Bir Müslüman Ramazan Ayını Nasıl Geçirmelidir?

Kapak Dosya – Mahmut Varhan / 2016 Haziran / 43. Sayı

Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Allah’ın Rasûlü’ne, onun âline, ashabına ve kıyamete kadar ona tâbi olan mü’minlere salât ve selam olsun.

Kur’an-ı Kerim’in Ramazan ayında nazil olması ve Allah Teâlâ’nın ezeli kelamında onu diğer aylardan ayırarak övmesi, onun diğer aylardan üstün ve farklı olduğunun bir işaretidir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “O Ramazan ayı ki, Kur’an onda indirilmiştir. (O Kur’an) insanları hidayete erdirmek, doğru yolu ve hak ile bâtılı ayırdeden hükümleri açıklamak üzere indirilmiştir.” (Bakara: 185) İşte bu ve daha başka sebeplerden dolayı Ramazan ayı her şeyi ile diğer aylardan farklı değerlendirilmiştir. Kendisine özel ibadetlerin bulunması, yapılan ibadetlerin mükâfatının diğer zamanlardan kat kat fazla olması bu ayın değerini daha farklı kılmaktadır. Bütün bunlardan dolayı Ramazan ayını ganimet bilmeli, ondan faydalanabildiği kadar faydalanmalıdır. Hz. Âişe validemiz anlatıyor: “Allah’ın Rasûlü, (ibadet hususunda) diğer aylarda göstermediği gayreti Ramazan ayında gösterirdi. Ramazan’ın son on gününde de diğer zamanlarda göstermediği şekilde gayret ederdi.” (1)

Bu ay rahmet ve bereketin bol bol yağdığı, azap kapılarının kapatıldığı, azgın şeytanların zincire vurulduğu ve cennet kapılarının açıldığı bir aydır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Ramazan ayının ilk gecesi gelince, şeytanlar ve cinlerin azgınları bağlanır. Cehennem kapıları kapanır ve hiçbiri açılmaz. Cennet kapıları açılır, hiçbirisi de kapanmaz ve Allah tarafından biri şöyle haykırır: ‘Ey hayrı isteyen! Kolları sıva. Ey şerri isteyen! Vazgeç bu ayda ondan.’ Allah’ın ateşten azat ettikleri vardır ve bu da her gece olur.” (2) Ne mutlu bu müjdelere kulak verip, kendisini ateşten azat edenlere!

Bütün bunları çok iyi değerlendirmemiz ve şeytanlar zincire vurulmuşken tam bir azık edinmemiz gerekir. Öyle ki onlar salındıkları zaman bambaşka bir şahsiyetle karşılaşsınlar. Bu ayda bol bol inen rahmet ve bereketten çokça yudumlamamız ve bir sonraki Ramazan’a kadar şeytanlarla mücadele edebilecek bir cephaneyle donanmamız gerekir.

Kur’an-ı Kerim’in nazil olmaya başladığı ve “Kur’an ayı” ismine bihakkın layık olan Ramazan ayında çokça Kur’an tilavet etmeli, tefekkür ve zikir ile kendimizi manevi yönden techizatlandırmalıyız. Özellikle her tarafta Müslüman kardeşlerimizin şehit edildiği, Müslüman bacılarımızın başına türlü türlü felaketlerin geldiği, İslam’ın ve Müslümanların çeşitli girdaplarla karşı karşıya bırakılmak istendiği bu günlerde; bu korkunç bulutları dağıtıp güneşi bize göstermesi için Rabbimize çokça dua etmeliyiz. Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Kulun Rabbine en yakın olduğu zaman dilimi secdede olduğu andır. O halde (secdede iken) çokça dua edin.” (3) Oruçlu kimsenin ve mazlumun duasının da geri çevrilmeyip kabul edileceği hadislerde sabit olmuştur. O halde rahmet ve bereketin çokça yağdığı Ramazan ayında oruçlu ve mazlum olarak başımızı secdeye koyup, Rabbimize çokça yalvarmalıyız. Olur ki başımızın üstündeki bu karanlık bulutları dağıtıp bizi aydınlık günlere ulaştırır.

