Gündem Analiz – Muhammed Eyüp / 2019 Nisan / 77. Sayı
Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde Cuma namazı saatlerinde iki camiye birden düzenlenen silahlı saldırısı sonucu 50 Müslüman kardeşimiz alçakça katledildi. Öncelikle bu saldırılarda hayatını kaybeden mü’min kardeşlerimize Allah’tan rahmet yakınlarına sabırlar dileriz. Haçlı emperyalistlerin Müslümanlara yönelik bu alçakça saldırıları ne ilk nede son olacak… İman ile küfür taraftarları arasındaki savaş kıyamete kadar devam edecek.
Bir Topluluğa Olan Öfkeniz Sizi Adaletsizliğe Sevk Etmesin!
Bu saldırılar; dini veya ırkçı düşüncelerden doğan ‘ideolojik’ bir saldırı mıydı yoksa akıl hastası birinin, ya da girdiği mekânın neresi olduğunu bilemeyecek derecede alkol veya uyuşturucu almış bir bağımlının münferit/bireysel bir eylemi miydi? Bu katliam sadece; “kişisel davranış bozukluğu” şeklinde kaçamak bir izah ile geçiştirilebilir mi?
Niçin bu soruları soruyoruz? Çünkü haçlı emperyalist Batı dünyası kendisine yönelik en ufak bir eylem gerçekleştirenlerin isimleri Abdullah, Ahmet, Mehmet, Ayşe veya Fatma olduğunda bu eylemi yapanın psikolojisine, şahsın gerçek maksadına, alkol veya uyuşturucu bağımlısı olup olmadığına bakmaksızın en yetkili siyasi ağızların dünya haber ajanslarına son dakika haberi olarak geçtikleri başlıklar hepimizin malumdur; “Bu vahşi bir terör eylemidir” “Teröristlerle ve onların sapık(!) ideolojileriyle mücadelemiz devam edecek” “Teröristlerin zihniyeti tüm insanlık için büyük bir tehlike ve tehdittir. Bu zihniyet yok edilmelidir”
Çünkü eylemi yapanın isminin Müslüman ismi olması, bu eylemlerin terör eylemi olması için yeterlidir! Orada suçun şahsiliği ilkesi, kişinin psikolojik davranış bozukluğu veya madde bağımlılığı var mı yok mu tüm bunlar hiç aranmaz, sorgulanmaz. Hem de bu saldırılara orijinal bir isimde bulunur; “İslamic Terror”.
Bu sefer katledilen, hem de ibadethaneleri içerisinde ibadetle meşgul olurken katledilenler savunmasız Müslümanlar. Peki, katleden kim? Brenton Tarrant isimli kendi ifadesiyle beyaz Avrupalı bir Hristiyan. Yani hem ismi Avrupalı hem de dini Hristiyan. Katlettiği insanlar ise Müslümanlar… O halde biz bu durumda peşinen ne dememiz gerekir? “Bu saldırı ‘Christian Terror’ saldırısıdır.
Ama biz inançlarımız ve adalet prensibimiz gereği peşinen, araştırmadan, gerçeği öğrenmeden böyle diyemiyoruz. Dolayısıyla biz Müslümanlar ikiyüzlü haçlıların yaptığı gibi yapamayız. Gerçekten bu saldırı bir meczubun, bir delinin, bir ayyaşın, bir eroinmanın, bir psikopatın veya cinnet geçirip ne yaptığını bilmeyen bir insanın eylemi olabilir. Bu durumda kendini bilmez birinin yaptığından dolayı o toplumun tümünü peşinen yargılamak ve suçlu ilan etmek bize emredilen adalet vasıfımızla bağdaşmaz… Çünkü Rabbimiz “Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli Olun” diye emrediyor. [1]
Dolayısıyla Müslümanlar ellerinden geldiği kadar adaletli olmaya, başkalarına iftira atmamaya ve meselenin hakikatini bulmaya gayret etmelidirler. Bize yakışanda, yapmamız gerekende budur. O topluluklara karşı haklı öfkeler duysakta…
Saldırının Ardındaki Zihin Dünyası
Haçlı emperyalist batının siyasileri, bu alçakça saldırının akabinde yapılan katliamı hafif tonda kınamış fakat her zaman kullandığı o keskin dili kullanarak; “Bu bir terör saldırısıdır, bu bir nefret saldırısıdır, bu bölücü bir saldırıdır.” diyememiştir, dememiştir. Ayrıca katliam haberlerinin ilk saatlerinde saldırıyı yapanın “akli dengesi yerinde değildi, madde bağımlısı psikolojik sorunları olan biriydi” şeklinde yalış kamuoyu algısı oluşturup meseleyi ‘kişisel davranış bozukluğuna’ indirgemeye çalışmaları da tam bir aymazlık örneğidir.
