Sosyal Medyada İslami Davet Ne Kadar Mümkün?

Kapak Dosya – Ahmet İnal / 2025 Mayıs / 150. Sayı

İslam’a davet Müslümanlara yüklenmiş ilahi bir vazifedir. Müslüman fert bulunduğu her ortamda gücü nispetince gerek müminleri gerek gayri Müslimleri hayra davet etmekle mükelleftir. Bu mühim vazifeden geri kalmak mümin için tam anlamıyla bir afettir. Zira tam anlamıyla Müslümanca bir toplumda yaşamanın teminatı müminlerin her daim bu farizayı ikame etmeleriyle mümkündür. Mümin ümmet her ne zaman bu yükümlülüğünü ihmal etmiş ya da bundan gafil davranmışsa bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödemek zorunda kalmıştır. Bu bakımdan davet vecibesi İslam ümmeti için tercihi bir mesele değil bir hayat memat meselesi olmuştur. Rabbimiz de Kur’an-ı Kerim’de bu ümmeti tarif ederken bu husus üzerinden bir tanımlama yapmıştır:

“Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a iman edersiniz.”(Âl-i İmran, 110.)

Evet, hayırlı bir ümmet oluşumuz iyiliğe davet ve kötülükten men ile irtibatlıdır. Bu amelimizi terk ettiğimizde üzerimizdeki hayır da kalkacaktır elbet.

Davetin tarafları insan olduğu için insanın bulunduğu her yer davet için uygun bir zemin teşkil etmektedir. Müslüman davetçi insanla muhatap olduğu her zaman ve zeminde arzu ettiği davetini gerçekleştirebilir. Evde, okulda, çarşıda, pazarda… Ancak burada karşımıza başka bir husus çıkmaktadır. İnsanlar her daim hayırlı mekanlarda hayır işleriyle meşgul değillerdir. Şerrin bulunduğu bir ortamda İslam daveti nasıl gerçekleşecektir? İslam davetçisi insanları hayra ulaştırma maksadıyla bu mekanlara girip haramla yüz yüze gelme pahasına da olsa amelini icra edebilecek midir? Bunu yaptığı taktirde üzerine bir vebal var mıdır? Ya da bu şartlarda Müslüman için davet etme mesuliyeti var mıdır? Şüphesiz bu ve benzeri sorular modern dönemin Müslümanının zihnini meşgul etmektedir. Zira haramın devlet eliyle desteklendiği ya da özgürlükler kapsamında serbest bırakıldığı böylesi bir dönemde birçok haram işleri aleni bir şekilde işlenmekte ve Müslüman fertler ister istemez buna maruz kalmaktadır. Hal böyle olunca bu durum Müslümanları davet noktasında bahsini ettiğimiz ikilemin içine düşürmektedir.

Müslüman davetçiyi bu ikileme düşüren en çetin saha belki de sosyal medya üzerinden yapılmak istenen İslam davetidir. İnsanların yoğun bir şekilde bulunduğu, mesai harcadığı bu alanı boş bırakmayıp değerlendirmek isteyen davetçi dini açıdan bazı sıkıntılı durumlarla karşılaştığı için net adımlarla bu sahada yürüyememekte ve sürekli bir tereddüt halinin içine düşmektedir. Bu sebeple bu kadar geniş bir etki alanına sahip olan bu mecrada Müslümanların sesi kısık çıkmakta hatta yer yer hiç çıkmamaktadır.

Sosyal medyayı davet için kullanma hususunda Müslümanlar arasında kabul görmüş açık seçik ve derde merhem olmuş bir eğilim henüz oluşmuş değildir. Bir kesim bu alanın terk edilmemesi gerektiğini savunurken diğer bir kesim de mazur görülemeyecek haramların ve çeşitli yan etkilerin bulunması sebebiyle bu sahada yapılacak davetin masum olmadığını savunmaktadır. Ancak her iki taraf için de geçerli olan bir husus var ki; terki de savunulsa sahiplenilmesi de savunulsa her iki halde de gönüller rahat değildir. Terk eden kimse bu alanı şer güçlerin faal olarak kullanması ve netice almasından mustaripken sahiplenilmesi gerektiğini savunan kimse de hayır için bu mecralara yönelenlerin karşı karşıya kaldığı haramlardan ötürü vaziyetten mutmain değildir. Hakikat bu olunca sosyal medya her açıdan Müslümanlar için kanayan bir yara olmaya devam etmektedir.

