Nebevi Hareket Metodunun Gerekliliği

Bir Ayet Bir Yorum – Abdulkadir Kızmaz / 2013 Nisan / 5. Sayı

İman Edenler Kimi Örnek Almalı:

Asr-ı saadet döneminde, Peygamber (s.a.v) sıkıntının dayanılmaz boyutlarda olmasına rağmen müslümanlar için kendilerini güvenlikte hissettikleri bir sığınak konumundaydı. Bu korkulu ortamda güven, ümit ve huzur kaynağıydı. Onun bu büyük olay esnasındaki tavrında toplumları ve davet hareketlerini yönetenlere yollarını gösterecek dersler vardır. Peygamber efendimiz Allah’a ve ahiret günü ile buluşmayı uman, kendisi için iyi bir örnek isteyen, Allah’ı sürekli hatırlayan ve O’nu unutmayan kimseler için en güzel bir örnektir.

Peki  Asr-ı saadet ile günümüz arasında neler değişti? Güneş, aynı güneş değil mi? Gece, aynı gece değil mi? Peki bunlar aynı ise, bunlardan daha önem teşkil eden değerlerimiz yani Kur’an ve Sünnet neden hareket noktamızı belirlemiyor! Neden su misali, âb-ı hayatımız olmuyor? Neden güneş misali hayatımızı aydınlatmıyor? Neden gecenin sükûneti gibi kalp sükûnetimiz olmuyor? Neden neden!!!

Nedeni, Nebevi hareketi ve usve-i haseneyi terkettiğimizdendir… Fakat ümitsizliğe kapılmayalım.  Hala yaşıyoruz ve sorumluluklarımız devam ediyor. O halde yapmamız gereken temel  şey, O’nun ümmeti olarak ilk eğitimi O’ndan almış asr-ı saadet nesli gibi hep beraber Rasûl’e bağlılığımızı ikrar etmek suretiyle şöyle diyelim; “ lebbeyk ve sadeyk ya Rasûlallah”(emret ey Allah’ın Rasûlü sana itaat etmekten dolayı iki  kere mutlu oluyorum, birincisi seni tasdik etmek ikincisi senin ümmetin olmaktan dolayı)  “anam babam yoluna feda olsun ya Rasûlallah” Hz Ömer misali seni nefsimden de daha çok seviyorum ya Rasûlallah” yeter ki Muhammed’e zarar gelmesin bin canım bu yola feda olsun diyen sahabeler gibi”.

63 yaşına varmış Allah’ın salih kulu gibi, önderim 63 yaşında vefat etti benim bu andan sonra yaşamam onun önüne geçmektir deyip ecel gelinceye kadar kendisini mağaraya hapsedeni ibret ile düşünelim ve anlamaya çalışalım. Her gün, günde beş vakit minarelerden yükselen binlerce “eşhedü enne Muhameden Rasûlullah” (şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür / Kurtuluş ona tabi olmaktadır) nidasına şuurlu, bilinçli bir şekilde sen de eşlik ederek önderine bağlı olduğunu dilinle ikrar et.

Nebevi hareket metodunu örnek alanları Allah Teâlâ ayette şöyle müjdelemektedir:

“Allah, içinizden inanıp yararlı iş işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağına, onlar için beğendiği dini temelli yerleştireceğine, korkularını güvene çevireceğine dair söz vermiştir. Çünkü onlar Bana kulluk eder, hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Bundan sonra inkar eden kimseler, işte onlar artık yoldan çıkmış olanlardır.” (Nur 24/ 55)

Nebevi menhecin gerekliliğiliğini ifade eden hadisi şeriflerden bir kaç örnek;

İbn Ömer’den Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey İnsanlar size öyle bir şey bıraktım ki ona sarıldığınız müddetçe asla yoldan çıkmazsınız. Allah’ın kitabı ve benim sünnetim.”(4)

Ebû Necih İrbâd İbni Sâriye radıyallahu anh şöyle dedi:

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize çok tesirli bir öğüt verdi. Bu öğütten dolayı kalpler ürperdi, gözler yaşardı. Bizler:

– Ey Allah’ın Rasûlü! Bu öğüt, sanki ayrılmak üzere olan birinin öğüdüne benziyor, bari bize bir tavsiyede bulun, dedik. Bunun üzerine:

– “Size, Allah’a çok saygı duymanızı, başınıza bir Habeşli köle bile emir olsa, onu dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Benden sonra sağ kalıp uzunca bir hayat sürenler pek çok ihtilaflar görecekler. O zaman sizin üzerinize gerekli olan, benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ–yi Râşidîn’in sünnetine sarılmanızdır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılınız. Sonradan ortaya çıkarılmış bid’atlardan şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid’at dalâlettir, sapıklıktır” buyurdular.(5)

