İslam Coğrafyaları – Metin Eken / 2015 Temmuz / 32. Sayı
Afrika, yüzyıllardır neredeyse tüm bölge halklarıyla birlikte Müslüman toplulukların da açlık, zorunlu göç, katliam vb. gibi pek çok zorlukla karşı karşıya geldiği kadim bir kıtadır. Doğal kaynaklar bakımından dünyanın en zengini olan bu kıta, ne yazık ki aynı zamanda fakirliğin de en yoğun yaşandığı ülkeleri bünyesinde barındırmaktadır. Coğrafi keşiflerle birlikte tüm imkânları sömürüye açılan, Sanayi devrimiyle birlikte ise talan edilecek bir hammadde deposuna dönüşen Afrika, günümüzde de pek çok kriz ve problemle mücadele etmektedir. Ekonomik ve siyasal krizlerin yanı sıra tüm bu sorunlardan etkilenen etnik ve dini karakterli problemlere her geçen gün bir yenisi eklenmektedir. Bu krizlerden bir tanesi de, özellikle son dönemlerde ulusal ve uluslararası medyaya zaman zaman vahşet görüntüleriyle yansıyan Orta Afrika’daki insanlık dramıdır. Dünya Müslümanlarının genel görünümüne benzer bir şeklide Orta Afrika’daki dramın da başrolünde maalesef mazlum Müslümanlar yer almaktadır. Tüm dünyanın ve pek çok uluslararası örgütün gözleri önünde her gün onlarca Müslüman ölüme mahkûm edilmektedir. Bölgede Müslümanlara yönelen baskı ve zulüm politikalarına geçmeden önce Orta Afrika Cumhuriyetini biraz daha yakından tanımak faydalı olabilir.
Orta Afrika Nereye Düşer
Orta Afrika Cumhuriyeti, Afrika kıtasının tam ortasında yer alan ve denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Sudan, Çad, Kamerun, Kongo ve Demokratik Kongo Cumhuriyetlerine sınırı bulunan ülke yaklaşık 5 milyonluk nüfusa sahiptir. Ülke nüfusunun yarısı Hristiyanlardan oluşmakta, Müslüman nüfusun oranı ise %20’leri bulmaktadır. 1960 yılında bağımsızlığını kazanan ülke bu tarihe kadar Ubangi-Chari ismi ile anılan bir Fransız sömürgesi olarak varlığını sürdürmüştür. Müslüman nüfus çoğunluk itibariyle Çad ve Sudan sınırına yakın bölgelerde yaşamakla birlikte başkent Bangui de önemli sayılabilecek bir Müslüman nüfus oranına ev sahipliği yapmaktadır.
Orta Afrika’da İnsanlık Dramı
Orta Afrika toprakları özellikle Aralık 2013’ten itibaren önemli bir insanlık dramına sahne olmaktadır. Bu tarihten itibaren Müslümanlar akıl almaz bir vahşet ve işkencenin hedefi haline gelmiştir. Müslüman nüfus yaşlı-genç, çocuk-büyük, kadın-erkek olmalarına bakılmaksızın diri diri yakılmakta, cesetleri parçalanarak yollarda sürüklenmekte ve hatta etleri çiğnenmektedir. Hristiyan Anti Balaka militanları ellerinde palalar ve her türlü silahlarıyla sokak ve caddelerde Müslüman avına çıkarak, bölgeyi Müslümanlar için yaşanmaz bir hale getirmektedir. Evet, dünyanın pek çok bölgesinde Müslümanlar zulüm altındadır ve pek çok işkenceye maruz kalmaktadır ancak Orta Afrika Müslümanları; insan aklının alamayacağı, eşine az rastlanır vahşet ve işkence biçimleriyle adeta an be an yok edilmektedir. Müslümanlar her gün cesetleri lime lime edilmiş, yakılıp tanınmayacak hale gelmiş cenazeler kaldırır hale gelmiştir. İşin ilginç yanı ise tüm bu vahşetin hem Afrika Birliği hem de Fransız sözde Barış Gücü askerlerinin gözleri önünde gerçekleşmesidir. Aslında tüm bu yaşananlar Batı dünyasının Müslüman halklara ve özelde İslam’a olan kinini ve ikiyüzlü çıkarcı siyasetini bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Peki Olaylar Nasıl Başladı?
