Allah’a Teslim Edilen Sadaka En Güzeli Olsun

Müminlere Nidalar – Muhammed Sadık Türkmen / 2019 Ağustos / 80. Sayı

İslâm alimleri bu ayeti kerimeden kast edilen mananın farz olan zekât için mi yoksa insanın farz dışında yapacağı nafile tasadduk için mi olduğu konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. İmam Kurtubi bu ayetin tefsirinde her iki durumunda emrin kapsamına girdiği, burada tüm infakların kastedildiğini belirtmiştir.

İslâm itikadında sabit olan bir hakikat vardır ki: Allah Teâlâ kulların yaptıklarıyla veya yapmaları gerektiği halde terk ettikleriyle zatında yücelme ve düşük duruma gelme gibi arızi durumlardan münezzehtir. Mahlukatı yaratmadan öncede, tüm yaratılmışları yeryüzünden kaldırıp hepsine ölümü tattırmasından sonrada en yüce sıfatlar O’na ait, en büyük övgüler O’na mahsustur. Bundan ötürü kul yaptığı amellerde Allah’a bir fayda veya bir zarar vermeyeceğini bilmelidir. Allah yolunda yapacağı bir harcamanın aslında Allah’a değil kendisine döneceğine yakinen inanmalıdır. Çünkü infakta bulunduğu metaı Allah yaratmış ve insanın emrine amade kılmıştır.

Dünya malına karşı insanın misali bir günün saatlerine sahip olmakla aynı anlamdadır. Allah Teâlâ nasıl ki bir günün saatlerinin belli bir kısmını ibadete ayırmamızı, bununda seher vakti ve farz namazlarının girdiği ilk vakitler gibi en iyi anlar olmasını istiyorsa, mallarının da en iyisini, hiç olmazsa alan kişinin gözünü kapatmadan alacağı veya senden aldıktan sonra sana ayıp olmasın diye gidip gizli bir şekilde çöpe atmayacağı bir şeyleri infak etmemizi istiyor. Oysa yirmi dört saat ve senin sahip olduğun tüm servetin Allah’a aittir.

En Güzel İnfak Malından Kastedilen Nedir?

İbn Abbas şöyle dedi: “Allah insanlara malın en güzelini, en iyi ve en nefisini infak etmeyi emretmiş, onların malın en kötüsünden ve değeri düşük olanından infak etmesini nehyetmiştir. Çünkü Allah temizdir, temiz olanı sever. Bundan dolayı Allah mealen şöyle buyurdu: “Size verildiği zaman gözünüzü kapatmış olarak alabileceğiniz kötü şeyleri kastedip sadaka olarak vermeyin.” Çünkü Allah bunu sizden kabul etmeyecek kadar zengindir. Bu yüzden kötü gördüğünüz şeyleri Allah’a sunmaktan sakının.” [1]

Ayetten kastedilen bir diğer görüş ise “İnfak etmek için kötü olana yönelmeyin” den maksadın: Helal malı bırakıp harama yönelerek sadakalarınızı ondan vermeyin şeklindedir. Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh şöyle dedi: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Allah sizin aranızda rızıklarınızı paylaştırdığı gibi ahlâklarınızı da aynı şekilde taksim etti. Allah dünyayı hem sevdiği hem de sevmediği kişiye verir. Dini ise ancak sevdiği kişiye verir. Allah dini kime verdiyse onu sever. Nefsimi elinde tutana and olsun ki kalbi ve dili Allah’a teslim olmadıkça kul İslâm’a girmiş olmaz. Komşusu onun şerlerinden emin olmadıkça kul mü’min olmaz.” “Ey Allah’ın Nebisi! Kulun şerli durumları nelerdir?” diye sorulunca şöyle dedi: “Kulun haksızlığı ve zulmüdür. Kul haram yoldan bir mal kazanıp ondan infak ederse onun bereketini göremez, ondan sadaka verse kabul görmez. Onu bineğine yüklerse kendisini ateşe götüren bir şeyi yüklemiş olur. Allah kötülüğü kötülük ile silmez. Ancak kötülüğü iyilik ile giderir. Pis olan şey gerçekten pis olan şeyi yok etmez.” [2]

Allah’a gerçekten teslim olan bir Müslüman sadaka konusunda ilk dönem Müslümanlarını kendisine örnek alarak az olsun, çok olsun sadakasını verirken hiç kimseden övgü beklemediği gibi hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmamalıdır. O verdiği sadakayı alemlerin rabbine teslim ettiğine ve hiç kimsenin kimseye faydasının olmadığı bir günde sadakasıyla karşılaşacağını bilmelidir. “Yarım hurma tanesi ile dahi olsa yüzünü ateşten sakındırabiliyorsan bunu yap”[3] hadisi şerifini kendisine rehber edinerek yoluna devam eder. 

