Anneme Mektup

Nebevi Aile – Yusuf Yılmaz / 2013 Mayıs / 6. Sayı

Benim güzel annem! Ben doymadan kendi doymayı düşünmeyen, ben uykuya dalmadan göz kapaklarını uyumamak için zorlayan, benim bir tebessümümle kendi dert ve kederini unutan ama benim sıkıntıma benden daha çok ağlayan güzel annem… Sevginin sıcaklığının yanında güneş zayıf kalır; gözlerinin ışıltısı, yıldızların ziyasını söndürür. Merhamet yüklü kalbin sevgi bulutları olup çorak yüreklere yağmur gibi yağarken, ipekleri kıskandıran ellerin ise yetimlerin ümitsiz dünyalarına dokunan bir umut olur.

Benim güzel annem! İnsanlar kendilerine yapılan iyiliği unutup nankörlük yaparken ben sana nankörlük yapmamayı, seni sevmeyi ve şirk hariç her işinde sana iyi davranmayı Allah –subhanehu- dan öğrendim.

“De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin…” (En’am;151)

“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “of!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” (İsra;23)

“Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.” (Ahkaf;15)

Benim güzel annem! Allah –subhanehu- Kitabında sana nasıl davranmamızı öğretirken aslında seni yüceltmiştir. Senin kadrini ve kıymetini daha güzel ortaya koymuştur. Bak O’nun Nebi’si Muhammed –sallallahu aleyhi ve selem- de senin için ne buyuruyor;

Ebû Hureyre (r.a) şöyle dedi:

Bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek:

– Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? diye sordu.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Annen!” buyurdu.

Adam:

– Ondan sonra kimdir? diye sordu.

– “Annen!” buyurdu.

Adam tekrar:

– Ondan sonra kim gelir? diye sordu.

– “Annen!” dedi.

Adam tekrar:

– Sonra kim gelir? diye sordu.

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Baban!” cevabını verdi.

(Buhârî, Edeb 2; Müslim, Birr 1.)

Câhime (r.a.), Hz. Peygamber-sallallahu aleyhi ve selem-‘e gelir ve: ‘Ey Allah’ın Rasûlü, ben gazveye  katılmak istiyorum, bu konuda sizinle istişâre etmeye geldim’ der. Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve selem-: “Annen var mı?” diye sorar. ‘Evet’ deyince, “Öyleyse ondan ayrılma; zira cennet onun ayağının altındadır.” buyurur. (Nesâî, Cihad 6)

Benim güzel annem! Anneleri sevmenin bedelinin hem bu dünyada hem de ahirette nasıl karşılık bulacağını da şerefli selefin hayatında şu şekilde buldum;

Hz. Aişe (r.anha)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; “Uyudum, kendimi cennette gördüm. Kur’an okuyan birini işittim. Bu kimdir? dedim. Bu, Harise bin Numan’dır dediler. Dedim ki: İşte iyilik böyledir, işte iyilik böyledir.”(İmam Ahmed) Denilir ki bu kişi annesine karşı en iyi olanlardandı.

Üseyr İbni Amr şöyle demiştir:

Ömer İbnü’l-Hattâb radıyallahu anh, Yemen’den destek bölükleri geldikçe:

– Üveys İbni Âmir içinizde mi? diye sorardı. Sonuçta Üveys’i buldu ve ona:

– Sen Üveys İbni Âmir misin? diye sordu. O da:

– Evet, dedi. (Sonra aralarında şu konuşma geçti):

– Murad kabilesi Karen kolundan mısın?

– Evet.

– Sende alaca hastalığı vardı. Hastalığın geçti, ancak bir dirhem büyüklüğünde bir yerde kaldı öyle mi?

– Evet.

– Annen var mı?

– Evet.

– Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i; “Üveys İbni Âmir size Yemenli destek bölükleri içinde gelecektir. Kendisi Murad kabilesinin Karen kolundandır. Alaca hastalığına tutulmuşsa da iyileşmiştir. Sadece bir dirhem miktarı bir yerde kalmıştır. Onun bir annesi vardır, ona son derece iyi bakar. O, (bir şeyin olması için) Allah’a dua etse, Allah onun duasını kabul eder.  Senin için mağfiret dilemesini temin edebilirsen, fırsatı kaçırma, bunu yap!” buyururken  işittim. Şimdi benim için istiğfar ediver.

Üveys, Ömer için istiğfar etti.

Daha sonra Hz. Ömer:

– Nereye gitmek istiyorsun? diye sordu. O:

– Kûfe’ye, dedi. Ömer:

– Senin için Kûfe valisine bir mektup yazayım mı? dedi. O:

– Fakir-fukara halk arasında  olmayı tercih ederim, diye cevap verdi.

Aradan bir yıl geçtikten sonra Kûfe eşrafından bir kişi hacca geldi. Ömer radıyallahu anh’a rastladı. Ömer, kendisine Üveys’i sordu. O da:

– Ben buraya gelirken o, tamtakır denecek yıkık-dökük bir evde oturmakta idi, dedi. Ömer:

– Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:

“Üveys İbni Âmir size Yemenli destek bölükleri içinde gelecektir. Kendisi Murad kabilesinin Karen kolundandır. Alaca hastalığına tutulmuşsa da iyileşmiştir. Sadece bir dirhem miktarı bir yerde kalmıştır. Onun bir annesi vardır, ona son derece iyi bakar. O, (bir şeyin olması için) Allah’a dua edecek olsa, Allah onun duasını kabul eder. Senin için mağfiret dilemesini temin edebilirsen, fırsatı kaçırma, bunu yap!” buyururken  işittim, dedi.

O Kûfe’li adam hac dönüşü Üveys’e uğrayıp:

– Benim için mağfiret dile! diye ricada bulundu. Üveys:

– Sen, güzel mübârek bir yolculuktan yeni geldin. Benim için sen dua et! dedi. (Adam, dua isteğinde ısrar edince) Üveys:

– Sen Ömerle mi karşılaştın? dedi. Adam:

-Evet, dedi.

Bunun üzerine Üveys, o kişi için af ve bağışlanma dileğinde bulundu.

Bu olay üzerine halk Üveys’in kim olduğunu anladı. O da başını alıp gitti (Kûfe’yi terketti).

Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 225

İşte annem, siz annelere değer veren evlatların biri cennetlerde Kuran okumayla şereflenirken, bir diğeri İslam’ın Halifesinin dahi duasını almaya çalıştığı zahid bir kul oluyor.

Mektubuma son verirken annem, Rahman olan Allah senden ve tüm Müslüman annelerden razı olsun. Haklarınızı bize helal edin.