Kapak Dosya – Orhan Sağlam / 2025 Ocak / 146. Sayı
Gece nöbet tutan askerler iyi bilir; karanlıkta beliren gölgeler, insanın hayal gücünü zorlayacak kadar korkunç şekiller alırlar. Hele bu nöbet, dağda, bayırda, nizami yapıların olmadığı ıssız bir yerde tutuluyorsa, gölgeler bazen bir aslana, bazen bir yılana ya da insana ve hatta bir düşman silahına dönüşür. Gün doğduğunda ise bu heybetli gölgelerin, karanlığın verdiği büyüden sıyrılarak sıradan bir taş, odun parçası veya basit bir eşya olduğu ortaya çıkar.
İslam ümmeti de son yüzyılda benzer bir karanlık dönemin esiri oldu. Özgül ağırlıkları olmayan, yalnızca korkutucu gölgeler gibi duran basit yönetimler ve dış destekle ayakta kalan kukla liderler, ümmeti sindirdi. Ancak Allah’ın lütfuyla cihad, bir güneş gibi bu karanlığı aydınlatıyor. Ümmetin evlatları, bu gölgelerin sahte heybetine boyun eğmekten vazgeçiyor ve korkularından arınıyor.
Bugün, cihad nurunun Müslümanları nasıl karanlık zindanlardan, zillet boyunduruklarından ve zalim yöneticilerin pençesinden kurtardığına şahit oluyoruz. Bu nur, insanların kalplerini şifayla dolduruyor, yüzlerini sevinçle aydınlatıyor. Bu sevinç, uzun bir aradan sonra ümmetin tattığı eşsiz bir lezzet… Kısa bir süre önce Afganistan’da gördüğümüz izzet hali, şimdi de Suriye’de müminlerin gönlünü ferahlatıyor. Bu mutluluğu tarif etmeye kelimeler kifayetsiz kalıyor; belki ancak gözyaşları bu duyguyu ifade edebilir.
Önceki yazılarımızdan birinde, “ümmetin içinden çıkan ve bağımsız bir ajandaya sahip yapıların” önemini vurgulamıştık. Bugün ise Allah’a sonsuz hamd ederek, Suriye’deki kardeşlerimizin fedakârlık ve kararlılıkla yürüttükleri cihadlarının meyvesi olarak ülkelerini özgürleştirdiklerine şahit oluyoruz.
Zaferin Bedeli: Acılar ve Fedakarlıklar
Elbette, Suriye’deki bu zafer kolay gelmedi. Son operasyonun hızlı ilerlemiş olması, geçmişte yaşanan acıları unutturamaz. Suriye cihadı, diğer coğrafyalardaki cihadlardan daha çetin tablolarla doluydu: Ğuta’daki kuşatma, açlık, kimyasal silahlarla şehit edilen bebekler ve çocuklar… Adlarını anarken bile boğazımızın düğümlendiği şehitler ve kahramanlar… Yıkılan şehirler, mülteci kamplarında sönen hayatlar ve kıyıya vuran Aylan bebekler…
Hiçbir zaman kolay olacağı söylenmemişti. Rabbimizin şu ayeti bunu açıkça bildiriyor:
“Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri ve sabredenleri ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Âl-i İmran, 142).
Müslümanlar cihad ettiler, Rablerinin yolunda sabrettiler ve sonunda Rabbimizin şu müjdesine nail oldular:
“Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil etsin, size yardım etsin ve müminlerin gönüllerine şifa versin.” (Tevbe, 14).
Suriye’nin özgürleşmesi, yalnızca Suriye halkının değil, tüm ümmetin gönlünü ferahlatan bir zafer olmuştur. Bugün gördüğümüz zafer, bu ilahi müjdenin bir yansımasıdır.
Zaferin Sonrası: Yeni Bir Dönem
Peki, bundan sonra ne olacak? Suriye’nin İslami bir yönetimin eline geçmesi, Ortadoğu’da radikal bir dönüşümün kapısını araladı. Daha önce mücahitlerin varlık bulamadığı bu topraklarda, şimdi İslam’ın sancaktarlığını üstlenmiş bir devlet yükseliyor. Bu gelişme, başta Arap İslami hareketleri olmak üzere, tüm bölgeyi derinden etkileyecektir.
Ortadoğu’daki iktidarların çoğu, kendi halklarının desteğinden yoksun, Amerika’nın güdümünde ayakta duran kukla yönetimlerdir. ABD’nin eski başkanı Trump, 2018’de Suudi Arabistan Kralı Selman’a bu gerçeği şu sözlerle ifade etmişti:
“Biz olmasak, sen tahtında iki hafta bile kalamazsın.”
Dolayısıyla Esed rejiminin düşüşü, diğer kukla yönetimlerin de hızla çöküşüne işaret edebilir.
Şüphesiz, Suriye zaferinden en çok İsrail etkilenecektir. Bugüne kadar İsrail için en güvenli sınır olan Suriye sınırı, artık tehdit altında. İsrail, bu durum karşısında acil olarak sınıra asker yığmış ve tampon bölgeyi güçlendirmiştir. Ancak bu, gerçek bir tehdit karşısındaki çaresizliğin ifadesidir. İsrail’in Suriye’de mücahitlerin ele geçirebileceği silah depolarını bombalamaya devam etmesi, korkusunun açık bir göstergesidir.
Sonuç: Kudüs’e Giden Yol
Zafer, büyük bir umut ışığı olsa da ümmetin karşısındaki zorluklar henüz sona ermiş değildir. İsrail’in Ortadoğu’daki varlığı, İslam coğrafyasına saplanmış bir hançerdir. Bu hançerin çıkarılması, daha uzun ve zorlu bir mücadeleyi gerektirecektir. Özellikle İsrail’in varoluş mücadelesi nükleer silah tehdidini de beraberinde getirebilir. Bu nedenle, mücahitlerin gelecekteki stratejilerini güçlü bir hazırlık ve dayanışma üzerine inşa etmeleri şarttır. Ancak Gazze’deki sıcak durum, mücahitlerin kararlarını nasıl şekillendirecek, hep birlikte göreceğiz.
İsrail’in fetih sonrası yaptığı tüm çabalar gerçek bir tehditin ve acı bir korkunun sonucu. Fakat korkunun ecele faydası yok.
Sonuç: Cihadın Ruhunu Yaşatmak
Şam’ın fethi, yalnızca bir zafer değil, ümmetin uzun süredir beklediği bir dönüm noktasıdır. Bu zafer, cihadın ümmetin gündemindeki önemini bir kez daha hatırlatmıştır. Ümmet, cihad ruhuna sarıldığı sürece, zaferlerin yolu açık olacaktır.
Bu vesileyle, zaferi ümmete hediye eden mücahitleri tebrik ediyor, alınlarından öpüyoruz. Aziz şehitlerimizi özlemle anıyor ve cennette onlarla buluşacağımız günü sabırsızlıkla bekliyoruz. Cihadı ümmetin gündemine taşıyan öncü liderlerimizi sevgi ve rahmetle yad ediyor, şehit olanlarına Rabbimizden cennetler diliyoruz.
Suriye’mizin fethi ümmetimize hayırlı olsun!