Rabbine Kulluk Ederek Hayat Geçiren Genç

Kapak Dosya – Hakan Sarıküçük / 2018 Şubat / 63. Sayı

Hamd; “Doğrusu onlar; Rabblerine inanmış, genç yiğitlerdi. Biz de onların hidayetini artırmıştık.”[1] buyuran Allah’a;

Salât ve selâm; Allahu Teâlâ’nın gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde gölgelenecek yedi zümreden birinin “Rabbine ibadet içinde yetişen genç” olacağını bildiren Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem efendimize,

Allahu Teâlâ’nın affı ve keremi genç iken Rabbinin buyruklarına tabi olmuş vahiyle beslenmeye devam eden ve ilahi buyruklara riayet ederek genç kalabilenlerin üzerine olsun.

Mükellef olduğu andan itibaren Rabbine kulluk hizmetine başlayan ve ibadetle yoğrulup zevkle Rabbine ibadete yönelenlere selâm olsun!

Rabbinin buyruklarına daha küçüklükten itibaren yavaş yavaş alışan veya alıştırılanlara ne mutlu!

Hayatlarını cahiliyenin pisliklerinden uzak tutup nefes almaya başladığı andan itibaren Rabbine kullukta çaba gösteren ayakta zor durabildiği o küçüklük halinde bile yarım yamalak bir ağızla ibadete yönelen ve İslâmi bir ortamda kulluğu öğrenmekle şereflenen kardeşlerim! Nasıl bir değere sahip olduğunuzun farkında mısınız?

Rabbimizin size olan lütfunun şuurunda mısınız? Nicelerinin tevbe etmeye dahi fırsat bulamadığı ve günahlarının ağırlığı içinde Rabbine doğru hızla yola koyulduğu, cahiliyenin pislikleri altında ezildiği ve belini dahi doğrultamadığı böyle bir dünyada Allah’ın hidayetlerini artırdığı kullarından olmanın mutluluğunu hissedebiliyor musunuz?

“Hidayete erenlere gelince; onların hidayetlerini artırır ve onlara takvalarını verir.”[2]

Size verdiği değerden dolayı Allah’a gereği gibi şükredebiliyor musunuz?

“Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti.”[3]

Bazılarının ölümüne ramak kala yakalayabildiği fırsatın daha ilk mükellef olduğunuz andan itibaren size kolaylaştırıldığının farkında mısınız? Rabbimizin size verdiği kıymeti iyi düşünün! Düşünün ki O’na gereği üzere kul olun.

“Elinde bulunandan verenin, Allah’a karşı gelmekten sakınanın, en güzel söz olan Allah’ın birliğini doğrulayanın işlerini kolaylaştırırız.”[4]

“Kadın olsun, erkek olsun; her kim, inanmış olarak iyi amel işlerse; ona hoş bir hayat yaşatacağız. Mükâfatlarını yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.”[5]

Yedi milyar insan içinde Şeytanın fitneler yoluyla kendisine en fazla saldırabileceği bir yaşta iken zinadan, şehvetlerden, dünyevi ihtiraslardan uzak kalabildiğiniz için Rabbinize hamd edin.

“…Onlar; Rabblerine inanmış, genç yiğitlerdi. Biz de onların hidayetini artırmıştık.”[6]

İslâmi bir ortamda bulunduğunuz için O’na çokça şükredin. İbadete muvâfık kılındığınız ve ibadet sevgisini gönlünüze yerleştirdiği için O’na çokça yönelin.

“Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbleri yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.”[7]

Unutmayın ki siz ne kadar Rabbinize yönelirseniz sizden daha fazla size yönelecek bir Rabbiniz var. Başının sıkıştığında sığınabileceğiniz ve her türlü sıkıntıyı gidermeye muktedir bir Yaratıcınız var. İşte böyle güzel bir nimete sahip olduğunuzu unutmayın. Size verilen değerin farkına varın.

Gençlik yıllarını Allah’a kulluğa adayan ibadetler içinde bir yaşamı tercih edip namazla, Allah’a dua ve zikir ile yetişen genç kişi o dehşetli günde özel bir gölgelikte bulunacaktır. Bu öyle bir gölgelik ki kişilerin amelleri oranında terleri içinde bulunduğu o dehşet anlarında gölgelikler içinde Rahman olan Allahu Teâlâ’nın özel ve seçkin kullarından olacaktır. 