Biz o soruyu tekrar soralım; bu saldırılar, dini veya ırkçı düşüncelerden doğan ‘ideolojik’ bir saldırı mıydı yoksa akıl hastası birinin, ya da girdiği mekânın neresi olduğunu bilemeyecek derecede alkol veya uyuşturucu almış bir bağımlının münferit/bireysel bir eylemi miydi? Bu katliam sadece; “kişisel davranış bozukluğu” şeklinde kaçamak bir izah ile geçiştirilebilir mi?
Bizler bu saldırının arkasındaki gerçek sebebi tespit edebilmemiz için faalin inanç ve düşüncelerinin ne olduğunu bilmemiz gerekir.
Bu saldırı ideolojik amaçlı olup, hedefleri, planı, organizesi önceden belirlenmiş bir saldırı mıydı?
Biz sondan başlayalım…Bu saldırı bir alkol, bir uyuşturucu veya bir cinnet krizinin neticesinde rast gele gerçekleşmiş sallapati bir saldırı değildir. Bu saldırı planlı ve organizeli bir saldırıdır. Çünkü;
Birinci olarak; Saldırganın, yapacağı eylemi canlı yayında verebilmek için gerekli teknolojik araç, gereç hazırlığını önceden yapmış olması,
İkinci olarak; Saldırganın, hedef aldığı kitleye en ağır zararı verebilmek için yeterli miktarda silah ve teçhizat hazırlıklarını önceden yapmış olması,
Üçüncü olarak; Saldırganın, Müslümanların en çok bir araya geldikleri Cuma namazı saatini özellikle belirlemiş olması,
Dördüncü olarak; Saldırganın, birinci cami saldırısının hemen akabinde hızlı bir şekilde bölgedeki ikinci camiye yönelerek aynı saldırıyı orada da gerçekleştirmiş olması,
Beşinci olarak; Farklı yerlerde bombalı araçların tespit edilerek 4 kişinin yakalanıp etkisiz hale getirilmesi gibi detaylar bize gösteriyor ki bu alçakça saldırı önceden planlanmış organizeli ve kolektif bir saldırıdır.
Saldırının Gerçek Amacı
Saldırı Öncesi Yayınlanan Manifesto
Saldırıyı düzenleyen Brenton Tarrant isimli şahıs planlamış olduğu bu saldırıdan önce 74 sayfalık bir manifesto/bildiri yayınlıyor. Yayınlamış olduğu bildiride katil kendi kendine sorular soruyor ve bu soruları yine kendisi cevaplıyor. Bu açıklamalarda geçen ifadeler terörist ve arkasındaki kolektif gücün zihin dünyası hakkında bize bazı ipuçları veriyor. İşte o bildiriden bazı bölümler;
Kimsin?
“28 yaşında sıradan bir beyazım. Avustralya’da bir işçi sınıfı, düşük gelirli bir ailede doğdum. Üniversitelerde ders çalışmak için sunulan hiçbir şeye büyük ilgi duymadığım için üniversiteye gitmedim. Ben sadece normal bir ailede büyüyen beyaz bir adamım.”
Saldırıyı Ne Zaman Planladın?
“Yaklaşık iki yıl önce planladım. Saldırı için en iyi zaman ise dündü, bir sonraki en iyi zaman ise bugündü.”
Saldırıyı Neden Gerçekleştirdin?
“İşgalcilere (Müslümanları kastediyor), topraklarımızın asla kendi toprakları olmayacağını, anavatanlarımızın bizim olduğunu ve beyaz bir adam yaşadığı sürece, topraklarımızı asla ele geçirmeyeceklerini ve halkımızı asla değiştirmeyeceklerini göstermek için yaptım.
Ne İstiyorsun?
“Halkımızın varlığı ve çocuklar için geleceği inşa etmeliyiz. Siyasi izlenimlerim bana çözümün açık bir şiddet gerektirdiğini gösterdi.”
