Siyonistlerin Yol Haritası; Protokoller

İdeolojiler Ve Teoriler – Nedim Bal / 2022 Şubat / 111. Sayı

1897 yılında Basel’de toplanan Dünya Siyonist Kongresi’nde; ilk aşamada Filistin’de devlet kurmak ve akabinde dünya krallığına ulaşabilmek için takip edilmesi gereken plan ve yöntemler maddeler halinde özetlenmiştir. Bu plan ve yöntemler zaman içinde protokoller diye adlandırılmıştır. Bu anlamda protokollere; Filistin’de devlete, yeryüzünde ise dünya krallığına giden yol haritası da denilebilir. 

Dünya Krallığının Yol Haritası denilen bu çalışma aslında o yıllarda yapılmış bir çalışma değildir. Bu planlamalar Birinci Dünya Siyonist Kongresi’nden takriben 30 yıl önce yani 1867’de genel hatlarıyla çerçevesi çizilmiştir. Yahudilerin dünya krallığını kurma yolundaki hedef ve planlarının içerisinden seçtiğimiz bazı maddeleri sizlerle paylaşmadan önce şu hususu tekrar hatırlatmak isteriz. 120 yıl önce İsviçre’nin Basel kentinde yapılan kongrede ortaya koyulan bu hedeflerin fikri kökleri 2500 yıl öncesine dayanmaktadır. 

“Ümemilerin /Goyim (Yahudi olmayan toplumların) üzerinde bizim plan ve programlarımızın etkili olabilmesi için; onların ahlaki bozukluklara gömülmesini sağlamamız şarttır. Bunu gerçekleştirmek için de profesörleri, hizmetkârları, dadıları ve eğlence yerlerinde çalıştırılacak kadınları hazırlamalıyız.

Amaçlarımızı gerçekleştirdiği sürece herhangi bir tereddütte kalmaksızın rüşveti, aldatmayı ve hainliği kullanmalıyız. 

Bize körü körüne itaati garantileyen korku ve dehşeti yaygınlaştırmaya çalışmamız gerekir. Önümüzde her türlü isyankârlığın ve başkaldırının erimesi için, bizim oldukça çetin bir güce sahip kimseler olduğumuzun yayılması yeterlidir. 

Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik sloganlarını yüksek sesle dile getirelim ki, insanlar buna aldansın, onlarda bunu dile getirsin ve neyin arkasından gitmelerini istiyorsak onun arkasından gitsin.

Elimizde bulunan mal ve yalnızca bizim bilginlerimize özgü olan bilim üzerinde yükselen bir aristokrasiyi kurmamız kaçınılmazdır. 

Liderleri avucumuzun içine almaya çalışacağız. Onları tayin etmek bizim elimizde olacak. Onları seçerken dikkat edeceğimiz husus; liderlik hırsı, bilgi azlığı ve kötü ahlak sahibi olmalarıdır. 

Dünyayı dilediğimiz tarafa yönlendiren ve etkin bir güç olan medyaya egemen olacağız. 

Yöneticilerle halklar ve halklarla yöneticiler arasındaki uçurumu genişletmemiz kaçınılmazdır. Böylelikle yönetici asasını kaybetmiş bir kör gibi olsun ve koltuğunu sağlamlaştırmak için bize sığınsın. 

Bütün güçlerin birbirleriyle boğuşmalarını sağlamak için aralarında düşmanlık alevini yakmamız gerekir. Ayrıca iktidar olma hedefini, farklı güçlerin ele geçirmek için birbirleriyle yarışacakları kutsal bir hedef haline getirmemiz zorunludur. O halde devletlerarasında hatta her bir devletin içerisinde savaş ateşini yakmamız kaçınılmazdır. İşte o zaman bütün güçler yok olup gidecek, hükümetler düşecek ve bizim uluslararası hükümetimiz bunların yıkıntıları üzerine kurulacaktır.

