Sabır Timsali; Eyyüb Peygamber

Kapak Dosya – Ahmet İnal / 2018 Aralık / 73. Sayı

İslam gerek akidesiyle gerek metot ve hareket tarzıyla diğer bütün din ve ideolojilerden ayrılarak kendisine has yapısını korur. Bu sebeple de müntesiplerine “Rabbani şahsiyet modeli” sunarak ve onlardan bu şahsiyete sahip olmalarını, onu korumalarını ve İslam’a özgü bir haleti ruhiyeye bürünmelerini ister. Bunun içindir ki Allah celle celaluhu kitabında, “Ey iman edenler! Küfredenler gibi olmayın.”[1], “Allah’ı unutup da Allah’ın da kendilerini unuttuğu kimseler gibi olmayın.”[2], “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın.”[3] buyurarak bizlere ayrı bir hüviyet kazandırmıştır. Kur’an’ın şahsiyet inşasında sunduğu bu tiplemelerin küçük farklılıklar dikkate alınmaksızın yapılacak genel bir tasnifle, “İslami ve Gayri İslami Şahsiyetler” olarak ayrıldığını görürüz. Allah celle celaluhu bu iki farklı şahsiyet örneği üzerinden “razı olduğu kul portresini” bizlere sunmuş, gayri İslami olanının akıbetini bildirerek de bizleri uyarmıştır.

Kur’an’ın sunduğu İslami şahsiyet tiplemesinin başını çekenlerden birisi de Hz. Eyyüb’tür. Hakkında birkaç sayfayı geçmeyecek kadar az bir malumat olsa da Hz. Eyyüb, sabrıyla darbı mesel haline gelerek peygamberler arasında adı çokça zikredilenlerden olmuştur.

Kur’an, İslam şahsiyetlerini bizlere sunarken biyografi ya da hikayelerde alışageldiğimiz olay-yer-zaman örgüsü ve kronolojik sıra gibi unsurları devre dışı bırakarak kendine has üslubunu kullanır. Bundaki amaç ise; tarihin falanca döneminde yaşayıp geçip gitmiş şahsiyetlerin kişisel verileri yerine ders ve ibret almayı gerektiren hal ve mücadelelerini insanların dikkatlerini celbeden daireye koymaktır. Bu kural Hz. Eyyüb peygamberin hayatı için de geçerlidir. Bu nedenle Hz. Eyyüb’ün hangi yıllar arasında nerede ve ne kadar yaşadığı gibi soruları merak eden okuyucu Kur’an’ın satırları arasında aradığını bulamayacaktır.

Eyyüb peygamber Kur’an’ı Kerim’de dört farklı yerde çıkar karşımıza. Bunlardan Nisa ve En’am surelerinde sadece vahiy aldığı zikredilirken, Enbiya ve Sad surelerinde de başına gelen sıkıntıdan dolayı büyük bir edep ile Allah’a tazarru etmesi ve sonucunda gelen kurtuluştan bahsedilir. Bunun dışında Eyyüb peygamber ile alakalı aktarılan bilgiler; hadisler, kasas-ı enbiyâ, tarih ve tefsir kaynakları yoluyla ulaşmıştır bizlere.

Hz. Eyyüb aleyhisselâm, tefsirlerde ve diğer kaynaklarda anlatıldığına göre çok zengin bir kimseydi. Geniş topraklar, bağlar, bahçeler ve kalabalık sürüler sahibiydi. Son derece sağlıklı bir bünyeye sahip olup çok sayıda çocuğu vardı. Ancak Allah celle celaluhu verdiği bu nimetler ile onu imtihan edecek ve imanını görmek isteyecekti. Bu büyük sınav için Hz. Eyyüb aleyhisselâm malından, mülkünden, çoluk çocuğundan mahrum bırakıldı. Tüm bu nimetler elinden alındığı gibi bir de bedeninde çok çetin bir hastalığa maruz kaldı. Rivayetlere göre bu zor hastalık 18 seneye kadar uzadı. Ancak tam bir sabır abidesi olan Hz. Eyyüb aleyhisselâm asla isyan etmedi. Oysaki mal mülk, sıhhat sahibi Eyyüb nerede, hiçbir şeyi kalmamış sadece karısının yardımıyla hayatını zorluklar içinde sürdürmeye çalışan Eyyüb nerede… Şeytan bu sabır timsali adamı isyana sürüklemek için çok uğraştı. Ama nafile. Eyyüb peygamber nimeti verenin o nimeti geri almaya muktedir olduğunu biliyor ve buna teslim oluyordu. Bu yüzden Rabbine dua ederken bile melekleri imrendirecek bir edep ile ellerini açıyor ve sürekli şöyle yalvarıyordu:  

“Şüphesiz ki ben bir derde uğradım, sen ise merhametlilerin en                 merhametlisisin”[4]                         

Hz. Eyyüb aleyhisselâm başına gelen onca zorluğa rağmen Allah’a karşı nasıl edepli olunacağını öğretiyordu bizlere. İşte bundan dolayıdır ki; ellerini açtığında dertlerini teker teker saymak ve o güne kadar yaptığı salih ameller karşılığında bu sıkıntıdan kurtulmayı temenni etmek yerine sadece Allah’ın merhametine sığınmış ve başına gelen musibetleri Allah’a şikâyet etmekten haya etmişti.    

