Onlar Kuran’ı Düşünmüyorlar Mı? Yoksa Kalpleri Kilitli Mi? (Muhammed Süresi 24)

Bir Konu Bir Ayet – Adem Sözkesen / 2013 Temmuz / 8. Sayı

Kıymetli Müslüman kardeşlerim! Yüce Rabbimizin bu ayetini hepimizin çok muntazam bir şekilde düşünmesi gerekir. Kur’an, Yüce Allah tarafından bizlere gönderilmiş bir hidayet kaynağıdır. Bizleri hem dünyada hem de ahirette efendilerin efendisi yapacak, iki diyarda da bizleri izzetli kılacak olan bir kitaptır. Yüce Allah kitabını “Mübarek”, “Şifa”, “Nur”, “Hidayet” ve “Furkan” gibi isimlerle isimlendirmiştir. Bu mübarek ve nur olan kitabın bizlere şifa olabilmesi ve bizleri hidayete ulaştırabilmesi için onu devamlı okumalı, düşünmeli ve tefekkür etmeliyiz. Zira Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“(Bu Kur’an) Ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sad; 29)

Yine başka bir ayetinde şöyle buyuruyor: “Bu bir kitaptır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik.” (İbrahim;1)

Kur’an’ı Kerim bu ve bunun benzeri ayetlerle doludur. Hedefi,  kendisine tabi olan, Yaratanının istediği gibi okuyup ve düşünen her insanı iki cihanda saadete ulaştırmaktır. Kitabın varlığına iman eden tüm müminlerin, Rableri tarafından gönderilen bu hidayet kaynağı kitaba sımsıkı sarılmaları gerekir. Kur’an, biz müminlerin dünyadaki hayat mekanizması için bir kullanma kılavuzudur. Hayatımızı, bize bu hayatı bahşeden yaratıcının istediği şekilde, bizlere gönderdiği kılavuza (Kitab’a) uyarak yaşamamız gerekir. Eğer biz bu hayatı Rabbimizin gönderdiği kılavuza göre yaşayacak olursak, hem dünyada hem de ebedi hayatta Rabbimizin koruması altına girmiş oluruz. Kim de kendisine bahşedilen bu hayatı Kur’an’a göre değil de kendi kanun ve yasasına göre yaşayacak olursa, onun için hem dünyada hem de ahirette rezillik ve rusvaylık vardır.

Müslüman kardeşlerim! Kur’an, Rabbimizin bir vahyidir. İki türlü vahiy vardır. Birincisi Yüce Allah’ın vahyidir. Diğeri ise şeytanın vahyidir. Vahyin kısaca tarifi: “Hızlı ve çabuk bir şekilde mesaj bildirmektir.” Vahiy muhatabına, hayatında yapması gereken şeyleri aktaran bir bildiridir. Rabbimiz vahyi ile tüm insanları, eni gökler ile yerler arası kadar olan cennetlere davet etmektedir. Şeytan ise vahyi ile tüm insanları ebedi cehenneme çağırmaktadır.

Sahabeler (radıyallahu anhum) Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendilerine getirdiği vahyi alırlar, aralarında dersler ve müzakereler yaparlar ve en yakın zaman da en güzel şekilde hayatlarına geçirmeye çalışırlardı. Allah’ın kitabını kendileri için bir kurtarıcı kabul etmişler ve hayatlarını o kitaba göre şekillendirmekte idiler. Kur’an’ı kendi hayatlarına değil hayatlarını Kur’an’a göre biçimlendiriyorlardı. Geceleri ellerinden düşürmez sabahlara kadar tilaveti ile Rablerinden yardım isterler, gündüzleri de içindekilerle amel ederlerdi. Gündüz verecekleri yaşam savaşı ve mücadeleleri için geceleri kendilerine o kitabı gönderen Rablerinin huzuruna durarak muvaffak olmak ve zaferler kazanmak için yardım isterlerdi.

