Bir Dava Adamı Olarak Hasan Karakaya Hocaefendi

Kapak Dosya – Hakan Sarıküçük / 2021 Nisan / 100. Sayı

Günler, haftalar, aylar, yıllar derken zaman akıp geçiyor. Dün gibi, oysa Hasan Karakaya Hocaefendi’nin vefatının üçüncü seneyi devriyesindeyiz. Ailece hasret yaşıyoruz. Tesellimiz müminlerin cennette buluşacak olması. Bu ne güzel bir rahmet! İçinde ümitsizliğin olmadığı bir mutluluk.

Hasret çekmenin bir de uhrevi bir yönü vardır. O da Allahu Zülcelal’i ve emirlerini inkâr sebebi ile cennetlere hasret kalmak. Bu tahmini gayri mümkün elem ile yanmaktır. Müminin hayatında ümitsizlik yoktur. O bilir ki ölüm Allah azze ve celle tarafından takdir edilmiş, yazılmış bir kaderdir. Önemli olan hayatını nasıl yaşadığın, ömrünü nasıl tükettiğin. Hangi safta bulunuyorsun? 

Allahu Teâlâ ahirette insanların hallerini açıklarken amel defterleri sağdan verilenler ve amel defterleri soldan verilenler olarak iki kısımdan bahseder. Bir de ayeti celilede belirtildiği gibi: “Önden gidenler vardır. Bunlar Allah’a yaklaştırılmış olanlardır. Naim cennetleri ile müjdelenmişlerdir” (Vakıa, 8-12). Zannediyorum ki Hasan Karakaya Hocaefendi de bu sınıftandır. İnşallah, öyle umuyorum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Şüphesiz insanlardan Allah’a yakın olanlar vardır” buyurmuştu. Ashabı kiram “Ey Allah’ın Rasûlü onlar kimdir?” diye sorunca “Onlar Kur’an ehli, Allah ehli ve Allah’ın has kullarıdır” cevabını verdi[1]. Hiç şüphesiz ki Allahu Teâlâ’ya yakınlıktan daha büyük bir şeref yoktur. 

Hasan Karakaya Hocaefendi hayatı boyunca ömrünü Allah’a adamış biri olarak tüketti. Bir dava adamı olarak hizmette bulundu. Bu yolda maddi manevi sıkıntılara katlandı. Ben onun tefsir, fıkıh, hadis, akaid çalışmalarından, talebeleriyle olan derslerinden bahsetmeyeceğim. Müslümanlar zaten bunları biliyor. 

Allahu Teâlâ Âdem aleyhisselam’ı yeryüzüne halife olarak yarattı. Ona eşyanın bütün isimlerini öğretti.[2] Yani yeryüzündeki ilk insan donanımlı biriydi. Allahu Zülcelâl onu yaratıp şaşkınlık içinde bırakmadı. Bu bakımdan ilmin ne kadar önemli bir şey olduğunu kavrayabiliyoruz. Âlimler bulundukları toplumda faydalı hizmetler yaparlar. Hem kendilerini hem de insanları aydınlatırlar. İlim yol gösterici bir nurdur. Allah azze ve celle bizi bundan mahrum bırakmasın. 

İçinde bulunduğumuz toplumda hayırlı işler yapan, doğru bilgiler sunan âlimlerimiz bulunmaktadır. Elhamdulillah, lakin yeterli değil. Bir kısım unvan sahibi kimseler de var ki yaptıkları şey kafa bulandırmak, dine şüpheler sokmak. Onun için yüzeysel bir bilgi bize yetmiyor. Daha derin, insan ufkunu açacak, düşünce ufkunu genişletecek ilim sahiplerine ihtiyacımız var.

Hepimizce malum zor bir zaman geçiriyoruz. Adeta fitne devri. Boşuna söylenmedi “Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu ki “Âlimin ölümü İslam’da açılan bir gediktir”.[3] Âlimler kolay yetişmiyor. Güvenilir olan âlimlerimizi sahiplenmek, ilimlerinden faydalanmak görevimizdir. 

Ben burada, Hasan Karakaya Hocaefendi’nin başka bir yönünden bahsetmek istiyorum. O, istişareye açık bir insandı. Bundan dolayı bazı insanlar gelir onunla maddi-manevi, ailevi, ticari ve psikolojik sorunlarını konuşur, adeta çözüm ararlardı. İstişare dinimizde sünnettir. Sonuçları yaratan ise Allahu Zülcelâl’dir. 

Âlimler lekelenir ve âlimlerin sözleri halk arasında değerini yitirirse, insanları Allah’ın kitabına götürecek kimse kalmaz. Âlimlere güven sarsılınca, insanı şeytan ve yandaşları yönlendirir.[4] Biz Hasan Karakaya Hocaefendi’yi güvenilir, salih, âlim bir kul olarak tanıdık. Etrafında ilim sahipleri, ticaret erbabı, esnaf, talebe her sınıftan insan mevcuttu. Mevki makam sahipleriyle işi yoktu. Gayesi servette değildi. Amacı Allah’ın buyruklarını, İslam’ın emirlerini insanlara ulaştırmaktı.

Allah ondan razı olsun. Rasûlüne komşu eylesin. Onu rahmetle anıyoruz. Mekânı cennet, makamı âli olsun, âmin.


[1]İbni Mace, Mukaddime, 16

[2]Bakara, 30-31

[3]Darimi, Mukaddime, 32

[4]Useymin Muhammed b. Salih, Riyazus Salihin Şerhi