Botanik Ve Farmakoloji Bilgini: İbnü’l-Baytar (593-1248)

İslâm Dünyasındaki Kâşifler – Cihan Malay / 2019 Eylül / 82. Sayı

Eserlerinde bin dört yüz kadar bitkiyi tek tek inceleyerek, bunlardan hangi ilaçlar elde edilebileceğini belirleyen İbnü’l-Baytar, bu bitki ve bitkilerden yaptığı ilaçların üç yüz tanesini tamamen kendisi keşfetti.

Hayatı

Asıl adı Ebu Muhammed Ziyaeddin Abdullah bin Ahmed el-Endülüsî el-Mâlikî olan ve babasının veterinerlik (baytarlık) mesleğinden dolayı babasına nispetle “İbnü’l-Baytar” olarak tarihe adını insanlığa kazandırdığı faydalarla yazdıran büyük bilgin İbnü’l-Baytar’ın doğum tarihi hakkında kaynaklarımız farklı tarihler vermektedir. Doğum tarihi hakkında 575 (1179), 585 (1189), 593 (1197) ve 596 (1200) yılları gösterilir.

Endülüs (bugünkü İspanya) topraklarında yer alan Malaga şehrinde dünyaya gelen bilim adamımız, babasından öğrendikleri yanında kendi özel merakı vesilesiyle botanik[1]  ve farmakoloji[2] ilmiyle ilgilenmeye daha küçük yaşlarda başlar. Botanik ilmi yanında şer’i ilimlerin çeşitli alanlarında da eğitimini almayı sürdürür.

Onun botanik ilmine olan merakı, onu alanının uzmanlarına yöneltir ve bulunduğu bölgenin bu alandaki ilim adamı olan Ebu’l-Abbas Ahmed bin Muhammed en-Nebâtî’nin (İbnü’r-Rûmiyye) yanında kendini bulur. Hocasıyla birlikte Muvahhidler’in başkenti İşbîliye (Sevilla) bölgesinde tıbbi bitkiler, isimleri ve yetiştikleri yerler hakkında incelemelerde ve araştırmalarda bulunmaya başlar.

“İlim öyle bir şeydir ki onun misali ucu bucağı görünmeyen deniz gibidir” sözünün gereğini daha öncekilerinden öğrenmiş olan İbnü’l-Baytar, daha henüz yirmili yaşlarda Endülüs topraklarını karış karış gezmeye başlar. Gittiği yerlerin bir manada dönem şartlarında eczası görevini üstlenen bitkilerle ilgilenen kimselerinden ilim alır ve bilimin önemli bir kısmını oluşturan kendinden öncekilerin tecrübelerinden istifade eder. 

1220 yılına gelindiğinde Endülüs toprakları da ona yeterli gelmez, bir daha Endülüs topraklarına uğramayacağı yolculuğu sırasında bu sefer Afrika topraklarında araştırma ve incelemelerde bulunmak üzere yola koyulur. Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Mısır gibi Afrika ülkelerinde kendisini alanında uzmanlaştırma yolunda kilometrelerce yolculularda bulunur. Buralarda da kendisinden istifade edebileceği kimselerle tanışır ve onlardan da istifade ederek yoluna devam eder.

1223 yılına gelindiğinde, bu sefer rotası eski medeniyetlerin beşiği konumunda yer alan Anadolu ve Mezopotamya toprakları olur. “İlme sevdalanmış bir yüreği durdurmak zordur ya onu hapsederek ya da onun canını alarak ilimden geri bırakabilirsin”sözünün gereği, Anadolu topraklarında da ilmi birikimini arttırdıktan sonra yönü bu sefer, Kuzey Akdeniz sahilleri ve Yunanistan adaları olur. 

Yaptığı bu uzun yolculukların ardından İskenderiye’ye geldiğinde, dönemin Mısır Eyyûbi Sultanı Melik Kâmil (1218-1238) onu yanında yer alması hususunda ikna eder. Böylece Mısır’da ‘baş tabip’ olarak görev yapmaya başlar. Bir yandan da öğrenci eğitmeyi sürdürür.

