Nebevi Damlalar – Yener Yılmaz / 2020 Temmuz / 92. Sayı
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet ediliyor.
Adamın birisi Peygamber’e “Bana tavsiyede bulunur musun? dedi. Rasûlullah “Kızma (öfkelenme)” diye buyurdu. (Adam) isteğini defalarca tekrarladı. Rasûlullah her seferinde “Kızma (öfkelenme)” diye buyurdu
(Buhârî, 7/ 99, Edeb, 76)
Açıklamalar
Öfke; engellenme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen şiddetli kızgınlık duygusu; gazap ve hiddete verilen isimdir.[1] İnsan bazen kendisine karşı yapılan bir eyleme öfkelenebilirken bazen de başkasına karşı yapılanlara öfkelenebilir. Öfkeyi kontrol edememek ahlaki bir eksikliktir. İnsanda var olan gazap kuvvetinin zirveye çıkması olan öfke, bir afettir. Öfkenin kontrolüne giren insan normal düşünemez ve aklıselim hareket edemez.
Öfke ile alınan kararlar ve yapılan işler çoğunlukla zararlı sonuçlar doğurur, bundan dolayı “Öfke ile kalkan zarar ile oturur” denilmiştir.
Bir anlık öfke ile işlenen cinayetlerin haddi hesabı yoktur. Öfke var olduğu her yere huzursuzluk getirir. İster ev ister iş yeri ister okul… İnsan, iradesini kullanarak bir gayret içerisine girmeli ve öfkesini yenmeye çalışmalıdır.
Allahu Teâlâ “(O takva sahipleri) bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever” (Âl-i İmran, 134) buyurmuştur.
Bir adam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek “Amellerin en üstünü hangisidir?” diye sorunca “Güzel ahlaktır, o da (güzel ahlak ise)gücün yeterse öfkelenmemendir”[2] buyurmuştur.
Müslümanın güzel ahlak kavramını iyi öğrenip hayatına aktarması gerekir. Hilm, ağırbaşlılık, öfke ile hareket etmemek güzel ahlakın en değerlilerindendir. Bunlara sahip olabilmek için dua ile beraber çaba ve gayret de gerekir. Kötü huylar değişebilir. Şirkin, küfrün, ahlaksızlığın zirvesine ulaşmış birçok kişi iman hakikatini kavradıktan, dini tam anlamıyla yaşamaya başlayıp Allah’a teslim olduktan sonra inanılmaz değişikliler yaşamış eski kötü huylarını tamamen terk etmişlerdir.
Güzel ahlakın en değerli yansımalarından biri de öfkeyi kontrol edebilmek, gazap ve kızgınlıkla hareket etmemektir.
Kötü huylar ve çirkin ahlak ahirette karşımıza pişmanlık olarak çıkacaktır. Kıyamet sonrası dünyada görmediğimiz birçok hadiseyle karşılaşacağız. Bu hadiselerin en önemli ve ürkütücü olanları hesap esnasında yaşayacaklarımız olacaktır.
Hadis-i şeriflere baktığımızda üç yerde insanın kendinden başka kimseyi düşünmeyeceğini görüyoruz. Ne evlat ne ana baba ne de eş dost… Kimse kimsenin umurunda olmayacak sadece canını kurtarmaya çalışacak insanoğlu. İşin garibi dünyada en sevdiği insanları fidye olarak verip kendini cehennem azabından korumaya çalışması olacaktır: “Günahkâr insan azaptan kendini kurtarmak için eşini, kardeşlerini ve sülalesini fidye olarak teklif edecektir.” (Mearic, 11-13)
İşte böyle korkunç sahnelerin yaşandığı bir anda dünyada yaptığımız amellerin tartılması için her bir insana özel teraziler getirilecek. İşlediğimiz günahlar ve hayırlı işler bu terazide tartılacak. Lakin işin garibi nedir biliyor musunuz? Bu dünyada çok basit, sıradan ve belki değersiz gördüğümüz birçok iş ve amel bu terazide ağır basacak, Allah katında beklenmedik bir değer bulacaktır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Kıyamet günü, müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allahu Teâla hazretleri çirkin, düşük söz (ve davranış) sahiplerine buğz eder.”[3] Güzel ahlak bu terazide değer bulacak, insanların birçoğu güzel ahlakı ile Allah’ın rızasına ulaşacaktır.
