Müminlere Nidalar – M. Sadık Türkmen / 2023 Ocak / 122. Sayı
“Ey iman edenler! Allah’tan korkarsanız, O, size (hakla batılı) ayırma gücü verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.”
(Enfal, 29)
Allah Korkusu insanın gözle göreceği bir şey değildir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz kalbini işaret ederek üç defa “takva buradadır” diyerek bu hakikate işaret etmiştir. Orayı ise en iyi bilen Allah’tır.
İslam, dünyada kullara uygulanacak hukuk konusunda son derece titiz davranmıştır. En zor şartlar altında dahi inşaları iç alemini Allah’a havale ederek onların zahirine göre davranmıştır. Çünkü zahiren yapılan hatalarını bile savunan insanoğlu, iç alemine hükmedilmeye kalkışırsa büyük bir kargaşa çıkar.
Şüphesiz İslam’ın insanın imtihan sahasında zahiriyle yetinmesi, ona karşı acele etmemesi başka bir hikmete mebnidir. Bu insanın her zaman kendisini gösterdiği yüzle muhatap olacağı anlamına da gelmez. İşin aslında insan yaptıklarının bir kısmını dünya hayatında da görür. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak salih amel işlerse şüphesiz ki biz onu güzel bir hayatla yaşatırız; elbette ki onları, yaptıklarının en güzeliyle mükafatlandıracağız.” (Nahl, 97)
“Kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse şüphesiz ki onun için sıkıntılı bir hayat vardır. Kıyamet günü de biz onu kör olarak haşredeceğiz.” (Taha, 124)
Takva kelimesi temel itibarıyla kulun ibadetleri yapıp haramdan sakınması durumudur. Kul bu hal üzere devam ederse muttaki olur ve bazı semerelere takvası nispetinde ulaşır. Bu bazen öyle bir seviyeye ulaşır ki Kur’an’ın isimlerinden biri olan netice meydana gelir. İşte Bedir savaşına “Furkan günü” denmesi bu sebepledir. Yılların getirdiği takva eğitimiyle, sayı ve silah olarak az oldukları halde putperestlere hak ile batılın ayrıştığı günde en büyük darbelerden biri vurulmuş ve bu olay takvanın bir semeresi olarak tarihe yazılmıştır.
Alimlerin Ayetle İlgili Görüşleri
Seyyid Kutup şöyle der;
Allah korkusunun kalpte yolun kıvrımlarını ortaya çıkaran bir kriter işlevi gördüğü bir gerçektir. Ancak bu gerçek de -tıpkı inanca ilişkin diğer gerçekler gibi- pratik olarak yaşayandan başkası tarafından algılanamaz. Sadece anlatmak bu gerçeğin tadını, fiilen yaşamamış olanlara ulaştırmaz.
Allah korkusu olmadığı zaman, işler duygu ve akıl planında karmaşıklığını, yollar görüş ve fikir planında giriftliğini sürdürür. Yolların ayrılış noktasında batıl hak kisvesinde görünür. Kanıt son derece kesin olmasına rağmen, ikna edici olamaz. Susturucu olur, ancak akıl ve kalbi harekete geçirmeye yetmez. Tartışma gereksiz olmaya başlar, münakaşa boşa gitmiş bir emeğe dönüşür. Evet, Allah korkusu olmadığı zaman durum böyledir. Ama Allah korkusu olduğu zaman akıl aydınlanır, gerçek açığa kavuşur, yol belirginleşir, kale güven duygusu yer eder, vicdan huzura kavuşur, ayaklar doğrulur ve doğru yolda kalıcı olur.1
Muhammed Ratıb en-Nablusi şöyle der; Allah’ın emri üzere sebat ederseniz Allah kalplerinize hakkı hak, batılı batıl göreceğiniz bir nur atar. Bu ayet bu konudaki ince manaları içeren bir ayettir. Aynı manayı destekleyen başka bir ayet daha vardır. “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve peygambere iman edin ki Allah da size rahmetinden iki kat pay versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin.” (Hadid, 28). Yani dünyada kendisiyle mutlu olacağınız bir rahmet versin, ahirette de rahmetini ihsan etsin. Sen Allah’tan korktuğun, Allah’ın emrini yerine getirdiğin, Allah’ın emrettiği yöntemi tuttuğun, helali helal, haramı haram bildiğin, Allah’ın hidayetiyle yol aldığın, Allah’ın yöntemiyle hareket ettiğin, Allah’a itaatkâr olduğun zaman kalbinde bir nur oluşur. Şu hayatta basiretleri kaybolan kişiler için nice aldatıcı şeyler vardır. İşte böylelerinin kalp nuru yoktur. Makam ve güzellik sahibi olan kadın kendisini çağırdığı zaman Yusuf Efendimiz ne cevap verdi? “Sığınma Allah’adır.” Çünkü o hakikati gördü. Bazı insanlar haram maldan ellerini çekerler. Bazıları da haram mal yerler. Ancak bir de hesap vardır. Birincisi kulaklarda hoş sadâ bırakır. İkincisi ise hapsedilir. Yüklü miktarda para elde eder ve bu paranın onu saadete erdireceğini zanneder. Ancak günler sonra yakalanıp hapsedilir belki de öldürülür. İnsan Allah’tan korkmazsa kör gibidir. Bir çocuğun tenezzül edemeyeceği ahmaklıklar yapar. Asıl yiğitlik insanın, Allah’ın kendi kalplerine bir nur atmasını sağlayacak bir iradeye sahip olmasıdır. Böylece Hayrı hayır, şerri şer, hakkı hak, batılı batıl, helali helal, haramı haram görür. Yine bazı insanlar vardır ki, neticesinden gaflet içinde büyük hatalar işlerler. Netice karşılarına gelince hayal kırıklığına ve ümitsizliğe düşerler.2
