“Yaş Yetmiş İş Bitmiş” Mi?

Kapak Dosya – Ahmet İnal / 2022 Aralık / 121. Sayı

Yaş 70 iş bitmiş… Nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmediğimiz ama hayatımıza destursuzca aldığımız beylik ifadesi… Gücünü, enerjisini imandan almayan bitik ruhların hal tercemesi… Her ne hikmetse şerlere değil hayırlara kilit olan cehalet belirtisi… Evet, bazıları için yaş yetmiş iş bitmiştir. Bu kadar ömür onlara yetmiş hatta artmıştır bile. Bir yetmiş daha yaşasalar yapacakları ancak bu kadardır. Daha fazlası değil. Tuvalet ile mutfak arasında geçen bir ömür için bu kadar süre bile gerçekten fazladır. Ya ötekiler… Kulluk, ibadet, mücadele, dava gibi değerleri koca bir yetmiş yıla sığdıramamış bir o kadarına da ihtiyaç duymuş yüce gönüller, bereketli hayatlar. İsimlerini daima andığımız, kendimize örnekler kıldığımız mübarek şahsiyetler… Anımızı geçmişlerine borçlu olduğumuz yüce ruhlar… 

Evet, birileri için işler bitmiş, unlar elenmiş elekler çoktan asılmışken diğerleri için işler daha yeni başlamaktadır. Hal böyle olmasa koca bir ömür ekilip dikilen mahsuller ne zaman hasat edilecek… Acısıyla tatlısıyla kan ile ter ile gözyaşı ile edinilen tecrübeler yeni yetişen filizlere nasıl aktarılacak… Ve en önemlisi sonsuz saadet diyarı olan cennete giriş bileti bu kısacık ömürle nasıl kazanılacak… İşte bunun için yaş yetmiş de olsa yetmemiş de olsa iş bitmiş pil bitmiş olmamalı. Ruhlar Allah için sürekli koşmalı, koşamasa da yürümeli, yürüyemese de emeklemeli, bedenler de onları takip etmeli. Ruhlar iman pınarıyla beslendikten sonra bedenlerin zayıf düşmesinden ne çıkar… Ruhlar özünü kaybettikten sonra bedenler sapasağlam olsa neye yarar… Çalışmak, azmetmek, gayret etmek, dur durak bilmeden yürüdükçe yürümek… Nuh aleyhisselam’dan miras kalan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile revaç bulan güzel kelimeler…

“Kalk ve uyar!”, “Anlattıkça anlat!”, “Kullarımla birlikte yürü!”, “Yakin gelinceye kadar Rabbine kulluk et!”…

Peygamberlere inzal buyrulmuş ve onlar tarafından en güzel şekillerde müşahhaslaştırılmış hidayet pınarları…Müslümanları yatağından edecek hikmet katreleri… Bu ayetleri tefekkür ettikten sonra durmak ne mümkün! Pes etmek, erken emekliye ayrılmak, yoldan dönmek, benden bu kadar demek ne büyük bir cesaret! Cennete dair garantimiz mi var da havlu atalım, cehennemden yana emin miyiz de mücadeleyi bırakalım! Öyleyse yola devam! Dinimize hizmeti az yapmışsak da devam çok yapmışsak da devam. Genç olsak da devam yaşlı da olsak da devam! Hayatı mücadeleyle geçmiş, rahmeti rahmana da böylece kavuşmuş(inşallah) bir dava adamının da buyurduğu gibi: 

“Kabirde uyur cennette istirahat ederiz inşallah”.

Önce Bedenini Değil Kalbini Genç Tut!

“Doğrusu gözler kör olmaz ama göğüslerdeki kalpler kör olur.” (Hac, 46)

“İnsan vücudunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozuk olduğunda bütün vücut ifsat olur. İyi bilin ki, işte o et parçası kalptir.”[1]

Evet, insanın merkez noktası kalptir. Tüm bedeni yöneten, insana yön veren, insanı insan yapan kalptir. İnsan hayatı kalbiyle yaşar. Onunla düşünür, onunla hisseder onunla hareketlerine yön verir. Kalp, arzın en düşük noktasında bulunan dünyadaki insanoğlunu yüceler yücesi Rab ile birbirine bağlayan mukaddes bir rabıtadır. Hakikat böyle olmasına karşın insan onu çoğu zaman ihmal eder ve odak noktasını bedene çevirir. Birçokları için saçı sakalı taramak, bedeni güzel kıyafetlerle süslemek; kalbe yönelip onunla iletişim kurmak, onu müşahhas bir varlık gibi görüp ihtiyaçlarını gidermek, zikir ile sulayıp istiğfar ile cilalamaktan daha kolay gelmektedir. Nihayetinde bakımsız kalan kalp susuz bir çiçek gibi kuruyup tüm fonksiyonlarını yitirir. İşte burası çok önemli bir kırılma noktasıdır. Kişi ya kalbine yönelip onun hayat damarlarını yeniden açacak ve kendisine lazım olan enerjiyi, dinamizmi tekrar yakalayacak ya da onu kendi haline terk edip manevi ölümünü bekleyecektir. Kalbi ölmüş, körelmiş bir kimse için ise hayat tam anlamıyla bitmiş demektir. Bedeninin diri olması sonucu değiştirmeyecektir. 