Kâmil’in oğlu Melik Salih (1237-1238, 1239-1245) döneminde de görevini sürdüren İbnü’l-Baytar, bir yandan da Afrika’da çeşitli şehirleri gezerek incelemelerde bulunmaya ve malzeme toplamaya devam eder. 

Botanik Bilimine Katkıları

İbnü’l-Baytar, bitkilerle ilgili yaptığı gözlem ve deneylerle ile birçok bitki ve ilacı tıp dünyasına kazandırmıştır. Ayrıca hayvan ve madenler hakkında da yaptığı araştırmalarla, bu alanların gelişimine de katkı sağlamıştır. Büyük İslâm zooloji bilgini Demîrî (ö.808/1405), ondan çokça istifade edenlerden biridir.

İlgilendiği bitkilerin mahallî okunuşlarına da eserlerinde yer vermiştir.

Bir ilacı farklı bir ilaçla kıyaslayarak ve ilaçların kimyasal özelliklerini inceleyerek tetkik eden İbnü’l-Baytar, kendisinden sonraki botanik ve tıp ilmine büyük katkı sağlamıştır.

Onun botanik ilmine en büyük katkı noktalarından biri hiç şüphesiz tarlada yetişen ve mahsullere zarar veren otları inceleyen ilk ilim adamı olmasıdır. 

Eserlerinde bin dört yüz kadar bitkiyi tek tek inceleyerek, bunlardan hangi ilaçlar elde edilebileceğini belirleyen İbnü’l-Baytar, bu bitki ve bitkilerden yaptığı ilaçların üç yüz tanesini tamamen kendisi keşfetti. 

İbnü’l Baytâr’ın yetiştirdiği en büyük talebelerinden İbn Ebî Usaybia (ö. 668/1269), yazdığı bir eserde hocasının alanındaki uzmanlığını şu sözler ile anlatmaktadır: 

“Onun yanında ilaç isimleri hakkında bilgimi geliştirmek için Dioskorides’in kitabını okudum. 

O, araştırmaları esnasında öğrendiği noksansız Yunanca’dan faydalanarak, Dioskorides’in ilaçlar hakkında söyledikleri ile derse başlardı. Daha sonra Galen’in mevzu ile alakalı sözlerini anlatırdı. Bahsettiği mevzuda devrinin tabiplerinin nerede birbirlerinden ayrıldıklarını, nerede hata ve tereddütler bulunduğunu birer birer açıklardı. Eve geldikten sonra anlattığı konuları kitaplarda araştırır, İbnü’l Baytâr’ın anlatılması gereken her şeyi anlattığını görürdüm. 

En ilgi çekici olan şudur: İbnü’l Baytar bir ilaçtan bahsettiğinde, o ilacın Dioskorides ve Galen’in kitaplarında hangi bahiste ve bu bahisteki ilaçlar arasından hangi numaralı ilaç olduğunu söylerdi.”

Said Hassan, İbnü’l-Baytar için “Botanik ve farmakoloji konusunda Müslüman bilim adamlarının en büyüklerinden biri”ifadesine yer vermiştir.

Usâme Ânûtî ise Reva mine’t-türâsi’l-arabî” isimli eserinde şöyle demektedir: İbnü’l-Baytar’ın eserlerindeki bilgiler aslı itibariyle doğrudur. Bunun şahidi, kitabının ihtiva ettiği bitkiler ve ilaçlardır. Bunların hepsini bugün modern tıp kabul etmektedir. Onun kitaplarında bildirdiği birçok hastalıkların tedavisinde faydalı olan maddelerin pek çoğu Farmokoloji ilmine girmiştir.”

Vefatı

Dioskorides, Calinus ve Hipokrat gibi eski Yunan tıpçıları yanında kendinden önceki İbn Sina (ö. 428/1037) ve Gâfikî (ö. 560/1165) gibi alanında uzmanların eserlerinden de istifade eden ve bazılarına şerhler yazan İbnü’l-Baytar, ardında Kâhire ve Şam’da yetiştirdiği birçok talebeyi brakarak 1248 yılında Şam’da aniden vefat etti. 