Nefsini Allah’ın emirlerine muhalefetten koruyabilmiş, heva ve heveslerin, şehevi duyguların, gemlenmesi güç arzuların etkisine karşı koyup kulluğa sarılmış olan bu kişiyi böyle davranmaya sevk eden etken ondaki derin Allah sevgisidir. O’na duyduğu saygının bir neticesidir. Allah’ın emirlerine sarılıp günahlardan kaçınmak neticede işte böyle faziletli bir durum içinde bulunmaya sebeptir.

Günümüzde yarının gençleri olacak çocuklarımızı yetiştirmede en büyük sorumluluk öncelikle anne-babaya aittir. Müslümanların geleceği iyi yetiştirilmiş nesillerle mümkündür. Eğer ki geleceklerini emanet edebilecekleri mükemmel bir nesil yetiştirmemişlerse istikballeri karanlık demektir. Anne-baba çocuğuna sahip çıkar ve onu İslâmi bir şekilde yetiştirirse geleceklerine yatırım yapmış olurlar. Yok, eğer onu ihmal etmişlerse gelecek kuşaklar için büyük bir belayı ortalığa salmış olurlar.

Yapılan araştırmalara göre çocuklar karakter yapılarının yaklaşık yarısını 4-5 yaşına kadar aile içinde edinmektedirler. Bu durumda erdemli ya da suçlu yetişkinlerin temeline inip geçmişlerine baktığımızda altından büyük oranda ailesi çıkacaktır.

“Kaliteli toplumları aileler, kaliteli aileleri de kaliteli toplumlar yetiştirir.” Çocuklar gelişme çağlarında bilgiden ziyade davranış kazanırlar. Aile içinde çocuğa öğretilmesi gereken husus Ele, Dile ve Bele hâkim olmaktır. (Baş harfleri kısaca EDEB’tir.)

Ebeveynin bu büyük vazifenin şuurunda olması ve gücü nisbetinde bu hususla alakalı gayreti göstermesi en büyük sorumluluğudur. Emanete sahip çıkmak ve Ahirette bundan mesul olacağının şuurunda olmak hangi ortamda olursa olsun mazereti bulunmayan asli meselelerdendir.

Rivayete göre Halife Mansur hapiste bulunan Emevîlere sordurur:

“Hapis sırasında size en ziyâde zor gelen şey nedir?” Onlar şu cevâbı verirler: “Çocuklarımızın te’dibinden (edebinden ve eğitilmesinden) mahrûm kaldık.”

Meselenin önemine ve idrakine vesile olacak şu hadisi şerifler pek manidardır.

Said İbnu’l-Âs (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki:

“Bir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha üstün bir miras bırakamaz.”

Yine Tirmizî’de, Câbir İbnu Semure’den gelen bir başka rivayette, Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurur:

“Kişinin çocuğunu bir kerecik terbiye etmesi, onun için bir Sa’[8] miktarında yiyecek tasadduk etmesinden daha hayırlıdır.”[9]

Süfyân-ı Sevrî:

“Kişiye, çocuğunu hadis öğretmeye zorlaması gerekir. Zira o, bundan mes’uldür” der.

İbnu Ömer radıyallahu anh de:

“Oğlunu te’dîb et, zira bundan mes’ûlsün, te’dîb olarak ne yaptın, neler öğrettin? diye hesaba çekileceksin” der.

Heva ve hevesler oldukça tatlı, faziletler de biraz ekşi ve tuzlu yemeklere benzerler. Gençler bunlardan birini seçmekle serbest bırakılınca neyi seçip neyi terk edecekleri, tahmin edilmesi zor olan bir husus olmayacaktır. Bu sebeple daha küçük yaşlarda yönlendirilmeleri oldukça önemlidir.

“Daha yaşı küçük, hevesini alsın(!)” şeklinde cahiliyeye özlemi içeren lafızlardan şiddetle kaçınmak gerekir. Daha küçükken aşama aşama verilmesi gereken İslâmi terbiye, ileriki yaşlara ertelenecek olursa geri dönüşümü mümkün olmayacak sorunlara ve sıkıntılara sebebiyet verecektir.

