Şîa’nın Hadis Anlayışına Genel Bir Bakış

Kapak Dosya – M. Salih Tatlı / 2015 Ekim / 35. Sayı

Hadisler, ehl-i sünnet gibi şîa’nın da ana kaynakları arasında yer almaktadır. Şîa’nın düşünce sistemini ve meselelere bakışını anlamak için, şîa’nın hadis anlayışının incelenmesi gerekmektedir. Ancak, şîa’nın hadise bakışını tespit edebilmek için, şîa’da hadise yüklenen mananın, hadis rivâyetinin keyfiyetinin ve temel hadis kaynaklarının bilinmesi elzemdir. Tabidir ki, belirtilen hususları tespit etmek büyük bir çaba gerektirmektedir. (1) Bu yazı, şîa’nın nazarında hadisin nasıl anlaşıldığına kısaca eğilmeyi hedeflemektedir. Ayrıca “Şîa’nın Hadis Anlayışı” isimli bu yazıda şîa terimiyle, şîa’nın imâmiyye kolu kastedilmektedir.

Şîa’nın tefsir, hadis, fıkıh ve inanç esasları hakkında konuşabilmek, şîa’nın doğuşu ve temel esasları hakkında bazı hususların bilinmesi şartıyla mümkündür. (2) Burada şîa bütünüyle ele alınamamakla birlikte, şîa’nın hadis anlayışını kavramaya yardımcı olacak birkaç meseleye değinilecektir. Şîa’nın temel kabullerinden biri Hz. Ali’nin, Hz. Peygamber tarafından halife tayin edildiği ve halifeliğin Hz. Ali evladına ait olduğudur. Bu düşünceye göre, Hz. Ali’den önceki halifeler ve onlara biat eden sahâbîler Hz. Peygamber’in emrine karşı çıkmışlardır. Şîa’nın temel doktrinlerinden bir diğeri, Hz. Ali’nin soyundan gelen imamların, günah işlemekten korunmuş (mâsum) olduğudur. Hz. Ali ve onun soyundan gelen on bir imam ilham yoluyla özel bilgilere sahiptirler. Bu durum, Cafer es-Sâdık’tan rivâyet edilen şu sözlere dayanmaktır: “Benim sözüm, babamın sözüdür; babamın sözü, dedemin sözüdür; dedemin sözü, Hüseyin’in sözüdür; Hüseyin’in sözü, Hasan’ın sözüdür; Hasan’ın sözü, Emirü’l-mü’minîn (Hz. Ali) sözüdür; onun sözü, Resûlullâh’ın sözüdür; Resûlullâh’ın sözü de Allah’ın kelâmıdır.” (3)

Ehl-i beyt mensuplarının masum olması ve on iki imamın özel bilgilere sahip olduğu düşüncesi, şîa’nın hadis anlayışının esasını oluşturur. Buna göre imâmiyye şîasında hadis, Hz. Peygamber ile onun gibi masum kabul edilen on iki imamın sözleri, fiilleri ve takrirleridir. Hz. Peygamberle on iki imamın sözleri arasında herhangi bir fark yoktur. İmâmiyye’ye göre, Hz. Peygamber’e gelen ruh onun vefatından sonra imamlara intikal etmiştir. (4)

Şîa’nın hadisle ilgili temel görüşlerinden bir diğeri, ehl-i beyte mensup sahâbîlerden gelmeyen rivâyetlerin güvenilir kabul edilmemesidir. Zira şîa’ya göre sahâbenin çoğu yalancı, münafık hatta mürteddir. Masum imamlardan Cafer es-Sâdık’ın sahâbenin Hz. Peygamber hakkında doğru söylediğini belirtmesine rağmen şîa, sadece Selman-ı Fârisi, Ebû Zer el-Gıfârî, Mikdâd b. Esved ve Ammâr b. Yâsir gibi belirli sahabileri güvenilir kabul etmektedir. Ne var ki, ismi geçen sahâbilerden nakledilen rivâyetler pek nadirdir. Bu durum, şîa’nın Kütüb-ü Sitte’de yer alan hadisleri kabul etmemesinin de temel sebebidir. Onlara göre, bir hadisin muteber sayılabilmesi için, oğuldan babaya doğru Cafer es-Sâdık → Muhammed el-Bâkır →  Zeynelâbidin → Hz. Hüseyin → Hz. Ali → Resûlullah yoluyla gelmesi gerekir. (5)

Şîa’nın temel hadis kaynaklarına bakıldığında rivâyetlerin büyük oranda Cafer es-Sadık’tan geldiği, bazen onunla Hz. Peygamber arasındaki isnad zikredilse bile çoğu kere böyle bir isnadın hiç kaydedilmediği görülmektedir. Birçok rivâyet ise Cafer es-Sadık’ın hadisi olup orada Hz. Peygamber’in adı anılmamaktadır. Bu durum, şîa’nın genel olarak bütün dînî meselelerini başta Cafer es-Sadık olmak üzere sadece imamlardan nakledilen hadislere hasrettiklerini göstermektedir. Ancak Hz. Peygamberle görüşmediği açık olan imamlar dışında rivâyet kabul edilmez ve ehl-i beyt dışındaki sahâbilerden gelen hadisler reddedilirse, bu durum dînî hükümlerin çoğunun tespit edilememesi anlamına gelecektir. Ayrıca imamların doğrudan Hz. Peygamber’den naklettiği rivâyetlerdeki bilgi kaynaklarının bilinmemesi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sıhhat sorunu ciddi bir tenkit noktası olmaktadır. (6)

