Zekeriyya Aleyhisselâm Ve Evlatla İmtihanı

Kapak Dosya – Hakan Sarıküçük / 2018 Aralık / 73. Sayı

Hamd; Her birini özel olarak seçip peygamber olarak görevlendiren ve insan neslinin en üstünlerinden kılarak onların ibretlik kıssalarını bizlere bildiren Allah’a

Salât ve selâm; Peygamber kardeşlerinin risâlete dair meselelerinden, onların mücadelelerinden kavimleri ile olan durumlarından bilinmesi gereken en önemli hususları biz ümmetine haber veren Peygamber aleyhisselâm’a ve Ondan sallallahu aleyhi ve sellem  önce peygamberlik vazifesi ile gönderilmiş olan tüm nebi ve rasûllere olsun.

Allah azze ve celle’nin insanlar arasından özel olarak seçtiği, hayatlarını bilmemizi istediği, yaşamları, mücadeleleri, ibretlik hikayeleri bizler için büyük ehemmiyet arz eden ve birbirinden faklı yönleri olan aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’de kıssaları anlatılan nebi ve/veya rasûllerin hiç şüphesiz Allah katında önemli bir değeri olduğu gibi biz müslümanlar nezdinde de büyük bir değeri vardır.

“İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan Allah’ın kendilerine hitab ettiği, derecelerle yükselttikleri vardır…”[1]

 Biz Müslümanlar Bakara süresi 285. Ayetinde “…Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz…” buyurulduğu üzere peygamberleri arasında fark gözetmeyiz. Gerek Kur’an’da isimleri zikredilmiş olsun gerekse de isimlerini bilmediğimiz ancak Allahu Teâlâ tarafından gönderilen ne kadar peygamber varsa hepsine iman ederiz ve hepsini severiz. Çünkü müslüman olarak “Amentu” esasları diye hepimizin de bildiği üzere Allahu Teâlâ’nın peygamber olarak gönderdiklerinin hepsine iman etmekle yükümlüyüz. Müminlerden olabilmemiz onların tümüne inanmakla mümkündür. Rabbimizin Kur’an’da bizlere haber verdiği ismi geçen peygamberler:

1) Hz. Âdem (a.s.) 2)  Hz. İdris (a.s.) 3)  Hz. Nuh (a.s.) 4)  Hz. Hud (a.s.) 5)  Hz. Salih (a.s.) 6)  Hz. İbrahim (a.s.) 7)  Hz. Lut (a.s.) 8)  Hz. İsmail (a.s.) 9)  Hz. İshak (a.s.) 10)  Hz. Yakup (a.s.) 11)  Hz. Yusuf (a.s.) 12)  Hz. Eyyub (a.s.) 13)  Hz. Şuayb (a.s.) 14)  Hz. Musa (a.s.) 15)  Hz. Harun (a.s.) 16)  Hz. Davud (a.s.) 17)  Hz. Süleyman (a.s.) 18)  Hz. Yunus (a.s.) 19)  Hz. İlyas (a.s.) 20)  Hz. Elyesa (a.s.) 21)  Hz. Zülkifl (a.s.) 22)  Hz. Zekeriyyâ (a.s.) 23)  Hz. Yahya (a.s.) 24)  Hz. İsa (a.s.) 25)  Hz. Muhammed (s.a.v) olmak üzere 25 peygamberin ismi geçmektedir.

Bir de Kur’an’da ismi zikredilen Üzeyr, Lokman ve Zülkarneyn adındaki zatların peygamber olup olmadıkları hakkında ulema ihtilaf etmiştir.

İlk peygamber Hz. Âdem aleyhisselâm’dan son peygamber Hz. Muhammed aleyhisselâm’a varıncaya kadar arada birçok peygamber gelip geçmiştir. Kuvvetli bir rivayete göre bu peygamberlerin sayısı 124.000, diğer rivayete göre de 224.000 kadardır. Bunlardan 313 tanesi rasûldür.[2]

Taberânî tarafından nakledildiği belirtilen bir rivayete göre de toplam kaç rasûl olduğu sorulduğunda Hz. Peygamber aleyhisselâm 315 rasûlün bulunduğunu söylemiştir.[3] İbn Hacer bu hadisin sahih olduğunu bildirmiştir.[4]

Bu oeygamberlerden bir tanesi de Zekeriyyâ aleyhisselâm’dır.

