Şeyh Şamil

Önderlerimiz – Hüseyin Kalender / 2013 Aralık / 13. Sayı

KAFKASYA KAHRAMINI ŞEYH ŞAMİL

Hamd; gökte burçlar yaratan ve oraya ışık kaynağı bir güneş ve aydınlatıcı bir ay koyan, düşünüp ibret almak veya şükretmek isteyenler için, geceyle gündüzü birbiri ardınca getiren yüceler yücesi Allah’a mahsustur. Düşünüp ibret olarak Allah’a şükredenlerin efendisi ve piri olan Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem’e  dava arkadaşlarına ve kıyamete kadar Allah’ı tanıyıp da hakiki manada ona kul olmaya çalışanların üzerine olsun. Hayatını okuyacağımız bu örnek ve önder insan; Şehy  Şamil’de hayatın gerçek manasını idrak edip, Allah’a kul olma yolunda gücünün yettiği kadarıyla mücadele edenlerden birisidir. Kişinin idrak etmesi gereken en mühim ve önemli meselelerden biri de; bu dünyaya Allah’a kulluk yapması için gönderildiğinin farkına varmasıdır. Bunun farkına vardığı zaman dünyanın, eşyanın ve insanların kulu olmaktan kurtularak sadece Allah’a kul olur. Allah azze ve celleden niyazımız; bizi “kulluk” şuuruna eriştirmesidir.

DOĞUMU, YETİŞMESİ VE EĞİTİMİ

Şeyh Şamil; Dağıstanın Gimri köyünde dünyaya geldi.  Babası Avarlar’dan Muhammed, Annesi avar beylerinden  Pir Budak’ın kızı Bahu Mesedu’dur. Doğduğunda kendisine dedesi Ali’nin adı verildi. Ancak sürekli hasta olduğundan ad değiştirmenin iyi geleceğine dair geleneksel inancın etkisiyle annesi adını “Şamil” olarak değiştirir. Kısa bir süre sonra sağlığına kavuşan Şamil ilk eğitimini dayısından aldı. Ardından arkadaşı molla Muhammed ile birlikte Marakini’li Said ve ileride kayın pederi olacak olan Nakşibendi ekolunun lideri olan Cemaleddin Gazi- kumuki’den dini ilimleri tahsil etti ve yirmi yaşlarında ileri bir seviyeye ulaştı.

ŞEYH ŞAMİL’İN İMAMLIĞA GETİRİLMESİ.

1832 yılında şehit düşen Gazi Muhammed’in yerine Hamzat Bey imamlığa seçildi. Üç sene kadar faliyet gösteren Hamzat Bey, 1835 yılında Hunzah Camiin’de bir cuma günü şehit edildi. onun şehadetinden sonra imamlık, yani liderlik vazifesi Şeyh Şamil’e teklif edildi. İri yapılı, sınırsız cesareti ile bilgisi, şevk, idare ve silah kullanmasındaki maharetiyle şöhreti vatan sınırlarını aşan Şamil ise tevazu göstererek daha ehliyetli birinin seçilmesini istedi. Gohlok Kasabası’nda toplanan alimler ve milletin ileri gelen temsilcileri, her türlü yetkiye haiz olarak, Şeyh Şamil’e imamlığı kabul ettirdiler.

Şeyh Şamil bir lider olarak seçildikten sonra güçlü hitabeti, kararlı tutumu, askeri ve siyasi dehası ile Dağıstan’da ve bütün Kafkasya’da temayüz etmiştir. Hem idari hem dinî otoriteydi. Bundan dolayı yazışmalarında imam ve emirü’l Mü’minin unvanlarını kullanmış, hükmü altındaki bölgelerde idari sistem yeniden düzenlemiştir. Siyasi, idari, dini ve adli görevlerde kendisine yardımcı olan  bir divan oluşturmuştur. Ülkeyi naibliklere ve vilayetlere ayırarak başlarına idari ve askeri yetkililere sahip naibler tayin etmiştir. Her naibin bir müftüsü vardı. Üç dört naibliği bir vilayet oluşturduğu bu yapıda vilayetlerin başında yüksek rütbeli naibler bulunuyordu. Ahverdil Muhammed, Kibid Muhammed, Şuayb molla, Hacı Taşo, Danyol Sultan ve Hacı Murat ile Gazi Muhammed  bunların arasında sayılabilir. Bunun yanında naiblerin faaliyetlerini kontrol etmek için mûhtesip adı verilen görevliler vardı. Şeyh Şamil’in oluşturduğu idari ve askeri yapı, Ruslara karşı Dağıstan ve Kafkasya’da yirmi beş yıl boyunca büyük bir direniş göstermiştir.  Rus imparatorluğunun güçlü orduları karşısında unutulmaz destansı bir mücadele veren Şeyh Şamil adı Rus işgaline karşı direnen Kafkas kavimlerinin hafızasına nakşedilmiştir.