Bu sözlerin sarf edilmesi belki de bu sözleri söyleyen kişilerin geçmişlerinde, geriye dönük özlemini duydukları hususların da habercisi konumundadır. Bunlar hiçte güzel sözler değildir. Müslüman geçmişini her türlü cahiliye âdetinden ve alışkanlıklarından temizleyen ve onlara bir daha arkasını dönmemecesine yüz çeviren kişi demektir.

Rabbimizin  “Ailene namazı emret; kendin de bütün titizliğinle onu edâya sabret.”[10] ayeti  ile “Ey iman edenler kendinizi ve âilenizi Cehennem ateşinden koruyun”[11] buyrukları bizlere sorumluluk sahibi olduğumuzu ve bunun belli bir zamanla kayıtlanmadığını, aksine sorumluluğu aldığımız ilk andan itibaren geriye vereceğimiz zamana kadar bu hususla vazifelendirildiğimizi hatırlatmaktadır.

Muâz İbn Abdullah İbn Hubeyb el-Cühenî’nin rivayet ettiği bir hadiste Allah Rasûlü aleyhisselâm şöyle buyuruyor: “Sağını solundan ayırt etmeye başladığında çocuklara namaz kılmayı emredin.”[12]

Sâib İbn Yezîd(ra) anlatıyor: “Babam beni Allah Rasûlü’yle birlikte yapılan Vedâ Haccı’na götürdü. Bu sırada yedi yaşlarındaydım.”[13] hadisleri Rasûlullah aleyhisselâm’ın ve sahabe neslinin çocuklarını yetiştirmeye verdiği önemi gözler önüne sermektedir.

Gençleri iyi yetiştirilmiş milletler her zaman yükselmeye ve gelişmeye aday olurlarken onları ihmal etmiş milletlerin bir adım ilerlemelerine dahi imkân yoktur. 

Bir milletin geleceği hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler, o milletin gençlerine verilen terbiyeye baksalar verecekleri hükümde çok büyük bir oranda haklı çıkacaklardır.

Her 30-40 senede bir, milletin en verimli ve en aktif kesimini teşkil edecek nesiller, bugünkü çocuklardır. Çocukları küçük ve değersiz görenler ve gereken önemi vermeyenler millet hayatında, nasıl mühim bir unsuru hafife aldıklarını düşünüp ürpermelidirler.

Günümüzde görülen fenalıkların ve toplumdaki İslâmi hassasiyetin zayıflamasına sebep olan etkenler 30-40 sene önceki unsurlardır. Çeyrek asır sonraki her türlü facialar da, faziletle de bugünkü nesillerin talim ve terbiyesiyle mümkün olacaktır.

Geleceğini temin altına almak isteyen her millet etrafa harcayacağı zaman ve enerjinin bir kısmını yarının büyük insanları olacak çocukların yetiştirilmesine sarf etmelidirler.

“İstikbal KÖKlerdedir” sözü geleceğe yatırım yapmak isteyenlerin köklerine sahip çıkmasının ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermektedir.

Geleceğin mirasçıları olacak nesillerimize de tavsiyemiz hayat yolunda ilerlerken şu misali unutmamalarıdır: Hayat yolculuğunu yüksek bir tepeye tırmanmaya benzetecek olursak insan yukarıya doğru ilerledikçe yorulmaya, nefesi daralmaya, dizlerinin bağı çözülmeye, gücü azalmaya başlar. Ancak görüş açısı da buna paralel olarak genişler.  Hayata bakış açısı farklılaşır. Önceden görmekte zorlandığı şeyleri daha rahat görmeye başlar. Tam tepeye vardığında artık her şey ayaklarının altındadır. Ve ufku da oldukça genişlemiştir. Ancak bu defa da gücü bir hayli azalmış ve yetersiz hale gelmiştir.

Hayatı okumakta böyledir. Yapmamız gerekenleri yaparak ilerleyebilirsek belki pişmanlıklarımızın ve “keşke”lerimizin sayısı daha azalacaktır.