Fakir ve mazlum halklara onları özgürlüğe kavuşturacak, zulümden kurtaracak bir kimlikle yaklaşacağız ve onları bizim sosyalist, anarşist, komünist ve masonlardan oluşan askerlerimizin saflarına katılmaya çağıracağız. Açlık sebebiyle halk yığınları üzerinde tahakküm kuracak ve yolumuza çıkacak herkesi ezmek için onların bileklerini kullanacağız. 

Tekelimize aldığımız altın sayesinde herkesin bize boyun eğmesi için ekonomik krizler çıkarmamız bir zorunluluktur. 

Özgürlük sözcüğü, büyük halk kitlelerini Allah ile ve onun hükümleriyle savaşmaya iter. O halde bizler de otorite elimize geçinceye kadar bu ateşi ve benzerlerini alevlendirmeliyiz.

Halkların kalbindeki iman devletini yıkmamız, onların akıllarından Allah›ın varlığı düşüncesini söküp atmamız ve onun yerine matematiksel maddi yasaları yerleştirmemiz bir zorunluluktur. Çünkü halk iman devletinin gözetimi altında mutlu ve rahattır; bazı hususları gözden geçirme fırsatı vermek için onları çeşitli yollarla uğraştırmamız gerektirmektedir. Böylelikle onlar, uluslararası mücadelede her alandaki genel düşmanlarının kimler olduğunun farkına varamazlar. 

Ümemilerin (Yahudi olmayan toplumların) mallarını, hazinelerinden bizim sandıklarımıza taşımayı sağlayacak bütün yolları takip etmemiz kaçınılmazdır. 

İnsanlıktan ve ahlaktan soyutlanmış duyguları taşlaşmış, din ve politikaya aşırı derecede intikamcı bir nefret besleyen, çözülmüş toplumlar ortaya çıkarmaya çalışacağız. Böylelikle bunların biricik umudu maddi zevklerini gerçekleştirmek olacaktır. İşte o zaman da herhangi bir direniş gösteremeyecek ve küçülmüş olarak avucumuzun içine düşecekler. 

Bütün güç makamlarını elimize geçirecek ve bütün görevlere egemen olacağız. Siyaset bizim avucumuzda bulunacaktır. Böylelikle her vakit sahip olduğumuz güçle Ümemilerden (Yahudi olmayıp) karşı çıkan herkesi mahvedebileceğiz. 

Sökülmesi imkânsız bir şekilde her yere ayrılık tohumları saçmış, Ümemilerin maddi ve ulusal menfaatleri arasında nefretleşme ve zıtlıklar var etmiş, onların toplumları arasında ırkçı duygular ateşini yakmış bulunuyoruz. 20 asırdan beri yakmak için gerekli çabayı ortaya koymaktan da asla geri durmadık.

Tanrı YAHOVA, bizleri dünyaya egemen olmak ve onu yönetmek için hazırlamış ve bizleri Ümemilerde/goyimlerde bulunmayan üstün özellikler ve ayrıcalıklarla donatmıştır. 

Halka, onu sağlıklı düşünme yeteneğinden mahrum bırakıncaya kadar büyük önem vereceğiz. Bizim yaydıklarımızın değişmez hakikatler olduğuna inanıncaya kadar onları meşgul edeceğiz. Onları gerçekleştirilmesi mümkün vaatler ile yalan vaatleri birbirinden ayırt edemeyecek hale getireceğiz. Bundan dolayı birtakım heyetler oluşturmalıyız ki, bunların üyeleri vaatlerle dolup taşan yankılı konuşmalar yapsınlar. Ayrıca halklar arasında, onların siyasetten anlamadıkları düşüncesini sağlamlaştırmalı ve siyasetçilere dua etmenin onlar için daha hayırlı olduğu kanaatini yaygınlaştırmalıyız. 

