Bedenleri Genç Ruhları Yaşlı Nesil

Serbest Köşe – Derya Fıçıcı

Gençlik dönemi dediğimizde genel olarak aklımıza hareketlilik, heyecan, enerji ve coşkunun bir arada olduğu yıllar gelir. Hatta toplumumuzda kanın deli akması (delikanlılık dönemi) her zamankinden daha hareketli olan yaş dönemidir.

Genel olarak bu dönemlerde gençler tutundukları fikrî yapılara, davalarına sıkı sarılırlar. Her fikrin, düşüncenin, inancın kanı deli akan gençleri olmuştur.

Kimi zaman beşerî düzenler gençlerin bu dönemlerini kendi menfaatlerine kullanmış, onları boş davalarının içine atmış, çeşitli bedeller ödetmiştir.

Bu davalar uğruna kanları akıtılmış, idam sehpalarına çıkarılmış, zindanlara atılmış genç hayatlar tarihin kirli sayfalarına kazınmıştır. Bununla birlikte zaman, mübarek İslam davasına canlarını, başlarını koyan gençlere de şahitlik etmiştir.

Genç bir vaizin yüreğinden gelen nidalarla nice hayatlar hidayete ulaşmış, genç bir kalemden dökülen satırlarla kalpler titremiş, genç bir davetçinin heyecanı ölü kalpleri diriltmiştir.

Onların önlerinde, sağlarında, sollarında bu heyecan ve enerjilerini doğru yöne doğru akıtacak öncüleri olmuştur. Önderlerin gündeminde gençlerin heyecanını kontrol etme, onları doğru yönlendirme adına yapılmış programlar olmuştur.

Kontrolsüz enerji her zaman boşa harcanmış enerji olarak kabul edilmiştir. İslam’a doğru çağlayan bu kalplerin içindeki heyecanın rahmet ve berekete dönüşmesi için çeşitli projeler yapılmış, programlar ortaya konulmuştur.

Yıl 2023… Bu dönemin, bu çağın genç nesline baktığımızda ne bir mücadeleye ne bir eyleme gücü olmayan, hayattan usanmış genç yüzlerle karşı karşıyayız. Sözleri ve hareketleri tükenmiş, donuk bakışlı, ifadesiz yüzler…

Bunun en büyük nedenlerinden biri bugünkü şeytani düzenin genç neslin önüne koyduğu tüketim davası. Ne kadar tüketirsen o kadar varsın, o kadar yaşıyorsun.

Düşünmekten, fikirden tamamen uzak, sadece tüketmek üzere, öğütmek üzere nefsin tüm dizginlerinin bırakıldığı, dört nala tüketmeye odaklanmış gençler.

Şeytani düzenlerin hak olan davayı örtmek için her çağa her döneme uygun projeleri olmuştur. Bazı dönemlerde çeşitli fikir akımları (izmler) ile yeni nesli uyutmuş veya istediği şekilde kullanmıştır. Bazı dönemlerde ise aklı tamamen iptal ederek, fikir ve düşünceden uzak sadece nefse hitap eden çeşitli uyuşturucu yöntemler kullanmıştır. Bugünkü sistemi ise insanları nefislerinin kölesi yapma üzere kuruludur. Bu şekilde insanlık bazen aklının bazen nefsinin kölesi olarak ifsad düzenlerin oyuncağı haline gelmiştir.

Mutsuz, isteksiz, uyuma eğilimli kişiler… Aslında bu tarife depresif özellikler uyuyor. Psikoloji ilmi depresyonu tarif ederken tam da bu halleri işaret ediyor. Depresyon hastalarında, kendini başkasına açmama, isteksizlik, üreticiliğini ve dikkatini herhangi bir yere odaklayamama gibi daha birçok belirtiden bahseder.

Sadece tüketmeye odaklanmış olan kişi ise hayatın anlamını kaybeder. Bu da onu depresif bir hale sokar.

Maalesef tüketim davası ve onun illetlerinden hep beraber etkilendik. Gençlerin önünde yürüyen bizler heyecanımızı, ruhumuzu kaybedince onların toprağını sulayacak, onları yeşertecek gücümüz kalmadı. Doğru ve sıhhatli bir önderliğin gençlerin üzerindeki bu ataleti ve ölü toprağını kaldıracağına inanıyorum. Tüketmeye hedeflendirilmiş nesle yapılan diğer aşı ise ‘tüketmek için kazanmalısın!’ düşüncesi. Bu düşünce, meslek seçimlerinde onları mutlu edecek, yeteneklerine uygun olanı seçmek yerine, onları paraya daha çabuk ulaştıracak meslekleri seçmelerine, başarısız olmalarına ve mutsuzluğa sürüklenmelerine sebep oluyor. Aynı zamanda paraya götüren her yolu mübah görmelerine, bu yolda sınır tanımadıklarına da şahit oluyoruz. Kumar, faiz ve ardından gelen buhranlar…

Gelecek kaygısı taşıyan ve bu kaygı ile başa çıkamayan nesli tam da şu cümleyle tabir edebiliriz: Genç bedenli yaşlı ruhlar…

Onları dünyanın dar sınırlarına hapseden, esaret altına alan şeytan ve şeytani düzenlerin baskısından kurtarmak için İslam akidesi yeterlidir. Bu akideye sahip olan bir ruhta hedef yokluğu bulunmaz. İrade zayıflığı bulunmaz. Kısa vadeli düşünmek veya uzağı görememek yoktur. Alınganlık ve pasif direnç duygusu içinde yaşamak yoktur. Motivasyon yetersizliği, yanlış anlaşılmış bir kadercilik anlayışı, gerçeklerle yüzleşememek, kısacası atalete sürükleyen sebeplerin hiçbiri bu akidenin olduğu bir kalpte barınamaz.

Öyle hürleşir, öyle hürleşir ki tıpkı Habeşli Bilal radıyallahu anh gibi tüm zincirlerinden azad olunur. Bilen ve yapanlar, inananlar ve amel edenler listesinin başında yer alanlardan olur. Atalette olanlar ise hürriyetten yoksun, hep köle olarak kalır.

Şimdi bir kalp masajı gerekli şifalı ellerden gönüllere. Elektro şok etkisi yapacak dokunuş ve hayata yeniden dönüş, ye’se düşmeden, umutla… Nabız alıyorum deyinceye kadar…