Kapak Dosya – Mustafa Tatlı / 2013 Kasım / 12. Sayı
İslam bir bütündür, onu yaşamak her zaman ve mekânda şüphe götürmez bir vecibedir. Müslüman kimliğine sahip olduktan sonra her anımızı onunla geçirmeli ve onunla son bulmalıyız. Müslüman bireyin, hayatı boyu sözünü tutması gereken en önemli yemini imanıdır. Ve bu imanı koruma çabası ahde vefanın bir göstergesidir. Bu sebeple Müslümanın sahip olduğu ahlaki özelliklerden biri de ahde vefadır. Rabbine, kendisine, ailesine ve daveti ulaştırdığı tüm insanlara karşı kendini sorumlu hissetmesi, ahdine sadık olması demektir.
Kendilerini örnek aldığımız ve almaya çalıştığımız sahâbilerin Hz. Peygamber’e yaptıkları biatler, ahde vefaya verilebilecek en güzel örneklerdendir. Misallere geçmeden önce biat terimini kısaca açıklamak yerinde olacaktır. Kelime olarak, söz vermek, vaatte bulunmak ve verilen sözü el sıkarak kuvvetlendirmek anlamına gelen biat; Allah’ın ve Rasulü’nün emir ve yasaklarına kesinlikle itaat ederek İslam’ı bütünüyle yaşamaya söz vermektir. Biat kelimesinin salt anlamında satın almak anlamı vardır. Biat yapıldıktan sonra el sıkma da buradan gelmektedir. Yani biat karşılığı va’d edilen cennet bir nevi ticarettir. Hayat boyu sürecek bir alış veriş. Rabbimizin Kur’an’da bize bildirdiği ticaret işte budur: “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.”1
Biatın ruhu, gönülleri Allah’a bağlamaktır. Sahâbe şartlar ne olursa olsun, İslam’ın esaslarını yaşayacaklarına, Allah ve Rasulü’ne itaat edeceklerine dair Hz. Peygamber’e söz vermişler, biat etmişlerdir. Ensardan Enes b. Nadr (r.a ) Bedir gazvesine katılamamıştı. Gazveye katılamaması onu derinden üzmüştü. Peygamberimize gidip “Ey Allah’ın Rasulü! Eğer Allah Bedir gibi başka bir savaş nasip ederse neler yapacağımı göstereceğim” der. Uhud günü geldiğinde Rabbine verdiği sözü, yemini yerine getirir. Savaşın en zor anlarında, Peygamberimizin öldürüldüğü nidaları arasında “Ondan sonra yaşayıp da ne yapacaksınız? Kalkın O’nun öldüğü uğurda siz de ölün” der. Daha sonra savaş esnasında Sa’d b. Muaz’la karşılaşır. Sa’d’ın Enes’e nereye sorusuna bakın nasıl cevap vermiştir: “İşte fırsat Sa’d! İşte fırsat! Cennetin kokusu ne güzel Sa’d” der ve şehit olana kadar çarpışır. Şehid olduğunda tanınmayacak bir haldedir. Onu ancak kız kardeşi parmaklarından tanıyabilmiştir.2 Bu nasıl bir ahde vefa Rabbim? Ölümü karşına çıkmış bir fırsat olarak görüyor.
Genel bir kanı olması için sahâbilerin biatlerinden bir örnek verdikten sonra yapılan biatleri kronolojik olarak sıralamaya çalışacağız. Beşir b. Hasasiye (r.a) şöyle anlatıyor: “Allah Rasulü’nün huzuruna geldim ve dedim ki:
“Ey Allah’ın Rasulü, hangi hususlarda sana biat edeyim?” Hz. Peygamber elini uzattı ve şöyle buyurdu:
“Ortağı olmayan tek Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet etmen, beş vakit namazı kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, hacca gitmen ve Allah yolunda cihad etmen üzere biat et.” Ben de dedim ki:
“Ey Allah’ın Rasulü, hepsine gücümüz yeter. Ancak ikisi benim gücümün üstündedir. Biri zekâttır. Allah’a yemin olsun ki, ailemin süt ve binek ihtiyacını karşılayan on deveden başka bir şeyim yok, nasıl zekât verebilirim? Diğeri de cihaddır.Ben korkak bir adamım, hâlbuki halk “Kim savaştan kaçarsa, Allah’ın gazabına uğrar” diyorlar. Bir savaş çıkarsa nefsimden çekinerek savaştan kaçacağımdan ve bu yüzden de Allah’ın gazabına uğrayacağımdan korkuyorum.” Bunun üzerine Allah’ın Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem elimi tuttu, kuvvetlice sıktı ve şöyle buyurdu:
“Ey Beşir, sadaka verilmeyecekse, savaşa gidilmeyecekse, Cennet’e ne ile nasıl girilir?” Dedim ki: “Ey Allah’ın Rasûlü, uzat elini sana biat edeyim.” Elini uzattı ve bütün hususlarda kendisine biat ettim.”3
1. Akabe Biatı
Peygamberliğinin 11. yılının hac mevsiminde Yesrib halkından 6 kişi İslam’ı kabul etmiş ve kavimlerine İslam’ı tanıtmışlardı. Ertesi yıl 12 kişi olarak aynı vakitte yine geldiler. Ubade b. Samit Peygamberimizden şöyle rivayet ediyor: “Gelin;
Hiçbir şeyi Allah’a şirk koşmayacaksınız,
Hırsızlık yapmayacaksınız,
Zina etmeyeceksiniz,
Evladınızı öldürmeyeceksiniz,
Elinizdeki çocukların nesebi konusunda iftira ve bühtan etmeyeceksiniz,
