İrfan Bahçesi – Said Özdemir / 2013 Temmuz / 8.Sayı
Kalmak için değil uğrayıp geçmek için kadem bastığımız, kök attığımız değil kısa bir gölge saldığımız şu dünyada Allah’a muhtaç bir şekilde yaşamaktayız. Kimimiz zengin, kimimiz fakir bir şekilde yol almakta ama hangisinin bizim için hayırlı olduğunu bilmemekteyiz. Samimi duygularla düşündüğümüz zaman, her anımızda Allah’tan gelecek sıcak bir ilham’a, bir nur’a, bir nasihate, bir uyarıcıya muhtacız. Üzerinde İslam davasınının olduğu bir yolda yürürken yardıma, istihâreye ve nasihate başvurmadan atılan adımlar bizlere pişmanlık duygusunu yükleyecektir.
Kardeşlerim! Hayat, değişimlerle, hayret veren olaylarla doludur. Bizler gayb âleminden gelen haberlerin önümüzde dağ gibi durduğunu görüp, bizi rahatsız eden bir sualle karşı karşıya kaldığımızı itiraf etmeliyiz; ‘Nereye gideceğim? Şimdi ne yapacağım?’
Bizler Allah’ı tevhid eden müslümanlar olarak müşrikler gibi hareket edemeyiz. Onlar Allah’tan, ilimden uzak olduklarından dolayı kendilerini fal oklarına vermişlerdi. Ne çıkarsa onu yaparlardı. Bir davanın fertleri olan biz müslümanların hayatlarını gelişi-güzel devam ettirmesi sahip çıktığımız davamıza uygun değildir. Müslüman, iman edeceği anda ve imandan sonraki hayatını da, İslam’a göre tanzim etmekte ciddiyet sahibi olmalıdır. Sen ey müslüman! Bu İslam binasının bir taşı da sensin, hayatına dikkat etmediğin sürece binamız sağlam olmayacak, saba yelinde yıkılmaya mahkûm olacaktır. Allahu Teâlâ bizlere güzel bir nimet vermiş; bu nimet ‘İstihâre nimetidir’. İstihâre “hayırlı olanı istemek” anlamına geliyor. Müslümanlar, ticaret, evlilik, seyahat ve benzeri bir işe teşebbüs edip, o işin kendisi için hayırlı olup olmayacağı hususunda tereddüde düşerse, şüphesini giderecek, tereddüdünü ortadan kaldıracak hal çareleri aramak ister. Bunu bilmek için çeşitli çarelere başvururlar. Dinimiz ise; bize özel bir namazı ve özel bir dua’yı emretmekte ve bu işin sırrını bize öğretmektedir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Hz. Bilal efendimize şu sözleri niçin söylediğini ve altında yatan sırrı hiç düşündünüz mü?
أرحنا بالصلاة يا بلال
“Bizi namazla rahatlat, ey Bilal!”
Bu sözle anlıyoruz ki rahatlamanın, doğru karar almanın sırrıdır; namaz...
Bir adım atarak, çok yol katettiğimiz yerin adıdır; İstihâre namazı…
Sorunlarımızı, müşkil durumları halletmenin ilacıdır İstihâre namazı…
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bütün işlerde bize Kur’an’dan bir sure öğretir gibi ‘istihâre’yi öğretip şöyle buyurdu: “Sizden biri bir iş yapmak istediği vakit, farz dışında iki rekat namaz kılsın ve şöyle dua etsin: “Allah’ım yapmayı düşündüğüm şu işin işlenmesinden yahut terkinden hangisinin hayırlı olduğunu bana ilminle kolaylaştır. Kudretinle senden güç istiyorum. Büyük fazlından ihsan buyurmanı dilerim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter; benim gücüm yetmez. Sen bilirsin, ben bilemem. Sen herşeyi çok iyi bilensin, Allah‘ım. Eğer bu işi dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya ahiretimin sonucu bakımından benim için hayırlı olduğunu bilirsen o işi bana takdir et, kolaylaştır ve onu bana mübarek kıl. Eğer bu işi; dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya ahiretimin sonucu bakımından benim için şer olarak bilirsen, onu benden, beni de ondan uzak eyle. Nerede olursa olsun benim için hayır olanı takdir et. Sonra da beni bu hayırla hoşnut buyur.”(1)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âdem oğlunun Allah’tan hayır dilemesi (istihâresi) saâdetindendir. Allah’ın hükmüne razı olması da saâdetindendir. Allah’tan hayır istemeyi terketmesi ise onun bedbaht olmasındandır. Allah’ın hükmüne razı olmaması da, Âdemoğlunun bedbahtlığındandır.”(2)
İstihâre yapmadan önce;
1- Küçük olsun büyük olsun nefsini daima istihâre yapmaya alıştır. Nefsinin istediğini değil istihâre’yle Rabbinin istediğini yerine getir.