ŞEYH ŞAMİLİN MÜSLÜMANLARIN VAHDETİ İÇİN MÜCADELESİ

Otuz dokuz yaşındaki şeyh Şamil, bu büyük liderlik yetkisine dayanarak meşhur iki silahına sarıldı. Bunlar hitabet kudreti ve sol eliyle kullandığı kılıcıydı. Kafkasya’da ayrı ayrı hanlıklar halinde olan müslümanları  bir bayrak altında toplamak, hatta Rusların esaretini kabul eden müslümanların kendi saflarına katılması için, köy köy, kasaba kasaba dolaşmaya başladı. Dağları, yaylaları ve baş döndürücü uçurumları  bir hamlede aşarak hedefine ulaşıyor, kabileleri bir araya toplayarak, onlara düşman esaretinin kötülüğünü Rus çizmesi ve dipçikleri altında bulunmanın felaketini;  İslamiyeti ortadan kaldırmayı, müslümanların namusumu kirletmeyi, hasta, yaşlı, kadın, çocuk demeden kılıçtan geçirmeyi kendilerine şeref sayan bu hainlerin alçaklığını anlatıyordu. Ayrıca onları dize getirmenin ancak düzenli bir orduyla mümkün olacağını, teşkilatlanılırsa Çar orduları ile baş edebilecek durumda olduklarını, dışarıdan hiçbir yardımın gelmeyeceğini, bu sebeble iş başa düştüğünü her gittiği yerde izah ediyordu. Te’sirli hitabetiyle halkı cezbediyor, müslüman olarak yaşamak aşkıyla yanan bu insanların kalplerine birer kıvılcım salıyordu. Bu uğurda şehit olmanın mükafatının cennet olduğunu bildiriyor, dinin emirlerine uymanın, yasaklardan kaçınmanın ancak hürriyyetle mümkün olabileceğini herkesin kalbine nakşediyordu. Şeyh Şamil bu şekilde gecelerini gündüzlerine katıp istirahatını terkederek çalıştı. Kısa zamanda kısmende olsa nizamlı bir ordu ve mülki teşkilatı tesise muvaffak oldu.

DÜNYEVİ MENFAATLER KARŞISINDA SARSILMAYAN İMANI

Çar birinci Nikola, yıllardır Kafkasya’da yapılan savaşlarda  başarılı olamadığını ve Şeyh Şamil’in düzenli ordu kurarak hucumlarını sıklaşıtırdığını görünce, bu memleketi birde sulh yoluyla elde etmeyi denemek istedi, şayet şeyh Şamil’i elde edebilirse, bu işin burda bitebileceğine kesin olarak inanıyordu. Kafkasyadaki müslümanları bir bayrak altında toplama sevdasından vazgeçerse, kendisine en büyük makamların, rütbelerini verebileceğini, başına krallık tacı giydirilebileceğini, Çarlık hazinelerinin ayakları altına serilebileceğini bildiren göz kamaştırıcı şeytani bir teklif hazırlayıp, en güvendiği generallerinden Viyana’lı KlukVan Klugenav’a verdi ve Şamil’i sarayına davet etti. General şeyh Şamil’in huzuruna çıkmak için aracılar koydu. General güçlükle şeyh Şamille görüşme fırsatını buldu. 1253 (m.1837) senesinde Çar’ın gönderdiği elçiyi yanındakilerle beraber Sulak Nehri civarında kabul etti. İmam, genarale yere serdiği kafkas yaygısında yer gösterdiği zaman, bir bacağı bir müslüman güllesiyle sakat kalan topal General, Şehy Şamil’i büyük bir saygıyla  selamladı ve istmeyerek bu yamalı yaygıya oturdu. Çar’ın sonsuz va’d ve pek parlak teklifleriyle dolu mektubunu okuyan general susar suzmaz, İmam hızla ayağa kalkalarak; namazım geçiyor diye süratli bir şekilde namazını eda etmeye gitti. Namazını kıldıktan sonra gelen Şehy Şamil, sapsarı kesilen Genarele kesin cevabını şöyle bildirdi: “Ey General! O Nikola’ya git ve deki: Senin yerinde şu anda kendisi olsa ve bu alçakca teklifleri bana bizzat yapmak cesaretinde bulunsaydı, ona ilk ve son cevabımı şu kırbacım verirdi.” İyice hiddetlenip öfkelenen Şeyh Şamil şöyle devam etti: “Ona söyle! Kahraman milletimin kalplerinde kök salan bu eşsiz zafer inancını kökünden kazımadıkça, bu mübarek vatan topraklarını en son kaya parçasına kadar karış karış müdafaa etmekten bizi men edemeyeceksiniz. Dinin ve vatanım uğrunda bütün çocuklarımı ve ailemi kılıçtan geçirseniz, zürriyetimi kurutsanız ve en son neferimi dahi öldürseniz tek başıma son nefesi verinceye kadar sizinle savaş edeceğim. Nikola’yı tanımıyorum. Son cevabım budur.” Daha sonra ayağa kalktı. Hiçbir şey söylemeye cesaret edemeyen general, huzurundan ayrılıp, Çar’ına durumu bildirdi. Çar, hazır bir yol açılmışken, ikinci bir teşebbüs olmak üzere Kafkas orduları baş kumandanı General Faze’yi İmam Şamil’e tekrar gönderdi. Onun da aldığı tarihi cevap şu şekildedir: “Ben, Kafkas müslümanlarının hürriyete kavuşmaları için silaha sarılan gazilerin en zayıfı olan Şamil! Allah Teala’nın himayesini Çar’ın efendiliğine feda etmemeye yemin eden, özü sözü doğru bir müslümanım.” Daha önce Çar 1. Nikolayı tanımadığımı, emirlerinin bu dağlarda geçersiz olduğunu general Klugenav’a anlayacağı şekilde tekrar tekrar söylemiştim. Bu sözleri sanki taşa söylemişim gibi, Çar, hâlâ görüşmek için beni Tiflis’e davet ediyor. Bu davete icabet etmeyeceğimi bu mektubumla son defa size bildiriyorum. Bu yüzden fani vücudumun parça parça kıyılacağını ve sırtımı verdiğim şu vatan topraklarında taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayacağını bilsem dahi bu kesin kararımı hiçbir zaman değiştirmeyeceğim. Nikola’ya ve onun satılmış kölelerine cevabım bundan ibarettir.”