Kimi Temsil Ediyorsun?
“Kendi halkları arasında barış içinde yaşamak, kendi topraklarında yaşamak, kendi geleneklerini uygulamak ve kendi türlerinin geleceğine karar vermek isteyen milyonlarca Avrupalı ve diğer etnik milliyetçi insanları temsil ediyorum.”
Bu İnsanları Neden Hedef Aldın?
“İnsanlar (Müslümanları kastediyor) topraklarımı işgal etmeye ve etnik olarak kendi halkımı değiştirmeye çalışıyordu. İşgalcilerin (Müslümanların) doğum oranları yüksek buna mukabil Batı toplumunun doğum oranları ise çok düşük. Bunun doğal neticesi olarak yıllar sonra kendi topraklarımızda bizler azınlık olacağız. Onlar (Müslümanlar) daha yüksek sosyal güven ve güçlü, sağlam geleneklerden oluşan açık, görünür ve büyük bir işgalci grubuydular.”
Neden Saldırmak İçin Yeni Zelanda’yı Seçtin?
“Yeni Zelanda’da yapılan bir saldırı, uygarlığımıza yapılan saldırının gerçeğini, dünyadaki hiçbir yerde güvenli olmadıklarını, işgalcilerin (Müslümanların) tüm topraklarımızda, dünyanın en ücra bölgelerinde bile bulunmamaları gerektiğini anlamaları için.”
Bunun Terörist Bir Saldırı Olduğunu Düşünüyor musunuz?
“Tanım gereği, evet. Bu bir terörist saldırı. Ama bunun bir partizanlık olduğuna inanıyorum. İşgal karşısında bir aksiyon göstermek gibi.”
Saldırı İçin Herhangi Bir Pişmanlık Hissediyor Musun?
“Yok hayır, işgalciler benden daha fazla öldürdüler.”
Kişisel Olarak Müslümanlardan Nefret mi Ediyorsun?
“Topraklarımızı istila etmeyi seçen bir Müslüman erkek ya da kadın topraklarımızda yaşayıp halkımızı değiştirir mi? Evet, onlardan hoşlanmıyorum.”
Saldırdıklarının Masum Olduğuna İnanıyor Musun?
“Onlar masum değil çünkü işgalciler. Bu topraklarda yaşıyorlarsa suçludurlar.”
“Ülkemiz için tehlikeli olan silahlı istilacıları öldürdüğünüzde en yüksek onura sahip halk kahramanı ilan edilirsiniz. Fakat milletimize, halkımıza zarar vermek isteyen silahsız istilacıları (Müslümanları kastediyor) öldürdüğünüzde ise bir canavar kabul edileceksiniz. Mahkemelere çıkarılacaksınız. Fakat asıl tehlike silahsız istilacılardır. (Müslümanları kastediyor). Çünkü silahlı istilacılara karşı askerimiz, silahımız ve yeteneğimiz var. Onlarla başa çıkabiliriz. Fakat silahsız istilacılara karşı nasıl karşı çıkacağımıza dair gerçek bir fikrimiz yok. Onlara saldıramayız ve hiçbir şekilde kendimizi savunamayız. Halbuki ikisi de milletimizi ve kültürümüzü yok etmeye çalışıyor. Silahsız işgalciler (Müslümanlar) silahlı işgalcilerden daha tehlikelidir”
“Londra Belediye Başkanı olan Sadık Han, Britanya adalarında Britanya halkının etnik olarak yerinin alınmasının ve haklarından mahrum edilmesinin en açık işareti. Bu Pakistanlı Müslüman istilacı şimdi Londra insanlarının temsilcisi olarak oturuyor. Londinium (Antik Londra), Britanya adalarının tam kalbi. Beyazların yeniden doğuşunun bu istilacıyı ortadan kaldırmaktan daha iyi bir işareti olabilir mi?”
“Kostantinopolis’e (İstanbul’a) gelecek ve bütün camiler ile minareleri yıkacağız. Ayasofya’yı minarelerden kurtaracağız. İstanbul bir kez daha Hristiyan toprağı olacak.”
Hapishaneden Çıkacağını Düşünüyor Musun?
“Ben Nobel ödülü kazanmayı beklemiyorum. Terörist Nelson Mandela bir zamanlar kendi halkı zafer kazanıp iktidara geldi. Hapsedildikten 27 yıl sonra, Mandela gibi aynı sebepten kurtulmayı bekliyorum.”