Çelişkili/ihtilaflı hususları yaygınlaştıracak, şehvet ve arzuları alevlendirecek, duygu ve eğilimleri yakıp tutuşturacağız. 

Yeryüzünün her tarafına uzanan ve bütün yöneticilerin kendisine boyun eğecekleri “çok elli yüksek yönetim idaresini” inşa edeceğiz. (Birleşmiş Milletler Teşkilatı 1945)

Sanayi ve ticarete egemen olmalıyız. İnsanları tekebbüre, lükse ve değerlerden ayrılıp çözülmeye alıştırmalıyız. Borçları kolaylaştırmak ve faizleri katlandırmak için çalışmalıyız. İşte o zaman Ümemiler (Yahudi olmayanlar) önümüzde secdeye kapanacaklardır. 

Resmiyette içimizde gizlediğimizin zıddını açığa vurmalı, zulme karşı çıkmalı ve yüksek sesle özgürlükleri dillendirip zulüm ve azgınlığı tenkit etmeliyiz. 

Önemsenmeyecek kadar az sayıdaki gazete dışında tüm gazetecilik bizim elimizdedir. Biz bunları, gerçekler haline dönüşünceye kadar asılsız haberleri yaymak için kullanacağız ve Ümemileri/Yahudi olmayanları kendilerine faydalı olacak şeylerle uğraşmaktan alıkoyacak, şehvet ve zevklerinin arkasından koşacak hale getireceğiz. 

Yöneticiler emirlerimize karşı gelemeyecek kadar acizdirler. Çünkü onlar, hapsedilmenin ya da büsbütün ortadan kalkmanın aralarında başkaldıranların akıbeti olduğunu idrak ederler. Bundan dolayı bize tamamen itaatkâr olur ve bizim menfaatimiz olan şeylere oldukça ileri derecede dikkat eder ve bunları gözetirler. 

Planımızın vaktinden önce ortaya çıkmaması ve zamanı gelmeden önce Ümemilerin güçlerini yıkmamak için çalışacağız. 

Aile bağlarını çözeceğiz ve başkaldırmasını sağlamak için her kişide bencillik ruhunu üfleyeceğiz. Ayrıcalık sahibi kimselerin yüksek mertebelere ulaşmalarını engelleyeceğiz. 

Yönetime ancak üstü kapalı, sayfaları kara kimseler ulaşır. Bunlar ise “rezil olma ve teşhir edilme” korkusuyla emirlerimizi yerine getirmek üzere güvenilir kimseler olacaklardır. Nitekim biz birtakım yapay liderler ortaya çıkarıyor ve onların büyük ve kahraman kimseler olduklarını gösteriyoruz. 

Faydalı olacağını gördüğümüz her seferinde ayaklanma ve darbelerin yardımına başvuracağız. 

Hedeflerimizi gerçekleştirmek için gizli güçlerimizi (masonluğu) inşa ettik. Ancak hayvan Ümemiler (Yahudi olmayanlar) bunların sırlarını bilmedikleri için bu hedeflere güvendiler. Bunların mahfillerine/cemiyetlerine intisap ettiler. Biz de egemenliğimizi onların üzerine kurup onları bize hizmette kullandık.

Allah’ın seçkin halkının (Yahudilerin) darmadağın olması bir nimettir, bir zayıflık değildir. İşte dünya krallığına (egemenliğine) bizi götüren gerçek de budur. 

Bize muhalefetten alıkoyup başka şeylerle oyalamak ya da planlarımıza karşı çıkmalarını engellemek için bizden başkalarını eğlence, oyun, sanat, cinsellik ve uyuşturucularla meşgul etmemiz kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Yolumuza çıkan herkese şiddet uygulayacağız ve katı davranacağız. 

Masonluk cemiyetlerini çoğaltacak ve egemenlik alanımızı genişletmek için onları her bir ortamda yaygınlaştıracağız.”[1]

Protokoller Hakkında İddialar!

