Davet Okulu – Cihan Malay / 2021 Nisan / 101. Sayı
İslami daveti sadece toplu yapılabilen bir davet türü olarak görmemek gereklidir. İslami davette bilinmesi gereken hususların başında davetin sohbet, konferans gibi toplu yapılabilindiği gibi bir kimseye fert olarak tek başına da yapılabileceği gelir.
Günümüzde İslami daveti bir cemaate ve bu cemaatin hocasına münhasır bir ibadet gibi görme algısı, Müslümanlarının düştüğü hatalarından biri olarak karşımızda durmaktadır. Evet, cemaat olarak ve el ele vererek bir hoca ile birlikte toplu olarak yapılmasının geniş insan kitlelerine ulaşılmasını sağlayacağı, bir hakikattir. Ancak burada şu hususun altı çizilmelidir: “Herhangi bir İslami ortama gelmeyip, kendi halinde bir yaşam sürdüren ve İslam’ı üstün körü bazı bilgilerle öğrenmiş insan kalabalıklarına karşı tavrımız ferdi bir davet yöntemi izlenilmesi şeklinde olmalıdır.”
Hayatımızın her alanında olduğu gibi davet alanında da bizlere en güzel örneklik sunan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hayatına göz gezdirdiğimizde, onun sahabesine yer yer verdiği hutbeler ve insanları bir araya getirerek yaptığı konuşmalar ile toplu davette bulunduğuna şahit olmaktayız. Bu durumun en bariz örneklerinden biri, kaynaklarda yüzbinlerle ifade edilen sahabe topluluğuna yaptığı Veda Hutbesi’dir. Bunun yanında onun ilk vahiy geldikten sonra ilk Müslüman topluluğunun oluşması için birebir yani ferdi davette de bulunduğuna şahit olmaktayız. Bu iki davet türü, birbirinden ayrılmaz şekilde onun hayatının her anında sürdürülmüştür.
Günümüz İslam davetçileri de İslami davette bu nebevî çizgiden hareketle, her iki davet türünü birbirinden ayırmadan hem ferdî hem de toplu daveti birleştirme yönünde hareket etmelidir.
Her iki davet türüne gerekli ehemmiyetin verilmesine kanaat getirdiğimiz günümüzde, bu iki davet türünü farklı yönleriyle şöyle değerlendirebiliriz:
A. Toplu Davet ve Toplu Davette Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Toplu davet genellikle sohbet, seminer ve konferanslar şeklinde yapılmaktadır. Bu davet türünde muhatab kitlesi çoktur ve her muhatabın bu konuşmadan gerekli şekilde istifade etmesi esasına dayanır. Bu durumda toplu davette şu hususlara dikkat edilmesi oldukça önemlidir:
1. Muhatab Kitlesini Tanımak
Muhatab kitlenin tanınması, davetçi için en temel esaslardandır.
Muhatab kitlesi tanınmadan, onların seviyeleri ve ilgi alanları tam olarak bilinmeden yapılacak bir konuşma neticesinde gerekli istifadenin doğmaması normaldir. Muhatab kitlesinin çok fazla okumamış bir topluluktan oluştuğu bir mecliste, bu kimselerin anlamakta güçlük çekeceği bir üslupla yapılacak bir konuşmanın gerekli faydayı sağlayamayacağı da muhakkaktır. Anlatıcının/davetçinin üslup ve kelime seçimine her daim çok fazla dikkat etmesi gerekir.
Yine o toplumun örfünde yanlış karşılanılan bir davranışı sergilemek, davetçi için o topluluğa yapacağı davette olumsuz tepkiler almasına neden olur.
Davetçi anlaşılması güç veya yanlış anlaşılması muhtemel söz, fiil ve davranışlardan her daim kaçınmalıdır.
2. Ön Hazırlık
İslami davetin bir topluluğa yapılacağı bir meclise hiçbir hazırlık yapılmadan gidilmemesi esastır. Eğer gerçekten anlatılacak konuya toplu bir şekilde hâkim değilse davetçi, hazırlıksız/ön çalışma yapmadan bir mecliste konuşması fayda getirmeyecektir. Aksine konunun gereksiz uzamasına ve konudan bağımsız noktalara değinilmesine neden olacaktır. Bu durum da dinleyicilerin gerekli istifade sağlamamalarına neden olacaktır.