Ramazan ayında yapılan bir ibadetin sevabı, diğer zamanlarınkinden daha çoktur. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Hangi sadaka daha hayırlıdır?” diye sorulduğunda; “Ramazan’da verilen sadakadır” cevabını vermiştir. (4) Ramazan’da yapılan umrenin hac kadar sevabının olacağını Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle beyan etmiştir: “Ramazan ayında umre yapınız. Ramazan ayında yapılan umre hacdır.” (5) Ramazan ayında yapılan tesbihatın da diğer zamanlarda yapılandan daha çok sevabı olduğu Nebi sallallahu aleyhi ve sellem tarafından şöyle açıklanmıştır: “Ramazan’da yapılan bir tesbihat, diğer aylarda yapılan bin tesbihattan daha faziletlidir.” (6) Peygamber Efendimiz de bu ayda hayır ve hasenatı çokça yapmış ve insanları bu hususta teşvik etmiştir. İbni Abbas anlatıyor: “Rasûlullah insanların en cömerdiydi. En cömert olduğu zaman da Ramazan ayı idi.” (7)

Bütün bunları çok iyi düşünerek elimizden geldiği, gücümüzün yettiği kadar çok ibadet etmeli ve bu vesileyle takva elbisesine bürünmeliyiz. Bilmeliyiz ki Ramazan ayı tevbe etmek ve   tam manasıyla Allah’a dönmek için bir fırsattır. İnsanların dinden uzaklaştırıldığı, günahların pervasızca işlendiği böyle bir zamanda takva elbisesine bürünmek için kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Müjdeler olsun Ramazan’ın rahmet ve bereketinden bolca yudumlayanlara! Yazıklar olsun Ramazan’ın bereketinden gafil bir şekilde yaşayanlara!

Ramazan Ayına Özel Bazı Gece ve İbadetler

Bütün bunlara ilaveten Ramazan ayına özel olup onun kıymetini bir kat daha arttıran gece ve ibadetler de vardır:

Bu ayda, Kur’an’ın kendisinde indirildiği ve bin aydan daha hayırlı olan “Kadir Gecesi” bulunur. “Biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’ni sana ne bildirdi?! Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadir Suresi: 1-3)

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu gecenin önemini şu şekilde bize beyan eder: “Kim Kadir Gecesi’ni iman ederek ve sevabını (Allah’tan) umarak (ibadetle) ihya ederse, geçmiş günahları affolunur.” (8) Başka bir rivayette ise: “Bu gecenin hayrından mahrum kalan, gerçek anlamda mahrum olmuş olur”  diye belirtilir. Sabaha kadar selametli olan, rahmet ve bereket ile dolu olan, meleklerin kendisinde indiği bu geceyi melekûti bir yapıya sahip olarak geçirmelidir. Bu geceyi gaflet içinde geçirenler, bütün o senenin hayrından mahrum kalmış olurlar. Çünkü o sene için verilen bütün kaderi hükümler bu gecede indirilir. “Onda melekler ve ruh, Rabblerinin izni ile her iş için iner de iner. O, tan yeri ağarıncaya kadar selamdır.” (Kadir Suresi: 4-5)

Fakat bu gecenin hangi gece olduğu belli değildir. Ancak Ramazan’ın son on gününde olduğu kesindir. Bundan dolayı Ramazan’ın son on gününde özellikle tek sayılı gecelerinde onu aramalıdır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kadir Gecesi’ni Ramazan ayının son on gecesinin tek (sayılı) gecelerinde arayın.” (9)

Ramazan ayına mahsus ibadetlerden bir tanesi de teravih namazıdır. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Kim iman ederek ve sevabını (Allah’tan) umarak Ramazan ibadetini (teravih namazını) yerine getirirse, geçmiş günahları bağışlanır.” (10) Başka bir hadiste Ramazan orucunu tutan, teravih namazını kılan kimsenin annesinden doğduğu gün gibi günahlardan temizleneceği müjdelenmiştir. (11) Ne mutlu bu fırsatları değerlendirenlere!