Allah Teâlâ, hâtemul ummet olan bu ummete,  hâtemul enbiyayı her işlerinde onlar için usve-i hasene olsun diye her şeye şahitlik eden Peygamberini göndermiştir. Vahyin tatbikinde nebevi yöntemin bağlayıcı olduğu, ilk emir olan “ikra-oku” hitabında bile ortaya çıkmıştı. Okumayı bilmeyen o kutlu Rasûl’e yüce Allah, her şeyi adım adım kare kare nasıl yaşayıp uygulayacağını öğretti. Öğretilen ilk şey yaratan Rabbi’nin adıyla okumaktır. “Nebevi hareketin ilk durağı, hayatı ve olayları vahiy eksenli okumayı öğretmekti “bil ki O’ndan başka ilah yoktur”, sonra 23 yıllık hayatı bu okuma ile inşa edilmiştir.

“O Rasûl hevasından bir şey konuşmaz, onun konuştuğu ona vahyedilenden ibarettir.” (Haşr, 7)

Peygamber her yönüyle ümmetine güzel örnekler bırakmıştır. 23 yıllık hayatı, gecesi ve gündüzü ile her meselede örnek alınacak bir yaşam modelidir. Bu örneklerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz.

Âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir: “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 21/107) Yol göstericidir, her topluluğun bir lideri olduğu gibi İslam’ın lideri ve dini açıklayanıdır. Ahlâk bakımından zirvededir. “Şüphesiz sen büyük bir ahlâka sahipsindir.” (Kalem, 4) Müminlere karşı merhametli ve şefkatlidir, fakirin ve miskinin haline çok acır. Önder edinmek için gönderilmiştir. Örnek hayat ancak ondan öğrenilir. “Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir, üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir.” (Tevbe, 128)

Günümüzde özellikle şu hususlarda Rasûlullah’ı örnek almaya her zamankinden daha çok muhtaç durumdayız. İlahi nizamı yaşamada onu örnek almak, sıkıntı ve çile anlarında onu örnek almak, herkes Hendek Savaşı’nda bir taş bağlarken o iki taş bağlamıştır bayılıp düşmemek için. Yetim ve himayeye muhtaç olması, çocuklarını bizzat kendisi gömmesi, dişinin kırılması, ayaklarına diken batması, Medine’de  üç ay geçerdi iki siyahtan (hurma-su) başka yemek için başka bir şey yoktu, üç gün üst üste buğday ekmeğinden doymamıştır, bunlar O’nun sıkıntılara karşı tahammülüne dair birkaç örnektir, buğday ekmeği bulamamıştır bu ümmetin önderi, ne gariptir ki ümmeti olarak bizler de için de olduğumuz şu  dünyamızda her gün 6 milyon ekmek çöpe atılıyor.

Küfrün önünde boyun eğmemesi ve sıra dağlar gibi cephede sebat etmesi:

Huneyn Savaşı’nda İslam ordusu dağılma ile karşı karşıya kalınca o kutlu rehber şu sözlerle orduyu sebat ve direnişe çağırmıştır “ene nebiyyun la kezib ene ibnu abdil muttalib” (ben nebiyim bunda yalan yok, ben Abdulmuttalibin oğluyum) diyerek her şeyin toz duman olduğu bir esnada azılı düşmana karşı ön safta cephede çarpışmıştır. Yeri gelmişken şunu belirtmek isterim, Peygamberimiz (s.a.v) bu mücadeleyi verirken 55 ile 62 yaşlarındaydı. Medine döneminde ömrünün ihtiyarlık döneminde bu azmi ve gayreti göstermiştir. O yaşlarda bizatihi kendisi yaklaşık 19 gazveye katılmış ve 30’a yakın seriyeyi de organize etmiştir. Biz O’nun ümmeti olarak henüz O’nun risalet yaşı olan kırk yaşına girmeden islami mücadelede rehberimizin bu din için yaptığının kırkta birini yapmadan çok çalışıp  yorulmuş gibi emeklilik ve istirahat için yazlık kışlık hesaplar yaparak  yaşamı tatil edip uzlete çekilirken, nebevi bir yaşama veya onun usve-i hasene vasfıyla ne kadar uyumluluk arzeder, derin derin  düşünelim.