Onun hayatını şu sözler özetlemektedir: “Yaşadığı dönemde üç kıtayı gezerek bitkisel, hayvani ve madeni birçok ilaç malzemesi toplayan ve notlar alan kişi.”

Eserleri

Botanik ve fermakoloji ilmine olan katkısını verdiği eserleriyle taçlandıran İbnü’l-Baytar’ın ne üzücüdür ki iki eseri ancak günümüze ulaşmıştır. Bunlar;

1. el-Câmi‘ li-müfredâti’l-edviye ve’l-ağziye (Basit Tedaviler ve Gıda Sözlüğü).

İbnü’l-Baytar’ın en meşhur eseri olma özelliği taşıyan kitap, “el-Müfredât” olarak meşhurdur. Eser, 1242-1248 yılları arasında kaleme alınmış ve Eyyûbi hükümdarı Melik Salih Necmeddin Eyyûb’e takdim edilmiştir. 

Eserini kendisinden önceki alanın uzmanı kimselerin bilgileri yanında gezip gördüğü ve tecrübe ettiği bilgilerle meydana getiren İbnü’l-Baytar, eserinde ilaç olarak kullanılan bitki, hayvan ve maden isimleri alfabetik sıraya dizmiş ve bunların faydalı olduğu hastalıkları zikretmiştir. Bu anlamda “Orta çağ’ın en büyük bitki ve ilaç kitabı” kabul edilmektedir. 

Eserde ilaçların Arapça, Farsça, Berberîce, Latince dillerindeki karşılıklarını yanında yerel lehçedeki telaffuzlarına, ayrıca bitkilerin hangi hastalıklara şifa kayanağı veya zararlı olduğu hakkında bilgilere yer verilmiştir.

İbn Baytar, eseri hazırlarken Anadolu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı gezmiş, bitkileri incelemiş, kaydetmiş ve resmetmiştir. Bu muhteşem çalışmada bahsi geçen bilgilerin çoğunun bugün bile geçerliliğini koruması son derece önemlidir.”[3]

16.yy ortalarından 19.yy’a kadar Batı tıbbında başucu kaynak eser olarak kullanılan eserin İspanyolca, Latince, Almanca ve Fransızca gibi bir çok dile tercüme edilmesi, alanında ne kadar büyük bir kıymete sahip olduğunu göstermektedir.     

Eserin bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Yazma Eserler bölümünde, diğer bir nüshası da Ayasofya Kütüphanesi’nde yer almaktadır. 

Eserin önsözünde şu bilgilere yer vermiştir:

“Latif ve kerim olan Allah’a insanı yaratıp ve onun bilge gibi konuşmasını sağladığı ve aynılarına dünyada organik olmayan şeyleri, bitkileri, hayvanları, insanların hizmetine sunduğu, sıhhatte kalmayı, hastalıkları iyileştirmeyi ve ilaçlarlar ile yiyecekler arasında sınır çizmeyi öğrenmeye yol gösterdiği için şükürler olsun. 

Allah’a şükürler olsun ve Muhammed’e ve tüm ona inananlara hürmet ederiz. Ulu Malik Al-salah Necmeddin Sultan’ın şayanı hürmet ve ulvî emirleri üzerine bu eser ortaya çıkmıştır. Sultanın şanı ve şöhreti ile bu basit tedavi edici eserin taslağı tüm bilgileri ve işaretleri, aynı zamanda yiyecekleri de kapsayacak. Bu ne doğuda ne de batıda bitecek. Bu taslakta tedavi edicilerin dış belirtilerini, kuvvetlerini, faydalarını, zararlarını, dozlarını, yemeklerini, usarelerini, pişirilmelerini, ilaç olmadığı zaman muadilini, değişik türevlerini sayabiliriz. 

Birinci amaç: Bu eser tümüyle gerektiğinde devamlı ve geçici gündüz veya gece ihtiyaç olan basit ilaçları ve yiyecekleri anlatıyor. Bunun haricinde bu eserde meşhur Dioskorides’in beş kitabında ilaçlar hakkında söylediği her şeyi bir araya getireceğim. Meşhur Galen’in altı kitapta anlattığı ilaçlardan da bahsedeceğim. Bundan sonra bu iki tanınmış Yunanlının da eserlerinde değinmedikleri daha başka yeni adamların madenlerin, bitki ve hayvan vücutları hakkındaki fikirlere değineceğim. 

