İslam Coğrafyası – Metin Ekin / 2016 Aralık / 49. Sayı
Müslüman Coğrafyaları yazı dizimizin bu bölümünde kuzey Afrika’nın önemli ülkelerinden biri olan Tunus’a konuk olacağız. Her ne kadar bölgedeki diğer ülkelerle ve yine Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu Orta Doğu’daki diğer Müslüman beldeleri ile pek çok ortak özelliklere sahip olsa da Tunus kendine has bir takım özellikleri ile bu ülkelerden önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Bu farklılıklardan belki de en önemlisi, özellikle de modern dönemde dinin toplumsal ve siyasal hayata etkisinin bahsedilen ülkelere oranla daha az oluşudur. Fransız sömürgesinden Burgiba öncülüğünde kurtulmasının hemen ardından batı tarzı laik bir yönetim sistemi ve yeni toplumsal reformlarla dini ve kültürel geçmişinden önemli ölçüde farklı bir noktaya gelen ülke bu yönüyle Türkiye’ye benzetilmektedir. Hatta Habib Burgiba Tunus’un Atatürk’ü olarak lanse edilmekte ve her iki ülkede gerçekleşen batı tarzı reform hareketleri birbirine önemli ölçüde benzetilmektedir.
Tunus ayrıca, 2010 yılında başlayan ve hızla yayılarak pek çok Arap ülkesinde önemli ölçüde yaygınlaşan “Arap Baharı”nın da başladığı ülke olması bakımından son dönem siyasi tarihinde önemli bir yere sahiptir. 17 Aralık 2010’da 26 yaşındaki Buazizi’nin kendisini ateşe vermesi üzerine ülke halkının ayaklanması ile başlayan süreç bir anda bölgeyi uzun yıllar etkileyecek olayların fitilini ateşlemiştir. Şimdi Tunus’a biraz daha yakından bakalım…
Ülkenin Genel Özellikleri
Kuzey Afrika’nın yüz ölçümü bakımından en küçük ülkelerinden bir olan Tunus batıda Cezayir, doğuda Libya ve Akdeniz ve kuzeyinde Akdeniz’e komşudur. Yaklaşık 11 milyonluk bir nüfusa sahip olan ülkede halkın %96’sı Müslüman Araplardan meydana gelmektedir. Geri kalan kısımda ise Berberilerle birlikte az sayıda Fransız ve İtalyan nüfusun var olduğu bilinmektedir. Müslüman halk genel olarak Maliki mezhebine mensuptur. Ülkede resmi dil Arapçadır ancak Fransızca da bölge halkı tarafından yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Tunus topraklarının büyük bir kısmı Sahra çölünde bulunur. Ülkede yazları sıcak kışları ise ılıman bir iklim görülmektedir. Akdeniz kıyılarında ise, denizellik etkisi ve Akdeniz iklimi hâkimdir.
Tarihsel Süreçte Tunus Ve Müslümanların Ahvali
İslâm Öncesi Bölgenin ilk sakinlerinin Batı Asya veya Avrupa’dan gelen topluluklar olduğu söylenir. Daha sonra bölgeye Berberîler yerleşmiştir. İslami dönem ise, Hz. Osman zamanında 27 (647) yılında İfrîkıye›nin fethine çıkan Abdullah b. Sa‘d b. Ebû Serh’in o yıllarda Bizans’tan ayrılıp bağımsızlığını ilân eden Gregorios’u Sübeytıla’da yenmesi ve bölgenin ileri gelenlerini vergiye bağlaması ile başlamış olur. (1) Bunu takip eden fetihlerle zaman içerisinde bölge neredeyse tamamen İslamlaşır. Bölgedeki Osmanlı hâkimiyetinin başlaması ise 1574 yılına rastlar bu dönemden itibaren Tunus Osmanlı devletine bağlı bir eyalet haline gelir ve bu statüsü 1881 yılına kadar devam eder.
12 Mayıs 1881’de Tunus, Fransız sömürgeciler tarafından işgal edilir. Bundan sonra ise Fransızlar ülkeye “yüksek komiser” dedikleri genel vali tayin ederek yönetmeye başlar. Fransızlar işgal ettikleri bütün diğer ülkelerde başvurdukları zulüm uygulamalarına burada da başvurur ancak bu zulme karşı Tunus’ta da bağımsızlık yanlısı örgütlenmeler ve bazı ayaklanmalar meydana gelmiştir. Ancak bütün bu ayaklanmalar insafsızca ve kanlı bir şekilde bastırılmış. Takip eden süreçte ise Tunus’ta bağımsızlık mücadelesini organize etmek ve bu mücadeleye yön vermek amacıyla Düstur Partisi adında bir siyasi parti kurulmuştur. (2)
Habib Burgiba öncülüğünde kurulan yeni parti Fransızlara karşı bağımsızlık hareketlerini hızlandırmış, nitekim 1956 yılına gelindiğinde ülke bağımsızlığını elde etmiştir. Ancak Fransa her ne kadar fiili tahakkümünden vazgeçmişse de Fransız etkisi ülkeyi önemli ölçüde yönlendirmeye devam etmiştir. Ancak Burgiba dönemindeki politikalar Müslümanlar açısından pek çok zorluğu da beraberinde getirmiştir. Tunus’un en önemli İslami eğitim kurumlarından biri olan Zeytune üniversitesinin kapatılması, Müslüman grupların sıkı bir biçimde kontrol altında tutulması, şeri mahkemelerin ilgası, kamuda başörtüsü ve oruç gibi ibadetlerin kısıtlanması vb. gibi değişiklikler bu dönemde gerçekleşmiştir.
Burgiba’nın yönetimi ülkede 1987 yılına kadar devam etmiş ancak aynı yıl gerçekleşen bir darbe ile Zeynelabidin Bin Ali’nin başa geçtiği yeni bir dönem başlamıştır. Bu yeni yönetimin ilk yıllarında her ne kadar Müslümanlara yönelik bazı fiili baskılar kaldırılsa da ilerleyen dönemlerde yükseltilen İslami talepler karşılık bulmamış, Müslümanlar yeniden ciddi sıkıntılarla karşılaşmıştır
2010 yılına gelindiğinde ise “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreç ülkede yaşanan trajik bir hadisenin (26 yaşındaki Buazizi’nin kendisini yakması) gerçekleşmesi ile fiili olarak başlamış, 2011 yılında Zeynelabidin Bin Ali’nin ülkeyi terk etmesi ile ülkede yeni bir siyasi süreç başlamıştır. Ülkede gerçekleşen seçimler sonucunda yeni hükümetler kurulmuş, Tunus’taki en etkin hareketlerden biri olarak bilinen Gannuşi öncülüğündeki Nahda hareketi de bu dönemde yaklaşık yüzde 40 civarında oy alarak siyasette etkin bir hale gelmiştir. 1980’lerde kurulan ve İslami bir hareket olarak ortaya çıkan Nahda hareketi günümüzde Gannuşi tarafından ortaya konulan manifesto ile dini ve kültürel faaliyetlerini sonlandıracağını açıklamış yalnızca siyasi bir hareket olarak faaliyetlerine devam edeceklerini ve beyan etmiştir. Ülkenin tarihsel süreci genel hatlarıyla değerlendirildiğinde özellikle modern dönemde Müslümanların bölgedeki ahvalinin pek de iç açıcı olduğunu söylemek mümkün değildir.
————————
1. Füsun Baykal Soykan, “Tunus” maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2013.
2. Ekrem Yolcu, Cezayir, Vahdet Dergisi. Erişim Adresi: http://www.enfal.de/tunus.htm.