İslam Kardeşliği Ve Yardımlaşmanın Ehemmiyeti

Nebevi Damlalar – Yener Yılmaz / 2022 Mayıs / 114. Sayı

Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın bildirmiş olduğu hadisi şerife göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur;

“Kim bir müminin dünyadaki bir sıkıntısını giderirse Allahu Teâlâ onun kıyamet günü sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderir.

Kim darda kalmış bir kişiye kolaylık sağlarsa Allah da ona dünyada ve ahirette kolaylık sağlar.

Kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da dünyada ve ahirette onun ayıbını örter. 

Kul, kardeşine yardım ettiği sürece Allah da o kula yardım eder.

Bir kişi ilim öğrenmek için yola çıkarsa Allah o kişinin cennete giden yolunu kolaylaştırır.

Herhangi bir topluluk Allah’ın evlerinden bir evde bir araya gelir de aralarında Allah›ın kitabını okur ve ders yaparlarsa üzerlerine sekine iner, rahmet onları kuşatır, melekler onları çepeçevre sarar ve Allah kendi katında olanlara onlardan bahseder.

Amelleri bir kişiyi yavaşlatıyorsa soyu, sopu ve nesebi onu hızlandıramaz.”

(Müslim, Zikir, 38)

Açıklama

Bu hadis, müminler için büyük önem ifade eden kaideleri ve edepleri bir arada toplamıştır. Müminlerin birbirlerine karşı görevlerinin neler olduğunu öğrendiğimiz bu gibi hadisler dikkat etmemiz gereken hakikatleri ve görevleri açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Bir mümine yardımcı olmak için, onun mümin olma niteliği yeterlidir. Günahkâr ve fasık da olsa, mümine yardımdan geri durulmaması gerekir. Çünkü bu alâka ve yardımlaşma, onun imanını korumasına vesile olabilir. Her şeye rağmen, müminler birbirini terk etmemeli, aralarındaki ilişkiyi kesmemelidir.

A) Başkasının Sıkıntısını Gideren Kişi Yardıma En Çok Muhtaç Olduğu Vakit Karşılığını Görecektir

“Kim bir müminin dünyadaki sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderirse Allahu Teâlâ onun kıyamet günü sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderir.”

Her insanın dünyada birtakım dertleri ve sıkıntıları olabilir. Bu sıkıntıları atmanın en kolay yolu, başkalarının derdiyle dertlenmektir. Başkalarının dertleri için yardımda bulunan kişi kendi sıkıntılarını unutacak ve sıkıntılarının kolay bir şekilde aşıldığını görecektir. Konuyla alakalı başka bir hadisi şerif şu şekildedir;

– Kişi Allahu Teâlâ’nın kendisini kıyamet günündeki sıkıntılardan kurtarmasını istiyorsa darda kalana kolaylık sağlasın ya da ondan alacağı varsa almaktan vazgeçsin. 

Bir başka bir rivayet ise şöyledir;

 –Kim Müslüman kardeşinin dünyada bir ihtiyacını giderirse Allah azze ve celle de onun ahiretteki ihtiyaçlarından yetmiş tanesini giderir. Bunların en alt mertebesi onu affetmek yani mağfiret olacaktır.

B) Darda Kalana Yardım Eden Kişinin İşleri Kolaylaşır

“Kim darda kalmış bir kişiye kolaylık sağlarsa Allah da ona dünyada ve ahirette kolaylık sağlar.” 

Bu amel, insanın dünyadaki sıkıntılarını hafifletir, dualarının kabul olmasına vesile olur. Kişinin kalbi huzurla dolar, hayatına kolaylıklar katar.

– Dualarına icabet edilmesini ve sıkıntılarının giderilmesini isteyen kişi darda kalana kolaylık sağlasın. 

– Kim darda kalana kolaylık sağlarsa hiçbir gölgenin olmadığı yalnızca Allah azze ve cellenin arşının gölgesinin olduğu o gün de Allahu Teâlâ onu gölgelendirecektir.  

C) Müslüman Kardeşinin Kusurlarını Örten Kendi Kusurlarını Da Gizlemiş Olur

“Kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da dünyada ve ahirette onun ayıbını örter.”

Bu hadisin bir başka rivayeti konuyla alakalı daha fazla detay öğretir;

Kim Müslüman bir kardeşinin ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun bir ayıbını örter kim Müslüman kardeşinin ayıbını açığa çıkartırsa Allah da o kişiyi evinin ortasında bile olsa onu rezil eder. 