Ülkedeki siyasi kriz, 2003 yılında askeri darbe ile cumhurbaşkanı olan Francois Bozize’nin siyasi gücü ele geçirmesi ile birlikte başlamıştır. 2004-2007 yılları arasında ülkede hükümet güçleri ile ülkenin kuzeydoğusunda ortaya çıkan isyancı gruplar arasında bir iç savaş yaşanmıştır. Aralık 2012’de Michel Djotodia liderliğindeki isyancı grupların kurduğu Selekaka koalisyon örgütü, ülkenin birçok şehrini ele geçirmiş ve ülkenin başkenti Bangui’ye kadar ilerlemiştir. 24 Mart 2013’de darbe ile işbaşına gelen devlet başkanı Bozize ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Mart 2013’te Seleka koalisyon örgütünün lideri Michel Djotodia, kendi devlet başkanlığını ilan ederek, ülkenin ilk Müslüman devlet başkanı olmuştur. (1) Seleka’nın koltuğundan ettiği François Bozize ülkeyi terk ederek önce Kamerun sonrasında ise Benin’e sığınmıştır. Kısa sürede taraftarlarını bir araya toplayan Bozize, beraberinde götürdüğü yüklü miktardaki para ile hükümete karşı atağa geçerek ülkede son dönemde yaşanan şiddet olaylarını başlatmıştır. Anti-Balaka ismi verilen Bozize’ye sadık çeteler, özellikle Müslüman köylerini, camileri ve Seleka üyelerinin evlerini basarak infazlar gerçekleştirmiştir. Yerel halkın Balaka dediği bu çeteler, her türlü insanlık dışı uygulamaya imza atarak kısa sürede yüzlerce insanı katletmiştir.(2) Ancak bu katliamdaki en önemli paylardan biri de Afrika Birliği ile birlikte hareket eden Fransa’ya aittir. Fransa, 5 Aralık 2013 tarihinde Sangaris Operasyonu adıyla 1600 askerini Orta Afrika’ya sokmuş ve hemen akabinde terörist gözüyle baktığı Seleka mensuplarının ellerindeki tüm silahları toplamıştır. Bu silahlar toplandıkça François Bozize’in iktidarında Savunma Bakanı olan oğlu Francis Bozize’nin teşkilatlandırdığı ve kendilerine “anti-balaka” adı verilen (ne anlama geldiği bile anlaşılmayan) gurup silahlandırılmaya başlanmıştır. Bunlara Bozize zamanındaki ordunun askerleri de dahil olmuş ve bölgede resmen Müslüman avı başlatılmıştır. (3)
Görüldüğü üzere ülkede siyasal nitelikli bir kriz şeklinde ortaya çıkan durum artık bir din savaşına evrilmiştir. Bölgede yaşayan Hristiyan Anti-Balakalar Orta Afrika’da yaşayan bir tek Müslümanın varlığına dahi tahammül edememektedir. Yaşanan tüm bu olaylar neticesinde neredeyse 5 milyon nüfusa sahip olan ülkede milyonlarca kişi evlerini terk etmek zorunda kalmış ve insani yardıma muhtaç hale gelmiştir. Binlerce Müslüman bu vahşi terörden kaçmak için aylarca başkent Bangui’deki camiye ve havaalanına sığınmıştır.
Orta Afrika cumhuriyetinde yaşanan bu olaylar göstermektedir ki, gerek uluslararası güç odakları, gerekse de yerli çıkar grupları ortak bir yönetim sistemi olsa dahi Müslümanların siyasi iktidarda söz sahibi olmalarına en ufak bir tamammül dahi gösterememiş, milyonlarca insanın kırılması pahasına bir din savaşına sebebiyet veren gelişmeleri önünü açmıştır. Bu durum küresel siyasetin karanlık yüzünü tüm yönleriyle ortaya koyması bakımından manidardır. Bu noktada tüm dünya Müslümanları ile birlikte Türkiyeli Müslümanlara da önemli görevler düşmektedir.
“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff; 8)
————————-
1. Abdurrahim Sıradağ, “Orta Afrika Cumhuriyetinde Siyasal Kriz: Sebepler, Dinamikler” Ortadoğu Analiz Dergisi, Eylül-Ekim, Cilt:6, Sayı: 64.
2. Serhat Orakçı, İHH İnsani Yardım Vakfı Orta Afrika Cumhuriyeti Kriz Raporu, İHH İnsani Yardım Vakfı, İstanbul, 2014.
3. Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği, Orta Afrika Dramı Raporu, ORDAF Afrika Araştırmaları Grubu, Şubat 2014.