Silah ve Şarjörlerin Üzerindeki Yazılar
Saldırıda kullanılan silah ve teçhizatın üzerine bazı yazılar önceden yazılmış ki bunlar tamamen kendi inanç grubuna ve Avrupa toplumuna subliminal mesajlar içermektedir.
Yeni Zelanda’daki cami katliamını gerçekleştiren katil, Müslümanları öldürmek için kullandığı silah ve şarjörlerin üzerine bazı isimler yazmış. Şimdi saldırıda kullanılan silahların ve şarjörlerin üzerine yazılı isimlere ve bu isimlerin ortak özelliklerine dikkat edelim.
Charles Martel (686-741): Frank Krallığı’nın önemli devlet adamı ve generali. 10 Ekim 732’de Endülüs Emevi ordusunu Potiers’de mağlûp ederek Müslümanlar’ın Avrupa’nın tamamını ele geçirmelerine engel olan ve Emevi ordusunu İspanya’ya çekilmeye zorlayan kişi.
Miloş Obiliç (1350- 1389) Karadağ soylusu.1389’daki Kosova Savaşı’ndan hemen sonra Birinci Murad’ı sırtından hançerleyerek öldüren ve Sırplar’ın asırlardan bu yana “kahraman” olarak gördükleri kişi…
Feliks Kazimiers Potocki (1630-1702): Polonyalı bir asilzade.1683’teki İkinci Viyana Kuşatması’nda Osmanlılara karşı savaşan ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’’nın kumandasındaki Osmanlı ordusunun geri çekilmesini sağlayan kişi.
Michael Szilagly (1400-1460): Macar generali ve Macaristan Kralının Naibi. Macaristan’ın güçlü bir devlet olması için çalıştı ama Osmanlılar ile arasının bozulması üzerine İstanbul’a getirildi ve burada idam edildi.
Davit Ağmaşenebeli (1073-1125): Gürcü Kralı. 1121’de Selçuklu ordularını Didgori Savaşı’nda mağlup ederek Güristan’dan çıkartan kişi. Daha sonra “aziz” ilân edildi.
Davit Sosan (Ölümü: 1207): Alan Prensi ve Gürcistan ordu kumandanı. Selçuklular’a karşı Gürcistan’a başarılar kazandıran kişi.
Dimitri Senyavin (1763-1831): Rus general. Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında 1806’da başlayan ve altı sene devam eden savaş sırasında Seydi Ali Paşa kumandasındaki Türk donanmasını Çanakkale’de ve Limni’de bozguna uğratıp Ege’deki Osmanlı gücünü ortadan kaldıran kişi.
Marko Antonio Bragadin (1523-1571): Venedikli amiral. İkinci Selim zamanında Kıbrıs’ı fethetmek için açılan seferde Türk kuvvetlerini durdurmaya çalışan kişi. 30 Temmuz 1571’de teslim oldu ama elindeki Türk esirlerin tamamını öldürttüğü ortaya çıkınca bu cinayetleri işlerken uyguladığı metodlarla, yani önce kulakları ve burnu kesilerek, ardından da derisi yüzülerek idam edildi. Kemikleri seneler sonra Venedik’teki bir kiliseye nakledildi ama masum esirleri öldürtmesi Avrupa’daki tarih kitaplarında yazılmadı, bunun yerine “Barbar Türkler, teslim olan Venedikli General’in derisini yüzdüler” şeklinde hatırlandı.
Josue Estebanez: İspanyol neonazi dazlak. 11 Kasım 2007’de Madrid’de Carlos Palomino’yu bıçaklayarak öldüren ve neonazilerin kahraman ilân ettikleri kişi.
Alexandre Bissionette: 29 Ocak 2017’de Kanada’da bir camiye saldırarak altı kişiyi katleden terörist.
Evet, dikkat ederseniz saldırganın Müslüman katliamı yapmak için kullandığı silah ve şarjörlerin üzerinde yazılı isimlerin ortak özelliği; tarihte Müslümanlara karşı zafer kazanmış veya Müslümanları alçakça katletmiş kişiler olması. Bu isimler haçlı dünyasında din ve vatan kahramanı olarak anılan kişiler.