“Hastalığının arttığı bir dönemde karısı, ümitsizlik ve morali bozuk bir vaziyette yanına gelerek ona:

– “Bu sıkıntı daha ne zamana kadar sürecek?” diye sorunca. Hz. Eyyüb, hanımının bu sözüne sinirlenip ona:

– “Bolluk içerisinde ne kadar kaldın?” diye sordu. Hanımı:

– “80 yıl” diye cevap verdi. Hz. Eyyüb, ona:

– “Sıkıntı içerisinde ne kadar kaldın?” diye tekrar sordu. O da:

– “7 yıl” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Eyyüb, hanımına:

– “Bunca rahatlık ve bolluk içerisinde geçirdiğim yıllara karşılık bu sıkıntıya katlanmadan bu sıkıntıyı üzerimden kaldırmasını Allah’tan istemekten haya ederim” dedi.” [5]

Eyyüb peygamberin bu tavrı edebine bir işaret olduğu gibi bunca zorlukla imtihan edilmesi de aslında O’nun imanının bir göstergesiydi. Çünkü Rasûlullah aleyhisselâm’ın buyurduğu gibi insanlar imanları ölçüsünde belaya maruz kalır ve Allah’ın huzuruna günahsız çıkıncaya kadar sürekli sınanırdı. Ve kişi salih amelleriyle elde edemeyeceği mevkilere bela ve musibetlere karşı gösterdiği sabır ile ulaşabilirdi[6]

Allah celle celaluhu, Hz. Eyyüb aleyhisselâm’ı mal mülk, çoluk çocuk ve sağlık sıhhat gibi en zor alanların tamamında imtihan etmiş ve O’nun imanını, sabrını görmüştü. Canını Allah yolunda feda etmeyi göze alanlar için ateşi gül bahçesi, denizleri de yol yapan Allah bu vefakâr, iman ve sadakat sahibi kulu Eyyüb’ü de zorluklarla baş başa bırakmayacak ve yardımsız koymayacaktı.

“Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik.” [7]                   

“Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik.”[8] Allah celle celaluhu Hz. Eyyüb aleyhisselâm’a şifa olacak bir su göndermiş ve onu bu zorlu durumdan daha karlı bir şekilde çıkarmıştı. Çünkü Hz. Eyyüb aleyhisselâm hem eski sağlığına, çoluğuna çocuğuna kavuşmuş hem de mükafat olarak bunların misli ile daha da mutlu bir hale gelmişti.

“Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.”[9]

Eyyüb peygambere sabrının karşılığında verilen ve bizler için de ibretlik olan bu zenginliği Rasûlullah aleyhisselâm şöyle anlatıyor:

“Bir gün Eyyüb peygamber çıplak yıkanırken, üzerine altın çekirgeler düşmeye başladı. Eyyûb da onları toplayıp elbisesine doldurdu.

Bunun üzerine Allah celle celaluhu:

– Eyyüb! Ben seni bu gördüklerine dönüp bakmayacak kadar zengin kılmadım mı? diye seslendi.

Eyyüb da:

– Evet, izzetine yemin ederim ki, beni çok zengin kıldın. Fakat ben senin lütfettiğin berekete doyamam, dedi.” [10]

Hz. Eyyüb aleyhisselâm’ın imtihanlar karşısındaki sabrı Allah’ın halis kulları için ders ve ibretlik bir durum olduğu gibi, misliyle mükafatlandırılması da ibret alınması gereken bir durumdur. Zira Eyyüb peygamberin hayatını okuyan bir kimsenin sabır dersini alması ne kadar lüzumlu ise bu zorlukların ardından kullarını hesapsız bir şekilde ödüllendiren bir Rabbinin olduğunu bilmesi de o kadar lüzumlu bir derstir. Bilinmelidir ki; Allah’ın imtihan etmedeki hikmeti bizlere dert, ıstırap vermek değil imanımızı ve sabrımızı görüp karşılığında en güzeli ile bizleri mükafatlandırmaktır.


[1]. Âl-i İmran, 156

[2]. Haşr, 19; Tevbe, 67

[3]. Âl-i İmran, 105

[4]. Enbiyâ, 83

[5]. Taberi Tarîhu’r-Rüsûl vel-Mülûk,1/322; îbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 1/208.

[6]. “Sahabelerden Sa’d rivayet ediyor: Dedim ki: ‘Ya Rasûlullah, insanların belâsı/imtihanı en çetin olanı kimdir? Buyurdu ki: “Peygamberler ve sonra da derece derece mü’minlerdir. Kişi, dini oranında belâ görür/imtihan edilir. Dini kuvvetli ve sağlam ise belâsı ağır olur. Dininde zayıflık söz konusu ise, dini kadar belâ görür/imtihana tâbi tutulur. Belâ insanın yakasına öylesine yapışır ki, günahsız gezene kadar peşini bırakmaz.” (Tirmizî, c. 7, s. 78-79; Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, c. 1, s. 136; Ahmed bin Hanbel)

[7]. Enbiyâ, 84

[8]. Sâd, 42

[9]. Enbiyâ, 84

[10]. Buhârî, Gusül 20, Enbiyâ 20, Tevhîd 35. Ayrıca bk. Nesâî, Gusül 7.