Hiçbir meşru meselede bana isyan etmeyeceksiniz diye bana biat edin. Sizden kim bu biatinde vefakârlık gösterirse ecri Allah’a aittir. Kim de bu günahlarından birini işler de dünyada cezasını görürse bu onun kefareti olur. Allah dilerse cezalandırır, dilerse affeder”. Ubade b. Samit : “Efendimize bu şartlarla biat ettik” diyor.4
Birinci Akabe biatinden bir yıl sonra yani peygamberliğin 13. yılı hac mevsiminde yetmiş küsur kişiden oluşan topluluk Mekke’ye geldiler. Bu defasında Peygamberimizin yanında amcası Abbas (r.a)’da vardı. Yesrib’den gelen Müslümanlara durumun ciddiyetini anlattı. Daha sonra sözü Efendimize verdiler. Cabir ibn Abdullah şöyle anlatıyor: “Ey Allah’ın Rasulü! Ne üzerine sana biat edelim?” Efendimiz:
Çalışkanlıkta ve tembellikte söz dinleyip itaat etmeye,
Darlıkta ve genişlikte Allah yolunda harcamaya, iyiliği emretmeye ve kötülüğe mani olmaya,
Allah için gayret etmeye, Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmemeye,
Size geldiğim zaman bana yardım etmeniz ve kendinizi, hanımlarınızı ve çocuklarınızı şerrinden koruduğunuz şeylerden beni de korumanız üzerine (biat edeceksiniz). Böylece cennete gideceksiniz” buyurdu.5
Biat şartları hakkındaki görüşme tamamlanıp, biatin akdedilmesine başlamak hususunda ittifak edildikten sonra peygamberliğin on birinci ve on ikinci yılında Müslüman olan iki Yesribli ayağa kalkarak söz istediler. Bu iki Müslüman, toplananlar açıkça basiret etsinler diye mesuliyetin büyüklüğünü onlara bir defa daha ifade etmek için, topluluğun fedakârlık kabiliyetini anlamak ve bunu pekiştirmek için birbiri ardı sıra ayakta konuşmuşlardı. İbn İshak der ki: Topluluk, biat için toplandıklarında Abbas b. Ubade b. Nadbe topluluğa hitaben:
“Bu zata, ne üzere biat ettiğinizi biliyor musunuz?” diye sordu. Onlar:
“Evet” dediler. Abbas b. Ubade:
“Siz O’na kızıl ve kara derililerle savaşmak üzere biat ediyorsunuz. Eğer siz mallarınıza bir musibet gelip şereflileriniz öldürüldüğünde onu muhaliflere teslim edecekseniz, şimdiden bırakın. Vallahi böyle bir şey yapmak dünya ve ahirette rezil-rüsva olmaktır. Eğer malların zayi olması, şereflilerin öldürülmesi durumunda bile ona vefakâr olacaksanız bu biati yapın. Vallahi bu, dünya ve ahiretin en hayırlı amelidir.” dedi. Topluluk:
“Biz mallarımıza musibet gelmesi, şereflilerimizin öldürülmesi durumunda bu biate bağlı kalacağız. Biz bu biatimizde sadık kalırsak, bize karşılık olarak ne var ya Rasulallah?” dediler. Efendimiz:
“Cennet!” deyince:
“Uzat elini o halde!” dediler. Efendimiz elini uzattı ve onlar da biat ettiler.6
Akabe biati, nedenleri itibariyle hakka ve hakka yardım etmeye iman biatidir. Kuşanım ve iç durum itibariyle savaş meydanlarında büyüklüğü ve ağırlığı Allah’ın yardımlarının gözlerinden kaybolmayan ve davanın etrafını saran korkunç güçlere karşı koyan bir kuvvettir. Bu biat eserleri itibariyle, din Allah’ın oluncaya dek yeryüzündeki bütün müstekbirlere karşı ila-i kelimetullah yolunda sahip oldukları cihad ve kıtalin bütün araç ve gereçlerini hazırlamaya sevk eden bir sınama hareketidir. Siyer ve tarih kitaplarına baktığımızda akabe biatine katılanların birçoğu şehid olmuş. Diğerleri ise bütün savaşlara katılmış, Rasulullah’ın yanında yer almışlardır. Akabe biatine katılan Ensar, Allah’a ve Rasulü’ne verdikleri ahde sadık kaldılar. Bunlar gibi numunelerle İslam devleti kuruldu. Bu örnek nesil verir ama almazlar, her şeyi sunarlar ama cennetten başka hiçbir şeyi talep etmezler. Huneyn gazvesinden sonra dağıtılan ganimetlere karşı ortaya koydukları tavır bunu göstermektedir. Bütün asırlarda ve bütün zamanlarda tarih bu erkeklerin ve kadınların emsallerini kendi sayfalarına sığdırmaktan aciz kalır. 7
2. Rıdvan Biati
Hicretin 6. senesinde Peygamberimiz ve ashabı umre yapmak için Mekke’ye yöneldiler. Kureyşle karşılıklı konuşmalar sonucunda Osman b. Affan Mekke’ye elçi olarak gönderildi. Osman (r.a) Hz. Peygamber’in mesajını Kureyş liderlerine iletti. Tek başına tavaf yapmayı da kabul etmedi. Kureyş Osman (r.a)’ı geri vermedi. Mekke’de kaldığı süre uzamaya başlamıştı. Müslümanlar arasında Osman (r.a)’ın öldürüldüğü şayiası çıktı. Bu haber Rasulullah’a ulaşınca:
“Bu kavimle hesaplaşmadıkça buradan ayrılmayacağız!” buyurdu.