Üstelik bu katilin kullandığı silah ve şarjörlerin üstündeki yazılı isimler hem tarih hem de dil uzmanlığı gerektiriyor. Çünkü bu sembol isimler ve onların hikayeleri öyle sıradan bir işçinin bilebileceği bir şey değil. Ayrıca bir diğer ilginç ayrıntıda bu sembol isimler yazılırken alfabeye özen gösterilmiş olması. Örneğin; Rus ve Sırp isimler Kril, Gürcü isimler Gürcü, Ermeni isimler de Ermeni alfabesi ile yazılmış.
Burada verilmek istenen mesajlar açıktır. Birinci mesaj Müslümanlara yöneliktir. Adeta şöyle denmek istenmiştir; “Ey Müslümanlar korkun bizden! Tarihte bu atalarımız sizi nasıl mağlup ettiyse, sizi nasıl katlettiyse onların varisleri olan bizlerde onların yolunu sürdürecek ve sizleri bozguna uğratacak, sizleri katledecek, sizleri öldüreceğiz…Buna hazır olun”.
Saldırının tarzıyla verilmek istenen ikinci mesaj ise haçlı ruhlu emperyalist Hristiyan topluluğunadır. “Ey Beyaz Avrupalı Hristiyan kardeşim. Ayağa kalk. Kendine gel. Köklerine yönel. Senin topraklarına gelmiş, senin imkanlarına ortak olan Müslümanları ülkende yaşatma…Müslümanları yok et. Onları öldür. Çünkü onlar işgalci. Onlar vahşi. Bak senin ataların bunu yapmış sen de aynısını yap. İşte o zaman atalarını razı edeceksin”
Evet, terörist ve arkasındaki kolektif gücün vermek istediği subliminal mesajlar tamda budur…
Bu Katliam hem İdeolojik hem de Kolektif Bir Terör Eylemidir
Bu saldırı bir meczubun, bir ayyaşın, bir delinin, bir uyuşturucu müptelasının tevafuken rast gele düzenlemiş olduğu saldırı değildir. Bu alçakça saldırı; kişisel bir davranış bozukluğu ile geçiştirilecek basit bir saldırı da değildir. Müslüman kardeşlerimize yönelik bu katliam; amacı ve hedefleri olan, planlı, bilinçli, organizeli bir katliamdır. Üstelik bu saldırı bireysel bir organize değil, tam tersine arkasında hem siyasi hem de akademik bir desteğin olduğu kolektif bir organizedir. Kısacası bu katliam inanç/ideolojik odaklı bir saldırıdır.
İki Yüzlü Haçlılar ve Komünistler!
Batı dünyası ve komünist Rusya’nın siyasileri Müslümanlara yönelik saldırıları hafif tonda da olsa kerhen kınadı. Çok büyük bir lütuf gösterdiler(!). Mest olduk. Meğer gavurlar Müslümanlara karşı ne kadar insancıl ne kadar hassas düşünüyorlarmış (!) Gözlerimiz yaşardı(!)
Peki sormak isteriz; Rusya, Amerika, Fransa, İngiltere ve İsrail’in; Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da, Çeçenistan’da, Mali’de, Yemen ve daha birçok yerde çoluk çocuk, bebek, kadın, yaşlı demeden camileri, evleri, okulları, hastaneleri uçaklarla bombalayıp Müslümanları diri diri yakması mı daha alçakça ve vahşice yoksa Yeni Zelenda’da ki saldırı mı daha alçakça ve daha vahşice?
Yeni Zelanda’da ki saldırıyı ilk olarak kınayan ve ‘bu vahşi bir katliamdır, terördür’ diyen Rusya başkanı Putin mesela kalkıp da çatışmasızlık bölgesi ilan edilen Suriye’nin İdlip kentinde her hafta rutin olarak okullara, hastanelere, Pazar yerlerine saldırı düzenleyen ve Müslümanları cayır cayır yakan Rusya hava kuvvetleri komutanını da kınayabiliyor mu? “Bu vahşi saldırıları derhal durdurun” diye talimat veriyor mu?
Yeni Zelanda’daki bu saldırıyı kınayan ABD, Fransa, İngiltere başta Irak olmak üzere Afganistan’da, Suriye’de, Mali’de Filistin’de yaptıkları katliamlardan dolayı kendi hava ve kara kuvvetleri komutanlarını kınayıp derhal bu alçakça, bu vahşice saldırıları durdurun diyorlar mı?