Ey müslümanlar! Söylenecek çok şey var, mesela her yıl kutlu doğumlar icra ediliyor, tabii ki bu progamların faydalı tarafları vardır. Fakat bir o kadar da çarpık durumlar söz konusudur, ilginçtir size desem ki bana göre günümüzde ortaya koyulan pergamber misyonu gereği! siz bir bacağı olmayan  peygamberi  bana model gösteriyorsunuz yani -haşa ve kella o bu yakıştırmalardan uzaktır-  topal olan peygamber desem, başta ben kendime sonra siz bana kızarsınız bu nasıl bir vasıf, bu ne cüret deriz, fakat müslümanların şu an yaptığı bu değil mi? Örnek olarak, bazılarımız sadece  O’nun rahmet yönünü gündem yapıyoruz, bazılarımız O’nun cihadını, bazılarımız O’nun Kur’an ahkamını alıp sünnet ahkamını terk ederek, bazılarımız O’nun ahlâkını, bazılarımız O’nun ilmini, bazılarımız O’nun idare şeklini, bazılarımız O’nun tebliğini alıp diğerlerini terk ettiğimizde bunları somut bir şahsiyetin örneği olarak değerlendirdiğimizde  kimimize göre kolu olmayan, bacağı olmayan, bir gözü olmayan ve  ruhu olmayan anlamına gelmez mi!? Takdir sizin, lütfen bizi kardeş olarak bağrına basan Peygamberin tüm vasıflarını almaya çalışalım.

Bizi çok seven, bize çok düşkün olan, büyük günahlarımızın affı için bizim için Allah Teâlâ’ya yalvaran, bizim için rahmet olan O’nu görmediğimiz halde O’na tabi olduğumuz için bizlere “kardeşlerim” diyerek asr-ı saadet çağından seslenerek bizi onore eden o Rasûl’un izinden gitmemek hiç olur mu? O’nun usve-i hasenesini bırakıp bir filozofun, bir sosyoluğun, bir demokratın, bir laikin, bir kapitalistin, şahsiyeti zayıf birisinin yolundan gitmek ve onların yaşam menhecini Rasulun yaşam menhecine tercih etmek bu ümmete yakışır mı!

O’nun şairi Hassan bin Sabit’in dediği gibi” Ya Rasûlullah seni anlatıp övmekle  şiirlerim değer kazandı” deyişi gibi bizler de O’nun izinden giderek mahşerde  livaul hamd sancağı altında  O’nun iftihar ettiği ümmetinin bir neferi olarak yerimizi ayıralım inşaallah.

Son söz olarak zikredilen nasslardan hareketle nebevi hareket metodu için konuyu maddeler halinde özetlemek gerekirse, şunları söylemek mümkündür.

Nebevi menheci izlemek, takip etmek ihtiyari değil zorunludur.

Nebevi menhec eksiksizdir.

Nebevi menhec evrenseldir.

Nebevi menhec vahye dayanır.

Nebevi menhec takip edilen Rasûlu’nün sünnetidir.

Nebevi menhec mümkün olan azami boyutlarda cahiliyeden soyutlanmaktır.

Nebevi menhec usuldur, usul de vusule vardırır. Vusulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdendir.

Nebevi menhec “T’A’M” (Tevhid, Adalet, Mümin)’dir.

Son olarak onun izinde gidişimize vesile olması temennisiyle dua ile bitiriyorum:

Yarab! Zulüm, fitne, fesat, haksızlık, yaratılış gayesinin unutulduğu, çoğunluğun ahiret yatırımını terk edip aldatıcı olan dünyaya daldığı  günümüzde, rehberimiz gibi salih bir kul olmayı, O’nun gibi bir idareci olmayı, O’nun gibi bir alim, önder olmayı, O’nun gibi bir mücahid olmayı, O’nun gibi bir öğretmen olmayı, O’nun gibi bir imam olmayı, O’nun gibi bir tüccar olmayı, O’nun gibi bir baba olmayı, O’nun gibi bir eş olmayı, O’nun gibi bir evlat olmayı, O’nun gibi bir öğrenci olmayı, O’nun gibi bir davetçi olmayı, her işimizde O’nu kendimize örnek almayı nasip eyle. Amin.

Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et” (6) demekten ibaretti.

Allah’ım bizi hayırlı selefimize hayırlı halef kıl. Hep beraber O’nun izinde yürümek dileğiyle… Selam ve dua ile

—————————————————–

1) Kur’âni Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları, Hak Dini Kur’an Dili. Elmalılı M.Hamdi Yazır

2) Biritanica Muhammed maddesine bakınız.

3) Hendek Savaşı’na bakınız.

4) Muvatta Kader 3, İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/193.

5) Ebû Dâvûd, Sünnet 5; Tirmizi, İlim 16. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime

6) Âli İmran, 14.