KÖKLERE DÖNÜŞ

Kapak Dosya – Orhan Sağlam / 2025 Eylül / 154. Sayı

Osmanlı Eğitim Modeli ve Toplumu Islah Eden Medreseler Eğitimin Kaynağı ve Gayesi

İnsan topluluklarını inşa eden, sadece maddi yapılar değil; değerler, inançlar ve eğitimdir. Çünkü eğitim, bireyin sadece bilgiyle değil, aynı zamanda ahlâk, edep ve sorumluluk bilinciyle yetişmesini sağlar. İslam tarihinde bu anlayış, “ilim farzdır” düsturuyla şekillenmiş, bilgi yalnızca bir araç değil aynı zamanda imanla birleşen bir yol gösterici olarak görülmüştür. Osmanlı İmparatorluğu, bu anlayışı devralıp geliştirmiş, eğitim sistemini İslamî bir kimlikle kurarak toplumunu adalet, ahlâk ve ilim ekseninde inşa etmiştir.

Bugün modern eğitim modelleri daha çok mesleki becerilere, ekonomik rekabet gücüne ve teknik bilgiye odaklanırken Osmanlı eğitim modeli, insanı önce ahlâkıyla, sonra bilgisiyle donatmayı hedeflemiştir. İşte bu bakış açısı, günümüzle Osmanlı arasındaki en temel farklardan biridir.

Osmanlı’da eğitim, doğrudan İslam’ın rehberliğinde şekillenmiştir. Devletin temel kurumlarından olan medreseler, yalnızca bilgi aktarma merkezleri değil, aynı zamanda birer ahlâk ve kimlik inşa kurumuydu. Eğitim modelinin birkaç ana ayağı şunlardı:

1. Sıbyan Mektepleri: Çocukların temel dini bilgileri, Kur’an-ı Kerim’i, ahlâk esaslarını ve yazı-yazma becerilerini öğrendikleri ilk eğitim basamağıydı. Burada çocuk, sadece okuma-yazma değil, aynı zamanda İslamî terbiyeyi hayatının ilk yıllarında içselleştirirdi.

2. Medreseler: Osmanlı medreseleri, İslam dünyasının ilim geleneğini devralan ve geliştiren müesseselerdi. Burada yalnızca dinî ilimler değil; matematik, astronomi, tıp, mantık ve felsefe gibi fen ilimleri de okutulurdu. Fatih Sultan Mehmet’in kurduğu Sahn-ı Seman Medreseleri, yükseköğretimde bir dönüm noktası olmuş ve dönemin en ileri bilimsel araştırmalarının merkezi haline gelmiştir.

3. İcazet ve Usta-Çırak İlişkisi: Bir öğrencinin ilim yolculuğu, hocasından aldığı “icazet” ile tamamlanırdı. Bu, sadece akademik bir belge değil, aynı zamanda hocanın öğrencisine şehadetiydi. Böylece ilim, güvenilir bir zincirle aktarılırdı.

Osmanlı Medreselerinin Topluma Katkısı

Osmanlı medreseleri, sadece “bilgi aktaran kurumlar” değil, toplumun ruhunu inşa eden merkezlerdi. Eğitim, toplumda ıslahın en güçlü aracı olarak görülüyordu.

Ahlâk ve İman Merkezli Eğitim: Öğrenciler, derslerin merkezinde Kur’an ve sünnetten beslenen ahlâk ilkelerini öğrenirdi. Bu da Osmanlı toplumunu adaletli, paylaşımcı ve merhametli bir yapı haline getiriyordu.

Toplumsal Adaletin Dayanağı: Kadılar, müderrisler, müftüler ve hekimler hep bu medreselerden yetişmişti. Yani devletin temel direkleri, İslamî bir eğitim süzgecinden geçmiş kimselerdi.

İslamî İlmin Evrenselliği: Medreseler, İslam dünyasındaki farklı ilim geleneklerini bir araya getirerek öğrencileri sadece Osmanlı için değil, tüm ümmet için faydalı hale getiriyordu. Böylece Osmanlı, ümmet bilincini diri tutan bir eğitim anlayışına sahipti.