Müslümanların çıkmazı haline gelmiş bir hususta güçlü bir çözüm ortaya koymak kolay değildir. Ancak iki görüşün sahiplerinin de haklılık paylarının olduğunu kabul etmek ve bu hususta insanları ilzam etmekten kaçınmak gerekir. Bununla birlikte sosyal medyayı bu amaçla kullananlar için de kullanmayanlar için de şu hususların göz önünde bulundurulması önem arz etmektedir.    

1- Bireylerin sosyal medya kullanımı ve teknolojiyle olan münasebeti gün geçtikçe artmakta ve korkulan bir boyuta ulaşmaktadır. İnsanlar buldukları her boşlukta ellerindeki telefon, tablet ve bilgisayarla meşgul olmaktadır. Buralarda israf edilen zamana dair ortaya konulan istatistikler durumun vahametini ortaya koymaktadır. Bu durum sosyal medya davetini öngören kesim için atlanılmaması gereken mühim bir noktadır. Bu alanın hayır doğuracağına kanaat eden davetçi kitlenin öncelikli hedeflerinden birisi de insanların bu araçları kullanmalarını arttıracak adımları atmaktan geri durmak olmalıdır. İslami alanda bilgilenmek için bile olsa bireyin zamanını bu alanlara tahsis etmesi uygun bir davranış değildir.

2- Sosyal medyanın davet için kullanılması muhatap kitlede bazı yan etkiler oluşturabilir. İslami birikime ana kaynaklar ve matbu kitaplar üzerinden değil de bu mecralar üzerinden ulaşma hastalığı bunlardan birisidir. Bu hastalığın neticesinde fertler hem bilgiye ulaşmanın külfetini kaldıramayacak bir kırılganlığa sahip olmakta hem de edindiği bilgilerde yüzeysel kalmaktadır. Unutulmamalıdır ki; bu mecralar ilmin ve sahih bilginin ana merkezi değildir. Bu bakımdan bu sahayı kullanacak olan davetçi kitlesinin muhataplarını böyle bir alışkanlıktan muhafaza etmeye çalışması elzemdir.

3- Sosyal medyada yapılacak davet çalışmasının etkili ve sahici bir sonuç doğurabilmesi için buna tabanlık edecek bir zemine, reel bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Sosyal medya yoluyla ulaşılacak olan kitle ihtiyaç halinde bu daveti yürüten insanlarla irtibat kurabilmeli ve onların reel hayatta yürüttükleri çalışmalara fiilen katılabilmelidir. Sosyal medyayı etkin kullanan davetçiler muhataplarla aynı düzlemde buluşabilmek için özellikle büyük şehirlerde merkezler açmalı ve davetlerini daha gerçekçi bir zemine taşımalıdır.

4- Sosyal medya daveti geriden gözüktüğü kadar kolay bir davet yöntemi değildir. Bu yöntemin olumlu sonuçlar doğurabilmesi için bazı noktalara dikkat etmek gerekecektir. Başarı için; güzel bir planlama ile paylaşım stratejisini belirlemek, işin hakkını verebilecek nitelikli ve yeterli bir ekip kurmak, gerekli olan teknolojik alet edevata sahip olmak elzemdir. Bu şartları taşımayan birey ve fertlerin sosyal medyayla iştigali maalesef zaman israfından öteye geçemeyecektir. Bu anlamda başarıyı yakalamış İslami sosyal medya hesapların sayısı ne yazık ki çok değildir. Malayani işler için faaliyet gösterenlerin girdikleri zahmete, harcadıkları paralara ve sahip oldukları ekipmanlara baktığımız zaman Müslümanların bu alanda ne kadar eksik kaldıklarını müşahede etmekteyiz.

5- Sosyal medyayı bahsi geçen sebeplerden ve gereklerden ötürü davet alanının dışında tutmak esaslı bir çözüm değildir. Bu eğilimde olan davetçi Müslümanların bu hususta engelleri aşmaya dair hummalı bir çalışmaya girmesi gereklidir. Zira Müslümanların boş bıraktığı her alan başkaları tarafından kolayca doldurulmaya müsaittir. Bu bakımdan davetçiler ya bu mecraların İslami versiyonlarını oluşturma kudretine sahip olacaklar ya da insanları özellikle de gençleri bu mecralardan alıkoyma kudretine… Üçüncü bir yol Müslüman için afettir!