Peki, işgal ettikleri Müslüman coğrafyada yaptıkları zulüm ve işkenceler arşı ala’yı titreten ve son 15 yılda 2 milyonun üzerinde Müslümanı katleden bu kafirler topluluğunun kalkıp da Yeni Zelanda da ki katliamı kınamaları, duygusal mesajlar, tweetler paylaşmaları size de çok samimi geliyor mu?
Yüzleri ve vicdanları kararmış Emperyalist Batı ile komünist Çin ve Rus siyasetçilerin bu ikiyüzlü tavırları sizi de tiksindirmiyor mu?
İstisnalar Kaideyi Bozmaz
Hristiyan ve Yahudi alemi içinde dinimizden, inançlarımızdan ötürü bize düşmanlık etmeyen vicdanlı kimseler hiç yok mudur? Rabbimizin dediği gibi çok azda olsa vardır ve biz onlara karşı adil olmak zorundayız.[2] Yazımızın başında da söyledik; bizler, bir toplumun veya inanç mensuplarının hepsini aynı kefeye koyup peşinen toptan bir yargıya gidemeyiz.
Onların içlerinde de bu zulümlere razı olmayan, isyan eden, eleştiren vicdan sahibi Hristiyan ve Yahudiler muhakkak vardır. Ama onların sesi soluğu bir noktaya kadar. Hatta bu iki yüzlü, çıkarcı sapkın haçlı emperyalist zihniyet o bir avuç vicdanlı halk topluluğunun gösterdikleri samimi itiraz ve tepkileri dahi kendi emelleri doğrultusunda kullanarak Müslümanlarda bir sempati oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Muhakkak ki Rabbimiz Doğru Söyler..
Şunu bilmemizde fayda var; dünya Müslümanları olarak zorlu süreçlere doğru sürükleniyoruz. Bu zorlu imtihan süreçlerine karşı Müslümanlar olarak hem manevi hem de maddi hazırlıklar yapmak zorundayız. Çünkü Haçlı ve Siyonist zihniyetli kafirlerin anlayacağı tek bir dil vardır. O dilin adı da; güçtür, güçtür, güçtür…
Yüce Rabbimizin “Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.”[3] emri ilahisi haşa iş olsun diye bizlere bildirilmemiştir.
İnsanı yaratan ve yaşatan Rabbimiz bize kat’i bir ilimle bu gerçeği haber vererek uyarmıştır. Bu mübarek ayet Rabbimizin biz mü’minlere en büyük merhamet tecellisidir. Çünkü yaratan Subhanahu Teala senin başına felaketler gelmeden önce seni uyarıyor. “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar..”[4]buyuruyor.
Hristiyan haçlılar ve Siyonist Yahudiler hangi tarihte ve zamanda Müslümanlara karşı merhametli olmuşlar, dürüst olmuşlar ki bundan sonra olsunlar.
Şayet Müslümanlar olarak gücümüz varsa ehli küfre karşı canımızın, ırzımızın, malımızın, neslimizin bir garantisi vardır. Yoksa, bu en temel haklarımız asla emperyalist, Siyonist, komünist kafirlerin kara vicdanlarına teslim edilerek korunacak, muhafaza edilecek şeyler değildir.
İzzet ve şeref onların kokuşmuş cahili düzenlerinin ve toplulukların yanında değildir. Aksine izzet ve şeref Allah’a iman eden, salih amel işleyen, hak üzerinde olan ve Sabrı tavsiye eden muvahhid mü’minlerin yanındadır.
Şu kesin ki; Allah’ın yardımı bir duvarın tuğlaları gibi birbirine kenetlenmiş, birbirine karşı merhametli, alçakgönüllü ve hüsniyetli olan mü’minlerin üzerinedir.
Şu da kesin ki; birbirine karşı haset eden, kendi aralarında merhametsiz, hoşgörüsüz ve güvensiz Müslümanlara ise Allah’ın yardımı uzaktır.
Rabbim bizleri muhafaza buyursun……
Selam ve Dua İle. Allaha Emanet Olunuz…
————————-
Kaynaklar
Şarkul Evsat
Son Dakika Haber
[1]. Maide Sûresi 8.
[2]. bkz. Mümtehine, 8
[3]. Enfal, 60.
[4]. Maide, 51.