2020 Narkolog Raporu

Bağımlılık – Yusuf Çelebi / 2021 Nisan / 101. Sayı

Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından Türkiye geneli, uyuşturucu suçlarına karışan kişilerin profillerini oluşturmaya yönelik yapılan çalışma.

Bağımlılık – Yusuf çelebi / 2021 nisan / 101. Sayı

Madde bağımlılığı günümüz dünyasının en önemli sorunları arasında yer almaya devam etmektedir. Madde bağımlılığının nörolojik etkileri ve buna bağlı olarak farklı suçlara karışılması, ayrıca uyuşturucunun arzını ortaya çıkarması, önemli bir toplumsal güvenlik sorununu oluşturmaktadır. 

Türkiye genelinde, 2019 yılında 81 ilde narkotik birimler tarafından uyuşturucu suçlarından dolayı 200.183 şüpheliye adli işlem yapılmıştır. Bu sayı, sadece uyuşturucu madde kullanıp suç işleyen ve narkotik birimlerin yakaladığı kişileri ifade eder. Uyuşturucu madde kullanıp hayatını karartan, işlediği suçlarla da başkalarının hayatlarını karartan kaç kişinin olduğu ise bilinmemektedir. Ancak 83 milyonluk ülke nüfusu düşünüldüğünde bu sayının büyüklüğü tahmin edilebilir. 

Söz konusu şüphelilerin 21.268’ine gönüllük esasına dayalı olarak bir anket uygulanmıştır. Bu ankette “Hayatının herhangi bir döneminde madde kullandığını beyan eden” 15.328 kişinin verileri kullanılmıştır. Dolayısıyla çalışma incelenirken bulguların 15 bin kişiye ait olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. 

Bağımlılıkla mücadelede en önemli aşama önleme aşamasıdır. Bu aşamada yapılan eğitimlerle, bilinçlendirme çalışmalarıyla kişilerin maddeye hiç yönelmemeleri hedeflenmektedir. Bu aşamanın başarılı olması için tespit ve tedbir çalışmaları önem arz etmektedir. Risk faktörlerinin tespit edilmesi buna göre tedbirlerin alınması bağımlılığa giden yolu kapatmaya yardımcı olacaktır. 

Bağımlılıkta etken faktörler ve risk faktörlerini tespit etme ve buna göre mücadele planı belirlemede faydalı olacak bu anketin bir kısmını istifadenize sunuyoruz.  

1. Cinsiyet

Örneklemin[1] %94.2’si erkek, %5.8’i ise kadınlardan oluşmaktadır. TÜİK 2019 verilerine göre Türkiye nüfusunun %50.2’si erkek, %49.8’si kadındır. Yani erkek ve kadın nüfusu birbirine çok yakındır. Ancak örnekleme göre madde kullanımına bağlı suç işleme oranı erkeklerde çok daha yüksektir. 

2. Öğrenim Durumu

Öğrenim durumu ankete katılan kişilerin aldıkları eğitimi, hangi seviye okuldan mezun olduklarını göstermektedir. Genel anlamda eğitim seviyesi arttıkça uyuşturucu suçlarına karışma oranın azaldığını göstermektedir.

3. İş Durumu

Bazen çalışan ve işi olmayanların oranı %45 civarında olsa bile düzenli çalışanların oranı ikisinden de daha yüksektir. Uyuşturucu suçlarının işlenmesinde işsizliğin etkisi görülürken, tek başına bir etken olmadığı da anlaşılıyor. Yani işsizlik sorununun çözülmesi bu suçlara karışmayı önlemek için yeterli değildir. 

4. Anne/Baba Birliktelik Durumu

5. Kiminle Birlikte Yaşıyor

Bu örnekleme göre madde suçlarına karışanların yaklaşık olarak %70’inin anne babası birlikte. %90’ı aile fertleriyle (anne-baba-kardeş-eş) yaşamaktadır. Anne babası ayrı olup sorunlar yaşayan, aileden uzak kalıp aile sıcaklığından mahrum kalan kişilerin bağımlılığa karşı risk grubunda olduğu kabul edilir. 

Peki, anne baba birlikte ve aile fertleriyle yaşanmasına rağmen bu oranlar neden bu kadar yüksek? Tabi ki başka sorunların olabileceğini düşünmekle beraber, insanların birlikte olmalarına rağmen bir arada olamadıkları, birbirlerine fiziki olarak yakın oldukları kadar manevi olarak uzak oldukları, birbirlerini gördükleri halde sıkıntılarını göremedikleri, birbirleriyle konuştukları halde seslerini duyuramadıkları da akla gelmektedir. Bugün seslerini duyuramayanlar yarın sesimizi duyamayacak duruma düşmeden gelen seslere kulak verelim. 