Zekeriyyâ aleyhisselâm; Benî İsrâîl peygamberidir. Kaynaklarda Zekeriyyâ aleyhisselâm’ın Dâvûd ve Süleyman peygamberin soyundan geldiği zikredilmektedir. Hz. Zekeriyyâ aleyhisselâm¸ Hz. Meryem’in teyzesinin kocası/eniştesi, Hz. Îsâ aleyhisselâm’ın müjdecisi ve Hz. Yahyâ aleyhisselâm’ın da babasıdır.

Filistin Bölgesi’nde yaşamış ve şehid olarak dünyadan ayrılmıştır. Zekeriyyâ aleyhisselâm, Süleyman aleyhisselâm’ın soyundan olan Elisa ile evlendi. Elisa, Meryem’in annesi olan Hanne’nin kızkardeşidir. Hanne’nin kocası, İmrân’dır.

Zekeriyyâ aleyhisselâm ile Elisa’dan Yahyâ aleyhisselâm doğmuştur.

Kur’ân-ı Kerîm’de Zekeriyyâaleyhisselâm’ın adı Âl-i İmran 37.ayette iki defa olmak üzere toplamda yedi yerde şu ayetlerde geçmektedir.

1. Âl-i İmrân 3/37 (2 yerde)

“Rabbi Meryem’e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyyâ’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyyâ, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve “Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?” der; o da: “Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir,” derdi.”

2. Âl-i İmrân 3/38, (39. Ayette de işâri olarak)

“Orada Zekeriyyâ, Rabbine dua etti: ‘Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz Sen duayı hakkıyla işitensin,’ dedi.”

O (Zekeriyyâ) mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle nida ettiler: “Allah sana, kendisi tarafından gelen bir kelimeyi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler.”

3. En‘âm 6/85

Zekeriyyâ, Yahya, İsa ve İlyas’ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi.”

4. Meryem 19/2

“(Bu,) Rabbinin, Zekeriyyâ kuluna rahmetinin anılmasıdır.”

5. Meryem 19/7

“Allah: ‘Ey Zekeriyyâ! Sana, Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik’ buyurdu.

6. Enbiyâ 21/89, (90. Ayette de işâri olarak)

“Ve Hz. Zekeriyyâ, Rabbine (şöyle) nida etmişti: ‘Rabbim, beni tek başıma bırakma ve Sen, varislerin en hayırlısısın.’ Biz de ona icabet ederek, Yahya’yı bahşetmiş, eşini de doğum yapacak hale getirmiştik. Doğrusu onlar iyi işlerde yarışıyorlar, korkarak ve umarak Bize yalvarıyorlardı. Bize karşı gönülden saygı duyuyorlardı.”

Bu ayetlerde Zekeriyyâ aleyhisselâm duası kabul edilen, hayırlı işlere koşan, namaz kılan, Meryem’i himaye eden bir kişi ve Allah’ın kulu olarak anlatılmaktadır.[5]

Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’da Tevrât yazar ve kurban kesmeyi idâre ederdi. Mûsâ aleyhisselâm’ın dînini kuvvetlendirirdi. Marangozluk yapar, el emeği ile geçinirdi.[6]

Zekeriyyâ aleyhisselâm’ın vefatıyla ilgili Hıristiyan kaynaklarında bilgi yoktur; İslâmî kaynaklarda ise onun tıpkı oğlu Yahyâ gibi şehid edildiği belirtilmektedir. Buna göre Yahyâ aleyhisselâm’ın Büyük Herod tarafından idam edilmesinden sonra yaşadığı bölgeden kaçan Zekeriyyâ aleyhisselâm, yarılmış bir ağacın kovuğunda saklanmış, ancak şeytan onun elbisesinin bir kenarını dışarıda bırakmış, daha sonra düşmanlarına haber vermiş, onlar da ağacı keserek ikiye bölmüş, böylece Zekeriyyâ aleyhisselâm şehid edilmiştir.[7]

Türbesinin Halep Ulu Camii bitişiğinde olduğu rivayet edilmektedir.[8]