Yine Ramazan ayına has ibadetlerden biri de itikaftır. İtikaf, Kur’an ve sünnetle sabit olan çok faziletli bir ibadettir. “Mescidlerde itikafta iken hanımlarınıza yaklaşmayın.” (Bakara: 187) Hz. Âişe validemiz anlatıyor: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat edinceye kadar Ramazan’ın son on gününü itikafla geçirdi.” (12) Rasûlullah’ın ömrünün sonuna kadar bu ibadete devam etmesi, bu ibadetin ne kadar önemli ve ne kadar faziletli olduğunu göstermektedir. Zira itikaf, mü’minin kendisinde nefsini terbiye edeceği ve Rabbine yaklaşacağı en güzel bir halvethane ve her türlü şaibeden uzak en faydalı bir uzlettir.

Bir de sadece bu ayda verilen fıtır sadakası vardır. İbni Ömer radıyallâhu anhu buyurdu ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hür olsun köle olsun, kadın olsun erkek olsun bütün müslümanlar üzerine bir sa’ (ölçek) arpa veya bir sa’ hurma fıtır sadakası olarak vermeyi farz kıldı.” (13) Ramazan boyunca bir nevi fakirlerin hayatını yaşayan müslümanların, Ramazan’ın bitiminde de onları unutmamaları ve onlara infakta bulunmaları gayet tabii ve gereklidir. Rahmet dini olan İslam, muhtaçların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak fıtır sadakasını farz kılmış ve böylece hem zenginlerin fakir kardeşlerini unutmamalarını sağlamış, hem de onları sevinç günü olan bayramda mahcub ve üzüntülü bırakmamıştır.

Sahura kalkmak da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından tavsiye edilen bir ameldir. Sahur konusunda Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Sahur yapınız. Çünkü sahurda bereket vardır.” (14) Başka bir hadiste şöyle buyuruyor: “Ehli kitabın orucuyla bizim orucumuzu ayıran şey sahur yemeğidir.” (15) Bu son hadis sahurun ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor. Sahura kalkmakla hem oruç ibadetini daha güzel ifa etmeye gücümüz olacak hem de ehli kitaba benzemekten sakınmış ve onlara muhalefet etmiş olacağız.

Hülasa olarak deriz ki: Ramazan ayı Allah’ın rahmet, bereket, mağfiret ve feyzinin çağıl çağıl coştuğu bir aydır. Ramazan ayı namaz, tazarru’, dua, zikir, Kur’an tilaveti ve ubûdiyetin zirveye çıkması gereken bir aydır. Ramazan ayı zekat, fıtır sadakası, tasadduk, infak ve ihsan ayıdır. Ramazan ayı ilâhî nusret, zafer ve cihad ayıdır. Dolayısıyla bir Müslümanın Ramazan ayında bütün himmetiyle ahirete yatırım yaparak bu faziletlerden nasibini arttırmaya çalışması gerekir. Ramazan ayında ruhunu arındırması, nefsini terbiye etmesi, duygularını kontrol altına alması ve böylece insan-ı kâmil mertebesine çıkmaya çalışması gerekir. Fakat teessüfle belirtmek gerekir ki pek çoğumuz Ramazan ayında ruhumuzu arındırmak yerine bedenimizi doyurmaya ve şişirmeye gayret ediyoruz. Faziletli amellerde yarışmak yerine ziyafet sofralarında yarışıyoruz. Nefsimizi terbiye etmek için salih amellerle vaktimizi geçirmek yerine market market koşturup kuyruklarda değerli vakitlerimizi israf ediyoruz. Böylece mübarek Ramazan ayını dahi ruhsuz bir bedene dönüştürerek tüketiyoruz. Tüketici mantığından acilen kurtulup, mübarek Ramazan ayını rahmet ve bereket ayına dönüştürerek ihya etmemiz ve kendimiz için ebedî bir saadet kapısına çevirmemiz gerekir. Allah azze ve celle bütün Müslümanları mübarek Ramazan ayının hakkını vermeye muvaffak eylesin ve Ramazan ayını bütün Müslümanlar için hayırlara ve bereketlere vesile eylesin. Âmin!   

————————

1. Müslim

2. Tirmizi

3. Müslim

4. Tirmizi

5. Buhari

6. Tirmizi

7. Buhari

8. Buhari

9. Buhari

10. Buhari

11. Nesai

12. Buhari

13. Buhari

14. Müslim

15. Müslim