Bununla beraber bağımlılar genelde kullandıkları maddeyi gizli bir şekilde kullanırlar, özellikle ebeveynlerinin, kendilerine çok yakın insanların öğrenmelerini istemezler. Dolayısıyla aile içinde madde kullanma yönelimi beklenmeyen kişilerde gerçekleşebilir. Bu duruma karşı temkinli davranmak, olası bir durumda erken müdahalede bulunmak yararlı olacaktır. 

6. Aile İçi Şiddet Durumu


Aile içi hiç şiddet yaşamayanların oranı yüzde 44 civarındadır. Yani örnekleme katılan bireylerin %44’ü aile içi şiddete maruz kalmamasına ya da tanık olmamasına rağmen, uyuşturucu madde kullanmıştır. Aile içi şiddetin madde yönelimi üzerinde önemli bir etkisi olduğu kabul görmektedir. Buradaki örnekleme göre bu oran düşüktür. Ancak unutmamak gerekir ki aile içi şiddetin olmaması madde yönelimi riskinin olmadığını göstermez.

7. Medeni Durumu

8. İlk Kez Uyuşturucu Madde Kullandığındaki Medeni Durum

Uyuşturucu madde ilk kez kullanıldığındaki medeni durum incelendiğinde %86’lık oranın bekarken uyuşturucu maddeye başladığı görülmektedir. Bu durum madde kullanmaya başlama yaşı ile ilişkilendirilebilir. İlk kullanımda evli olanların oranı bekar olanlara göre çok daha düşüktür. 

Burada evliliğin önemi ortaya çıkmaktadır. Evliliğin geciktirilmeden zamanında yapılması kişiye hem aile hem iş konusunda sorumluluk yükler. Bu sorumluluk duygusu kişinin çalışıp ailesine bakmasını, aile bireylerine karşı sorumlu davranmasını yani meşguliyetinin olmasını sağlar. Bugün evlilik yaş ortalaması ciddi anlamda yükselmiştir. TÜİK 2020 istatistiklerine göre Türkiye’de kadınların ortalama evlenme yaşı 25.1 iken erkeklerin ortalama evlenme yaşı 27.9’dur. Oysaki evlilikler zamanında, istenilen şekilde kurulup devam ettirilirse bu tür zararlı yönelimlerden uzak tutmada büyük faydaları olur.

9. Mevcut Yaş

18 yaş altı şüphelilere narkotik birimleri tarafından adli işlem yapılmadığı için mevcut örneklemde 18 yaş altı kaç kişinin olduğu bilinmemektedir. En riskli grubun ise %47.1’lik oranla 25-34 yaş aralığı olduğu görülmektedir.

10. Madde Kullanmaya Başladığı Yaş

Örneklemde 15 yaş altı grubun %7.3’lük bir oranı var. Bu da örneklemdeki bin küsur kişinin 15 yaşından önce madde kullanmaya başladığını gösteriyor. Bu, azımsanacak bir sayı değildir ve çocuklarımızın karşı karşıya olduğu tehlikeyi bizlere göstermektedir. 83 milyon 614 binlik ülke nüfusu düşünüldüğünde 15 yaş altı madde yöneliminin ne kadar çok olabileceği hakkında fikir verir. 

Örneklemdeki en büyük risk grubu ise %71’lik oranla 15-24 yaş grubudur. Gençlik dönemine geçişin başladığı, benlik duygusunun farkına varıldığı bu dönemde çocuklara karşı daha hassas davranmak, ilişkileri daha sıcak tutmak gerekir. Bu dönemde eğitim ve iş tercihleri şekillenir. Bu tercihler yapılırken çevrenin, arkadaşların, ortamın kişi üzerindeki etkisi mutlaka göz önüne alınmalıdır. Çocukların iyi bir eğitim alıp sosyal hayatta iyi yerlere gelmeleri düşünülürken eğitim alacakları ortamların ve arkadaş çevrelerinin de düşünülmesi gerekir. 

Madde bağımlılığı bugün birçok insanın hayatını karartan bir hastalıktır. Kişiyi hem sağlığından hem benliğinden hem de sevdiklerinden etmektedir. Maalesef bu hastalık gün be gün artmaktadır. Çocukları bağımlı olan ailelerin feryatları arşı inletmektedir. Bir anne öz oğlunu şikâyet edip tutuklatıyor, bir baba, evladının ölmesi için dua ediyor, bir genç kız yıllarca hayalini kurup kavuştuğu yuvasını terk etmek zorunda kalıyor… 

Bunlar üzücü olsa da yaşanılan gerçeklerdir. Toplumun bu duruma düşmesinde herkesin bir payı mutlaka vardır. Bundan dolayı herkesin mücadelede yer alması gerekir, herkesin yapacağı bir şey illaki vardır. Başta biz olmak üzere ailemiz ve çevremizle birlikte bu hastalığa karşı topyekûn bir mücadelenin içerisinde olma duasıyla.


[1].  Bu araştırmada, bulguları incelenen 15.328 kişiyi ifade eder.