İmam Kurtubi el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an’da şöyle der;
Allah kullarından kimin takva sahibi olduğunu kimin de muttaki olduğunu en iyi bilendir. Bundan dolayı şart ifadesini kullandı. Çünkü Allah, kulların birbirine karşı hitap ettiği şekilde onlara hitap etmiştir. Kul rabbinden sakınırsa -ki bu Allah’ın emirlerine uymak ve yasaklarından kaçmakla olur- haramlara düşmek korkusuyla şüpheli şeylerden kaçınırsa, kalbini samimi bir niyet ile cilalarsa, azalarını salih amelle süslerse, amellerinde Allah’tan başkasını gözetmeyerek gizli açık şirkten korunursa, mala yönelme gafletinden korunarak dünyaya meyletmekten sakınırsa, Allah o kuluna hak ile batılın arasını ayıracak bir feraset verir. Ona dilemiş olduğu hayırlara ulaşma imkânı bahşeder. İbn Vehb diyor ki; Malik’e Allahu Teâlâ’nın “Allah’tan korkarsanız size Furkan nasip eder” ayetinin manasını sordum. İmam Malik “Çıkış” cevabını verdi ve sonra şu ayeti okudu “Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu verir.” (Kurtubi tefsiri, Aynı ayetin tefsirinden)
Ayet ile İlgili Mülahazalar
1- Takva bir kişinin dikenli bir yolda ayaklarına dikenin batmaması için gösterdiği hassasiyet gibidir. Müslüman sadece kendisi için yaşamadığını her adımının takip edildiğini hiçbir zaman unutmamalıdır. Çünkü her şeyden önce amelini kaydeden sağına soluna yerleşmiş melekler vardır. Buna ilave olarak özellikle zamanımızda İslam’a mensup olan her fert İslam’ı temsil etme konumundadır. Takvaya muhalif olan her davranış farkında olmadan aslında Müslümanların aleyhine yazılmaktadır. Müslümanın da hata yapmaya meyyal yaratıldığını ifade etsek de bariz hataların açıktan işlenmesinin faturası tüm Müslümanlara yazılmaktadır.
2- Takva kalptedir. Bu yüzden takva ile ilgili hüküm vermek kullara değil, Allah’a aittir. Eğer takvayı görmek mümkün olaydı bunu evvela Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem görürdü. Oysa gerek münafıklara karşı muamelesinde gerekse mahkeme için huzuruna gelen Müslümanlara davranışında kendisinin de bir kul olduğunu ve zahiren görünen şeylere hüküm vereceğini bildirmiştir.
3- Her Müslüman Allah’a bağlılığı oranında Allah’ın veli kuludur. Esas itibariyle kelime-i tevhidi kalpten inanarak söylemek Allah’ın dostluğunun ilk alameti sayılmıştır. Allah’a en yakın olan kişiler peygamberlerdir. Onlar takvanın zirvesini oluşturmaktadır. Daha sonra ise onların izlerini takip etmelerine göre insanlar farklılık arz ederler. Allah Teâlâ kendisine en yakın olanı bazı imtihanlarla dener. Peygamberler takvalarıyla en çok imtihana uğrayan kişilerdir. Dolayısıyla takvanın doğal bir alameti Allah yolunda çalışmak ve gelen musibetlere sabretmektir. Allah Teala şöyle buyurur: “İyi bilin ki Allah’ın dostlarına korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman etmiş olanlar ve Allah’tan korkanlardır. Onlara dünta hayatında da, ahirette de müjde vardır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişiklik olmaz. İşte büyük kurtuluş budur.” (Yunus, 62-64)
4- Takvaya ulaşmanın en önemli yollarından biri de şüphelerden kaçınmaktır. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Helal olan bellidir, haram da bellidir. İkisi arasında helale de harama da benzeyen ve insanların çoğunun hükmünü bilmediği şeyler vardır. Kim bu şüpheli olanlardan sakınırsa dinini ve namusunu korumuş olur. Kim de şüphelilere dalarsa sonunda harama dalar. (Bunun durumu) Koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibidir ki koruluğa dalması pek uzak değildir. Dikkat edin! Her sultanın bir koruluğu vardır. Allah azze ve celle’nin koruluğu ise haram kıldıklarıdır. Dikkat edin! Vücutta bir et parçası vardır ki o iyi olduğunda, vücudun tamamı iyi olur. O bozulduğu zaman vücudun tamamı bozulur. Haberiniz olsun! O kalptir.”3
“.. (En güzel) Akıbet, takva sahiplerinindir.” Kasas, 83
5- Müslümanların düşmanlarını mağlup etmesinin en temel sebebi takvadır. Bugün içine düştüğümüz sıkıntılar maddi yönden değildir. Asıl sebep Allah’ın dinine O’nun istediği gibi sarılmayışımızdır. Eğer takva libasını kuşanırsak her engelin aşılacağı kesindir. Müslümanlar her zaman takvalarıyla üstün olmuşlardır.
1. Fi zilali’l-Kuran, aynı ayetin tefsirinden
2. Nablusi Tefisri, aynı ayetin tefsirinden
3. Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbn Mace