Bu hakikatten dolayı insanoğlu yatırımını bir et yığını sayılabilecek bedene değil ona ruh kazandıran kalbe yapmak zorundadır. İnsanı diri ve genç tutacak olan da budur aciz bir ihtiyar kılan da… Şimdi, bedeni yaşlı ama ruhu dipdiri olan, gözleri âmâ olmuş ve ömrünün son demlerini yaşayan şu ihtiyara kulak verelim ve yılların ondan çalamadığı, tüketemediği enerjisini tüm kalbimizle hissedelim:

“Kavminin seni Mekke’den çıkaracağı zaman keşke sağ olsam da sana yardım etsem!”[2]

Topal Ayağıyla Cennete Koşan İhtiyar; Amr bin Cemuh (r.a)

“Genişliği gökler ve yerler kadar olan cennete koşun!” 

Uhud günü Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in bu nidasını duyup en güzel şekilde icabet edenlerden birisidir Amr b. Cemuh. Bedir’e katılamamanın verdiği hüzünle Uhud’a topal bacağıyla koşmak isteyen ve engelleri teker teker aşan ihtiyar. Yaşlı ve topal oluşu ondan sorumluluğu kaldıracakken nefsine, şeytana ve iyiliğini düşünen evlatlarına rağmen cennetin kokusunu Uhud’un eteklerinde alan büyük adam. Oğlu ile beraber şehadet şerbetini içmiş ve Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in şu müjdesine nail olmuş bahtiyar adam: “Amr, oğlu ile beraber işte şimdi cennete ayak bastı.” 

Rabbim şefaatlerine nail eylesin!

Yüreği Genç İhtiyar; Ebu Eyyub el-Ensari (r.a)

“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o ordu ne güzel ordudur!..”[3]

90 küsür yaşına rağmen Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in verdiği müjdeye nail olmanın gayretindeki ihtiyar… Ebu Eyyub el-Ensari… Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i misafir etmenin bahtiyarlığı ile yetinmeyen, gözünü yükseklere diken basiretli adam. Peygamber şehrini bırakıp peygamber müjdesine koşan büyük sahabi… 

Rabbim bizi onun azmi ve gayretiyle bereketlendirsin, âmin 

86 Yaşında Bir Mücahide; Ümmü Haram bBinti Milhan (r.a)

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem:          – Ümmetimden bir kısmının gemilere binip kafirlerle savaşmaya gittiğini gördüm.”

Ümmü Haram:

– Ya Rasûlallah! Dua etseniz de ben de onlardan biri olsam.”

– Ya Rabbi! Bunu da onlardan eyle!

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in duasını almış ve onun makbuliyetini 86 yaşına kadar beklemiş sahabi Ümmü Haram… Zamanı geldiğinde “Ben yaşlıyım, kadınım, nasıl olacak böyle” demeden İslam ordularına katılarak Kıbrıs’ın kapılarına dayanmış mücahide kadın… Orada attan düşerek şehide olmuş ve oraya defnedilmiş örnek kadın… 

Rabbim, onun cennet arzusunu tüm kadınlara ihsan etsin!

Zindanların Yusuf’u; Ahmed B. Hanbel

Dostları: Ruhsatla amel ederek takiye yapsan…

İmam Ahmed: “Cahil zaten bilmediği için susar. Eğer alim de takiye yaptığı için susarsa Allah’ın hücceti nasıl ayakta duracak, hak nasıl kaim olacak?”

Yetmişlerine yaklaşan bir ihtiyarken 28 ay boyunca zindanda ağır işkenceler gören ama yine de doğru bildiğini haykırmaktan geri durmayan büyük muhaddis Ahmed b. Hanbel. Ömrünün son 10 senesi baskıyla geçen, namaza cemaatin yanına çıkması dahi engellenen cesur âlim… 

Rabbim tüm âlimlerimizi onun cesaretiyle şereflendirsin!    

Kralları Satılığa Çıkaran Adam; İzzüddin B. Abdisselam

80 yaşında bir ihtiyar oluşuna aldırmadan, haşmetli kral el-Melikü’z-Zâhir I. Baybars’a meydan okuyan, onun bir köle olduğunu ve melikliğe hukuken hak sahibi olmadığını, ancak pazarda satılıp sonra azad edilerek o tahta malik olabileceğini haykıran âlim İzzüddin b. Abdisselam…Suriye ve Mısır’da halkın gönlünde taht kurmuş, ömrünün son demlerine kadar ilme hizmet etmiş büyük fakih… 

Siyasi otoritelere karşı duruşu tüm alimlerimize örnek olsun!

Uzun ve Bereketli Bir Ömrün Sahibi; Ebu’l Ferec İbnü’l Cevzi

İmam Zehebi: “İbnü’l Cevzi kadar eser telif eden başka bir alim bilmiyorum.”

87 yıllık ömrünü birçok alanda eser telif ederek ve öğrenci yetiştirerek değerlendiren büyük alim… “Beni, açtığım kalemlerin döküntüsüyle ısıttığınız suyla yıkayıp defnedin!” vasiyetinin sahibi… Eserleriyle günümüzde bile Müslümanlara ışık tutan büyük mürşid… 

Rabbim, emek emek yazdığı eserleri kendisi için bir sadaka-i cariye eylesin, âmin!  


[1]. Buhârî, İman, 39

[2]. Buhârî, Bed’ul-vahy, 1

[3]. Ahmed bin Hanbel, IV, 335; Buhârî, et-Tarihu’l-Kebîr, I