Her insan hata yapar. Yapılan hataları fark eden Müslümanlar hata eden kişinin hayrını istiyorlarsa onu en güzel şekilde uyarmaları gerekir. Onun hatalarını, ayıplarını ifşa etmek, sağa sola anlatmak ona karşı yapılacak en büyük kötülüklerdendir. Onun kusurunu gizlemek, kendine çeki düzen vermesi için yapılacak en güzel yardımlardandır. Müslümanlar birbirlerinin kusurlarını ve ayıplarını araştırmasın. Herkesin ayıpları ve kusurları vardır. Bazı insanların ayıpları açığa çıkmamışsa eğer Allah, üzerindeki örtüyü kaldırmadığı içindir. 

D) Allah’ın Yardımını Bekleyen Kişi Kardeşlerine Yardım Etsin

“Kul, kardeşine yardım ettiği sürece Allah da o kula yardım eder.”

Allah’ın yardımını arzulayan ve bu uğurda gerekli mücadeleyi sergileyen selefi salihin kendilerine bu husus hatırlatıldığında gerekeni derhal yapıyor, işi gücü erteleyip kardeşine yardıma koşuyordu.

Hasan el-Basri, ihtiyaç sahibi bir adamın ihtiyacını gidermesi için arkadaşlarını Sabit el-Bunanî’ye gönderdi. Yanına gittiklerinde onun itikafta olduğunu gördüler. “Ben şu anda itikaftayım, yardımcı olamıyorum, kusura bakmayın.” dedi. Durumu Hasan el-Basri’ye haber verdiler. Hasan el-Basri dedi ki; “Gidin ona deyin ki “Ey A’maş! Sen bilmiyor musun Müslüman bir kardeşinin ihtiyacını gidermek için yürümen, defalarca hac yapmandan daha hayırlıdır!”. Sabit’e gelip bu sözü haber verdiklerinde itikafını terk etti ve onlarla beraber o ihtiyaç sahibinin yanına gitti.

Abdullah bin Ömer’den merfu şekilde rivayet edilen bir hadis-i şerif şöyledir;

“Allah’ın en sevdiği kişi insanlara en çok fayda verendir. Allah azze ve celle’nin en sevdiği amel bir Müslümanı mutlu etmen, sıkıntısını gidermen, borcunu ödemen ve açlığını gidermendir. Bir Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını gidermek için yürümem bu mescitte bir ay itikaf yapmaktan bana daha çok sevimli gelir. Bir kişi öfkesini yutarsa Allah onun ayıbını örter. Bir kişi imkânı olduğu halde öfkesine yenik düşmez ve öfkesine göre hareket etmezse Allah kıyamet günü onun kalbini rıza ile doldurur. Müslüman bir kardeşinin ihtiyacını gidermek için yürüyen ve bu konuda sebat eden kişinin ayakları ayakların kayacağı o gün sabit kalacaktır. Sirkenin balı bozduğu gibi kötü ahlak da yapılan amelleri bozar.”  

Evet, halife olan Hz. Ömer mağdur durumdaki kullara yardım için elinden geleni yapıyor, bu konuda bizlere örneklik teşkil ediyordu.

Bir gece Talha bin Ubeydullah Hz. Ömer’in bir eve girdiğini görmüş, sabah olunca o eve gitmiş ve içeride yaşlı bir kadının olduğunu, kadının yatalak hasta olduğunu görmüştü. Kadına “Dün gece gelen adam burada ne yapıyordu?” diye sordu. Kadın “O kişi uzun zamandan beri benim yanıma gelir, benim ihtiyaçlarımı giderir, evin çöplerini atar yerleri süpürür” demiştir.

Enes bin Malik’ten merfu olarak rivayet edilen hadisi şerifte şöyle buyurulur; 

“Allah bir kulun hayrını murad ettiği vakit insanların ihtiyaçlarını onun eliyle giderir.” 

Bunun manası şudur; o kula diğer insanların ihtiyaçlarını gidermek için çaba sarf etmek nasip olur. Onların dünyalık ve ahiretlik ihtiyaçlarını gidermeye çalışır, böylece vakar sahibi saygın bir kişi oluverir. Sözleri ve fiilleri artık dosdoğru bir haldedir.