3. Konu Seçimi (Yer ve Zaman Uyumu)
Bir konuyu anlatmak kadar o konunun nerede ve ne zaman anlatıldığı da önemlidir. Kardeşlik duygusunda sıkıntıların yaşandığı bir toplumda zekât veya hac konusunu öncelikli anlatmak yanlış olacaktır. Ramazan’a yaklaşıldığı günlerde Ramazan dışında bazı konulara öncelikle yer verilmesi de zamanlama hatasını göstermektedir.
Davetçinin konu seçiminde yer ve zaman uyumuna muhakkak dikkat etmesi gerekir. Bu durumun ihmal edilmesi, davetçinin basiretinin azlığı ile sorgulanmasına neden olacaktır.
4. Zamanlama
Davetçinin yapacağı konuşmasında, insan kitlelerinin sıkılmaması için konuşmasını uzatmaması önemlidir. İnsanların karşısındakini dikkatle dinleme kapasitelerinin sınırlı olduğunu unutmamalıdır. Az sözle, çok şey anlatabilme yeteneği ortaya koymalıdır. Eğer bu konuda eksikleri varsa, kendini yetiştirme yoluna gitmelidir.
B. Ferdi Davet ve Ferdi Davette Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Ferdi davet, asrımızda geri planda tutulma hatasıyla karşı karşıyadır. Halbuki İslami davette, davetin aslıdır. Ferdi davet olmadan toplu bir davet zemini oluşturulamaz. Ferdi davetin bu önemi bilindikten sonra bu davet türüne gereken ehemmiyetin gösterilmesi lüzumludur.
Ferdi davette şu hususlara dikkat edilmesi oldukça önemlidir:
1. Muhatabı Tanımak
Muhatabı tanımak, ferdi davette ilk esaslardandır. Çünkü davet edeceğimiz şahsı belli konularda tanımadan yapacağımız bir davet çalışması, lehimize değil de aleyhimize olacaktır.
Davetçinin davet ettiği şahsın karakteri, neyden hoşlanıp-hoşlanmadığı ve ilgi duyduğu hususlar ile ilgili ön bilgilere sahip olması, davetinde başarıya ulaşmasına vesile olacaktır. Bu hususlarda ön bilgiye sahip olan davetçi, bu durumları davetinde başarıya ulaşmasına fayda sağlayacak şekilde kullanacaktır.
2. Muhatabın Sevdiği Kimseleri ve İlgi Duyduğu Hususları Öğrenmek
İnsanlar çoğunlukla çok sevdiği kişi veya kişilerin yanında kötülenmesinden hoşlanmazlar. Bu hoşlanmama, etki-tepki sonucunu doğurur ve sevdiği kişiyi kötüleyenin sevdiği kimseleri kötülemesine kadar varır. Bu hususa ferdi davette dikkat edilmesi gerekir.
Ferdi davette muhatabın sevdiği kimseleri davetçinin öğrenmesi, sevdiği kimsenin ismini anarak onu kötülememeye ve yaptığı fiilin kötülüğünü anlatarak davette bulunmasını sağlayacaktır. Bu durumda davetçi, kişiler üzerinden çıkacağı ve büyük ihtimalle yarıda kalacak bir ferdi davetten kurtulmuş olacaktır. Fiilin kötülüğünden bahsedildiğinde, o fiili yapan herkesi içine alacak bir iş yapılmış olur ki bu ferdi davette istenen bir durumdur.
Davet edilen şahsın ilgi duyduğu hususların öğrenilmesi, eğer ilgilenilen husus şeriata uygunsa davetçinin ferdi davette bulunduğu kimseyle ortak paydanın oluşmasını sağlayacaktır. Bu durum ilgilenilen husus dolayısıyla davetçi ile davet edilen arasında bir iletişim ve samimi ortamın oluşmasına zemin hazırlayacaktır.
3. Yapılan Fiillere Hüsn-ü Zan ile Yaklaşmak ve Ön Yargıdan Sakınmak
Ferdi davette bulunan kimsenin hayatının bir anda tümüyle değişmesini beklememek gerekir. Belli bir zamanın birikimi olan davranışların değişmesi zamanla olacaktır. Bu hususta sabırlı davranmak, davetçinin ahlakındandır.
