Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2019 Eylül / 82. Sayı
Yoksa siz yığınlarla ifade edilen ‘en hayırlı ümmetin’ en çok yalnızlaştırılmış boynu bükük yetimleri misiniz? Suyun üzerindeki köpükten ibaret kalabalıkların içinde fark edilmeyen, ezilmiş zayıflar sizler misiniz? Tükürün yüzümüze, daha iyisine layık değiliz!
Kulak ardı mı edildi maruz kaldığınız haksızlıklar? Kendi rahatından vazgeçemediği için kardeş olduğumuzu unutanlar, düşman gibi mi bakıyorlar artık? “Yardım et!” diye gözünün içine baktığın Müslümanlar, yüz mü çeviriyor senden?
Ey küçük yaşında kucağına yeni doğmuş kardeşi emanet edilmiş çocuk! Boş ver, aldırma, umut bağlama bu hevasının kucağına kendini teslim edenlere! Kendine bile hayrı olmayan bu ifsat olmuş kalabalıkları yok say. Sanki dünyada yoklarmış, hiç var olmamışlar diye düşün. Yalnızlığını bir tek Allah’a söyle. Şikâyet et seni sokaklarda küçücük bedeninde kocaman dertleriyle yarı çıplak bırakan “kardeşlik hukukundan” bahseden bu sahte kardeşlerini Rabbine.
Acını haykırma vicdanı körelmiş halden anlamayan, bu kendine bile hayrı olmayan insancıklara. Acı onlara sadece. Kardeşlikten oldukları imtihanda sınıfta kaldıkları için acı. Dua et be çocuk. Senin gibi elinde hiçbir şeyinin olmadığını sandığı dua ve mazlumiyet zengini birinin sahip olduklarını asla idrak edemeyecek olanlara dua et, alemlerin Rabbi ile aranda hiçbir perdenin olmadığını hatırlat onlara. Gerçi bildiklerinin öğretemediğini sen de öğretemezsin be çocuk. Bildiğinin cahili olanlara emanet edilmekmiş senin kaderin. Sen onlara takılma. Bu kaderi sana yazana teslim ol. Teslimiyet en çok sana yakışıyor sanki. Sırtına dünyanın yükü verilmesine rağmen gözlerinin içi gülüyor, dünya cennetinin içine girmişsin çoktan. Dünyanın en azılı zalimi gelse korkutamaz seni biliyorum.
Sana kafirin zulmü değil Müslümanın zilleti hüzün veriyor değil mi? Yalnız mısın yığınlar arasında? İnan sana sırt çeviren senden daha yalnız. Seni anlamayan daha anlamsız. Seni ölüme terk edenin ruhu çoktan çekilmiş.
Mutluluk oyunlarıyla kendilerini kandıranlar yaşamıyorlar zaten. Siz yaşamayı öğretin bize. Tüm zorluklara rağmen mücadeleyi öğretin. Bir ümmet daha zelil olamazdı her halde. Baksanıza dünyanın yükü omuzlarında olandan yardım istiyoruz. Sakın bize bel bağlamayın. Tükürün yüzümüze. Çünkü daha iyisine layık değiliz.
Yoksa sen annesi elinden alınmış, çizdiği taştan kadının bağrında sıcaklığı arayan masum kız mısın? Boşuna uğraşma! Taşlaşmış kalpleri yumuşatamazsın. Bağırlarına bastıkları bir değerli yetim olamazsın evlerinde. Çünkü sen kimsesizsin. Kimsesizlerin kimsesi olan Yüceler Yücesini hatırlatıyor ve vicdanları yaralıyorsun. Allah’ı hatırlamak istemeyen gönüllere sadece ıstırap olursun. Sen de tükür yüzümüze be çocuk. Daha iyisine layık değiliz.