Farklı zamanlarda farklı ülkelerde yayınlanan “Yahudilerin dünya hâkimiyetine/krallığına giden yol haritası protokoller hakkında başta Yahudiler olmak üzere bazı kimseler bu metinlerin Yahudi düşmanlığı ve aleyhtarlığı sebebiyle uydurulmuş metinler olduğu, aslının olmadığı iddiasında bulunmaktadırlar. Çok uzun değil sadece birinci dünya savaşından günümüze gelene kadar dünya üzerinde gerçekleşen siyasi ve sosyal hadiselere bakıldığında bile Yahudilerin yol haritası ile ilgili ortaya çıkarılan metinlerin ne denli doğru metinler olduğu anlaşılmaktadır. 

Önemli Bir Hususu Hatırlatma! 

Siyonist Yahudilerin önce Filistin’de bir devlet kurma sonrasın da ise dünya hâkimiyetini/krallığını tesis etme yolunda ortaya koydukları hedef ve planların bir kısmını özetledikten sonra bu noktada önemli gördüğümüz bir hususa değinmeden geçemeyeceğiz.

Zaman zaman Filistin’de ve dünyanın başka yerlerinde Siyonist İsrail hükümetlerine karşı gösteri yapan bazı dindar (!) Yahudiler görmekteyiz. Özellikle Ortodoks Yahudilerden olan Hasidik mezhebine bağlı Satmar ve Naturei Karta üyeleri. 

Tarih boyunca insanlığı aldatmak, yanıltmak ve sömürmek üzere aklını kullanan Yahudilerden ve onların ağzının içine bakan nurdan nasipsiz yerli aydın(!) tiplemelerinden sık sık şu cümleleri de duymaktayız; “Yahudilik ile Siyonizm farklı şeylerdir. Biz Siyonistlerin yaptıklarını doğru bulmuyoruz.”

Bu söz Hz. Ali radıyallahu anh’ın dediği gibi: “İçinde doğrusu olan ama batılın kastedildiği bir sözdür.” 

Son zamanlarda sıklıkla dile getirilen bu söylem, aslında Siyonizm’i kötü gösterip tahrif edilmiş Tevrat inancına mensup Yahudilerin tarih boyunca insanlığa karşı işlemiş oldukları zulümlerin üstünü örtme ve onları masum gösterme çabasının bir gereğidir. 

İşin aslı farklıdır. Yahudi din adamlarının kendi elleriyle bozdukları Tevrat inancına göre Hazreti Davut soyundan gelecek Mesih, Kudüs’te Süleyman mabedini inşa ettikten sonra Romalılar tarafından dünyanın dört bir tarafına dağıtılan Yahudileri, Allah tarafından kendilerine vaat edilmiş topraklar da yeniden toplayacaktır. Sonrasında ise Musevilerin/Yahudilerin huzur ve güven içinde yaşayacağı tanrı krallığını kuracaktır. 

Tevrat öğretisine sıkı sıkıya bağlı olan dindar Yahudilerin, Siyonist Yahudilere karşı çıkmalarının sebebi işte tamda bu noktada başlamaktadır.

Tahrif edilmiş Yahudi şeriatına bağlı dindar Yahudilere göre; Siyonistlerin henüz Mesih gelmeden önce hareket etmeleri ve Mesih’in önderliği olmaksızın alelacele Filistin’de bir devlet kurmaları Yahudi şeriatına uygun olmayan gayrimeşru bir durumdur. Çünkü onlar; Yahudilerin yaklaşık iki bin yıl önce kutsal topraklardan sürgün edilmelerinin ilahi bir planın parçası olduğu ve insanların değil ancak Mesih’in Yahudi devletini kurabileceğine inanıyorlar. Dolayısıyla şuan Filistin’de oluşturulan mevcut siyasi durumu Tevrat inancına/şeriatına uygun görmedikleri için; Filistin’deki İsrail rejimine/devletine karşı çıkıyorlar. 

