Kapak Dosya – Cihan Malay / 2024 Eylül / 143. Sayı
Mescid-i Aksa, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabın Allah hepsinden razı olsun 14 yıl boyunca yöneldiği ilk kıblemiz…[1] Yeryüzünde kurulan ikinci mescid…[2] Yüce Allah’ın kitabında “etrafını mübarek kıldığını”[3]belirttiği,Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yüce Rabbimizin katına yükseltildiği yer…
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yaşarken gidilmesini hedef gösterdiği yer…
“Gidin ve orada namaz kılın! Çünkü orada kılınan bir vakit namaz, başka yerde kılınan bin vakit namaz gibidir” buyurdu. “Peki oraya gidecek imkân bulamazsam ne dersiniz?” denilince de “Oraya aydınlanmada kullanılmak üzere zeytinyağı gönderirsin. Bunu yapan, oraya gitmiş gibi olur” buyurdu.[4]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gösterdiği bu hedefe varabilmek için örnek nesil olan sahabiler yola koyuldular. Bu uğurda canlarını ortaya koyarak ve nice zorlukları aşarak Hz. Ömer radıyallahu anh döneminde 638 yılında Müslümanlar Kudüs’ü Hıristiyanların elinden alarak özgürlüğüne kavuşturdular.
Tarihler 1099 yılını gösterdiğinde, Haçlı kuvvetleri İslam’a ve Müslümanlara olan hiçbir zaman bitmeyen kinlerini gerçekleştirmek için fırsatı tekrar ele geçirince, Kudüs Müslümanların elinden çıktı. Tabi Müslümanlara olan hiç bitmeyen kinlerinin sonucu yakarak, yıkarak ve nice Müslümanın kanını dökerek… Tam 88 yıl Kudüs, haçlı işgalinde kaldı.
Müslümanların yüzünü güldürecek bir kahraman her zaman çıktığı gibi o tarihte Selahaddin Eyyubi gibi bir yiğit Müslümanların arasından çıktı ve Kudüs’ün 88 yıllık esaretine son verdi. (1187)
Uzun süre İslami bir idarede huzur ve güven içerisinde yaşanılan Kudüs’te, tarihler 19.yy sonlarına geldiğinde kendilerine gönderilen peygamberleri Davud aleyhisselam ve İsa aleyhisselam diliyle lanetlenmiş topluluk olan Yahudiler[5], gözlerini Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya diktiler.
Bu öyle bir olaydı ki Yahudilere Kudüs’ü ve Filistin toprağını satmayan koskoca Osmanlı padişahı ve İslam dünyasının halifesi II. Abdülhamit Han bir darbe girişimiyle alaşağı ediliyor ve sonrasında Osmanlı Devleti’nin ipi çekiliyordu…[6]
Arkalarına dönemin büyük devletlerinin de desteklerini alarak asırlardır Müslümanlara besledikleri kinlerini gerçekleştirecek büyük bir fırsatı ele geçirdiler. Bir asra yakın aldıkları destekle 1948 yılında İslam ümmetinin bağrında bir hançer gibi devletlerini kurdular. O tarihten günümüze aralıksız bir şekilde Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’yı yıkma hedefleri için çalışmaktadırlar.
Müslümanlar, Mescid-i Aksa’nın hürmetinin çiğnenmemesi için çeşitli şekillerde tepkilerini ortaya koydularsa da en çok bedeli Filistinli Müslümanlar ödedi/ödemeye devam ediyorlar. Aksa’nın özgür olması yolunda canlarını seve seve feda eden nice yiğitleri bağrından çıkarttılar.
İşte onlardan iki tanesi: Salih el-Aruri ve İsmail Haniye.
SALİH EL-ARURİ (1966-2014)
19 Ağustos 1966’da Batı Şeria’nın Ramallah kentinin kuzeyindeki Arura beldesinde dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini burada tamamladıktan sonra 1985 yılında El-Halil Üniversitesi’nde Şeriat (İslam Hukuku) Fakültesi’ne kaydoldu.
1987 yılında Şeyh Ahmed Yasin liderliğinde kurulan HAMAS’a katıldı. İsrail onu HAMAS’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın kurucularından olmakla suçlayarak 1990-2010 yılları arasında çeşitli zamanlarda sık sık hapse atıp serbest bıraktı.
HAMAS tarafından 2006’da esir alınan İsrailli asker Gilad Şalit’in 2010 yılında serbest bırakılması karşılığında HAMAS’ın Haniye’den sonra seçilen lideri Yahya Sinvar ile serbest bırakılan 1027 kişiden biri oldu. Hapis sonrası İsrail tarafından sınır dışı edilince, önce Şam’a oradan Suriye’de yaşanan halk ayaklanması sonrası Türkiye’ye taşındı. (2012) 2017 yılında ise Lübnan’a geçti.
