Nebevi Aile – Halime Yılmaz / 2023 Ağustos / 129. Sayı
Hamd, O’nun yolunda cihad edenlerle etmeyenleri bir tutmayan, cihadı dinin zirvesi kılıp dilediği kulunu bu üstün mertebeye layık gören Allah’a mahsustur. Salat ve selam, mücahidlerin efendisi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’ e, onun ailesine, ashabına olsun. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, hidayeti ve inayeti, Allah yolunda mücahede etmede nasibi olanların üzerine olsun.
Cihad; gayret, çaba, bir işi elde etmek için elinden ne geliyorsa yapmak anlamına gelen c-h-d’ den türeyen, “Allah yolunda gayri müslimle savaşmak” anlamına gelen bir kavramdır. Kuran’ da isim olarak dört, bu isimden türeyen fiil olarak yirmi dört yerde ve cihad eden anlamına gelen mücahid ise iki yerde geçer. Hadis kaynaklarında ise bu kavram “Kitabu’l-Cihad” ya da “Fedâilü’l-Cihad” başlıkları altında geçer.
Cihad, Allah yolunda savaşmak, elle, dille, malla, canla ve yapılabilecek her türlü fedakarlıkla sadece ama sadece Allah yolunda, O’nun yüce kelimesi hâkim olsun diye ölümüne savaşmaktır. Cihad edenleri Allah, gerçek müminler olarak nitelendirmekte,[1] onları Allah katında en üstün derecelere ereceklerin arasında saymakta[2], cihad edenleri evde oturanlardan, kendilerine vereceği çok büyük ödülle ayırt edeceğini bildirmektedir.[3]
“Gerçek müminler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.”(Hucurat, 15)
“İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.”(Enfal, 74)
Cihad, canı ve malı, cennet karşılığında Rabbe satmaktır: “Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır.” (Tevbe, 111)
Cihad, sadece Allah rızası için olursa mücahidi, cehennem azabından koruyacak bir kalkandır: “Ey iman edenler! Sizi pek acı bir azaptan kurtaracak çok kârlı bir ticaretin yolunu size bildireyim mi? Allah’a ve Rasûlüne gerektiği gibi inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, sizin için hayırlı olan budur.” (Saff, 10-11)
Cihad, zorluğu çok, meşakkati büyük ve sebat etmesi zor büyük bir amel olduğundan, onda istikrar sağlamak ve düşmana galebe çalmak için edinilecek en büyük azık Kuran’ dır. Kuran olmadan düşmanla cihad edilmez. Zira zaten cihad, Kuran ve onun açıklayıcısı olan sünnetin hakimiyeti uğruna yapılır. Bu uğurda verilen mücadelede Kuran yoksa, o mücadelede bir noksanlık ya da riyakarlık vardır.
“Öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur’an’la büyük bir mücadele ver.” (Furkan, 52)
Cihad yapan, bunu hakkını vererek, sadece Allah’ı razı etmek amacıyla, kalbindeki bütün başka sevgileri izole ederek, Allah yolunda ölene dek yapmalı ve asla pes etmemelidir: “Allah uğrunda hakkıyla cihad edin.”(Hac, 78)
Cihad eden, bunu sadece kendisinin iyiliği için yaptığını bilmeli ve bu uğurda verdiği mücadeleleri ve yaptığı fedakarlıkları dile getirerek boşa çıkarmamalıdır.[4]
Allah yolunda cihad edenlere verilen müjdeler bunlarla sınırlı değildir. O müjdelerden biri de mücahitler yollarını kaybettiklerinde onlara yolu bizzat Allah’ ın göstereceğidir. Onlar yamulduğunda kendilerini düzeltecek, kaybolduklarında yollarına ışık tutup rehberlik edecek bir vasıta gönderecektir: “Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.”(Ankebût, 69)
Kalbi günahla dolu olanlar hariç Allah yolunda gece-gündüz cihaddan hoşlanmayan yoktur. Eğer bir mümin, Allah yolunda mücadeleden yoruluyor ve bu konuda bıkkınlık gösteriyorsa, şöyle bir dönüp kendine bakmalı, içinde bulunduğu haramlardan, günahlardan ve dünya sevgisinden arınmalıdır. Çünkü kendisini fıska götüren günahlardan, haramlardan ve dünya sevgisinden başkası, mümine cihadı sevimsiz gösteremez.[5]
Kafir ve münafıklarla cihad etmek, bir mümin için bir seçenek değil, yapılması mecbur olan bir zarurettir.[6] Cihadın aslı, düşmanla karşı karşıya yapılandır. Ama dille, nefisle, kalple yapılan cihadı da bu cihada ekledik mi “nûrun alâ nûr” olur.
Allah yolunda cihaddan geri kalıp oturanlar, sıcağı bahane edip cihaddan geri kalmalarına mazeret ürettiklerinde “Cehennem ateşinin daha sıcak olmasıyla”[7] tehdit edildiler.
