Kız Kardeşime Mektup

Serbest Köşe – Derya Fıçıcı / 2022 Ekim / 119. Sayı

Henüz on beşinde, yirmisinde saçlarına aklar düşmüş kız kardeşim…

Bedenin de ruhun da yorulmuş görüyorum ki… Gözlerinin feri sönmüş, damarlarındaki kan çekilmiş adeta… 

Sevgi dilendiğin kapılar yüzüne kapanmış. Ruhun yalnızlık zindanında acı çekiyor, biliyorum. 

Buz gibi, soğuk, titriyorsun… Fırtınalar önünde savrulmuşsun, her yerin yara bere içinde. 

Meğer sen mutluluk maskesi takmışsın yüzüne. 

Gözünün altına çektiğin sürme, taktığın uzun kirpikler, boyalarla yaptığın sahte gülüş; gözbebeklerindeki acıyı, hüznü gizlemeye yetmiyor.

Hiçbir kapatıcı yaralarını kapatmıyor. 

Bunların hepsi sahte, sen de biliyorsun. Maskeni sildiğinde yüzleşiyorsun kendinle. “Ben kimim? Niçin varım?” diye çığlıklar kopuyor içinde. 

Sığınmak istiyorsun, başını yaslamak istiyorsun, ruhunu sevsin istiyorsun bir el… Bunun için gittiğin her fani ya bedeninle ilgileniyor ya da seni hiç görmüyor. Sahte sözler, iltifatlar bir tokat gibi iniyor yüzüne. Acı bir kahkaha kopuyor içinden. 

Gözyaşı dökmeden ağlıyorsun, bir sen biliyorsun. 

Sosyal medyaya koyduğun fotoğrafına bakıyorsun. Bir ressamın çizdiği yağlı boya tablosu kadar değerin yok. Ressamların çizdiği tabloda bile ruh arar insanlar. Üzerinde yorumlar yaparlar, ne anlatmak istediğine dair… 

Fotoğrafının altında sadece; kaşların, gözlerin, burnun, makyajın, üzerindeki elbise hakkında yorumlar var. İğreniyorsun, kusmak istiyorsun. 

Ah benim güzel kardeşim! 

Parmaklarını boğazına kadar geçir de kus bu sahte hayatı. İçinden çıkar gitsin. 

Seni yok sayan, seni sadece ete kemiğe dönüştüren, seni kokuşmuş bir leşe çeviren, ruhunu, benliğini yok sayan şu anlayışı kus ki, layık olduğu yere gitsin. 

İçinde ve dışında sana ait olmayan her şeyi çıkar at. Şu sana giydirdikleri paçavraları, gözüne taktığın sahte göz rengini, şu takma kirpikleri, yüzüne sürdüğün sahte kimliği hepsini, hepsini söküp at. 

Ruhunu ve bedenini bütün kirlerden arındırdıktan sonra seni gören, seni işiten, seni asla kapısından çevirmeyen, sığındığında sana rahmet eden Rabbine yürü. Bütün yaralarının merhemi O’nda… Acıların, kederlerin, hüzünlerin dindiği makama yürü. Ruhunu, bedenini sığındır O’na…

Ve şimdi gözyaşlarıyla ağlayacağın yerdesin. Burada akıt hepsini ki seni arındırsın. 

O el ki, O’ndan daha şefkatli bir el yok ruhunu okşayacak…

Hadi, şimdi evden uzaklaşıp kaybolduktan sonra evinin yolunu bulunca annesinin eteğine yapışıp ağlayan çocuğun ağladığı gibi ağla O’nun huzurunda. 

Tekrar kavuşmanın sevinciyle ağla. Evine, huzur ve güven yerine dönmenin sevinciyle ağla. 

Evden uzaklaştığında karşılaştığın kötülükleri, tehlikeleri tek tek hatırla. Sokaklardaki kayboluşunu, insanların hain bakışlarını hatırla. Uzanan kirli elleri hatırla. Korku ve ümit içinde O’na sığın. 

Yaramazlık yapıp, ağladığın zaman, annen seni affedip sardığında kalbinde oluşan sevinci ve huzuru hatırla. 

İşte annenin sana karşı kalbindeki merhameti ve yeryüzünde her canlının birbirine olan merhameti; Rahman ve Rahim olan Allah’ın merhametinin sadece zerresi… 

Şimdi sen o rahmetin önündesin. O merhametin önünde diz çöktün. O’nun önünde secde ettin. 

Yalnızlıkların eriyor… Garipliklerin eriyor… Her yanından merhametle kuşatıldın. 

Kalbin öyle yumuşadı ki bir tüy gibi adeta… 

Ve sanki kalbin bedeninden çıktı da semaya doğru yükseliyor. 

Zilletten izzete doğru yükseliyorsun şimdi…

Sahte güzellikleri bıraktığın yeryüzünden, en güzel ziynetlerle süslenmeye gidiyor ruhun… 

Şu ayetleri okuyorsun yükselirken:

“Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tevbe edin. Umulur ki çirkin kötülüklerinizi örter. Ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacaktır. Onların nurları, önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. Derler ki: Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla. Bizi bağışla, çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter.” (Tahrim, 8)

Şimdi sen yeryüzünde yürüyen bir nursun. Edep süsü ile süslenmiş, en güzel mücevherat olan ahlakla, edeple, haya ile süslenmişsin baştan aşağı… 

Gözler sana bakamıyor. Allah’ın mümin kadına emrettiği haya elbisesi ile kuşanmışsın. 

Hangi hain bakış sana değebilir ki? Allah azze ve celle’nin ayeti üzerinde taşıdığın… 

Şimdi sen bir yıldızsın. Adeta karanlık gecede yolunu kaybedenlere yönünü gösteren… Ve seni takip eden gerçek takipçilerin olacak, cennetin kapısından birlikte gireceğiniz… 

Cennete kadar süren, orada ebedileşen gerçek dostluklar. 

Ey kız kardeşim! Bu mektubu yazarken ismini bilmiyorum ama seni her gün görüyorum. Öyle ki acıların, hüzünlerin yüreğime işliyor. 

Ve bu mektup senin için Rabbime ettiğim bir dua. 

Allah için seni seven kardeşin.