Sonra da ashabıyla (semre) denilen bir ağacın altında oturarak, Osman öldürülmüş ise, ölünceye kadar savaşacaklarına dair biat aldı. Ashab-ı Kiram savaştan kaçmamak üzere biat etmek üzere son derece istekliydiler. Ve “Ölüm” üzerine O’na biat ettiler.8 Kur’an’da bu biat hakkında şöyle buyrulmaktadır: “Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”9
3. Hanımların Biati
Hz. Peygamber hanımlardan genel olarak birinci akabe biatindeki maddeler üzerine biat almıştır. Bundan dolayı birinci akabe biatine kadınlar biati de denmiştir. Allah, Rasulüne kadınların seçme hakkını tanıyan biatleri konusunda da Kur’an’da söz etmektedir: “Ey Peygamber! Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”10 Bu maddeler dışında farklı zamanlarda hanımlardan kendi durumlarıyla alakalı zikredeceğimiz şu konulurda da biat almıştır:
Ölünün arkasından bağıra çağıra ağlamamaya,11
İyiliğe isyan etmemeye,
Felaket anında yüz tırmalamamaya,
Ah-Vah diye velvele koparmamaya,
Yaka-paça yırtmamaya,
Saç-baş yırtmamaya.12
4. Biat Edilen Diğer Bazı Maddeler
Hz. Peygamber sahâbilerinden farklı zamanlarda biat almıştır. Yukarıda zikrettiğimiz maddeler dışında tespit edebildiğimiz kadarıyla şu maddeler üzerine de biat almıştır:
Her müslümana nasihat etmek,13
Açıkça küfür sayılan bir şey yapmadıkları sürece devleti yönetenlerin işlerine karışmamak,
Nerede olunursa olunsun hakkın söylenmesi,14
Zina etmemek,
İftira etmemek,
Hicret ve Cihad etmek,15
Baştan sona kadar aktarmaya çalıştığımız biat maddelerinin hepsi büyük öneme sahiptir. Her bir madde tek tek ele alınıp konuşulmayı gerektirir. Bizim buradaki gayemiz, sahâbenin biatlerinden asla geri dönmediklerini, ahde vefa gösterdiklerini sunmaktı. Hayat boyu süren bir ticaretin sonunda cennet kazanılmıştır. Biatlere katılanlar, Hz. Peygamber’e olan bağlılıklarından dolayı hayatları boyu süren mücadelede İslam davası için tereddüt göstermeden canlarını vermişlerdir. Kendimize şunu sormamız gerekir: Sahabenin biat ettiği maddelere biz de biat edebiliyor muyuz?
——————————————
1 Tevbe Suresi, 111. ayet.
2 Mubarek Fûri, Safiyyurrahman, Peygamberimizin Hayatı ve Daveti, s. 267.
3 Kandehlevî, Hayatu’s-Sahâbe, c. 1 s. 240.
4 Buhâri, Câmiu’s-Sahîh, İman, 11.
5 Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/316
6 Mubarek Fûri, Safiyyurrahman, a.g.e, s. 156.
7 Sallabî, Muhammed, Siyer-i Nebi, c. 1, s. 400.
8 Mubarek Fûri, Safiyyurrahman, a.g.e, s. 344.
9 Fetih Suresi, 18-19. ayetler.
10 Mümtehine Suresi, 12. ayet.
11 Buhâri, Câmiu’s-Sahîh, Cenaiz, 46; Müslim, es-Sahîh, Cenaiz, 31,32.
12 Ebu Davud, es-Sünen, Cenaiz, 25.
13 Buhâri, Câmiu’s-Sahîh, İman, 42; Müslim, es-Sahîh, İman, 97,98.
14 Buhâri, Câmiu’s-Sahîh, Ahkâm, 42; Müslim, es-Sahîh, İmare, 41.
15 Buhâri, Câmiu’s-Sahîh, Cihad, 138; Müslim, es-Sahîh, Birr, 5.