90’lı yılların başında HAMAS’ın Batı Şeria yapılanmasının temellerini atan Aruri, 2017 yılında Siyasi Büro Başkan Yardımcılığına seçildi.
İsrail, onu 2014 yılı haziran ayında Batı Şeria’nın güneyindeki el-Halil şehrinde İsrailli üç yerleşimcinin kaçırılıp öldürülmesi olayının arkasında olmakla suçladı. Yine Batı Şeria’da yaşanan olaylarda sıkça adı anılan bir kimseydi.
Üç kez hükümette askeri sekreterlik görevini üstlenen İsrailli Yedek General Eitan Dangot, “Onun (Aruri) bugün Hamas içindeki en tehlikeli isim olduğuna inanıyorum. Daha fazla İsrailliyi öldürmeyi amaçlayan en aşırılık yanlısı isim olduğu için kanının akıtılması gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.[7]
Her Müslümanın hayatının en büyük gayesinin “Allah yolunda şehit olması” gerektiğini çok iyi bildiğinden 2023 yılında Reuters Haber Ajansı’na verdiği bir röportajında “Artık şehit olmayı bekliyorum. Uzun bile yaşadım” şeklinde bir ifadede bulunur.
Salih el-Aruri, HAMAS ve el-Kassam Tugayları içindeki etkileyici rolü nedeniyle Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta 2 Ocak 2024’te işgalci İsrail’in insansız hava aracıyla düzenlediği füze saldırısıyla yanındaki 6 mücahitle şehit edildi. Bu suikastın Aksa Tufanı Harekatı’nın hemen başlarında yapılması ise ayrıca dikkat çeken bir husustur.
Kızkardeşi Delal el-Aruri abisinin şehadeti sonrası verdiği bir röportajda ondan şöyle bahsediyor: “Salih, örnek bir kardeş ve baba idi. Bizi mutlu etmek için çocukken harçlıklarından bize bir şeyler alırdı, bu şekilde büyüdü.
İsrail güçlerinin 31 Ekim 2023’te onun Arura beldesindeki evini patlayıcılarla yıktı.
Salih’in suikasta uğraması Filistin direnişini asla kırmayacak, yeni liderler çıkacak. Bu durum işgalcilerin başarısızlığının kanıtıdır.
Allah’a şükrederiz, şehadet ve şeref, ümmetin ve Filistin halkınındır. Salih’in kanı da diğer şehitler gibi Gazze halkının kanından daha kıymetli değil, şehadet onun isteğiydi ve buna erişti.”
Aynı röportajda annesi ise şöyle dedi: “İsrail, Aruri’yi hapse atıp sonra da sınır dışı ettiği için 20 yıldır oğlumu görmedim. Sürekli bizimle iletişim halinde olurdu. Herkes Salih’i severdi, insanların ve Allah’ın nezdinde sevilen birisiydi.” diye konuştu.[8]
Gazze’deki hükümetin Medya Ofisi Genel Müdürü İsmail es-Sevabite, suikastin “İsrail’den beklenen bir suç” olduğunu söyledi ve şunu ekledi: “Aruri’nin şehadete ermesini bekliyorduk, çünkü ona ve fedakarlıklarına bu yakışır.
Filistin direnişinin suikastlara rağmen devam edeceğinin ve İsrail işgali tamamen ortadan kalkana kadar asla durmayacağının” da altını çizdi.
Hamas Hareketi yöneticilerinden Sami Ebu Zuhri “7 Ekim’de yaşananlar bu korkak suikastlarla silinmeyecek. Şehitlik, kahraman liderlerin şerefidir, yüce halkımızın fedakarlıklarının bir parçasıdır.” ifadesini kullandı.[9]
İSMAİL HANİYE
İsrail devleti, Filistinlilerin birçoğunu yaptığı katliam ve sürgünlerle kendi ülkelerinde mülteci kamplarında zorlu şartlar altında yaşamaya mecbur bırakmıştır. O ailelerden biri de İsmail Haniye’nin ailesiydi. Haniye, 29 Ocak 1962 tarihinde Gazze Şeridi’ndeki El-Şati mülteci kampında dünyaya geldi. Ailesi 1948 Arap-İsrail Savaşı sırasında Askalan (Aşkelon) şehrinden ayrıldı ve mülteci durumuna düşmüştü.