2- Unutma ki; önüne çıkan şey senin için hayırlı ise Allah seni başarıya ulaştıracaktır. Kalbini duadan ve Allah’a hamd’tan ayırma!
3- İstihâre duasını farz namazlarından sonra değil de istihâre namazından sonra yapmalısın.
4- İstihâre namazı kılacağın vakitlere dikkat et! Yasaklanan mekruh vakitlerde kılmamaya özen göster. İşin acele olabilir ama sorunları çözecek, hayrı verecek olan Allah’tır.
5- İstihâre duasını ezbere bilmiyorsan; kitaptan veya bir sayfadan bakarak da okuyabilirsin. Ama efdal olan ezberlemendir.
6- İstihâre namazını ve duasını yerine getirdiysen uykuda rüya görmeyi bekleme.
7- İstihâre’nin sonuçlarına katlanmaya çalış, belki bir şahısla olacak olan evlilik vb. hususlarda nefsin hoş görmez fakat hoşuna gitmeyen şeyler senin ahiretin için hayırlı olabilir.
8- Hikmet ve akıl sahipleriyle istişare etmeyi de ihmal edip unutma!
9- İstihâre’yi meşru olan işlerde yap, mekruh ve haram olan şeylerde istihâre olmaz.
10- Mümkünse istihâre’yi kendin yapmalı başkasına devretmemelisin. Annenden babandan dua isteyebilirsin. Onların yapacağı dualar hakkında hayırlı olur.
İstihâre Nasıl Yapılır?
1- Namaz abdesti alınır.
2- Namaza başlamadan istihâre için niyet getirilir.
3- İki rekât namaz kılar. Birinci rekâtta Fatiha’dan sonra Kâfirun, ikinci rekâtta ise, İhlâs sûrelerinin okunması güzel görülmüştür. İmam Nevevî rahimehullah buna müstehab demiştir.
4- Namazı selâmla bitirip ellerini Rabbu’l âlemin’e açar, boyun bükerek, Allah’ın azâmetini düşenerek istihâre duası okunur.
5- Dua bittikten sonra da Allah’a tevekkül edilir. İşin iyi mi kötü mü olduğu, yapma veya yapmama şıklarından birinin nasıl tercih edileceği konusu üzerinde ise şunları söyleyebiliriz; “farklı davranış biçimleri ve şıklardan hangisine insanın gönlü daha çok yatıyor, meylediyorsa onu yapmalı ve onu hayırlı bilmelidir.”
Tereddüt devam ederse birden fazla istihâre yapmak da caizdir.
6- İstihâre namazından ve duasından sonra halk arasında uykuya dalıp rüya yolu ile hayatlarına karar alırlar, denilmiştir. Halbuki bu hadislerde ve ilgili kaynaklarda uyku ve rüyadan hiç söz edilmemiştir. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in öğrettiği uyku ve rüya değil, “namaz, dua ve sonra akla ilk geleni, gönüle yatanı tercihtir”. Rüya konusunu istihâre ile birleştirmek doğru değildir. Rüyanın sadık (gerçeğe uygun) olanı da vardır, kâzib (gerçeğe ters veya ilgisiz) olanı da vardır. Bu sebeple rüya belirleyici bir bilgi vasıtası değildir.
———————————
1 (Buhari, İmam Ahmed)
2 (Ahmed, 1/167; Tirmizi,Kader,15)