Çıkarları” Düşüncesini Merkeze Alarak, Temel Sabitelerinde Depreme Yol Açacak Bir Hareket Tarzı Benimsemiş Olmasıdır. Bu Sebeple Hamas, Arap Baharı Sırasında İran İle İlişkilerini Bozup Rüzgara Uyarken, Bu Süreç Zayıfladığı Zaman Tekrar Fikir Değiştirmiştir. Hatta, Adeta Suriye Devrimini Desteklediği Yılların “Günahını Çıkarırcasına”, Tarihinde Hiç Olmadığı Kadar İran Etki Eksenine Dahil Olmuştur.

Esasen, Hamas’a Dair “Samimi” Eleştirilerin Temelinde Yatan Durum Tam Olarak Budur. Yarın Ortadoğu’da Rüzgar, Amerika’nın Bariz Etkisiyle Hareket Eden Suudi Arabistan’dan Yana Dönerse, Sabiteleri Büyük Oranda Zedelenmiş Bir Hareketin Neler Yapacağını Herhangi Biri Garanti Edebilir Mi? Misalen, 2006 Yılında Rusya’yı Ziyaret Eden Dönemin Hamas Lideri Halid Meşal, Çeçenistan Meselesine Dair Sorulara, “Çeçenistan’ın Rusya’nın İç İşi” Olduğunu Söyleyerek Yanıt Vermemiştir. 

Subhanallah… Suriyeli Bir Müslüman Beşar Esed’e Karşı İsrail’den Yardım Almak İçin “Filistin İsrail’in İç Meselesidir.” Demiş Olsaydı, Ona Neler Söyleneceğini Bir Düşünün.

Meşal’in 2006 Yılındaki Bu Söylemi Sonrası, Çeçen Liderlerden Olan Mevladi Udugov, “Filistinli Mücahidler Kardeşimizdir. Ancak Bu Ziyaret Bizi Çok Üzdü. Hamas Liderleri, 250 Bin Çeçen’in Katillerinin Uzattığı Eli Kabul Etti.” İfadesini Kullanmıştır. 

Hamas’ın Filistin’de Yapılan Parlamento Seçimlerine Katılma Kararını Da Eleştiren Udugov, Örgütün Er Ya Da Geç İsrail’i Tanımak Zorunda Kalacağını Savunmuştur. Tarih Gerçekten De Udugov’u Haklı Çıkarmış, Hamas Geçtiğimiz Yıllarda Yayınladığı Yeni Vizyon Belgesinde, Siyonist Devleti Tam Olarak Tanımasa Da, İsrail’in Var Olduğu 1967 Sınırlarına Atıf Yapmıştır.

Peki Kazanan Kimdir? “Şu An Çeçen Dağları’nda Neredeyse Tek Bir Mücahid Kalmadı, Hamas İse Yoluna Devam Ediyor.” Denilebilir. Fakat Müslümanlar İçin Zafer Dünyevi Kaidelerle Ölçülemez. Allah’ın Dininde Sebat Ederek Mağlup Olan Çeçen Mücahidler Galiptir, Sabitelerini Çiğniyor Olan Hamas’a Gelince… Allah Onların Hidayetini Artırsın, Onları İçerisine Düştükleri Bu Yanlış Yoldan Kurtarsın, Onları Filistinli Mücahidlere Yeniden Hak Üzere Önderler Kılsın.

Bu Yalnızca Hamas’ın Değil, İslam Dünyasındaki Diğer Birçok Yapılanmasının Da Temel Sorunudur. Ve Bu Tepkiler De Tamamen, Sabitelerin Sarsılmasından İleri Gelmektedir. Bugün Hamas, Kendisine “İslami” Bir Hareket Dediği İçin Bu Tepkiler Oluşmakta. Hamas, Bir “Seküler Milliyetçi” Hareket Yahut Bir “Ulusal Kurtuluş Hareketi” Olduğunu Açıklayarak, Kendisinden Bir Sabite Beklenmemesi Gerektiğini İfade Etse, Muhtemelen Hamas’a Dair Eleştirilerin Büyük Bir Çoğunluğu Tamamen Ortadan Kalkacaktır.

Allah, Zafer Ve Hezimetin Ölçüsüne Dair Net Bir Ölçü Koymuştur. Öyle Ki Uhdud Kıssası’nda Ateşe Atılarak Yok Edilen Fakat Allah’ın Dininde Sebat Eden O Topluluğun Akıbeti İçin “Bu Büyük Başarıdır.” Denilmektedir.

Müslümanlar Zafer Ve Hezimetin Gerçek Anlamını Özümsemediği Müddetçe, Dünyadaki Mücadeleler Maalesef İfsad Olmaya Mahkum Kalacaktır.