1987’de Gazze İslam Üniversitesi’nden mezun oldu. Bu yılda Şeyh Ahmed Yasin liderliğinde kurulan HAMAS’a katıldı. İsrail, 1989’da I. İntifada’ya katıldığı ve Hamas üyesi olduğu gerekçesiyle onu tutukladı. 1992’de serbest bırakıldıktan sonra, İsrail tarafından 415 kişi ile Güney Lübnan’a sürüldü. Ertesi yıl Gazze’ye geri döndü.
1999-2004 yılları arasında Hamas’ın kurucu lideri Şeyh Ahmet Yasin’in özel kalem müdürlüğünü yaptı.
İsrail tarafından çeşitli zamanlarda defalarca kendisine suikast girişiminde bulunuldu. Hatta bir seferinde Şeyh Ahmet Yasin’le birlikte uğradığı suikasttan kurtuldu. Mayıs 2007’de ailesiyle birlikte oturduğu eve füze saldırısında bulunuldu.
Uzun bir süre HAMAS Gazze sorumlusu olarak görev yapan Haniye, 2017’de Halid Meşal’in yerine siyasi başkanlığa geçti. Onun yerine ise Gazze sorumlusu Yahya Sinvar seçildi.
Şehit Hasan el-Benna şöyle diyordu:
“Kardeşlerim! Siyonistler sadece bir dilden anlıyor. O da devrim, güç ve kandır. Filistin’in, İslam toprakları olması, Peygamberlerin beşiği olması ve Allah’ın mübarek kıldığı Mescid-i Aksa’nın içinde olması nedeniyle her Müslüman’ın vatanı ve davasıdır. Filistin halkı bizim kardeşimizdir. Kim Filistin’e yardım etmezse, Allah ve Rasûlü’ne yardım etmemiş olur. Kim de ona yardım eder ve desteklerse kuşkusuz Allah’a ve Rasûlü’ne yardım etmiş olur.”
“Eğer mü’min iseniz, hiçbiriniz silahsız ve cihadsız kalmasın.” diyen İzzeddin el-Kassam’ın yolunu sürdüren yiğit mücahitler, 7 Ekim 2023 sabahında işgal edilen topraklarına “Aksa Tufanı” adını verdikleri Siyonistleri şaşkına düşüren büyük bir operasyon gerçekleştirdiler. Haberin duyulması sonrasında Haniye, şükür secdesinde bulunarak şu sözleri söyledi:
“Gazze bugün; işgal, terörizm, günlük katliamlar ve soykırım savaşı ne kadar acımasız olursa olsun pes etmeyen, direnişin sahada kararlı kalmaya devam ettiği ve aşılmaz olduğunu doğrulayan ölümsüz bir savaşta.
Filistin topraklarındaki direniş hareketi olarak bizler, ne pahasına olursa olsun bu halkın fedakârlıklarına, özgürlüklerine, topraklarının ve haklarının iadesi özlemlerine sadık kalacağımıza dair önce Allah’a sonra da halkımıza söz verdik.”
İsmail Haniye’nin Aksa Tufanı sonrasında devam eden İsrail saldırılarında geçen Ramazan Bayramı’nda 3 oğlu ile 4 torunu şehit edildi. Şehadet haberleri karşısında metanetli ve teslimiyet gösteren örnek duruşu sergiledi ve şu sözleri söyledi: “Düşman, oğullarımı öldürerek duruşumuzu değiştireceğimizi düşünüyorsa yanılgı içindedir. Oğullarımın kanı Gazze’de şehit olan insanlarımızın kanından daha kıymetli değildir, çünkü hepsi benim evlatlarımdır. Çocuklarım ve torunlarım, Gazze’yi terk etmedi. Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu yolunda hayatlarını feda ettiler.
Tereddüt etmeyeceğiz, geri çekilmeyeceğiz, Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın özgürleştirilmesi için yolumuza devam edeceğiz.”
Kendisiyle 16 Temmuz günü yapılan son röportajlarından birinde “zafere olan inancını ve İslam ülkelerinin kendilerini yalnız bırakmasının sitemini” şöyle dile getiriyordu:
Kemal Öztürk: “7 Ekim hareketi hata mıydı?”
İsmail Haniye: “Biz 7 Ekim’den önce de çok insanımızı kaybettik. Binlerce, on binlerce insanımızı şehit verdik. O zaman dünyadan bir ses oldu mu? Kimse bir şey dedi mi? Kimse bize destek çıktı mı? Veya kimse İsrail’e ‘dur’ dedi mi? Kimse demedi.