Bu husus bilindikten sonra bu konunun davetçi ile ilgili kısmında şöyle bir husus ortaya çıkmaktadır: “Eğer bir şeyi anlattım ve onun da öğrendiğine kanaat ettiysem, onun bir daha bu konuyla ilgili hata yapmasının sebebi beni dinlememesi, umursamamasıdır.”
Davette bulunulan şahıs o anda gaflete düşmüş ve yapılmaması gereken bir yanlışı tekrar yapmış olabilir. Gerek ferdi davet gerekse de bütün hayatında davetçiye düşen görev, bir Müslümanın hatasını iyi niyete yorabildiği kadar iyi niyetle karşılamasıdır.
Davetçinin gönlü geniş olmalı, af ve bağışlama kapısını açık tutmalıdır. Ön yargılara kapılarak, yapılan hatalara farklı anlamlar yükleyerek davette bulunduğu şahsı kötülememeli ve en kötüsü de bu şahsa davette bulunmayı terk etmemelidir.
Bir de Müslümanın böyle bir hata işlediğinde, nefsine kapılmadan ferdi davette bulunduğu kimseden özür dileme erdemini göstermesi gerekir.
4. Sabırlı Olmak
Müslümanın hayatının şiarları arasında yer alan sabır, davetçinin ferdi davet sırasında takınılması gereken davranışlardır.
Davet edilen şahsa bir, iki, üç kere davette bulunulduğunda “Tamam, artık ona davetimi yaptım ancak o bu davete olumlu cevap vermedi” gibi bir anlayış, İslam davetçisinin takınmaması gereken bir tavırdır.
Davette esas olan anlatmaktır. Hidayet, Allah azze ve celle’nin elindedir. Kalplere ne zaman ne şekilde dokunacağımız, söyleyeceğimiz hangi sözün ve yapacağımız hangi davranışımızın davette bulunduğumuz şahısta etki edeceğini ancak Allah azze ve celle bilir. Bize düşen en güzel şekilde anlatma görevini yapmak, hatalı olduğuna inandığımız bir yaklaşımımız varsa onu düzeltmek ve en güzel şekilde muamelemizi sürdürmektir.
5. Davetçinin Kendisinde Hata Olabileceğini Bilmesi
Ferdi davette bulunan davetçinin bilmesi gereken bir husus da kendisinin de hatalı olabileceğidir. Bir eksiklik veya yanlış bir durum karşısında Müslümana düşen karşısındakinden önce ilk olarak kendi nefsini sorgulamasıdır.
Hata olabilecek durum, davetçinin üslubundan olabileceği gibi daha farklı bir şeyden de kaynaklanıyor olabilir. Belki de davetçi farklı bir yaklaşım sergileyerek davet yolunu sürdürebilir.
Davetçinin yanlışı kendisinde olduğu durumda hatasında ısrar etmemesi, bu hatayı düzeltmede erken davranması gereklidir. Erken düzeltilmeyen hatalar, daha büyük hataları doğuracaktır. Bu durum, içinden çıkılması zor bir durumu beraberinde getirecektir.
6. Güzel Muameleyi Terk Etmemek
İnsanlar özellikle yeni bir şeyleri hayatlarında kabul etmede zorlanabilirler. Bu durumda hoşlarına gitmeyecek ve hayatlarını olumsuz etkileyeceğine inandıkları konularda onlara karşı güzel muamelede bulunmaktan geri durmamak gerekir.
Tatlı dil, güleryüz vb. Müslüman ahlakının gerektirdiği güzel muamele şekilleri, her zaman davetçinin öne çıkan karakteristik özellikleri arasında yer almalıdır.
Davetçinin ferdi davette bulunduğu kimsenin kendisine yaptığı yanlışa, aynı karşılığı vermemesi gerekir. Bu durumda karşısındakinden ne farkı kalır ki?
Son Olarak
İslam davetçilerinin her zaman ve her yerde göz önünde bulundurmaları ve dikkate almaları gereken bir hakikat vardır ki o, Müslümanın davetin iki türü olan ferdi ve toplu davette bulunmaktan hiçbir zaman ayrılmamasıdır. İslami davet metod ve yönteminde bu bilinmesi gereken kesin bir hakikattir.