Servet sahiplerinden bazıları cihada davet edildiklerinde, oturanlarla kalmayı tercih ettikleri zaman Allah tarafından kınandılar.[8]
Kimse, kendini kandırıp da uğruna mücadele ettiği ve kutsallaştırdığı, Allah dışında edindiği gayeleri meşrulaştırmaya çalışmasın. Dünya, dünyalık veya Allah’ın yüce kelimesi dışında bir gaye için cihad eden değil, sadece Allah için cihad eden kişi Allah yolundadır. Ebu Musa radıyallahu anh’ dan, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ e “Yiğitlik, toprak, kabile müdafaası ve gösteriş için savaşan kimselerden hangisinin Allah yolunda savaşçı olduğu soruldu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her kim, Allah’ın adının en üstün olması uğrunda savaşırsa, işte o kimse Allah yolundadır” buyurdu.[9]
Enes radıyallahu anh’ den, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, cihadın faziletiyle ilgili şöyle buyurdu: “Allahu Teâlâ, ‘Allah yolunda cihad eden kişi, benim güvencem altındandır. Ruhunu alırsam, kendisini cennete varis kılarım. Şayet onu, memleketine geri çevirirsem, sevap ve ganimetlerle gönderirim’ buyuruyor.”[10]
Allah yolunda cihad edemeyenin, cihad edene destek olacak bir sadakayı vermesi, en faziletli sadakadır. Adiyy bin Hatim et-Tâî radıyallahu anh’ den, Adiyy bin Hatim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ e “Hangi sadaka daha faziletlidir?” diye sordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de: “Allah yolunda savaşanlara hizmet için verilen bir köle, onların gölgelenebileceği bir çadır veya Allah yolunda savaşanların bineceği bir binit” buyurdu.[11]
Diğer yandan cihad etmekten aciz olduğu halde bu cesareti gösterenlere kulplar takarak, ayaklarına çelme takarak, haklarında kötü konuşarak, iftiralar atarak, mücahitler hakkında karalama propagandaları yaparak onları kötü tanıtanlar, cehennemlerine odun taşıdıklarını, Allah’ı gazaplandırdıklarını bilmelidirler. Allah’ın bunca övgüde bulunduğu bir topluluğa kötülük etmek, Allah’ı razı etmez. Kötü sonu celbeder. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Cihad, tüm amellerin zirvesidir”[12] buyuruyor. Düşünsenize! Allah katında amellerin zirvesi görülen, en üstün iş kabul edilen bir ameli işleyeni kerih gören, Allah katında kim bilir nasıl çirkinleşir? Bundan uzak durmak ve Allah’ a sığınmak gerekir. Madem birileri bu üstün amelden aciz kalıyor o halde bu işi başaran ve buna tüm engellere rağmen cesaret gösterenlere taş koymasınlar. Zira bu kötülüğün azabı büyük olur.
Hadislere göre en faziletli insan, Allah yolunda cihad edendir. Yine üzerinde cihad izi olmadan Allah’a varanın, Allah’a yarım yamalak varacağı bildirilmektedir.[13] Daha nice nice faziletleri vardır cihadın. Bütün bunları neden anlattım biliyor musunuz? Denizde sadece bir damla olabilecek kadar az bir kısmını aktardığım bu naslar, mücahid ya da mücahide çocuk yetiştirmek isteyen anne babalara, motivasyon kaynağı olsun. Cihada karşı önyargılı ve cihadı sadece dar bir alana sıkıştırmaya çalışan gevşek Müslüman kesimlerin yanlış algılarını yıkarak asıl cihadın; Allah yolunda bizzat sahada savaşmak, Allah’ın dinini tebliğ ederken bedenen, ruhen ve aklen yaralanıp yorulmak olduğunu anlatmak istedim. Nefisle cihadda cihaddır. Ama cihadın sadece bir kısmıdır. Gerçek cihad, düşmanla yapılan, Allah’ın dini hâkim olsun diye verilen mücadeledir. Farklı gayeleri olanlara ve cihadı dar alanlara sıkıştırarak Müslümanların cihad ruhunu söndürmeye çalışanlara hizmet edenlere karşı algılarımızı açalım artık. Cihad, birilerinin istediği gibi unutulmaya yüz tutması gereken bir kavram değildir. Cihad, dinin zirvesi olan, en faziletli ameldir. Anne babalar önce kendilerinde bu şuurla cihad kavramını yerleştirmelidirler. Her zaman dile getirdiğimiz gibi çocuklar, anne babalarının izinden giderler. Anne babada cihad ruhu varsa bu, çocukta otomatik olarak var olacak ve anne babanın samimiyet derecesi ve tabi ki Allah’ın vereceği lütuf ve hidayetle günü ve zamanı geldiğinde gün yüzüne çıkacaktır. Her an, her saat, her dakika kalbinde, yüzünde, hayatında, ruhunda ve tüm hücrelerinde cihadla yatıp cihadla kalkan, cihadı hayatının her alanına taşıyan, Allah’ın dini hâkim olsun da kendi canı sağ olmasın diye düşünecek kadar bu yola baş koyan anne babalardan olmaktan bahsediyorum. Önce böyle olalım. Çocuklarımız bizi çok iyi gözlemliyorlar, merak etmeyin. Eğer Allah dilerse ve siz de samimi iseniz, bu samimiyetinizi de içten gelen dualarınızla bezediyseniz, korkmayın. Çocuğunuz Allah’ ın izniyle ya cihad ya da Allah’a davet sahalarında siz yaşamasanız da mücahede eder. Yeter ki siz, bunu istediğinizden emin olun.
Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
[1]. Hucurat, 15
[2]. Tevbe, 20
[3]. Nisa, 95
[4]. Ankebût, 6
[5]. Tevbe, 24
[6]. Tevbe, 73
[7]. Tevbe, 81
[8]. Tevbe, 86
[9]. Sünenü’t-Tirmizi, cilt:2, Fedâilü’l-Cihad bölümü, 1646. Hadis
[10]. Sünenü’t-Tirmizi, cilt:2, Fedâilü’l-Cihad bölümü, 1620. Hadis
[11]. Sünenü’t-Tirmizi, cilt:2, Fedâilü’l-Cihad bölümü, 1626. Hadis
[12]. Sünenü’t-Tirmizi, cilt:2, Fedâilü’l-Cihad bölümü, 1658. Hadis
[13]. Sünenü’t-Tirmizi, cilt:2, Fedâilü’l-Cihad bölümü, 1666. Hadis