Başkalarına yardımcı olabilmek Allah’ın verdiği bir lütuftur. Allah azze ve celle bir insana bu nimeti nasip ettiyse ona daha fazla şükretmeli ve daha fazla hamd etmelidir.

E) İlim Uğruna Yürümek Cennete Adım Adım Yaklaşmaktır 

“İlim öğrenmek için bir kişi yola çıkarsa Allah o kişinin cennete giden yolunu kolaylaştırır.”

İlim sahibi olan bir kişi, ilimden bihaber olan insanlarla aynı olmaz. Allah azze ve celle Kur’an-ı Kerim’de bilenler ile bilmeyenlerin eşit olmayacağını bizlere öğretmiş ve ancak ilim sahiplerinin Allah azze ve celle’den hakkıyla korkacağını bildirmiştir. Allah’a yaklaştıran, Allah korkusunu kalpte canlandıran ve nafile ibadetlerin çoğundan üstün olan ilim, Allah’ın kuluna verdiği bir diğer nimettir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem “Allah bir insanın hayrını murad ederse onu dinde fakih kılar” -yani dini öğrenmeyi, dini detaylı bir şekilde anlamayı ve kavramayı ona nasip eder- buyurarak bunun da Allah’ın bir nimeti olduğunu vurgulamaktadır.

Kul çaba sarf ederse Allah işini kolaylaştırır. İlme doğru hareket ederse Allah cennete giden yolu kolaylaştırır. İlim cennete sevk eden, cennete götüren -tabiri caizse- kestirme bir yoldur.

İmam Şafii dedi ki: “İlmi sevmeyen kişide hayır yoktur. Sakın ha böyle insanları tanıma, onlarla arkadaşlık kurma… Onlardan uzak durman kalplerin hayatıdır, basiretin açılmasına sebeptir.”

F) Kur’an-ı Kerim’i Okumak ve Müzakere Etmek İçin Toplananlar Allah’ın Övgüsüne Mazhar Olurlar

“Herhangi bir topluluk Allah’ın evlerinden bir evde bir araya gelir de aralarında Allah›ın kitabını okur ve ders yaparlarsa üzerlerine sekine iner, rahmet onları kuşatır, melekler onları çepeçevre sarar ve Allah kendi katında olanlara onlardan bahseder.”

Bu hadisi şerife göre insanların mescidde toplanıp Kur’an-ı Kerim okumaları müstehaptır fakat seslerini yükselterek başkalarını rahatsız etmemeleri gerekir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem mescidde yüksek sesle Kur’an okuyanları duyunca onları ikaz etmiştir. 

G) Soyuna Güvenen Kişi Yarı Yolda Kalır. Kişinin Yanında Sadece Yaptığı Ameller Kalır

“Amelleri bir kişi yavaşlatıyorsa soyu sopu ve nesebi onu hızlandırmaz.”

Yani kişi ne kadar saygın bir aileye mensup olursa olsun eğer amelleri salih değilse ve salih amel biriktirmemişse ailesinin ona herhangi bir faydası olmayacaktır. 

İmam Gazali der ki: “Babasının takvası ile kurtulacağını zanneden babasının yediği yemekle doyacağını zanneden insan gibidir.”

Hadisten Çıkarılan Dersler

Müminler iyilik ve hayır olan konularda birbirlerine yardımcı olmalıdırlar.

Dünyada bir Müslümanın sıkıntısını gideren kişiye Allah azze ve celle kıyamet günü büyük mükafat verecektir.

Darda kalana, borçlu olana yardım etmek gerekir. Yardım edilecek kişi Müslüman ya da gayri müslim olabilir.

Müslümanların dünyalık bir cezayı gerektirmeyen ya da kul hakkı olmayan kusurları gördükleri vakit ya da farkına vardıkları vakit örtmeleri fazilettir. Böyle yapan kişilerin kusurları da Allah tarafından örtülür.

Allah’ın yardımını bekleyen kişi başkalarına yardım etsin.

İlim öğrenmek cennete giden yolu kolaylaştıracaktır.

Kur’an okumak, müzakere etmek, anlayıp kavramaya çalışmak büyük bir ibadettir. Bunun dünyadaki karşılığı huzur ve sekinet, ahiretteki karşılığı ise rahmet olacaktır.

Kişinin soyu onu cennete dahil etmez.