İnsanız elbet. Kötü huylarımız, çirkin ahlakımız maalesef bulunuyor. O halde özellikle bu musibet günlerinde hazır dua etmeye alışıyorken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığı bir duayı ezberleyip yapalım inşallah; “Allah’ım yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlakımı da güzelleştir”[4]
Öfke ve kızgınlık insanın fıtratında var olan bir duygudur. Hadis-i şerifte yasaklanan bu duygunun ortaya çıkması değildir. Zaten insan istese bile bunu yapma imkânı yoktur. “Peki yasaklanan nedir?” sorusunun cevabı zor olmasa gerek… Alimler bu hadis-i şerifin “Öfkelendiğinde ya da kızgınlığın arttığında kendine hâkim olmaya çalış. Öfkenin kontrolünden çıkmaya çalış. Seni öfkelendirecek şeyleri terk et, intikam almaya çalışma” gibi anlamlara geldiğini bildirmişlerdir.[5]
Allahu Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de cennetin “muttaki kullar” için hazırlandığını söyler ve o kulların üç özelliğini anlatır;
1) Bollukta ve darlıkta Allah için infak eder, sadaka verirler.
2) Öfkelerini yutarlar (öfkelenirler fakat öfkeleriyle hareket etmezler)
3) “İnsanların (kendilerine yaptıkları hataları) affederler.” (Âl-i İmran, 133-134)
Hasan el-Basri “Çok istediği bir şeyi gördüğünde, korktuğu bir şeyle karşılaştığında, şehevi istekleri arttığında ya da öfkelendiğinde… Bu dört durumda kendine hâkim olan kişiyi Allah şeytandan korur, cehennemden uzaklaştırır” demiştir.
Hristiyanlık ve Budizm gibi diğer dinler, insanın tamamen öfkesinden sıyrılmasını, sinirleri alınmış bir canlı olmasını, sağ yanağına tokat yedikten sonra sol yanağını çevirmesini telkin ederken İslam öfkenin kişide bulunan bir duygu olduğunu ve kontrol edilebileceğini öğretir.
Tüm bunların yanı sıra öfkenin insanı kontrol altına almaması için ona sebep olan haller ve durumlardan uzaklaşmak gerekir.
Ahlak kitaplarında açıklandığı üzere öfkeye sebep olan haller on tanedir:
1. Ucub (kendini beğenme),
2. İftihar (övünmek)
3. Mira (kavgacılık)
4. Licâc (övüngeçlik)
5. Mizah (şakacılık)
6. Tekebbür (büyüklenme)
7. İstihza (alay)
8. Gadr (eza ve cefa etmek)
9. Daym (çaresizlere eziyet etmek)
10. Münâfeset (bencillik)[6]
Bu gibi huylara ve özelliklere sahip olan kişinin öfkelenmesi ve öfkesine mağlup olması beklenen bir durumdur. Huyların değişmesi için önce kötü huyların tespit edilmesi, hataların farkına varılması gerekir. Kendisini hatasız ve mükemmel gören bir kişinin halini düzeltmesi elbette beklenilmez. İnsanoğlu nefis muhasebesi yapar ve eleştirilere kulak tıkamazsa kötü huylarını tespit edebilir. Allahu Teâlâ bu özellikleri her Müslümana nasip eylesin.
Öfkeyi Konrol emenin Yolları;
1-Sabr, hilm (ağırbaşlı olmak) ve sakinlik hususunda Allah’tan yardım talep etmek: Eğer çabuk öfkelenen biriyse bu huyunu değiştirmesi için Rabbine çokça dua etmek.
2–Öfkesini yutanlara verilecek mükafatları hatırlamak: Nitekim bu konuda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Her kim (öfkesinin gereğini) yerine getirmeye gücü yettiği halde öfkesini yenerse Allah, kıyamet gününde onu bütün yaratıkların huzurunda çağıracak, hatta onu cennet hurilerinden dilediğini (almakta) serbest bırakacaktır.”[7]
3–Şeytandan Allah’a sığınmak yani “Euzu besmele” çekmek: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem görmüş olduğu öfkeli bir adam hakkında: “Ben bir kelime biliyorum ki, eğer şu adam o kelimeyi söylese mutlaka öfkesi geçer. O kelime: “Euzu billahi mineşşeytanirracim” sözüdür”[8] buyurarak bu gerçeği açıklamıştır.
4-Bulunduğu hâli değiştirmek: Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur; “Biriniz kızdığında ayaktaysa otursun, öfkesi geçtiyse ne âlâ, aksi takdirde yatsın!” [9]
5-Susmak: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden biri öfkelendiği vakit sussun”[10]
6–Abdest almak: “Öfke şeytandandır, şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Sizden biri öfkelendiğinde abdest alsın”[11]
7-Bedenin hak ettiği kadarıyla uyumak ve dinlenmek ve bedeni gereksiz yormamak: Çünkü pek çok kimsenin öfkelenme sebebini araştıracak olursak, bunun aşırı yorgunluk, bitkinlik, az uyku ve açlık olduğunu görürüz. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ise “Ve şüphesiz ki bedenin; senin üzerinde hakkı vardır.”[12] diye buyurmaktadır.