Bu eserde Dioskorides ve Galen’in hiç yazmadıklarını, inançlı daha başka adamların, öğretmenlerin ve bitki tanıyanların eserlerini de ortaya koyacağım. Tüm bana verilen kaynakları ve verenleri açıklayarak ilaçların ve yemeklerin etkilerini anlatacağım.  

İkinci amaç: Bana yaşlı hekimler tarafından bırakılan ve topladıklarımdır. Bana söylenene değil, beni inandırarak ve göstererek, bana doğru gelen, sağlam gözükenleri Allah’a sığınarak değerli bir hazine gibi saklayacağım. Kuvvet, nitelik, mizaç, fayda, doğruluk ve hakikatten sapan veya yazarı veya devreden mantık dışı olup doğruluktan ayrılırsa, açıkça onu elimden bırakıp red edeceğim.  

Üçüncü amaç: Bu eserde çok önemli ve gerekli olmadıkça tekrarlara yer vermeyeceğim. 

Dördüncü amaç: Bu eser içindeki malzemeleri arayanın kolay bulabilmesi, yorulmaması, zorluk çekmemesi açısından alfabetik sıraya koyuldu. 

Beşinci amaç: Yaşlı ve sonra gelen hekimlerin ilaçlar hakkında yanlış fikir ve hatalarını anlaşılır açıklama ile düşünceleri düzeltilmiştir. 

Altıncı amaç: Değişik lisanlarla yazılan ilaçlar hakkındadır. Bundan sonra sadece bilinen faydaları olan ve tecrübe edilmiş ilaçlar hakkında bilgi vereceğim. Çevresinde bilinen, buralarda yetişen bitkiler olan ilaçların birçok isminden bahsedeceğim… Kitaplardaki hatalardan korunmak, okuyucunun kelimeleri karıştırmaması veya başkasının yerine koymaması için kelimelerin vokaller ile doğru bağlantıları, harflerin işaretlendirilip noktalanması üzerinde çaba gösteriyorum. Bu esere yiyecek ve ilaç ile bütünleştiğinden dolayı Câmia (cem eden, toplayan) adını veriyorum. Şimdi işe başlama zamanı, bana doğru yolu gösterecek yüce Allah bana yardım edecektir.”[4]

2. el-Muğnî fi’l-edviyeti’l-müfrede.

Eser, yirmi bölümden oluşmakta ve hastalıklar hakkında karşılarına ilaçları yazılmıştır. Mehmed b. Ahmed b. İbrahim el-Edimevî eseri “Levâmi’u’l-hikme” adıyla Türkçe’ye çevirmiş ve şerhini yapmıştır. Bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir.

Diğer Eserleri: Tefsîru kitâbi Diyâskûridûs (Dîskûridis), el-İbâne vel-i‘lâm bimâ fi’l-minhâc mine’l-halel ve’l-evhâm.Ef‘alü’l-garîbe ve’l-havâssu’l-acîbe, Mîzânü’t-tabîb, Risâle fî tedâvi’s-sümûm.

Eser 1875 senesinde Kâhire’de basılmıştır.

————————

KAYNAKLAR

Kaya, Mahmut. “İbnü’l-Baytar”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c.20. s.526-527.

İslâm Tarihi Ansiklopedisi, “İbnü’l-Baytar”, c.6, s.22-24.


[1]. Botanik: Bitkileri inceleyen bilim dalı.

[2]. Farmakoloji: İlaçlar konusunda araştırmalar yapan, ilaçların etkisini ve kullanışlarını konu alan bilim dalı.

[3]. Abdurrahman Aliy, İslâm Bilim Tarihine Genel Bir Bakış, Hendese Dergisi, Sayı:?, s.?.

[4]Ahmet Doğan Ataman, İbnü’l-Baytar’ın Sarı Sabır (Aloe Vera) İçin Yazdıkları, Turkiye Klinikleri J Med Ethics 2004, 12.