Modern eğitim sistemleri ile Osmanlı medreselerinin arasındaki fark, sadece içerikte değil, bakış açısında da görülür.

1. Gayede Farklılık: Günümüz eğitimi bireyi çoğunlukla “meslek sahibi bir insan” haline getirmeyi amaçlarken Osmanlı eğitimi, bireyi önce “iyi bir kul” sonra “faydalı bir insan” haline getirmeyi hedefliyordu.

2. İlmin Kapsamı: Bugün fen ve sosyal bilimler ile dini ilimler birbirinden koparılmışken Osmanlı’da bu ilimler bir bütünlük içinde okutuluyordu. İlimler arasında keskin ayrımlar yoktu.

3. Ahlâkın Rolü: Günümüz eğitiminde ahlâk, çoğu zaman ders dışı etkinliklere bırakılmışken Osmanlı eğitiminde ahlâk, bütün derslerin ruhunu oluşturuyordu.

4. Toplumla Bağ: Modern eğitim bireysel başarıya odaklanırken Osmanlı eğitim modeli toplumsal faydayı ve ümmet bilincini merkeze alıyordu.

Osmanlı medreselerinde her ilim, Allah’ın birliğini, kudretini ve hikmetini tanıtma aracıydı.

Kur’an ve sünnet tüm ilimlerin merkezindeydi.

Akli ilimler (matematik, astronomi, mantık) bile Allah’ın kudretine delil olarak işlenirdi. Öğrenci sadece bilgiyle değil; ahlâk, sabır, edep, hilm, takva gibi manevi değerlerle yoğrulurdu.

Edebî, ahlâkî ve iç disiplin, ilimden önce gelirdi.

Sadece akademik başarı değil, ahlâkî olgunluk da aranırdı.

Osmanlı medreseleri, sadece bireysel eğitim değil, toplumun ıslahı için eğitimciler yetiştirirdi.

İslamî Perspektiften Osmanlı Eğitim Modeli

Osmanlı eğitim modeli, İslam’ın “toplumu ıslah etme” görevini hakkıyla yerine getirmiştir. Kur’an’da geçen “Sizi yeryüzünde halifeler kıldık” (Fâtır, 39) ayetinin bir tecellisi olarak Osmanlı, insanı sadece dünyada değil, ahirette de sorumluluk taşıyan bir varlık olarak görmüş ve eğitimini bu bakış açısıyla kurgulamıştır.

• Medreselerde yetişen âlimler, toplumun dini bütünlüğünü ve adalet anlayışını canlı tutmuştur.

• İlim ve hikmet birlikte yürütülmüş, böylece toplumda hem teknolojik ilerleme hem de manevi derinlik sağlanmıştır.

• Eğitimde “niyet” esasıyla hareket edilmiş, öğrenciye ilmin bir şöhret veya makam aracı değil, Allah’a kulluk vesilesi olduğu öğretilmiştir.

Sonuç: Köklere Dönüş İhtiyacı

Bugün eğitim tartışmalarında sıkça duyulan bir ifade vardır: “Değerler eğitimi.” Oysa Osmanlı modelinde değerler eğitimi, eğitimin kendisiydi. Modern dünyada bilgi çoğaldıkça insanlık daha huzurlu olmamış, tam tersine bunalımlar artmıştır. Çünkü ilim, ahlâktan koparıldığında yolunu kaybeder.

Osmanlı medreseleri bize şunu öğretmektedir: Eğitim yalnızca bilgi aktarmak değil, insanı Allah’ın halifesi bilinciyle donatmaktır. Bu model, İslam’ın rehberliğinde toplumu ıslah eden, bireyi kulluk şuuruyla şekillendiren ve ümmeti bir arada tutan bir anlayışın adıdır.

Bugün yapılması gereken, Osmanlı medreselerinin tecrübelerinden ders alarak modern eğitim sistemini, İslam’ın ışığında yeniden anlamlandırmaktır. Çünkü köklere dönmek, geriye gitmek değil; hakikati yeniden hatırlamaktır.