Büyük oranda imamların rivâyetlerinden oluşan şiî hadis kaynaklarına kısaca değinilerek yazı tamamlanabilir. Öncelikle, şîa’ya göre Hz. Peygamber’in hadislerini yazmayı hiçbir zaman yasaklamadığı bilinmesi gerekmektedir. Bu sebeple başta Hz. Ali olmak üzere İbn Abbas gibi bazı sahabiler Asr-ı saadet’te hadis yazmışlar. Şiîlerde daha Hulefâ-yi raşidin döneminden itibaren hadisleri tedvin etmeye başlamışlar. Şîa’ya göre Hz. Ali’ye  “Câmi‘a” isimli bir sahife yazdırmıştır. Bu sahifede insanların muhtaç olduğu her şey, kıyamete kadar vuku bulacak her olay, bütün helal ve haramlar yazılıdır. Bu sahifenin dışında, Hz. Peygamber’e mirac gecesi verilen, ondan da Hz. Ali’ye ve imamlara intikal eden “Divânü’ş-Şîa” adlı kitap, ehl-i beytten olan sahâbîlerin sahifeleri ve Cafer es-Sâdık’ın yanındaki “el-Cifrü’l-ebyaz” adlı eserin şîa’nın ilk hadis kaynakları arasında yer aldığı şiî muhaddislerce belirtilmektedir. (7) Şîa’nın bu ilk kaynakları dışındaki erken döneme ait en önemli eser, Cafer es-Sadık’ın çeşitli meselelere verdiği cevaplardan oluşan dört yüz asıl isimli eserdir. Usul-i Erba’a Mi’ e ya da Dört yüz asıl, Ehl-i Beyt imamları özellikle de Sadıkayn (İmam Muhammed Bakır ve Cafer-i Sadık) döneminde yarenleri tarafından hazırlanan ve Şia›nın hadis mecmuaları için temel kaynak sayılan sahifeleridir. Dört yüz asıl’dan günümüze on altısı ulaşmıştır.

Şîa’nın en önemli hadis kaynağı, Dört yüz asıl’dan meydana getirilen Kütüb-i Erbaa (Dört kitap)’dır. Günümüze ulaşan bu dört kitap, Kur’an’ı Kerim’den sonra en çok itibar edilen eserlerdir.

1. Kuleynî’nin (ö. 329/940) el-Kâfi’si: 16099 hadisten meydana gelen bu eser, “usul” ve “furu” adlı iki bölümden oluşmaktadır. Usul bölümünde itikada taalluk eden rivâyetler, furu bölümünde ise, ibadet ve muamelatla ilgili hadisler yer alır. (8)

2. İbn Bâbeveyh el-Kummî’nin (ö. 381/991) Men lâ yehduruhu’l-fakîh’i: 5963 hadisten olmaktadır. Müellif eserin fazla uzamaması için senedleri hazfetmiştir. Men layahduruhu’l-fakİh kitabındaki rivayetlerin dizimi, fıkıh konulan esasınca yapılmıştır. Örneğin ilk bab, sular ve temizlik hükümlerini açıklayan rivayetlerden oluşmaktadır. Daha sonra gusül, teyemmüm, namaz vb. konulu bablar sırasıyla getirilmiştir.

3. Ebu Cafer et-Tûsî’nin (ö. 460/1067) Tehzîbu’l-ahkâm’ı: Ahkâma dair 13590 hadisten oluşmaktadır. Müellif, hocası Şeyh Müfîd’in el-Mukni‘a adlı fıkıh kitabını esas alarak ilgili konulara ait hadisleri derlemiş ve çalışmasını bunun şerhi olarak planlamıştır. (9)

4. Yine Cafer et-Tûsî’nin el-İstibsar’ı: 920 babtan meydana gelen ve Tehzîbu’l-ahkâm’ın ihtisarından ibaret olan eserde 5511 ahkâm hadisi bulunmaktadır. (10) Kütüb-i erbaanın sonuncusu olan eser, önemli fıkıh konuları kapsamakla ve rivâyetleri sıralamakla kalmayıp bunlar arasındaki çatışmaları gidermeye çalıştığı için tarih boyunca şiî hadis geleneğinde büyük ilgi görmüştür. 

————————

1. Şîa’nın hadis anlayışıyla ilgili daha fazla bilgi almak için bk. Kuzudişli, Bekir, Şîada Hadis Rivâyeti ve İsnad, BSR Yayın Grubu, İstanbul, 2011; Ünalan, Abdullah, Şîa’da Hadis Usûlü, İşrak yay., İstanbul, 2008, Eren, Mehmet, Şîa’da Hadis Ricâli İlmi, Konya, 2010.

2. Şîa’nın doğuşu ve temel düşünceleri hakkında daha fazla bilgi için bk. Şiilik Sempozyumu, İsav, 1933; Sarıkaya, M. Saffet, İslam Düşünce Tarihinde Mezhepler, Rağbet yay., 2009, 148-186; Öz, Mustafa, “Şîa”, DİA, XXXIX, s. 111-121.

3. Kandemir, M. Yaşar, “Hadis”, DİA, XV, s. 38.

4. Yücel, Ahmet, Hadis Tarihi, İFAV, İstanbul, 2011, s. 62.

5.  Kandemir, “a.g. m.”, DİA, XV, s. 40.

6. Kuzudişli, Şîa’da Hadis Rivâyeti, s. 47.

7. Kandemir, “a.g. m.”, DİA, XV, s. 38-39.

8. Sofuoğlu, M. Cemal, “Şia-i İmamiyye’nin Hadis Anlayışı, Şiilik Sempozyumu”, İsav, 1933, s. 266.

9. Üzüm, İlyas, “Kütüb-i Erbaa”, DİA, XXVII, s. 4.

10. Kandemir, “a.g. m.”, DİA, XV, s. 39.