Bir Kıssa Bin Öğüt – Ebubekir Eren / 2013 Temmuz / 8. Sayı
Abdullah bin Zübeyr radıyallahu anhu, şehadetinden on gün önce annesinin huzuruna girdi ve ona şöyle dedi; “Anneciğim! Ne yazık ki halk ve onlarla birlikte yakınlarım, çocuklarım bile beni yalnız bıraktılar. Az sayıda askerimden başka kimse benimle kalmadı. Hâlbuki dünya malı olarak kimse benden bir şey esirgemiyor. Senin görüşün nedir, nasıl davranma mı tavsiye edersin? Annesi ona şu cevabı verdi: Yavrum, sen işini daha iyi bilirsin. Eğer davanda haklı olduğuna inanıyorsan sabret, dayan. Senin arkadaşlarında hak yolda direnerek öldürüldüler. Kelleni onlara teslim etme, sonra Ümeyyeoğullarının gençlerine oyuncak olursun. Ama eğer bu direnişi dünyevi maksatlarla yapıyorsan senden daha kötüsü yoktur. Eğer gerçekten böyle isen kendine de, beraberinde öldürülenleri de perişan ettin demektir. Eğer hak yolda mücadele ediyorsan dini duyguların zayıflamamalıdır. Daha ne kadar yaşayacaksın ki! En güzel şey hak yolda can vermektir.”
Bunun üzerine Abdullah annesine “Anneciğim! Suriyeliler beni öldürürlerse cesedime hakaret edeceklerinden ve beni çarmıha gereceklerinden korkuyorum” dedi. Annesi, “Evladım! Ölmüş koyun, derisi yüzülünce acı duymaz. Bildiğin doğru yol üzerinde yürü. Allah’tan yardım iste” dedi. Abdullah bin Zübeyr, annesine yaklaştı ve alnından öperek dedi ki: “Anneciğim! Vallahi bende bu görüşteyim Allah’a yemin ederim ki, hiçbir zaman ne dünyaya gönül verdim, ne de debdebe içinde yaşamayı istedim. Bu mücadelenin içine beni çeken sebep ise, Allah’ın koymuş olduğu yasakların çiğnenmesine karşı öfkelenmekten başka bir şey değildir. Bununla birlikte seninde görüşünü almak istedim. Sen benim olduğum basireti, isabetli düşünceyi biraz daha arttırdın. Onun için bak anneciğim, bugün öldürülüyorum. Sakın ha çok üzülme, durumu Allah’a havale et. Senin bu oğlun hiçbir zaman ne isteyerek ne kasıtlı bir günah işledi, ne de çirkin bir amelde bulundu. Ne Allah’ın hükmünü çiğnedi, ne güven verdiği kimseye kalleşlik etti, ne bir Müslüman’a, ne de bir anlaşmalı gayrimüslime zulmetti. Bana, tayin etmiş bulunduğum idarecilerin zalimce muamele ettiklerine dair bir şikâyet geldiği zaman asla razı olmadım, bilakis aleyhinde oldum. Rabbimin rızasına karşı hiçbir şeyi tercih etmedim. Allah’ım, ben bu sözleri kendimi temize çıkarmak için söylemiyorum. Sen bu durumumu benden de başkasından da çok daha iyi biliyorsun. Ben bu sözleri esasen annemi teselli etmek için söyledim.” Annesi de kendisine şöyle dua etti: Allah’ım! Mekke ve Medine de ki bu şiddetli sıcakta haksızlığa karşı girişilen bu direnişte sorumluluk duygusu ile yapılan bu mücadele de ve bu esnada çekilen susuzluk ve perişanlıkta merhametini esirgeme. Abdullah’ın babasına ve bana karşı saygılı bir evlat olarak kabul et. Allah’ım! Onu senin ilahi takdirine havale ediyorum. Onun hakkında mukadder kıldığın her sonuca razıyım. Allah’ım! Oğlum Abdullah bin Zübeyr’in kaderine karşı gösterdiğim bu sabır ve metanete mükâfat olarak bana sabredip şükreden samimi kullarına verdiğin sevaptan ihsan eyle.” Abdullah kahramanca savaşıp yere yığılırken de şu beyitleri okuyor. Esma! Ey Esma! Benim için ağlama. Geride ancak asaletim ve dinim kaldı.” Abdullah şehit olunca Şamlılar tekbir getirdiler. Bu olay Abdullah bin Ömer’e ulaşınca, “Doğumunda tekbir getirenler ölümünde tekbir getirenlerden daha hayırlıdır” demiştir. Haccac, onu tepe üzerinde bir ağaç dalına asmıştı. Annesi gelip asılı cesedinin önünde durmuş, uzun uzadıya ona dua etmişti. Haccac, Esma’ya yanına gelmesi için adam göndermiş, o ise bunu reddetmişti. Sonra haccac Esma’nın yanına gitmiş ve huzuruna girince, “Nasıl, gördün mü? Allah hakka yardım etti ve hakkı üstün kıldı” deyince Esma, “Bazen batıl da, hakka ve hak sahiplerine galip olur, sen pislik içindesin. Abdullah ise cennettedir” diye karşılık verdi. Haccac, “oğluna ne yaptığımı gördün mü?” dedi. Esma ise, “gördüm ki sen, oğlum Abdullah’ın dünyasını ve kendi ahiretini harap ettin” diye karşılık verdi. Haccac’ın Esma’ya bu şekilde davranması Abdulmelik bin Mervan’a ulaşınca, davranışı kınadığını bildiren bir mektubu Haccac’a gönderdi. Mektup’ta şöyle diyordu: “Salih bir adamın (Hz. Ebu Bekir’in kızı) kızına yaptığın nedir?” sonra Esma’ya iyi davranmasını ona tavsiye etti. Haccac Esma’nın huzuruna girdi ve “Anneciğim! Mü’minlerin emiri sana iyi davranma mı bana tavsiye etti. Bir ihtiyacın var mıdır?” dedi. Esma, “ben senin annen değilim. Ben bu ağaçta asılan Abdullah’ın annesiyim. Bir ihtiyacım yoktur.” dedi.
* Daha geniş bilgi için: İslam Araştırmalar Komisyonu Rağıp es-Sercani bakınız.