Hangimiz gündüzümüzde ki yapacağımız işler için gecelerimizi Rabbimizin kitabı Kur’an ile geçiriyoruz. Gece ibadeti İslam’ın ilk yıllarında tüm Müslümanlara farzdı. Yüce Allah Rasûlüne, kendisine tabi olanlar ile beraber gece kıyama durmalarını emretmişti. O dönemlerde gerçekten gündüzleri sahabeler çok büyük bir imtihan içerisinde idiler. Bunun için de bu zorluğun altından kalkmak için sağlam ve kuvvetli imana ihtiyaç vardı. Sağlam ve kuvvetli imanı elde etmenin yolunu ise Yüce Allah geceleyin kendisinin huzurunda kıyam etme ile bildirmişti. Onlar geceleri Rablerinin gönderdiği Kur’an tilaveti ile sabahlara kadar meşgul olurlar, gündüzde geceleyin elde ettikleri o iman gücü ile mücadelelerini sürdürürlerdi. Ve Yüce Allah kendilerine çok büyük fetihler ve zaferler nasip etti. Onlar gece kıyamını kendileri için bir yaşam seçmişlerdi. Gecenin belli bir kısmı geçtikten sonra kalkarlar ve gündüz verecekleri imtihan için Rablerinden yardım talep ederek gözyaşları içerisinde sakalları ve elbiseleri ıslanmış, topukları patlamış, sesleri kısılmış, mütevazı bir şekilde sabahlarlardı. Gece elde ettikleri bu muhteşem ve muazzam iman gücü ile de gündüz okuduklarını amele dökerlerdi. Onların gecesi de gündüzü de Allah’ın kitabı Kur’an ile geçmekteydi.

Ya biz? Ya bizim gecemiz ve gündüzümüz ne ile geçmekte? Gündüz dünya hayatının peşinde koşmaktan evlere yorgun ve bitkin bir şeklinde gelen kişinin gecesi de aynı şekilde bu yorgunluğu atmak için gaflet uykusu ile geçecektir. Geceleyin, gündüz vereceğimiz yaşam mücadelesi için bir şey yapmazsak, gündüz neyin mücadelesini vereceğiz. Geceleri Kur’an’dan gafil, gündüzleri amelden uzak bir hayat mümin bir kul için düşünülemez. Allah bizleri korusun, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde şöyle buyuruyor:

Hadis uzun olduğu için bizim ile alakalı kısmını aktarmak istiyoruz. Şöyle ki, 

Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi ve sellem) ashâbına (sabah namazından sonra): “İçinizden rüyâ gören oldu mu?” diye sorardı. Allâh’ın anlatmasını dilediği kişiler de ona anlatırdı. Bir sabah kendisi bize (gördüğü bir rüyayı) şöyle anlattı:

“Şu bir gerçek ki; bu gece bana iki kişi geldi. Muhakkak ki onlar beni kaldırdılar ve şüphesiz ki onlar bana ‘yürü’ dediler. Ben de hakîkaten onlarla birlikte yola koyuldum. Derken yaslanmış bir adamın yanına uğradık, bir adam da elinde bulunan bir kaya ile onun başına dikilmiş duruyorken birden bire o kayayı kafasına indiriyordu ve onunla kafasını eziyordu.

Böylece taş bir tarafa yuvarlanıyor, o da taşın peşine düşüp onu alıyordu. Fakat o onun yanına dönmeden başı eski sağlam hâline dönüyordu. Sonra o adam tekrar onun başına dönüp ona ilk sefer yaptığı muâmeleyi tekrar yapıyordu. Nedenini sorunca, o Allah’ın kendisine Kur’an’ı öğrettiği bir adamdır. O kişi geceleri onu unuttu ve gündüzleri de amel etmedi” buyurmuştur. (Buhari, C.2 sf.100)

Müslüman kardeşlerim! Hadiste “Kur’an’ı öğrendi ve geceleri onu unuttu, gündüzleri de onunla amel etmedi” ibaresi bulunmaktadır. Hangimiz Kur’an’ı öğrenmedik ki? Yüce Allah’a sonsuz hamdu senalar olsun ki hem kendilerimiz öğrendik hem de çocuklarımıza öğrettik. Peki, bizler geceleri Kur’an’dan gafil olanlardan mıyız yoksa gecelerimizi Kur’an ile ihya edenlerden miyiz? Her birimiz Allah bizleri korusun bu hadisin muhatabı konumundayız. Yani, Kur’an’ı öğrendiği halde, geceleri tilaveti, gündüzleri de ameli terk ettiği için azap olunmakta olan bu kişinin durumunu göz önünde bulundurmak zorundayız.

Kulluk kitabımız olan Kur’an Yüce Allah tarafından bizlere hem lafzıyla hem manalarıyla hem de hükümleriyle hayat sürmemiz için gönderilen bir kitaptır. Rabbimiz tilavetine ibadet adı vermiş ve bu tilaveti bizlerden talep etmiştir. Öyle ki namazı kullarına farz kılmış ve bu ibadetin kabulü için Kitabı Kur’an’ı okumamızı emretmiştir. Zira Kur’an tilaveti, içindekilerle amel etmeye yardımcı olan bir unsurdur. Ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de ümmetini çok Kur’an okumaya teşvik ederek şöyle buyurmuştur:

Kim Allah’ın kitabından bir harf okursa onun için bir hasene vardır. Ve her hasene on katı iledir. Ben ‘elif- lam- mim’ bir harftir demiyorum. Fakat ‘elif’ bir harftir, ‘lam’ bir harftir ve ‘mim’ bir harftir.” (Tirmizi, c.5, sf.175)

Başka bir hadiste ise şöyle buyuruyor:

Kur’an’ı okuyun! Muhakkak ki Kur’an kıyamet günü sahibi için şefaatçi olacaktır.” (İmam Ahmed, c.36, sf.531)

Bir hadiste Ebu Ümame (radıyallahu anhum) Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle dediğini aktarıyor:

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bize Kur’an’ı öğrenmemizi emretti sonra onun üzerine bizleri teşvik etti ve şöyle dedi: “Muhakkak ki Kur’an kıyamet günü kişinin kendisine en ihtiyaç duyulduğu gün gelecek ve Müslüman’a beni tanıyor musun? diyecek. Müslüman da sen kimsin? diyecek. Kur’an da, ben senin çok sevdiğin, seni başka yere çekmek isteyen ve kendisine yaklaştırmak isteyen olduğu halde benden ayrılmayı kerih gördüğünüm, diyecek. O zaman Müslüman, umulur ki sen Kur’an’sın diyecek. Sonra Kur’an onu Allah’a götürecek. Sağına bir melek, soluna ebedilik verilecek, başına sekinet konulacak. Anne ve babasının başlarına dünyada benzeri olmayan taç koyulacak ve onlar bizim buna ulaşacak amellerimiz yoktu hangi sebepten bu bize verildi? diye sorunca, onlara çocuğunuzun Kur’an’a sahip çıkması iledir, denilecek.” (Taberani, Mucemul Kebir, c. 8, sf.291)

Yine başka bir hadiste ise “Kur’an delildir, ya lehine ya da aleyhine” buyrulmuştur. (Müslim, c.1, sf.203)

Evet, hadislerde geçtiği gibi Kur’an ya bizim kurtarıcımız ve şefaatçimiz olacak ya da Allah bizleri korusun aleyhimize şahitlik yapan bir aleyhtar olacak. Bu ise insanların dünyada ki Kur’an’a karşı sergiledikleri amellerle belli olacak. Kur’an, kimin hayatının her anında var ise, Kur’an kimin gecesine ve gündüzüne karışmış ise, Kur’an kimin evinin içine hâkim olmuş ise, Kur’an kimin ticari hayatında danışılan bir merci ise, Kur’an kimin çocuklarının eğitimi konusunda söz sahibi ise, Kur’an kimin hayata bakış açısını simgeliyorsa, Kur’an kimin helal ve haramlarını belirliyorsa, Kur’an kimin parasını nerden ve ne şekilde kazandığına karışıyorsa, Kur’an kimin malını nereye ve nasıl harcayacağına karışıyorsa, Kur’an kimin ne konuşacağına ne dinleyeceğine ve nelere bakıp bakmayacağına karışıyorsa, kısacası Kur’an kimin hayatının tamamına hâkim ise işte Kur’an bunlara şefaatçi olacaktır. 

Yüce Allah’ın semalar üzerinden indirdiği bu Yüce Kitap Müslümanlar için bir düsturdur. Bu kitap tüm inananlar için bir yaşam şeklidir. Yüce Allah insanlar hayatlarını bu kitaba göre uygulasınlar ve yaşasınlar diye kendi katından kullarına bir nizam bir kanun göndermiştir. Bu kitap Allah’ın kelamı olmakla beraber aynı zamanda insanların dünyada ki yaşayış şekilleridir. Kullar hayatlarını en güzel ve zulümsüz bir şekilde yaşasınlar diye Yüce Allah kendi hükümlerini kullarına amel etmeleri için indirmiştir. Bundan da razı olduğunu kullarına bildirmiştir.

Hülasa, Müslüman kardeşlerim! Rabbimize karşı bize indirdiği nimetlerin en büyüğü olan Kur’an nimetinin kıymetini bilelim. Nimete karşı nankörlük etmeyelim. Kur’an’ı zayi edip hüsrana uğrayanlardan olmayalım.

Ya Rabbi! İslam’ı bize din olarak gönderdiğin için sana hamd olsun.

Ya Rabbi! Bizlere İman nimetini bahşedip bizlere hidayet verdiğin için sana hamd olsun.

Ya Rabbi! Bizlere örnek, rehber, komutan ve Rasul olarak Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’ i gönderdiğin için sana hamd olsun.

Ya Rabbi!  Bizlere kelamın olan Kitabı Kur’an’ı rehber olarak gönderdiğin için sana hamd olsun.

وآخر دعوانا أن الحمد لله رب العالمين