Biz zaten ölüyorduk… Biz zaten her yıl binlerce insanımızı kaybediyorduk… Şimdi yine ölüyoruz, sadece Gazze’de değil, Ramallah’ta, Batı Şeria’da… Oralarda Hamas yok, orada ölenler de mi Hamas yüzünden ölüyor?… Biz sadece Allah’a güveniyoruz. Allah’ın izniyle bu savaşı kazanacağız. Bu uğurda canımızı vermeye hazırız. Canımızı vereceğiz de.”[10]
“Filistin, 1948’den beri kan deryası. Şehitleri, tutukluları ve muhacirleriyle. 7 milyon Filistinli bugün sürgünde. Tabii ki sorumluluğumuz var ve biz bu sorumluluklarımızı yerine getirirken şehit olmaya hazırız.” diyen ve hayatının son birkaç yılını Katar’da sürgünde geçiren Haniye, 31 Temmuz 2024’te gittiği İran’da suikast sonucu şehit edildi.
NİCE YİĞİTLER BU YOLDA CANDAN GEÇTİLER
İslam davası yolunda şu hakikat hiç değişmemiştir: “Bu dava, yolunda canından geçmiş yiğitlerden hiçbir zaman geri kalmadan sürmüş, sürmeye de devam edecektir. Şehitleri her daim olmuş ve olmaya da devam edecektir.”
İslam davası, yine şehitler kazanmaya devam ediyor. “Canımız, kanımız Aksa’nın yolunda feda olsun” sloganını, “Oluk oluk kan aksa, kurtulacak Mescid-i Aksa” sözünü yaşayan yiğitler.
Onlardan biri 3 Yahudiyi öldüren Mahir el-Cazi isimli Ürdünlü bir kamyon şoförü. Şehid olmadan önce şöyle bir mektup kaleme aldı:
“Selamün Aleyküm. Sevgili anneme ve babama; hakkınızı helal edin ve benden razı olun, çünkü ben Allah’ın izniyle şehidim, elhamdülillah. Benden bahsetmenizi istemiyorum, fakat benim gösterdiğim tavırdan bahsedin, belki bu, ümmetimizin evlatları ve özellikle Ürdün evlatları için baki bir motivasyon olur. Gazze’de, Filistin’de kardeşlerimize, çocuklarımıza, kadınlarımıza yönelik korkunç katliamlar işleyen Siyonist işgalcilere karşı bir duruş sergilemelerini istiyorum… Kardeşlerim, İslam evlatları, eğer dininiz yoksa en azından sizde kıskançlık ve izzet olsun. Kardeşiniz Mahir Diyab El-Cazi.”
Olay sonrası Kassam Sözcüsü Ebu Ubeyde şöyle bir açıklamada bulundu: “Ürdünlü kahramanın halkımızı savunan tabancası, devasa ordulardan ve istiflenmiş askeri cephaneliklerinden daha etkiliydi.”
[1]. “Biz senin, yüzünü göğe doğru çevirdiğini elbette görüyoruz. İşte şimdi kesin olarak seni memnun olacağın kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir; nerede olursanız olun yüzünüzü o yöne çevirin…” (Bakara, 144)
[2]. Ebu Zer radıyallahu anh’den rivayet edilmiştir: Ben “Ya Rasûlallah! Yeryüzünde ilk kurulan mescid hangisidir?” dedim. O sallallahu aleyhi ve sellem “Mescid-i Haram’dır” buyurdu. “Sonra hangisidir?” dedim. O “Mescid-i Aksa’dır” buyurdu. (Müslim, “Mesâcid”, 1)
[3]. İsra, 1.
[4]. İbn Mâce, “İkame”, 196.
[5]. “İsrâiloğulları’ndan kâfir olanlar, Dâvûd ve Meryem oğlu Îsâ diliyle lânetlenmişlerdir. Çünkü onlar isyan etmişlerdi ve sınırı aşıyorlardı.” (Maide, 78)
[6]. Nedim Bal, Mekke Kalbimiz, Kudüs Gözümüzdür, Nebevi Hayat Dergisi, 26. Sayı (Ocak 2015), s.21.
[7]. https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4766271-10-y%C4%B1ld%C4%B1r-tehdit-ve-takip-ediliyordu-salih-el-aruri-kimdir Erişim Tarihi: 17.09.2024.
[8]. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/oldurulen-hamas-yoneticisi-arurinin-kardesi-suikastin-filistin-direnisini-kiramayacagini-soyledi/3100967 Erişim Tarihi: 17.09.2024.
[9]. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilin-beyrutta-duzenledigi-saldirida-hamas-yoneticilerinden-el-arurinin-olduruldugu-bildirildi-/3098455 Erişim Tarihi: 17.09.2024.
[10]. https://www.ekonomim.com/gundem/haniye-ile-son-roportaji-yapan-gazeteci-anlatti-iste-haniyenin-son-sozleri-haberi-757930 Erişim Tarihi: 17.09.2024.