Hz. Zekeriyyâ aleyhisselâm’ın Kur’an’da anılan bir başka özelliği de annesi tarafından mâbede adanan Hz. Meryem’in himayesini üzerine almış olmasıdır. Hz. Meryem’in mâbedde kimin himayesinde kalacağı hususunda İmrân ailesi arasında kura çekilince kura Hz. Zekeriyyâ’ya çıkar. Rivayete göre Hz. Meryem’in korunmasını üstlendikten sonra Hz. Zekeriyyâ aleyhisselâm mâbedde Hz. Meryem’e tahsis ettiği dua odasına (mihrab) her çıkışında onun yanında taze meyveler bulur. Bazı rivayetlere göre taze meyvelerden maksat onun kışın yaz meyvelerini, yazın da kış meyvelerini bulmasıdır. Meryem’e Allah tarafından meyveler ihsan edildiği bilgisine yer verilen rivayetlerde bu durumun Zekeriyyâ aleyhisselâm’ı, Allah’ın tıpkı Meryem’e mevsim dışı meyveler ihsan etmesi gibi yaşlanmış bedenlerinde bir çocuk üretebileceği düşüncesine sevk ettiği ve bunun için Allah’a dua ettiği belirtilir.

Hz. Zekeriyyâ aleyhisselâm’ın Kur’an-ı Kerim’de Geçen Duası…

Zekeriyyâ aleyhisselâm, Allah’a dua edip kendisine çocuk ihsan etmesini istemişti:

رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ

“(Ey Peygamberim!) Zekeriyyâ’yı da (an). O, Rabbine; ‘Rabbim! Beni tek (yalnız başıma çocuksuz) bırakma. Sen, vârislerin en hayırlısısın (her şeyim sana kalacaktır)’ diye dua etmişti.”[9]

Yüce Allah, Zekeriyyâ Peygamberin duasını kabul ettiğini şöyle bildirmektedir.

“Onun duasını da kabul buyurduk ve ona Yahyâ’yı armağan ettik. Eşini de kendisi için ıslah ettik (çocuk doğurmaya elverişli bir hâle getirdik). Gerçekten onlar hayır işlere koşarlar, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi ve Bize derin saygı gösterirlerdi.”[10]

Hz. Zekeriyyâ aleyhisselâm kura sonucu mâbede ibadete adanan Hz. Meryem’in himâyesini üzerine almıştı. Onun yanına geldiğinde mevsim normalleri üstünde taze meyveler bulurdu. Bunların nereden geldiğini sorduğunda Meryem, Allah katından gönderildiğini söyleyince Hz. Zekeriyyâ aleyhisselâm ihtiyar ömrüne rağmen bütün bunları yapmaya kâdir olan Rabbinden çocuk ister. Onun içtenlikle yaptığı duâ kabul edilir ve oğlu Hz. Yahyâ’nın doğum müjdesini alır.

Hz. Zekeriyyâ aleyhisselâm’ın İbretlik Kıssası

Kur’ân, Hz. Zekeriyyâ aleyhisselâm’ın bu ibretlik kıssasını şöyle anlatır:

“Orada Zekeriyyâ Rabbine duâ etti: Ya Rabbi! Bana kendi katından temiz bir soy bahşet, doğrusu sen duâyı işitirsin.

Mâbedde namaz kılarken melekler ona seslendiler: “Allah sana, Allah’ın emriyle (vücut bulan Îsâ’yı) tasdîk eden, efendi, iffetli, iyilerden bir peygamber olarak Yahyâ’yı müjdeler.”

“Ya Rabbi! Ben artık iyice kocamış¸ karım da kısırken nasıl oğlum olabilir.” dedi. Allah: “Böyledir, Allah dilediğini yapar.” dedi.

“Ya Rabbi! Bana bir alâmet ver.” dedi. “Alâmetin, üç gün, işaretle anlaşma dışında insanlarla konuşmamandır. Rabbini çok an, akşam sabah hamd et.” dedi.”[11]

***

“Bu, Rabbinin kulu Zekeriyyâ’ya olan rahmetini anmadır. O Rabbine içinden yalvarmıştı. Şöyle demişti: “Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim! Sana yalvarmakla şimdiye kadar bedbaht olup bir şeyden mahrum kalmadım.