İmtihanın önemli mihenk taşlarından biri de tercih meselesidir. Karşılaşılan iyi yahut kötü netice aslında insanın tercihlerinin bir neticesidir. Fıtratı iyiyi ve kötüyü tartabilen her şahıs yaptığı tercihin mahkûmu olacağını tahmin edebilir.  Hz. Âdem aleyhisselâm’dan günümüze kadar mal ile yapılan tercih önemli neticelere haiz olduğundan dikkat çekicidir. Allah Teâlâ Habil ile Kabil’i bir meseleden dolayı kendisine kurban vermeleri konusunda sınayınca Habil sahip olduğu en güzel malı, Kabil ise kötü bir malı kurban olarak sundu. Allah Teâlâ Habil’in kurbanını kabul etti. Kabil Allah’a iyi mal sunan kardeşini suçlayarak onu öldürdü ve kıyamet gününe kadar haksız yere yapılan tüm öldürmelerden nasibini aldı. İşte kendisinin dahi kabul edemeyeceği bir şeyi Allah’ın kabul etmesini isteyen bu düşünce, aslında Allah’ın her şeyin sahibi olduğunu unutmanın ve sahip olduğu şeylere sımsıkı bağlanarak onları kendisine verenin yanında daha üstünü olduğundan gafil olma temsilidir.

Allah Teâlâ’nın emirlerine uyma konusunda en güzel örnekleri ortaya koyan Ashab-ı kiram infakta da en berrak sayfaları doldurmuştur. Enes b. Malik şöyle dedi: Medine de Ensar arasında en çok mala sahip olan Ebu Talha idi. Ona sahip olduğu mallar içinde en hoş geleni mescidin karşısında olan Nebi sallallahu aleyhi veselem’in girip tatlı suyundan içtiği Beyruha isimli bahçesi idi. Enes dedi ki: “Sevdiğiniz şeyleri infak etmedikçe iyiliğe ulaşamazsınız”[4]  ayeti inince Ebu Talha şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü! Allah Teâlâ “Sevdiğiniz şeyleri infak etmedikçe iyiliğe ulaşamazsınız” buyurdu. Bana mallarımın içinde en sevimlisi Beyruha’dır. O, Allah katında iyilik ve sevabını umduğum Allah için yapılmış bir sadakadır. Ey Allah’ın Rasûlü onu istediğin yöne sarf edebilirsin. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem “çok iyi, bu pahalı bir mal, bu pahalı bir mal. Ne dediğini işittim. Ben bunu akrabaların arasında taksim etmeni uygun görüyorum” dedi. Ebu Talha “Dediğin gibi yapacağım ey Allah’ın Rasûlü” dedi ve o bahçeyi akrabaları ile amca oğulları arasında taksim etti.[5]

Allah Teâlâ kulu gücü yettiği şeylerle mükellef tuttuğu için kul ancak imkan çerçevesinde infak yapabilir. Mü’min kul maddi güç olarak hangi durumda olursa olsun infak etmekten geri kalmamalıdır. Kendisinden önce geçen nesillerden örnek alarak infak edenlerin makamının üstünlüğünü, Allah’ın infak yolu ile malı bereketlendirdiğini, infak etmeyen Karunların kibirleriyle yerin dibine geçirmelerini ve kıyamet gününde Allah’ın infak edenleri küçük düşürenlere rahmet nazarı ile bakmayacağını bilmelidir. “Sadakalar konusunda mü’minlerden hem gönüllü olarak fazla fazla verenlere hem de daha fazla verecek bir şey bulamayanlara dil uzatıp onlarla alay edenleri Allah maskaraya çevirecektir. Onlar için elem verici bir azap da vardır.”[6]

Ebu Hureyre radiyallahu anh şöyle dedi: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Herhangi bir kişi helal maldan sadaka verirse-ki Allah ancak helal maldan verilen sadakayı kabul eder- Allah o sadakayı sağı ile alır. Şayet o bir hurma tanesi dahi olsa Rahman’ın avcunda büyür, dağdan daha büyük olur. Bu tıpkı sizden birinin yeni doğan eşeğini ya da devesini büyütmesi gibidir.”[7]

İhlasla ve malın iyisinden yapılan sadaka asla boşa gitmez. Allah o sadaka vesilesiyle ömrü ve rızkı bereketlendirir. İnsana gönül rahatlığı bahşeder. Bu konuda Ebu Hureyre radiyallahu anh’dan rivayet edilen şu hadis bu durumu çok güzel açıklar. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: “Bir zamanlar adamın biri çöllük bir arazideyken bir buluttan “Falanın bahçesine yağ!” diye bir ses duydu. Bu bulut bir yöne doğru giderek suyunu taşlık bir araziye boşalttı. Derken dere yataklarından biri bu suyun hepsini kendine topladı. Adam suyu takip etmeye koyuldu. Derken bahçesinde küreğiyle suyu yönlendiren bir adam gördü. O’na Ey Allah’ın kulu adın nedir? diye sordu. O’da -soranın buluttan işitti ismi söyleyerek- Falanca’dır dedi. Ardından Ey Allah’ın kulu! Benim adımı niçin sordun? dedi. Bunun üzerine şöyle dedi: Ben suyu şu an önümde olan bir buluttan senin -ismini söyleyerek –falanın tarlasını sula diye bir ses işittim. Sen bu fazilete ermek için ne yaptın? Suyu sevk eden şöyle dedi: madem ki bunu öğrenmek istiyorsun bil ki ben arazimden çıkan mahsulün üçte birini sadaka veririm. Üçte birini ben ve ailem yeriz. Diğer üçte birini de ekeriz.”[8]


[1]İbn Kesir Tefsiri

[2]. Müsned c:1 s: 387.

[3]Hadisi Şerif Tirmizi rivayet etmiştir.hn: 2415.

[4]Âl-i İmran, 32.

[5]. Müsned c: 3 s: 141.

[6]. Tevbe, 79

[7]. Müslim hs: 1014.

[8]. Müslim hs: 2984.