Hicret Ve Niyetin Önemi

Nebevi Damlalar – Yener Yılmaz / 2019 Nisan / 77. Sayı

“Ameller ancak niyetlere göredir ve herkese ancak niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti Allah’a ve Rasûlü’ne ise onun hicreti Allah’a ve Rasûlü’nedir. Kimin de hicreti elde edeceği bir dünyalık yahut nikahlayacağı bir kadın için ise, onun hicreti de hicret ettiği şeyedir.”

(Buhari ve Müslim)

Hadisin Ravisi;

Hz.ÖMER

(radıyallahu anh)

Cennetle müjdelenen sahabilerden biri olan Hz. Ömer, ikinci Raşit halife olarak İslâm tarihinin altın sayfalarında yerini almıştır. Adalet, cesaret ve dik duruşuyla Müslümanlara her daim örnek olmuş bir şahsiyettir. Önceleri İslâm düşmanı olarak yaşarken, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in duası vesilesiyle Allah azze ve celle ona İslâm’ı nasip eylemiş, peygamberliğin 6. yılında Müslüman olmuştur. O vakte kadar dinlerini gizlice yaşayabilen Müslümanlar Hz. Ömer’in Müslüman oluşuyla Kabe’ye gelerek topluca namaz kılabilmişlerdir. Kızı Hafsa’yı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile evlendirerek O’nun kayınpederi olma şerefine nail olmuştur. Oldukça isabetli karar verebilme özelliğine sahip olan Hz. Ömer 15-20 önemli konuda Hz. Peygambere başvurarak o hususlarda ayet indirmesi için Allahu Teâlâ’ya dua etmesini istemiş ve isteklerine uygun şekilde ayeti kerimeler nazil olmuştur. Hz. Ömer sert tabiatına rağmen pek mütevazı bir insandı; yamalı gömlek giyer, dul kadınların evlerine sırtında su taşır, çıplak döşemelerde yatıp uyur, develeri kendi eliyle kaşağılayıp temizlerdi. Halifeliği süresince geceleri sokak sokak dolaşmış, halkın sıkıntılarını dinlemiş ve dertlerine çözüm getirmiştir. 10 yıl 6 ay 4 gün halifelik yapan, adaletin yeryüzündeki tecellisi olan, toplamda 537 hadis rivayet eden Hz. Ömer, hicri 24. yılda Zerdüşt bir köle tarafından hançerlenerek şehid edilmiştir.

Niyet

Niyet; bir işi Allah rızası için yapmayı kalpten geçirmektir. Yapılan işleri Allah katında değerli kılan, bizim ihlas ve samimiyetimizdir. Mesela; insanlar görsün ve takdir etsinler diye yapılan bir ibadet küçük şirk derecesinde bir günah olan riyayı içinde barındırıyor demektir. Allahu Teâlâ ibadetlerin dış görünüşünden ziyade içeriğine ve kulun kalbine bakar. Zahiren çok güzel gördüğümüz birçok ibadet niyet bozukluğu dolayısıyla Allah katında zerre kadar değer bulamayabilir. Bu durumun farkında olan bir mü’min tüm ibadetlerinden önce niyetini gözden geçirmeli, kulları razı etmekten evvel onu yaratan ve gözeten Allahu Teâlâ’yı razı etme niyetinde olmalıdır. Bilmemiz gereken bir başka husus da aslında ibadet olmayan bazı işlerin iyi niyet ile yapıldığı takdirde ibadete dönüşebileceği gerçeğidir. Mesela; yemek yiyen kişi, bu gıdalardan elde edeceği kuvvet ile daha iyi ibadet edeceğini düşünürse yemek yerken bile sevap kazanmış olur. Normal ticaretini yapan, işine gücüne giden bir mü’min işini iyi yaparak harama bulaşmadan helal lokma kazanma niyetinde olursa çalışması ibadete dönüşecektir. 