Doğrusu, benden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Katından bana bir oğul bağışla ki, bana ve Yakup oğullarına mirasçı olsun. Rabbim! Senin rızânı kazanmasını da ona sağla.”

Allah, “Ey Zekeriyyâ! Sana, Yahyâ isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik.” buyurdu.

Zekeriyyâ, “Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olabilir?” dedi.

Allah, “Rabbin böyle buyurdu; Çünkü bu bana kolaydır, nitekim sen yokken daha önce seni yaratmıştım” dedi.

Zekeriyyâ, “Rabbim! Öyleyse bana bir alâmet ver.” dedi. Allah, “Senin alâmetin, sağlam ve sıhhatli olduğun hâlde üç gün üç gece insanlarla konuşamamandır.” buyurdu.

Zekeriyyâ bunun üzerine mâbedden çıkıp milletine: “Sabah akşam Allah’ı tesbîh edin.” diye işarette bulundu.”[12]

“Zekeriyyâ da, “Rabbim! Beni tek başıma bırakma, Sen vârislerin en hayırlısısın.” diye nidâ etmişti.

Biz de ona icâbet ederek, Yahyâ’yı bahşetmiş, eşini de doğum yapacak hâle getirmiştik. Doğrusu onlar iyi işlerde yarışıyorlar, korkarak ve umarak Bize yalvarıyorlardı. Bize karşı gönülden saygı duyuyorlardı.”[13]

Ümitsizliğe Yer Yok

Zekeriyyâ aleyhisselâm kendisinin ve karısının ihtiyarlığına rağmen ümidini kesmiyor, çünkü o çok iyi biliyor ki, hüsrana uğrayan kavimlerden başkaları Allah’tan ümidini kesmez. İhtiyarlığında dahi Rabbinden çocuk istiyor. Çünkü bir şeyi irade ettiği zaman Yüce Rabbimiz ona sadece “Ol” der o da derhal oluverir. Bunu çok iyi idrak eden Zekeriyyâ aleyhisselâm bu duasını olması mümkün görülmeyen bir dua olarak görmüyor. İstediği takdirde kendisine icabet edecek bir Rabbinin olduğunu biliyor. Bu duasını yalnızca Rabbine yönelerek yapıyor ve sadece O’ndan istiyor, Allah’tan başka herhangi bir varlıktan değil. Burada bizlere çıkan en önemli sonuç şudur ki müslümanın itikadında ümitsizliğe, karamsarlığa yer yoktur. Çünkü bizim olmazları olduran bir Rabbimiz var. Yani aciz olan beşerî aklımızca mümkün gözükmeyen şeyleri mümkün kılan ve aklen imkânsız gibi görülen şeyleri dilediği zaman gerçekleştirecek olan mutlak kadir bir Rabbimiz var. Öyleyse “Allah’a güven/sen (de) gerisini merak etme/sen.”

Temiz, Salih Soy İçin Dua Etmek

Çocuklar, Yüce Allah’ın üzerimizdeki nimetlerinin en büyüğü ve O’nun bizdeki emânetleridir. Nice insan için çocuk, dünya ve âhirette cennet vesilesidir; kimi insan için ise çocuk, dert ve tasadır, pişmanlık ve nedâmettir. Çocukları sayesinde hidâyete eren sâlih insanlar olduğu gibi; yine çocukları sebebiyle yoldan çıkan, günaha düşen bedbaht insanlar da vardır.

Zekeriyyâ aleyhisselâm da Rabbinden, yolunu, davasını, kulluğunu devam ettirecek temiz bir soy istiyor. Zira önemli olan yalnızca çocuk sahibi olmak değildir. Nice çocuk sahibi kişiler evlatlarıyla imtihan olmakta, bu çocukları kendileri için fitneye dönüşmektedir.

Bazıları da aşırı sevgilerinin kurbanı olarak çocukları için her şeyi helal/haram gözetmeksizin arzuluyor, onların sadece dünyevi maslahatlarını düşünüp ahiret boyutunu ihmal etmelerinin kurbanı oluyorlar. Ne acıdır ki onlar hüsnü niyetlerinin kurbanı olmuşlar, doyumsuz ve asla tatmin olmayan nesillerin türemesine sebebiyet vermişlerdir.