Fırsatınız varken size verilen imkânların kıymetini bilin ve bunları en güzel şekilde değerlendirin. Hayatınızın en güzel zamanlarını Rabbinize kulluk içinde geçirdiğiniz zamanlar olarak görün. İbadetten ve kul olmaktan mutlu olun, bunları yaparken zevk alabilmenin yollarını araştırın. İhlâsınızı, samimiyetinizi ve takvanızı artıracak amellere yönelin.

Okuyun+(Okuduklarınızı) Yaşayın+ (Fikirlerinizi) Yaşatın. Lokomotif misali çekin, vagon gibi çekilmeyin.Devamlı bir iş yapmak için itilen olmayın, iten taraf olun. Okumanın az, cehaletin yaygın olduğu bir zaman da ümmi (okuma-yazması olmayan) bir Peygambere verilen ilk emri “İKRA” (OKU)’yu hatırlayın. Sizi değiştirecek ilk şeyin farkına varın ve hayatınızı bu düstur ile değiştirmeye başlayın.

Bu hususta başlangıç noktanızın ne olduğunu en iyi şekilde öğretecek ana kaynağınız ise hiç şüphesiz ki Kur’an’ı Kerim ile Peygamber efendimizin sahih sünneti seniyyesi olsun.

Ne mutlu bunlara sımsıkı sarılıp bu yolda yürüyenlere, Ne mutlu bu iki kaynağı kendine rehber edinenlere!

Selam ve Dua ile.


[1]. Kehf, 13.

[2]. Muhammed, 17.

[3]. İbrahim, 7.

[4]. Leyl, 5-7.

[5]. Nahl, 97.

[6]. Kehf, 13.

[7]. Ra’d, 28.

[8]. Bir Sa’: 2120 grama tekabül eden bir ölçü birimi.

[9]. Tirmizî, Birr 33 (1953).

[10]. Tâhâ 20/ 132.

[11]. Tahrim, 66/ 6.

[12]. Sünen-i Ebu Davud, Salât (1/ 335). Hadis, isnadı hasen olan bir hadistir. (Camiu l-Usûl Fî Ahâdîsi r-Rasûl, 5/ 188).

[13]. Sahih-i Buharî, Hac (8/ 404), Sünen-i Tirmizî, Hac (3/ 265?) “Hadis, hasen sahihtir,” der.

Kapak Dosya – Hakan Sarıküçük / 2018 Şubat / 63. Sayı

Hamd; “Doğrusu onlar; Rabblerine inanmış, genç yiğitlerdi. Biz de onların hidayetini artırmıştık.”[1] buyuran Allah’a;

Salât ve selâm; Allahu Teâlâ’nın gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde gölgelenecek yedi zümreden birinin “Rabbine ibadet içinde yetişen genç” olacağını bildiren Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem efendimize,

Allahu Teâlâ’nın affı ve keremi genç iken Rabbinin buyruklarına tabi olmuş vahiyle beslenmeye devam eden ve ilahi buyruklara riayet ederek genç kalabilenlerin üzerine olsun.

Mükellef olduğu andan itibaren Rabbine kulluk hizmetine başlayan ve ibadetle yoğrulup zevkle Rabbine ibadete yönelenlere selâm olsun!

Rabbinin buyruklarına daha küçüklükten itibaren yavaş yavaş alışan veya alıştırılanlara ne mutlu!

Hayatlarını cahiliyenin pisliklerinden uzak tutup nefes almaya başladığı andan itibaren Rabbine kullukta çaba gösteren ayakta zor durabildiği o küçüklük halinde bile yarım yamalak bir ağızla ibadete yönelen ve İslâmi bir ortamda kulluğu öğrenmekle şereflenen kardeşlerim! Nasıl bir değere sahip olduğunuzun farkında mısınız?

Rabbimizin size olan lütfunun şuurunda mısınız? Nicelerinin tevbe etmeye dahi fırsat bulamadığı ve günahlarının ağırlığı içinde Rabbine doğru hızla yola koyulduğu, cahiliyenin pislikleri altında ezildiği ve belini dahi doğrultamadığı böyle bir dünyada Allah’ın hidayetlerini artırdığı kullarından olmanın mutluluğunu hissedebiliyor musunuz?

“Hidayete erenlere gelince; onların hidayetlerini artırır ve onlara takvalarını verir.”[2]

Size verdiği değerden dolayı Allah’a gereği gibi şükredebiliyor musunuz?

“Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti.”[3]

Bazılarının ölümüne ramak kala yakalayabildiği fırsatın daha ilk mükellef olduğunuz andan itibaren size kolaylaştırıldığının farkında mısınız? Rabbimizin size verdiği kıymeti iyi düşünün! Düşünün ki O’na gereği üzere kul olun.

“Elinde bulunandan verenin, Allah’a karşı gelmekten sakınanın, en güzel söz olan Allah’ın birliğini doğrulayanın işlerini kolaylaştırırız.”[4]

“Kadın olsun, erkek olsun; her kim, inanmış olarak iyi amel işlerse; ona hoş bir hayat yaşatacağız. Mükâfatlarını yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.”[5]

Yedi milyar insan içinde Şeytanın fitneler yoluyla kendisine en fazla saldırabileceği bir yaşta iken zinadan, şehvetlerden, dünyevi ihtiraslardan uzak kalabildiğiniz için Rabbinize hamd edin.

“…Onlar; Rabblerine inanmış, genç yiğitlerdi. Biz de onların hidayetini artırmıştık.”[6]

İslâmi bir ortamda bulunduğunuz için O’na çokça şükredin. İbadete muvâfık kılındığınız ve ibadet sevgisini gönlünüze yerleştirdiği için O’na çokça yönelin.

“Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbleri yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.”[7]

Unutmayın ki siz ne kadar Rabbinize yönelirseniz sizden daha fazla size yönelecek bir Rabbiniz var. Başının sıkıştığında sığınabileceğiniz ve her türlü sıkıntıyı gidermeye muktedir bir Yaratıcınız var. İşte böyle güzel bir nimete sahip olduğunuzu unutmayın. Size verilen değerin farkına varın.

Gençlik yıllarını Allah’a kulluğa adayan ibadetler içinde bir yaşamı tercih edip namazla, Allah’a dua ve zikir ile yetişen genç kişi o dehşetli günde özel bir gölgelikte bulunacaktır. Bu öyle bir gölgelik ki kişilerin amelleri oranında terleri içinde bulunduğu o dehşet anlarında gölgelikler içinde Rahman olan Allahu Teâlâ’nın özel ve seçkin kullarından olacaktır. 

Nefsini Allah’ın emirlerine muhalefetten koruyabilmiş, heva ve heveslerin, şehevi duyguların, gemlenmesi güç arzuların etkisine karşı koyup kulluğa sarılmış olan bu kişiyi böyle davranmaya sevk eden etken ondaki derin Allah sevgisidir. O’na duyduğu saygının bir neticesidir. Allah’ın emirlerine sarılıp günahlardan kaçınmak neticede işte böyle faziletli bir durum içinde bulunmaya sebeptir.

Günümüzde yarının gençleri olacak çocuklarımızı yetiştirmede en büyük sorumluluk öncelikle anne-babaya aittir. Müslümanların geleceği iyi yetiştirilmiş nesillerle mümkündür. Eğer ki geleceklerini emanet edebilecekleri mükemmel bir nesil yetiştirmemişlerse istikballeri karanlık demektir. Anne-baba çocuğuna sahip çıkar ve onu İslâmi bir şekilde yetiştirirse geleceklerine yatırım yapmış olurlar. Yok, eğer onu ihmal etmişlerse gelecek kuşaklar için büyük bir belayı ortalığa salmış olurlar.

Yapılan araştırmalara göre çocuklar karakter yapılarının yaklaşık yarısını 4-5 yaşına kadar aile içinde edinmektedirler. Bu durumda erdemli ya da suçlu yetişkinlerin temeline inip geçmişlerine baktığımızda altından büyük oranda ailesi çıkacaktır.

“Kaliteli toplumları aileler, kaliteli aileleri de kaliteli toplumlar yetiştirir.” Çocuklar gelişme çağlarında bilgiden ziyade davranış kazanırlar. Aile içinde çocuğa öğretilmesi gereken husus Ele, Dile ve Bele hâkim olmaktır. (Baş harfleri kısaca EDEB’tir.)

