Serbest Köşe – Turhan Güncü / 2020 Aralık / 97. Sayı
Geçmişten günümüze anlatılagelen espri tadında bir mesele vardır. Bir kilisenin titiz bir papazı vardır ve bu kilisenin her gün çanına pisleyen belalı bir de kargası. Bu karga her sabah gelip çana pislermiş. Papaz -kargaya öfkelenmiş herhalde- “Bu karga Müslümandır! Onun için gelip kilisenin çanına pisliyordur” diye düşünmüş ve önlem almak için çanın yanına bir kadeh şarap koymuş. Böyle yaparsa Müslüman olan karganın bir daha oraya gelmeyeceğini düşünmüş. Ertesi gün yine çanı çalmak için geldiğinde bakmış ki karga şarabı içmiş, kilisenin çanına pislemiş, yalpalayarak kilisenin etrafında uçuyor. Bunun üzerine papaz, uçan kargaya bağırarak “Müslüman olsan şarap içmezsin, Hristiyan olsan çana pislemezsin. Söyle bana sen nesin?” demiş.
Nüfusun %89’unun kendisini Müslüman olarak tanımladığı ülkemizde miladi yılbaşına girerken aslında Christmas (Hristiyanların İsa aleyhisselam’ın doğum günü olarak kutladığı Hristiyanlara özgü bir bayram) sanki bununla alakası yokmuş gibi gösterilerek ismine yılbaşı adı verilerek aslında kafirlere benzemek cinsinden olan bugünü hayatımızın tam ortasında buluyoruz. Kutlamak, eğlenmek ve sanki günahların meşrulaştığı İslam’ın hükümlerinin tatil edildiği bir gün olarak yaşamak durumunda kalmamız ne kadar acayip.
Bir peygamberin doğuşu içki, zina, kumar ve büyük küçük demeden her türlü günahın karışık olarak işlendiği bir güne nasıl dönüşür? Bu ne aymazlıktır?
İlla yeni yıla girmeyi kutlayacaksak bizim takvimimiz hicri yılbaşımızda peygamberimiz, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hicret ettiği gün değil midir? Buna rağmen kafirlerle aynı gün aynı şeyleri yaparak onlara benzemediğimizi ve hâlâ kendi yolumuz üzere olduğumuzu nasıl iddia edebiliriz? Hangi akıl terazisi bunu doğrular? Ayrıca bir peygamberin doğuşu veyahut da hicreti onun yasakladıkları, sakındırdıkları, yapmayın diyerek uyardığı işleri yapmakla mı yoksa emir ve öğretilerini uygulayarak, ibadet ederek Allah’a yaklaşmaya çalışarak mı kutlanır?
2020 yılı itibari ile nüfusu 84 milyona ulaşan ülkemizde, nüfusun yüzde 89’unun kendisini Müslüman olarak tanımladığı yüzyıllarca İslam’a öncülük ve hizmetkarlık yapmış aziz dedelerimizin mirası bu güzel Anadolu topraklarında yaşayan 74 milyon 760 bin Müslüman, yılbaşı gecesi tüm eğlence mekanlarını tıka basa dolduruyor. Hayret!
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bir soru önergesine verdiği cevaba göre Türkiye’de tüketilen yıllık ortalama 83 milyon 635 bin 803 litre içki yılın ilk dakikalarıyla birlikte tüketilmeye başlanıyor. Yine 84 milyonluk nüfusunun 74 milyon 760 bini Müslüman olan bu eşsiz memlekette 2021 yılına girerken ‘‘milli’’ kumar olan piyango biletlerinden 37 milyondan fazla basıldı ve ne yazık ki tamamı satıldı.
Yani sizin anlayacağınız şarabı içtik, çanı çaldık, zina ve kumarla azgınlaştıkça azgınlaştık.
Peki, soru şu: Bu yaşanan hayatlar, bu yapılan ameller Müslümanca mıdır?
Tüm bunlara rağmen göğsümüzü gere gere biz Müslümanız, Müslüman bir ülkeyiz diyebilir miyiz? Ya da söyler misiniz yüzde kaç Müslümanız? Yine söyler misiniz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e inandığını söyleyen ama içki içip, zina edip,, kumar oynayan, yılbaşı gecesini kutlayarak kilise çanı çalan bu toplum; Allah aşkına sen nesin?