Tevrat’a bağlı dindar Yahudilerle, dini inançları zayıf ya da hiç olmayan laik, seküler Siyonist Yahudiler arasındaki tek fark; biri dünya krallığını kurabilmek için Mesih’in gelmesini bekliyor, öteki ise Mesih’in gelmesini beklemeden hareket ediyor. Yani aralarında; amaç noktasında hiçbir fark yok. Farkları sadece işin yöntemi ve zamanlamasında (!) 

Yoksa bazılarının bizlere ısrarla yutturmaya çalıştığı gibi Tevrat’a sıkı sıkıya bağlı olan dindar Yahudilerin, Siyonist Yahudilere karşı çıkmaları ve İsrail aleyhinde gösteriler yapmalarının temel sebebi “Filistin topraklarında Müslümanlara karşı Siyonist rejimin işlediği zulümler” değildir. 

Yüce kitabımızın bildirdiği hakikate göre Yahudiler; bile bile gerçekleri gizleyen, mucizeler gördüğü halde hakkı inkâr eden, kendilerine gelen peygamberleri bile yalanlayıp alaya alan, peygamberlerini dahi öldüren/şehit eden ve en belirgin özellikleri karada ve denizde fitne/fesat çıkarmak olan bir kavimdir. 

Şu an Filistin’de Müslümanlara karşı yapılan zulüm ve işkenceler için sadece Siyonist Yahudileri suçlamak buna karşın diğer dindar Yahudileri masum göstermeye çalışmak kelimenin tam anlamıyla büyük bir sahtekârlıktır. Çünkü Müslümanlara karşı girişilen katliamların motivasyon kaynağı hahamlar tarafından tahrif edilmiş olan Tevrat öğretisinin ta kendisidir. Yahudiler; tahrif edilmiş Tevrat’ın emirlerine uyup ne kadar Müslüman kanı akıtırlarsa o kadar dindar olduklarına inanan bir kavimdir. Onları bu soykırım ve katliamlara iten sebeplerin başında ise tahrif edilmiş Tevrat gelmektedir:   

“Onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme. Erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür” (Samuel Bab 15 Ayet3)

“İhtiyarı genci ve ere varmamış kızı ve çocuklarla kadınları helak etmek için vurun, gözünüz esirgemesin ve acımayın.” (Hezekiel Bab 9 Ayet 5-6)

“… oranın her erkeğini kılıçtan geçireceksin, …düşmanlarının malını yiyeceksin, ….Bu milletin şehirlerinden olmayıp senden çok uzakta bulunan bütün şehirlere böyle yapacaksın. Bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın, onları tamamen yok edeceksin”  (II.Krallar, Bab 3 Ayet 19)

Muhakkak bu lanetli kavmin içinden sayıları çok az da olsa hakikati gören, yapılan zulümlerden kendini uzak tutan Yahudiler de vardır elbet. Lakin bu güzel istisnalar Yahudi kavmi hakkındaki dünyanın tecrübe ettiği ve etmeye devam ettiği hakikatleri değiştirmeyecektir. İstisnalar kaideleri bozmamaktadır… 

Her ne kadar Yahudi kavminin bu fesatla özdeşleşmiş genel ahvaline karşın yine de biz Müslümanların takip edeceği yol bellidir. “Bir kavme olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun.” (Maide, 8)  

————————–

Kaynaklar

Çağdaş İnançlar ve Düşünceler/ Beka Yayınları

Teşkilat-ı Mahsusa son Başkanı Alb. Hüsamettin Ertürk’ün Hatıraları / İki Devrin Perde Arkası Sebil Yayınevi 1996

Org http:/www.belgelerlegercektarih.wordpress.com

By Moshe Phıllıps/ The Jerusalem Post/Herutna.


[1]. Will Durant , Roger Lambelin, Yahudi Tarihi ve Siyonist Liderlerin Protokolleri, İnkılab Yayınları