Ebeveynin bu büyük vazifenin şuurunda olması ve gücü nisbetinde bu hususla alakalı gayreti göstermesi en büyük sorumluluğudur. Emanete sahip çıkmak ve Ahirette bundan mesul olacağının şuurunda olmak hangi ortamda olursa olsun mazereti bulunmayan asli meselelerdendir.

Rivayete göre Halife Mansur hapiste bulunan Emevîlere sordurur:

“Hapis sırasında size en ziyâde zor gelen şey nedir?” Onlar şu cevâbı verirler: “Çocuklarımızın te’dibinden (edebinden ve eğitilmesinden) mahrûm kaldık.”

Meselenin önemine ve idrakine vesile olacak şu hadisi şerifler pek manidardır.

Said İbnu’l-Âs (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki:

“Bir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha üstün bir miras bırakamaz.”

Yine Tirmizî’de, Câbir İbnu Semure’den gelen bir başka rivayette, Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurur:

“Kişinin çocuğunu bir kerecik terbiye etmesi, onun için bir Sa’[8] miktarında yiyecek tasadduk etmesinden daha hayırlıdır.”[9]

Süfyân-ı Sevrî:

“Kişiye, çocuğunu hadis öğretmeye zorlaması gerekir. Zira o, bundan mes’uldür” der.

İbnu Ömer radıyallahu anh de:

“Oğlunu te’dîb et, zira bundan mes’ûlsün, te’dîb olarak ne yaptın, neler öğrettin? diye hesaba çekileceksin” der.

Heva ve hevesler oldukça tatlı, faziletler de biraz ekşi ve tuzlu yemeklere benzerler. Gençler bunlardan birini seçmekle serbest bırakılınca neyi seçip neyi terk edecekleri, tahmin edilmesi zor olan bir husus olmayacaktır. Bu sebeple daha küçük yaşlarda yönlendirilmeleri oldukça önemlidir.

“Daha yaşı küçük, hevesini alsın(!)” şeklinde cahiliyeye özlemi içeren lafızlardan şiddetle kaçınmak gerekir. Daha küçükken aşama aşama verilmesi gereken İslâmi terbiye, ileriki yaşlara ertelenecek olursa geri dönüşümü mümkün olmayacak sorunlara ve sıkıntılara sebebiyet verecektir.

Bu sözlerin sarf edilmesi belki de bu sözleri söyleyen kişilerin geçmişlerinde, geriye dönük özlemini duydukları hususların da habercisi konumundadır. Bunlar hiçte güzel sözler değildir. Müslüman geçmişini her türlü cahiliye âdetinden ve alışkanlıklarından temizleyen ve onlara bir daha arkasını dönmemecesine yüz çeviren kişi demektir.

Rabbimizin  “Ailene namazı emret; kendin de bütün titizliğinle onu edâya sabret.”[10] ayeti  ile “Ey iman edenler kendinizi ve âilenizi Cehennem ateşinden koruyun”[11] buyrukları bizlere sorumluluk sahibi olduğumuzu ve bunun belli bir zamanla kayıtlanmadığını, aksine sorumluluğu aldığımız ilk andan itibaren geriye vereceğimiz zamana kadar bu hususla vazifelendirildiğimizi hatırlatmaktadır.

Muâz İbn Abdullah İbn Hubeyb el-Cühenî’nin rivayet ettiği bir hadiste Allah Rasûlü aleyhisselâm şöyle buyuruyor: “Sağını solundan ayırt etmeye başladığında çocuklara namaz kılmayı emredin.”[12]

Sâib İbn Yezîd(ra) anlatıyor: “Babam beni Allah Rasûlü’yle birlikte yapılan Vedâ Haccı’na götürdü. Bu sırada yedi yaşlarındaydım.”[13] hadisleri Rasûlullah aleyhisselâm’ın ve sahabe neslinin çocuklarını yetiştirmeye verdiği önemi gözler önüne sermektedir.

Gençleri iyi yetiştirilmiş milletler her zaman yükselmeye ve gelişmeye aday olurlarken onları ihmal etmiş milletlerin bir adım ilerlemelerine dahi imkân yoktur. 

Bir milletin geleceği hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler, o milletin gençlerine verilen terbiyeye baksalar verecekleri hükümde çok büyük bir oranda haklı çıkacaklardır.