Yoksa sen insanlığın kıyısına vurmuş Suriyeli Aylan bebek misin? Hollywood filmleri için çok iyi bir malzemeden başka bir değer biçilmeyen bir cennet kuşu musun sen? Annen nasıl kaldırsın umursamaz dünya Müslümanlarının rahatlığını. Sadece küçücük cesedin kıyıya vurunca ağladı kardeş bildiklerin. Sonra unuttular seni ve arkanda bıraktığın nice acı çeken akranlarını. Sen de tükür be cennet kuşu. Daha iyisine layık değiliz.
Yoksa sen zorla anne babasından alınıp dininden, soyundan, sevdiklerinden koparılan Doğu Türkistanlı masum yavru musun? Sana diyecek hiçbir sözüm yok. Yakamızdan tutup ahirette hak talep edersen bir gün, yanarım kendi halime de kızamam sana. Yerden göğe kadar haklısın seni kurtaracak yiğitler yetiştirmeyen ümmetten hesap sormaya. Sen de tükür be ümmet mağduru güzel yavrucak. Nasıl olsa yüzümüz kızarmayacak. Daha iyisine layık değiliz.
Yoksa sen “Allah’a yemin ederim ki Fırat kenarında bir kurt bir koyunu kapsa, kıyamette onun bile hesabı Ömer’den sorulur” diyen büyük insanın zamanında fethedilen Şam’dan kaçarken sığındığı ülkede insan muamelesi görmeyen bir garip miydin? Yoksa sen değerli bir beldeden göçen bir muhacirdin de biz Ensar olamadık mı? Dur sen söyleme. Ben yerine söylerim. Ağzından çıkan her kelime bizi yakar çünkü. Yazıklar olsun bize! Bize sığınan mazlumlara sığınak değil zindan olduk. Sen sadece tükür yüzümüze. Çünkü daha iyisine layık değiliz.
Yoksa sen Ebu Garip’ deki kimsenin bilmediği garip bir babanın garip bir çocuğu musun? Boşuna uğraşma çocuk! Üç maymunu sadece zalim oynamıyor. Müslümanın en sevdiği oyun olmuş artık. Sen sadece tükür ve git. Belki vicdanından bir kırıntı kalmışlara bir uyanış olur bu hamlen. Bizim gibilerle sekteye uğramasın mücadelen. Git ve şaha kaldır cihat atını. Bekleme sadece ikna olduğu için bu yolda duranları. Sen, senin gibi inanmışları da kat kervanına ve yürü muttaki kahramanların arkasında. Bırak çer çöplerle dolu yürekleri kendi başına.
Yoksa sen niçin alındığını anlamayacak kadar küçükken karga tulumba babası Siyonistler tarafından götürülen, yaşayan şehidin kızı mısın? Olanlara anlam veremeyen gözlerle bakma bize. Biz de anlam veremeyecek kadar uyuşuğuz be güzel kız! Sadece bakıyor, bekliyor ve okuyup geçiyoruz. En vicdanlımız bir kurtarıcı gelse de kurtulsa diye dua ediyor. Kendinden geçmiş bu faydasız yığınlara ümit bağlama sen. Sen sadece tükür yüzümüze, daha iyisine layık değiliz.
Yoksa sen Arakan’ın kimsesi olmayan yetimi misin? Yoksa sen ülkesinin zulmünden kaçmış Suriyeli misin? Yoksa sen Firavun ’un sarayındaki Yusuf, Guantanamo ’da Filistin ve Çeçenistan’daki ümmetin sahip çıkmadığı ismi bilinmeyen bir kahraman mücahit misin? Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in selin üstündeki köpüğe benzettiği ümmet seni duysa, yanında olsa ne olur ki? Atalet, kesalet, zillet ve korkaklıkla damgalanmış bir kalabalık sana ne fayda sağlayabilir ki? Sen sadece baş koyduğun yoldan ayrılma. Sakın vazgeçme. Diren. Belki çıkacak yiğitlerin nesli sen olursun. Sen sadece tükür yüzümüze. Çünkü daha iyisine layık değiliz.