ŞEHY ŞAMİL’İN ESARETİ VE VEFATI

1859 yılına girerken Şeyh Şamil savunma posizyonundaydı. Yevdokimov 21 Şubat 1859’da yeni Dariye’yi kuşattı. Yevdokimov ve Wrangel eş zamanlı olarak 26 Temmuz’da büyük bir saldırı başlattılar. Şamil ailesi ve 400 askeriyle Gunib’e çekildi. Ruslar 21 Ağustos ta 700.000 kişilik bir orduyla Gunib’e ulaştılar. Prens Baryatinsky Şamil ile görüşmek istediyse de red cevabını aldı. Şeyh Şamil önce vuruşarak ölmeyi düşündüysede bazı nedenlerden dolayı oğulları Gazi Muhammed ve Muhammed Şafi ile birlikte teslim olmak zorunda kaldı. Prens Baryatinsky’nin karargahına götürülen Şeyh Şamil, saygıyla karşılandı. Ruslar uzun zamandan beri direnişini kırmaya çalıştıkları Şamil’e iyi davrandılar. Şeyh Şamil ertesi gün Temirhonsura’ya oradan Saint Petensburg’a ardındanda Koluga’ya  götürüldü. Çar Aleksandr onunla burada görüştü. 1869’da Kendi isteğiyle Kier’e gönderilen Şeyh Şamil, Ruslar’ın izin vermesi üzerine hacca gitmek amacıyla 31 Mayıs 1869’da İstanbul’a gitti. Aynı gün Sadrazam’la görüştü, daha sonra Şeyhul’İslamı ve Dahiliye nazırını ziyaret etti. 15 Ağustos 1869’da Sultan Abdulaziz tarafından Dolmabahçe sarayında kabul edildi. 7 ay Koska’da kendisine ayrılan Köşkte oturdu. Sultan Abdulaziz, Şeyh Şamil’e ve aile fertlerine maaş bağlattı.  Hac farizasını yerine getirdikten sonra İstanbul’a dönmesi beklendiği için Zarif Paşa konağı kendisine tahsis edildi. 15 Ocak 1870’de Sultan Abdulazize  bir veda ziyaretinde bulunup 25 Ocak’ta İstanbuldan ayrılan Şeyh Şamil hac görevini ifa etmesinin ardından 1871 yılında Medine’de cihad ve mücadeleyle geçen ömrünün ardından Ruhunu Rahmana teslim edip, Cennetul Baki mezarlığına defnedildi. Rahman olan Allah; bizlere fani olan şu dünya hayatının, herbir saniyesini bâki olan  cennet hayatı için harcamayı nasip etsin. Sevdiği ve razı olduğu işlerde bizleri ve bütün müslümanları muvaffak eylesin. Allahümme Âmin.

Kaynak: (Ehli Sünnet alimleri, İslam Ansiklopedisi)