Her 30-40 senede bir, milletin en verimli ve en aktif kesimini teşkil edecek nesiller, bugünkü çocuklardır. Çocukları küçük ve değersiz görenler ve gereken önemi vermeyenler millet hayatında, nasıl mühim bir unsuru hafife aldıklarını düşünüp ürpermelidirler.

Günümüzde görülen fenalıkların ve toplumdaki İslâmi hassasiyetin zayıflamasına sebep olan etkenler 30-40 sene önceki unsurlardır. Çeyrek asır sonraki her türlü facialar da, faziletle de bugünkü nesillerin talim ve terbiyesiyle mümkün olacaktır.

Geleceğini temin altına almak isteyen her millet etrafa harcayacağı zaman ve enerjinin bir kısmını yarının büyük insanları olacak çocukların yetiştirilmesine sarf etmelidirler.

“İstikbal KÖKlerdedir” sözü geleceğe yatırım yapmak isteyenlerin köklerine sahip çıkmasının ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermektedir.

Geleceğin mirasçıları olacak nesillerimize de tavsiyemiz hayat yolunda ilerlerken şu misali unutmamalarıdır: Hayat yolculuğunu yüksek bir tepeye tırmanmaya benzetecek olursak insan yukarıya doğru ilerledikçe yorulmaya, nefesi daralmaya, dizlerinin bağı çözülmeye, gücü azalmaya başlar. Ancak görüş açısı da buna paralel olarak genişler.  Hayata bakış açısı farklılaşır. Önceden görmekte zorlandığı şeyleri daha rahat görmeye başlar. Tam tepeye vardığında artık her şey ayaklarının altındadır. Ve ufku da oldukça genişlemiştir. Ancak bu defa da gücü bir hayli azalmış ve yetersiz hale gelmiştir.

Hayatı okumakta böyledir. Yapmamız gerekenleri yaparak ilerleyebilirsek belki pişmanlıklarımızın ve “keşke”lerimizin sayısı daha azalacaktır.

Fırsatınız varken size verilen imkânların kıymetini bilin ve bunları en güzel şekilde değerlendirin. Hayatınızın en güzel zamanlarını Rabbinize kulluk içinde geçirdiğiniz zamanlar olarak görün. İbadetten ve kul olmaktan mutlu olun, bunları yaparken zevk alabilmenin yollarını araştırın. İhlâsınızı, samimiyetinizi ve takvanızı artıracak amellere yönelin.

Okuyun+(Okuduklarınızı) Yaşayın+ (Fikirlerinizi) Yaşatın. Lokomotif misali çekin, vagon gibi çekilmeyin.Devamlı bir iş yapmak için itilen olmayın, iten taraf olun. Okumanın az, cehaletin yaygın olduğu bir zaman da ümmi (okuma-yazması olmayan) bir Peygambere verilen ilk emri “İKRA” (OKU)’yu hatırlayın. Sizi değiştirecek ilk şeyin farkına varın ve hayatınızı bu düstur ile değiştirmeye başlayın.

Bu hususta başlangıç noktanızın ne olduğunu en iyi şekilde öğretecek ana kaynağınız ise hiç şüphesiz ki Kur’an’ı Kerim ile Peygamber efendimizin sahih sünneti seniyyesi olsun.

Ne mutlu bunlara sımsıkı sarılıp bu yolda yürüyenlere, Ne mutlu bu iki kaynağı kendine rehber edinenlere!

Selam ve Dua ile.


[1]. Kehf, 13.

[2]. Muhammed, 17.

[3]. İbrahim, 7.

[4]. Leyl, 5-7.

[5]. Nahl, 97.

[6]. Kehf, 13.

[7]. Ra’d, 28.

[8]. Bir Sa’: 2120 grama tekabül eden bir ölçü birimi.

[9]. Tirmizî, Birr 33 (1953).

[10]. Tâhâ 20/ 132.

[11]. Tahrim, 66/ 6.

[12]. Sünen-i Ebu Davud, Salât (1/ 335). Hadis, isnadı hasen olan bir hadistir. (Camiu l-Usûl Fî Ahâdîsi r-Rasûl, 5/ 188).

[13]. Sahih-i Buharî, Hac (8/ 404), Sünen-i Tirmizî, Hac (3/ 265?) “Hadis, hasen sahihtir,” der.