Diğer bir kesim anne babalar vardır ki onlar da çocuklarından çektikleri zulümler neticesinde öyle evlatlara sahip olmamayı istemişler bu sebeple de onlara sabah akşam beddua eder hale gelmişlerdir.

Önemli olan; tertemiz, sâlih, Rabbine kul olacak hayırlı bir evlâda sahip olabilmek ve bunun için dua etmektir.

Duânın Kabulü İçin Şartlarına Ehemmiyet Göstermek

Duâ, kulun Yüce Rabbine hâlini arz etmesidir. Kul duâ ederken bütün samimiyetiyle içinde bulunduğu durumunu Rabbine arz etmeli, yalvarıp yakarmalı, aslâ çaresizliğe ve ümitsizliğe düşmemelidir. Duâların kabulü için, duânın müstecâb olduğu saatleri ve yerleri kollamak gerekir. Her zaman ve her yerde Allah’a yönelerek duâ edilebilir. Ancak bazı zamanlar ve bazı mekânlar makbul olan duâlar için, değerlendirilmesi gereken çok önemli fırsatlardır. Hz. Zekeriyyâ aleyhisselâm’da Hz. Meryem’i mâbedde ziyarete gittiğinde, Hz. Meryem’in yanında Allah katından ona bahşedilmiş rızıkları görünce, hemen oracıkta duâ etmeye başlamıştı. “Ey mümkün olmayanı mümkün kılan Rabbim.” diyerek Yüce Rabbine yönelmiş ve O’ndan istemişti.

Fâtiha Suresi’nde, “Yalnızca Sana ibadet eder, yalnızca Senden yardım dileriz.” diye duâ ettiğimiz gibi duâ ederken de bir yöntemimiz olmalıdır. Yani “önce ibadet ve kulluk, ardından ise istek ve yardım talebi” Dolayısıyla bir şeyler istemeden önce Rabbimize sâlih bir amel sunmalı, önceden yapılan güzel amelleri vesîle kılarak Rabbimizden istemeliyiz. Önce kulluk ve ibadetimizi O’na sunmalı, sonra O’ndan istemeliyiz.

Dua’nın Kabulü Bizi Şımartmamalı, Bilakis Şükrümüzü Artırmalıdır.

Duâlarımızın kabul edildiğine şahit olduğumuz zaman da aslâ şımarmamalı ve öncekinden daha fazla Rabbimize hamd etmeli, tesbîh ve zikirle O’na şükretmeliyiz. Nitekim nimete şükür, nimetin daha çok artmasına ve onun devamına vesîledir. Bu konuda Rabbimiz, “Şâyet (nimetlerime) şükrederseniz¸ size (kat be kat) artırırım.”[14] buyurmaktadır.

Zekeriyyâ aleyhisselâm da duasının kabul edilmesi neticesinde böyle yapmıştı. Üç gün insanlarla konuşmayı, dünyalıklarla uğraşmayı bırakmış ve kendisine lütfedilen o büyük nimete karşılık tesbîh ve şükürle meşgûl olmuştu.

Şehid olarak dünyadan ayrılan Hz. Zekeriyyâ ve Hz. Yahyâ Peygamberlere selâm olsun!

Selâm ve Dua ile…


[1]. Bakara,253.

[2]. Bk. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned 5/265-266; İbn Hibbân, es-Sahîh, 2/77.

[3]. Bk. İbn Hacer, el-Fetâva’ l-hadîsiyye, s. 180, III. Baskı, Kahire, 1989.

[4]. İbn Hacer Askalani, Metalib’ul-Aliyye no: 3023.

[5]. Fîrûzâbâdî, VI, 92-93.

[6]. Müsned, II, 296; Müslim, “Feżâil”, 169.

[7]. Sa‘lebî, s. 238-239.

[8]. DİA, XV, 248-249.

[9]. Enbiyâ, 21/89.

[10]. Enbiyâ, 21/90.

[11]. Âl-i İmrân, 38-41.

[12]. Meryem, 2-11

[13]. Enbiy⸠89-90.

[14]. İbrâhîm, 7.