Hicret

Hadisi şerifte geçen bir diğer husus da hicret meselesidir. Hicret; bir şeyi terk etmektir. Yeri geldiğinde vatanı, yeri geldiğinde Allah’ın yasaklarını terk etmek de hicret kabul edilir. Bu hadisi şerifte özellikle kafirlerin kontrolü altında olan vatanı terk edip Müslümanların yurdu olan Medine’ye hicretin öneminden bahsedilmiştir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı İslâm’ı daha iyi yaşamak ve Allah’ın egemenliğini yeryüzüne hâkim kılmak maksadıyla evlerini ve yurtlarını terk etmiş ve hicret sevabını elde etmişlerdir. Hicretini Allah ve Rasûlünü razı etmek gayesiyle tamamlayanlar bu amelden ecrini ve sevabını almış, dünyalık bir çıkar ya da evlenecek bir bayan bulurum maksadıyla hareket edenler bu sevaptan mahrum kalmışlardır. Dolayısıyla yola çıkarken kalbi yoklamak, niyeti halis tutmak bizim önceliğimiz olmalıdır. 

Hadisten Çıkarılan Hükümler:

Allah, kulun niyetine ve ihlasına göre ecrini ve mükafatını verir.

Niyetin asıl yeri kalptir. İbadetlerde niyetin dil ile söylenmesi şart değildir. Fakat kalbi ibadete hazırlamak için bazı alimler dil ile de niyet etmeyi uygun görmüşlerdir. 

İnsan göründüğü gibi olmalı, dünyevi çıkarlar için dini kullanmamalıdır. 

Ameller niyetlere göre değer kazanır. Bir işi iyi niyetle yapanlar onun mükafatını görürler. Kötü bir ameli, istemeden ya da hatayla yapanlar Allah katında ceza almazlar.

Allah katında makbul olan bir işi, imkansızlıkları sebebiyle yapamayanlar, onu yapmayı ihlas ve samimiyetle arzu ettikleri takdirde yapmış gibi sevap kazanırlar. 

İyi niyetle yapılan işler insana sevap kazandırır. Allah rızasını gözeterek aile fertlerine yapılan harcamalar hatta bu düşünceyle yapılan şakalaşmalar bile nafile ibadet sayılır.

Aslı mubah olan her şey niyete bağlı olarak sevap ve mükafat vesilesi olabilir. 

Niyetin samimi olmasının yanı sıra bir ibadetin kabul olması için ihlaslı olması, Kuran ve Sünnete uygun olması da şarttır. 

İbadetlerde niyetin vakti, namazda başlangıç tekbirinde, hac ve umrede ihrama girerken, oruçta ise fecir doğmadan öncedir.

Kalp ile niyet ederken, niyet edilen şeyin belirtilmesi ve başka şeylerden ayrılması şarttır. Namaza niyet etmek yetmez, ‘öğle’ ya da ‘ikindi’ diye bilmek ve belirtmek gerekir.

Beydavi şöyle der: “Ameller, niyetsiz sahih olmaz. Çünkü amelsiz niyete sevap verilir ancak niyetsiz amel boşa gider. Amelde niyetin misali, bedendeki ruhun misalidir. Beden ruhsuz kalamaz, ruh da bu dünyada bir bedene girmeden duramaz.”

Hicretin bir diğer anlamı da ‘dinin yasaklarını terk etmektir.’ Hadisi şerifte ‘(asıl) muhacir Allah’ın yasaklarını terk edendir.’ buyurulmaktadır.       

Son olarak; görselliğin ön planda olduğu, insanların gösteriş için birbiriyle yarıştığı, samimiyet ve ihlasın mumla arandığı bu dönemde sevabını ve ecrini yalnız Allah’tan umarak yapılacak bir ibadetin tadı elbette paha biçilemez olacaktır. Kalabalıkların yanlış yollarda koşarak ilerlemesi, doğru yolda yürüyenlerin sayısının günden güne azalması bizi ümitsizliğe sevk etmemeli, görselden ziyade samimiyete ve ihlasa değer vermeli, elimizden geldiği kadar ibadetlerimizin hakkını vermeye çalışmalıyız. Allahu Teâlâ niyetlerimizi ve kalplerimizi ıslah, bizi kendisine doğru giden yollara sevk ve ayaklarımızı dini üzere sabit eylesin. (Âmin) 

————————-

Kaynaklar

1. Buhârî (1, 54, 2529, 3898, 5070, 6689, 6953); Müslim (1907)

2. Bkz “muvafakatu ömer”

3. Buhari-iman-10

4. Kırk hadis şerhi   İlyas Kaplan