8-Kur’an okumak, teşbih getirmek (Subhanallah demek), lâ ilahe illallah demek ve istiğfarda bulunmak suretiyle Allah’ı çokça zikretmek: Çünkü Yüce Allah, kendisinin zikredilip anılması ile kalplerin sükûn ve huzur bulacağını beyan etmektedir: “Şunu bilin ki kalpler Allah’ı zikretmekle huzur bulur.”(Rad, 28)
Bu tavsiyelerle amel edildiği takdirde Allah’ın izniyle öfke kontrol edilecektir. Allahu Teâlâ kötü huylarımızı değiştirebilmeyi ve öfkemize galip gelebilmeyi hepimize nasip eylesin.
Buraya kadar anlattıklarımız yerilmiş gazap ve öfke ile alakalıydı. Öfkenin bir diğer kısmı “övülen öfke ve gazaptır”.
Övülen öfke ve gazap; Allah için, hak için gazap etmektir. Özellikle de Yüce Allah’ın yasakları çiğnendiği zaman ortaya çıkan gazaptır. İşte, Allah’ın peygamberlerinin gazabı bu türden idi. Onlar kendi nefsi fayda ve istekleri için intikam almazlardı.
Buna dair bazı örnekler:
1- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in öfkelendiği olayları inceleyen bir kişi O’nun nefsî nedenlerle değil Allah için öfkelendiğini görecektir. Örneğin; evinde asılan perdenin üzerinde hayvan suretlerini görünce,[13] cemaate namaz kıldıran imamın namazı uzattığını ve insanların bu sebeple zorlandığını duyunca,[14] mescitte yere tükürüldüğünü görünce,[15] faydasız uzun uzadıya sorular sorulunca,[16] bir Müslümanın haksız yere bir yahudiye tokat attığını öğrenince[17] ve benzeri durumlarda öfkelenmiştir. Tüm bu öfkeler dini yasakların çiğnenmesinden kaynaklanmaktadır.
2- Musa aleyhisselam Tur’dan geri dönüp kavminin Allah’ı bırakarak buzağıya taptıklarını görünce Hz. Harun’a ve kavmine kızmıştır. “Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: “Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?” dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun’un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): “Anamın oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!” dedi.” (Araf, 150)
İşte Müslümanın öfkesi ve gazabı bu gibi durumlarda ortaya çıkmalıdır. Bu durumlarda öfkelenmek, kusur değil fazilettir.
Aynı şekilde bir kimseye, herhangi bir kişi canında, malında, çoluk çocuğunda veya himaye ettiği kimseler hakkında bir haksızlıkta bulunulduğu vakit, o kişi elbette gazaplanır. Bununla birlikte bu gazabın sebebini önlemek için bütün gücünü de ortaya koyacak olursa, işte bu da övülen gazaplardan biri haline gelir. Müslümanın, gazaplandığı sırada dinin sınırları çerçevesinde hak ve adalete uygun bir şekilde tasarrufta bulunması vacib (farz) olabilir ve bu, Müslüman için gereklidir.
Özetle söyleyecek olursak; gazap Âdemoğullarının ruhî özelliklerindendir. Ancak etkileri ve maksatları açısından yerilmesi yahut övülmesi söz konusu olabilir.”[18]
Hadisten Çıkartılan Bazı Hükümler
1- Müslümanın ihtiyaç duyduğu esnada başkalarından özellikle ilmine ve dinine güvendiği kişilerden nasihat istemesi gerekir.
2- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bir sünneti de anlattıklarını karşı taraf anlayıncaya kadar söylediklerini tekrarlamaktır. Karşı tarafın meseleyi daha iyi kavraması için söylenen cümleler tekrarlanabilir.
3- Kişi öfke ile yaptığı işlerden sorumludur, kızgınlıkla başkasının malına zarar veren onu tazmin eder. Öfke ile cinayet işleyen kişi İslam’ın cinayet için belirlediği cezayı hak eder. Kısacası kişinin kızgın ya da öfkeli olması sorumluluğunu yok etmez.
[1]. Şamil İslam Ansiklopedisi, Öfke
[2]. Nasr el-Mervezi, Kitabus Salat
[3]. Tirmizî, Birr 62.
[4]. Müsned. Elbani Sahih demiştir.
[5]. El-Vafi fi şerhi el-erbaine en-Nevevi, 16.
[6]. Hüseyin Algül, Ahlâk, Tercüman 71000 Temel eser I, 182.
[7]. Ebu Davud- Edep 4777
[8]. Müslim, Birr 109.
[9]. Ebû Dâvûd, Edeb, 3/4782; Ahmed, V, 152
[10]. Tirmizi, Ahmed, Ebu Davud
[11]. Ebu Davud, Ahmed
[12]. Buhari-Edeb 84
[13]. Buhari 6109
[14]. Buhari 6566
[15]. Buhari 6111
[16]. Buhari 6574
[17]. Buhari 6577
[18]. Nazım Sultan, Kırk Hadis şerhi